12 Kasım 2015 Perşembe

TEKRAR DİRİLİŞ KONUSUNDA YORUM

Kuran'da tekrar tekrar diriliş olup olmadığı, din alimleri arasında ittifak edilememiş konulardan biridir. Hatta bazen tekrar doğuşun olduğunu iddia edenlerle olmadığını iddia edenler, aynı ayetleri delil olarak göstermektedirler. 

Hakim olan tekrar doğuşun olmadığını iddia eden görüşe göre; Allah insanları (ve cinleri) yaşadıkları hayat içinde sınava tabi tutacak, vefat ettiklerinde kıyamete kadar bekletecek ve hesap günü gelince de yaşadıkları o tek hayata göre değerlendirecektir. Bu değerlendirmenin sonunda insanlar (ve cinler) ya Cennet'i ya da Cehennem'i hak edeceklerdir. Sonuçta insanlar (ve cinler) tek bir ömür yaşadıktan sonra ecelleri geldiğinde vefat edeceklerdir. 

Tekrar doğuşun olduğunu iddia eden görüşe göre; hayat bir tekamül serüvenidir. İnsan olmayan bütün canlılar yukarıya yani insan olmaya doğru tekamül edecekler ve sonunda insan olacaklardır. İnsanlar da Dünya'ya yeni bedenlerle tekrar tekrar doğacaklar ve daha üst boyutları hak etmek için tekamüllerini artıracaklardır. Kainatın kıyameti koptuğunda ise bütün yaptıklarına göre değerlendirilecekler ve Cehennemlikler Cehenneme, Cennetlikler ise Cennete ebediyen gireceklerdir.

Benim paylaştığım düşünce ise tekrar dirilişi kapsamakta fakat diğer yaygın tekrar doğuş fikrinden ayrılıklar içermektedir. Buna göre insanlar (ve cinler) Dünya'ya yeni bedenlerle tekrar tekrar doğacaklardır çünkü tek bir bedene bağlı yaşantıya göre hesap vermek, çeşitli şartlarda Dünya hayatına giren insanlar arasında bir adaletsizliktir. İnsanlar türlü şartlarla sınanmalıdırlar. Her vefatın hemen ardından hesap günü gelmiş olacak ve o yaşamlarına göre değerlendirilecekler ve ya tekrar başka bir bedende Dünya'ya tekrar doğacaklar ya da sınavlarını başardılarsa artık Dünya'ya doğmamak üzere Cennet'e gideceklerdir. Dolayısıyla Cehennem; Cenneti hak edecek belli bir takva ve tekamül seviyesine ermek amacıyla sınanmak ve tecrübeler edinmek üzere Dünya hayatına tekrar tekrar ve eskisiyle bir bağı kalmamış şekilde ama daha zor şartlarda yeni bir beden ve yeni bir yaşam rolüyle gelmektir. Yani Cennet ve Cehennem halen faaldir ve gökler ve yer durdukça da faal olacaktır.

Şimdi konuyu inceleyelim:

GECE VE GÜNDÜZ 



AYET: O, gece ile gündüzü birbiri ardınca kılandır; öğüt alıp, düşünmek isteyenler ya da şükretmek isteyenler için. (25:62)

Gece ve gündüzün birbiri ardınca kılınması, ilkokul çocuklarının bile bildiği bir doğa gerçeğidir. Bu ayetin püf noktası; öğüt alıp, düşünmek ya da şükretmek isteyenler için gece ile gündüzün birbiri ardınca kılınmasıdır...

Peki; öğüt alıp, düşünmek ya da şükretmek isteyenler bu ayetten başka ne anlamalıdırlar? Bu ayet; anlattığı doğa olayının haricinde ne anlatıyor olabilir ki öğüt alıp, şükredelim? 

AKIL EDEN KAVİM İÇİN AYETLER VARDIR



Gece ve gündüz ile ilgili ayetleri çok iyi okuyalım:

AYET: Muhakkak ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanlara yarar sağlayarak denizde akıp giden o gemilerde, O’nun gökten su indirip böylece onunla, ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde, orada bütün hayvanlardan yaymasında, rüzgârların esmesinde ve yerle gök arasında musahhar (emre amade) kılınmış bulutlarda, akıl eden kavim için mutlaka ayetler vardır. (2:164)

AYET: Muhakkak ki, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde, ulûl elbab için elbette ayetler vardır. (3:190)

AYET: Muhakkak ki gece ile gündüzün, peşpeşe gelmesinde ve Allah’ın semalarda ve yerde yarattığı şeylerde, takva sahibi bir kavim için ayetler vardır. (10:6)

AYET: İşte böyle çünkü geceyi gündüzün içine ve gündüzü gecenin içine sokar. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten, en iyi görendir. (22:61)

AYET: Allah, geceyi ve gündüzü çevirir. Muhakkak ki bunda basiret sahipleri için elbette ibret vardır. (24:44)

AYAT: Allah’ın geceyi gündüzün içine ve gündüzü gecenin içine soktuğunu görmedin mi? Güneş’i ve Ay’ı musahhar (emre amade) kıldı. Hepsi belirli bir süreye kadar seyreder. Muhakkak ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır. (31:29)

AYET: Geceyi gündüzün içine, gündüzü gecenin içine sokar. Güneş’i ve Ay’ı emri altına almıştır. Hepsi belirlenmiş bir zamana kadar akar. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Mülk, O’nundur. O’ndan başka taptıklarınız, bir kıtmire bile malik değildir. (35:13)

AYET: Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Güneş’i ve Ay’ı musahhar (emre amade) kıldı. Hepsi belirlenmiş bir zamana kadar akar. O; Azîz (yüce ve üstün), Gaffar (çok mağfiret eden) değil midir? (39:5)

AYET: Geceyi, gündüzün içine sokar. Ve gündüzü, gecenin içine sokar. Ve O, sinelerde olanı en iyi bilendir. (57:6)

AYET: Ve gece ve gündüzün ihtilâfı (birbirini takip etmesi) ve Allah’ın rızık olarak semadan (yağmur, kar gibi) şeyleri indirmesi, böylece arzı ölümünden sonra diriltmesi ve rüzgârları çevirip estirmesi, akıl eden kavim için ayetlerdir (delillerdir). (45:5)

Ayetlerden anlaşılacağı gibi Allah, özellikle gündüz ve gecenin arka arkaya gelmesini örnek vererek bunun üzerinde düşünmemizi istemektedir. Peki, düşünmemiz gereken şey nedir?

HAYAT VE ÖLÜM



AYET: Ve hayat veren ve öldüren, O’dur. Ve gece ve gündüzün ihtilâfı (karşılıklı dönüşümü), O’na aittir. Hala akıl etmez misiniz? (23:80)
AYET: Hayır! Onlar, evvelkilerin söylediklerinin aynısını söylediler. (23:81)
AYET: “Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten, mutlaka biz beas mı edileceğiz (yeniden mi diriltileceğiz)?” dediler. (23:82)

Dikkatimize sunulan şey, hayat ve ölümün de gece ve gündüzün arka arkaya gelmesi gibi bir döngü oluşudur...

AYET: Geceyi gündüzün içine sokarsın ve gündüzü gecenin içine sokarsın. Diriyi ölüden çıkarırsın ve ölüyü diriden çıkarırsın. Ve dilediğin kimseyi hesapsız rızıklandırırsın. (3:27)

Kuran'da gece ve gündüz kavramları birer semboldür. Gündüz, yaşam ve hayatı temsil eder; gece ise ölümü...

Dirilmenin öncesinde en az bir yaşamın ve ölümün oluşu ve dirilişin ardından tekrar ölümün gelişi; bunun devamlı olmasından dolayı gündüzün ve gecenin ard arda gelişine benzetilmiştir.

Gündüz ve gece bir gündür ama ecel bir gün değildir. Ve ecel bir tek ömürlük değildir.

AYET: Ve geceleyin sizi vefat ettiren, gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra "ecel-i müsemmanın" (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O’dur. Sizin dönüşünüz sonra O’nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek. (6:60)

Gecenin, aynı zamanda ölümü ifade eden bir sembol olduğu; (6:60) ayetindeki "geceleyin sizi vefat ettiren" ifadesinden anlaşılmaktadır. Geceleyin olan uyku durumu ölüme benzetilmiş olup, gerçek bir ölüm değil, bir benzetmedir. Aynı şekilde gündüzün diriliş de bir benzetmedir. Dolayısıyla ilk bakışta sanki sadece Dünya hayatındaki gece ve gündüzlerden bahseden ayet aslında arka arkaya gelen ölüm ve doğumlardan bahsetmektedir.

"Gündüzleri ne kazandığınızı bilen" ifadesi ise asıl olarak yeni hayatta başlayacağımız ortam durumunu anlatmak istemektedir. 

İNSANIN ECELİ



AYET: Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Güneş’i ve Ay’ı musahhar (emre amade) kıldı. Hepsi belirlenmiş bir zamana kadar akar. O; Azîz (yüce ve üstün), Gaffar (çok mağfiret eden) değil midir? (39:5)

Örneğin Dünya'nın eceli, tıpkı Güneş ve Ay'ın ecelleri gibi gece ve gündüzlerden oluşan belli bir döngünün ardından gerçekleşecektir. Ecel; gündüz ve gece döngüsünün bitişidir. 

İnsan hayatı üzerinde düşündüğümüzde ecel, tek bir ömürlük bir yaşam değil; sembolik olarak anlatılmış gündüz ve gecelerden oluşan bir döngüye benzeyen ve birden fazla doğum ve ölümü kapsayan bir döngünün adıdır. Her gündüzün ardından gece, her gecenin ardından gündüz olur. Her ölümün ardından doğum, her doğumun ardından da ölüm gelir. Fakat bu durum, Dünya hayatı için geçerli bir durumdur.

AYET: Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel tayin eden O’dur. Ve ecel-i müsemma (mekânı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah’ın katındadır. Sonra da siz, şüphe ediyorsunuz. (6:2)

İlk bakışta ayet; insanın yaşadığı, doğumundan ölümüne gündüz ve geceleri kapsayan ve birgün bitecek olan hayattan bahsediyor gibi görünse de aslında daha derin bir anlam içermektedir.

Gündüz ve gecenin bir kez arka arkaya gelişi, Dünya'nın eceli olmadığı gibi; insanın yaşamındaki gündüz ve gecelerin bitip vefat etmesi de onun ilk ve son eceli değildir. Ve hatta daha da ileri gidersek insanın bir kez dirilişi ve ölümü, onun ilk ve son eceli değildir (ki 39:42 ayetindeki uyku benzetmesi bunun için yapılmıştır). Dolayısıyla insanın Dünya hayatının haricinde, Allah katında devam eden eceli vardır.

İnsanın Dünya hayatıyla ilgili eceli, Dünya hayatı sınavını başarana kadar defalarca doğması ve ölmesi kadardır. Yani insanın bir hayatı, bir ömür boyu yaşanan süredir fakat ecel bu surenin sona erdiği tarih değildir. 

AYET: Bütün nefsler ölümü (MEVTİ) tadıcıdır. Sonra Bize döndürüleceksiniz. (29:57)

Nefs ölümü tattığına göre, ölüm anında gerçekte ölmemektedir. Sadece Can, bedenden ayrılmaktadır. (Bedenden ayrılan ve özü Cinlerden (örneğin İblis) olan Can, nefs sahibidir ve eğer Dünya sınavını kazanamamışsa tekrar esaret, acı ve ölüm korkusu dolu bir hayata başlamak üzere bekleyecektir. İblis'in Adem'e secde etmek istemeyişinin altındaki yaratılış farkından doğan gerçek neden budur.) 

AYET: Allah, ölüm anında nefisleri vefat ettirir. Ve onlar ki, uykularındadır, ölmemişlerdir, o zaman, üzerine ölüm hükmedilecek olanı tutar ve diğerini (nefsi) belirlenmiş ecele kadar gönderir. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette ayetler vardır. (39:42)

Nefs, ölümü tatmıştır. Fakat uykudadır, ölmemiştir. Ölüm hükmedilecek olan tutulur. Diğeri ise belirlenmiş ecele kadar bırakılır. Burada uykudan kasıt, iki yaşam arasındaki gece karanlığında yani Araf'ta geçen yaşam safhasıdır. Tekamülünü tamamlayan tutulacak, tamamlamayan ise yeniden doğmak üzere belirlenmiş bir ecele kadar bırakılacaktır. Yani aslında ölüm ile gerçek ecel vakti gelmemiştir.

BAĞLANTI:  

AYET: Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz, farkında olmazsınız. (2:154)

Bu noktada "herkes Allah yolunda öldürülmemiştir" şeklinde itirazlar olabilir. Hayır, gerçekte herkes Allah yolundadır yani dönüş Allah'adır:

AYET: Allah’ı nasıl inkar edersiniz? Siz ölü idiniz. Sonra sizi diriltti. Sonra sizi öldürecek. Sonra sizi diriltecek. Sonra O’na döndürüleceksiniz. (2:28)

AYET: Onlar ki, Rab’lerine muhakkak mülâki olacaklarına ve O’na döneceklerine yakin derecesinde inanırlar. (2:46)


AYET: Kim Allah’a güzel bir borç verirse, o taktirde, o kendisine kat kat çoğaltılarak ödenir. Ve Allah, daraltır ve genişletir. Ve O’na döndürüleceksiniz. (2:245)

AYET: Resul, Rabbinden kendisine indirilene iman etti ve müminler de, hepsi Allah’a, O’nun meleklerine, kitaplarına ve resullerine iman etti. “Biz, O’nun resulleri arasından birini, diğerinden ayırmayız.” Ve “işittik ve itaat ettik! Ve Rabbimiz, Senin mağfiretini (dileriz). Ve varış Sana’dır.” dediler. (2:285)


AYET: Müminler, müminlerden başkasını (yani) kafirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, o Allah'dan bir şeyin içinde değildir. Onlardan korunmanız için sakınmanız hariç. Ve Allah, sizi kendisinden sakındırır. Ve dönüş Allah'adır. (3:28)


AYET: Allah, şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Muhakkak ki seni vefat ettirecek olan ve seni Kendime yükseltecek olan ve kafirlerden temizleyecek olan Benim. Sana tabi olanları kıyamet gününe kadar, kafirlerden üstün kılacak olan Benim. Sonra sizin merciiniz Benim (dönüşünüz Bana’dır). O zaman sizin ihtilaf etmiş olduğunuz şeyler hakkında aranızda hüküm vereceğim.” (3:55)


AYET: Onlar, hala Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde kim varsa, hepsi isteyerek ve istemeyerek O'na teslim oldular ve onlar, O'na geri döndürülecekler. (3:83)

AYET: Ve onlara, içinde apaçık imtihan olan ayetlerden verdik. (44:33)
AYET: Gerçekten onlar, mutlaka diyecekler ki. (44:34)
AYET: (Bizim ölümümüz) sadece ilk ölümümüzdür. Ve biz, neşrolunacak (tekrar diriltilecek) değiliz. (44:35)
AYET: Siz doğru söyleyenler iseniz o halde babalarımızı getirin. (44:36)

Apaçık ayetlerle imtihan olunan inkarcılar, bu hayattaki ölümlerinin ilk (ve son) ölümleri olduğunu iddia ederek tekrar dirileceklerine inanmadıklarını ifade ediyorlar. Resuller tarafından kendilerine, Dünya'da tekrar diriliş olduğu anlatılmış olmalı ki itirazları bu yönde oluyor: "Siz doğru söyleyenler iseniz o halde babalarımızı getirin." Yani babalarının (atalarının) tekrar aynı beden ile Dünya'ya doğacağını veya farklı bir beden ile doğmuş olsa bile kendilerini tanıyacağını sanmışlar ki böyle diyorlar. Aksi takdirde kendilerine "kıyamet koptuktan sonra tekrar diriliş olacak" denseydi "babalarımızı getirin" demezlerdi.

BAĞLANTI

AYET: Ve bir ayet gördükleri zaman alay ederler. (37:14)
AYET: Ve: "Bu sadece apaçık bir sihirdir." derler. (37:15)
AYET: Öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Gerçekten biz, mutlaka beas edilenler (diriltilenler) mi olacağız? (37:16)
AYET: Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı? (37:17)
AYET: "Evet ve siz (yeniden yaratıldığınız zaman) hor ve hakir olacaklarsınız." de. (37:18)

AYET: Ve onlar, büyük günahta ısrar ediyorlardı. (56:46)
AYET: Ve şöyle diyorlardı: “Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı? Biz gerçekten, mutlaka beas mı edileceğiz (yeniden mi diriltileceğiz)?” (56:47)
AYET: Ve evvelki babalarımız (atalarımız) da mı? (56:48)
AYET: De ki: “Muhakkak ki evvelkiler ve sonrakiler de (diriltilecek).” (56:49)

AYET: Ve: “O (hayat), dünya hayatımızdan başka birşey değildir, ölürüz ve diriliriz. Ve bizi dehrden (zamandan) başka birşey helak edemez.” dediler. Ve onların bu konuda ilimden (nasipleri) yoktur. Onlar sadece zanda bulunurlar. (45:24)
AYET: Onlara ayetlerimiz beyan edilerek okunduğu zaman onların delilleri: “Eğer siz sadıklarsanız babalarımızı getirin!” demekten başka birşey olmadı. (45:25)
AYET: De ki: “Allah sizi yaşatır, sonra öldürür. Sonra sizi, hakkında şüphe olmayan kıyamet günü toplar.” Ve lakin insanların çoğu bilmezler. (45:26)

AYET: Onların birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim, beni geri döndür.” dedi. (23:99)
AYET: “Böylece terkettiğim salih amelleri işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece (boş) bir kelimedir. Ve tekrar diriltilecekleri güne kadar onların arkasında berzah (engel) vardır. (23:100)
AYET: İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar. (23:101)

(23:99-101) Ayetlerini aşağıda "GERİ DÖNÜŞ YOK" başlığında yorumladım. 

(23:101) Ayetinde yer alan "İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar." şeklindeki açıklama aslında (44:36) ayetinde tekrar dirilişe inanmayanların "Siz doğru söyleyenler iseniz o halde babalarımızı getirin." ifadesine bir reddiyedir. Yani tekrar diriliş gerçekleştiğinde yeni bedene girmiş bir kimse, eski bedeniyle, eski akrabalarıyla, eski soy bağıyla tamamen alakasını kesmiş olacaktır. 

AYET: Ve insan: “Ben, öldükten sonra mı diri olarak mutlaka çıkarılacağım?” der. (19:66)
AYET: Ve insan, daha önce o bir şey değilken; Bizim, onu nasıl yarattığımızı düşünmez mi? (19:67)

Evet, insan tıpkı ilk defa yaratıldığı gibi öldükten sonra tekrar diriltilecektir. Yani insanı daha önce bir şey değilken yaratan Allah, öldükten sonra da Allah tarafından kolayca diriltecektir. 

BAĞLANTI:

AYET: “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar kalma ve geçinme vardır.” buyurdu. (7:24)
AYET: “Orada yaşarsınız ve orada ölürsünüz ve oradan çıkarılırsınız.” buyurdu. (7:25)

AYET: Ve “Kim ölürse Allah, onu beas etmez (yeniden diriltmez).” diye en kuvvetli yeminleri ile Allah’a kasem ettiler. Hayır! Bu, O’nun üzerinde hak bir vaaddir. Ve lakin insanların çoğu bilmezler. (16:38)
AYET: Hakkında ihtilafa düştükleri şeyin, onlara beyan edilmesi için ve inkar edenlerin, kendilerinin şüphesiz yalancı olduklarını bilmeleri içindir. (16:39)
AYET: Bir şeyin (olmasını) istediğimiz zaman Bizim sözümüz, ona sadece: “Ol!” dememizdir. O, hemen olur. (16:40)

AYET: Ve doğduğu günde de ve öleceği günde de ve canlı olarak beas edileceği (yeniden diriltileceği) günde de ona selam olsun. (19:15)

AYET: Ve doğduğum gün ve öleceğim gün ve canlı olarak beas edileceğim (diriltileceğim) gün selam benim üzerimedir. (19:33)

AYET: “Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı (yeniden diriltileceğiz)?” İşte bu, uzak bir dönüştür. (50:3)

AYET: İnkar edenler dediler ki: “Biz ve babalarımız toprak olmuş iken mi, gerçekten bizler mi (diriltilip) çıkarılacağız?” (27:67)
AYET: “Andolsun, bizler de bizden önce babalarımız da bununla tehdit edilmiştik. Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.” (27:68)
AYET: De ki: “Yeryüzünde dolaşın da suçluların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” (27:69)

Görüldüğü gibi yine inkarcılar toprak olduktan sonra yeniden dirilmeye inanmamaktadırlar. Burada dikkat edilecek nokta; inkar edenlerin, suçluların sonunun nasıl olduğunu görmeleri için resul tarafından yönlendirildiği yerin yeryüzü olmasıdır. Bunun tek sebebi vardır; suçlular yeryüzüne yönlendirilmektedir çünkü yeryüzünde yeniden dirilmişler olarak yaşıyorlardır.  

SUR'A'NIN ÜFLENİŞİ


Sur'aya üfleniş söz konusu olduğunda ister istemez çoğu insanın aklına (üfürülmek konu bahis olduğundan olsa gerek) göklerde çalınan devasa borazanlar gelmektedir. Bunun altındaki neden ise Hıristiyan öğretilerinden etkilenen mealcilerin sur'a kelimesini boru, borazan, trampet gibi anlamlarda meallendirmeleridir...

Oysa ki sur'a kelimesiyle ilgili, özellikle sur'a kelimesinin fiil halindeki türevlerinin geçtiği ayetlere baktığımızda konunun insana suret (şekil) vermek olduğu anlaşılmaktadır:

AYET: O ki, rahimlerde sizi dilediği gibi tasvir eder/şekil verir (YUSAVVİRİKUM). O'ndan başka ilah yoktur. O Aziz'dir, Hakim'dir. (3:6)

AYET: Ve andolsun ki; sizi Biz yarattık. Sonra size suret/şekil (SAVVERNAKUM) verdik. Sonra meleklere: “Adem'e secde edin.” dedik. İblis hariç, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı. (7:11)

AYET: O Allah ki, yeryüzünü sizin için karar (yerleşme) yeri kıldı. Ve semayı bina etti. Ve sizi tasvir etti/suret verdi (SUVEREKUM). Sonra suretlerinizi ahsen kıldı (güzelleştirdi). Ve sizi temiz şeylerden rızıklandırdı. İşte bu Allah, sizin Rabbinizdir. Âlemlerin Rabbi; Allah, Mübarek'tir (yücedir). (40:64)

AYET: Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Ve size suret/şekil (SUVEREKUM) verdi. Sonra sizin suretlerinizi ahsen yaptı. Ve varış (ulaşma), O’nadır. (64:3)

AYET: Dilediği surette/şekilde (SURATİN) seni terkip etti. (82:8)

AYET: O Allah ki; Yaratan’dır, Bari’dir (yokken var eden), Musavvir’dir (şekil verendir) (MUSAVVİRU), güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nu tespih eder. Ve O; Aziz’dir (yücedir), Hakim’dir (hüküm ve hikmet sahibidir). (59:24)

Bu açıdan konuyu anlamaya çalıştığımız zaman (23:101) ayetindeki "İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar." açıklaması bize; geri dönmek isteyenlerin, izin günü sur'a üflendiğinde yani yeniden bedenlenerek diriltilme gerçekleştiğinde geçmişteki akraba ve soy bağlarıyla bir alakalarının kalmadığını anlatmaktadır.

Şimdi de sur'a kelimesinin isim olarak geçtiği ayetlere bakalım:

AYET: Ve semaları ve arzı hak ile yaratan O’dur. Ve “Ol!” dediği gün olur. O’nun sözü haktır, mülk O’nundur. O gün sur’a (SURİ) üfürülür. Bilineni (görüneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O’dur. Ve O, hüküm sahibidir, haberdar olandır. (6:73)

AYET: Ve izin günü onları, birbirlerine karışmış halde bıraktık. Ve sur’a (SURİ) üfürüldü. O zaman onların hepsini topladık. (18:99)

AYET: O gün ki, sur’a (SURİ) üfürülür. Ve mücrimleri, o izin günü morarmış olarak haşredeceğiz (toplayacağız). (20:102)

AYET: İzin günü sur’a (SURİ) üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar. (23:101)

AYET: Ve sur’a (SURİ) üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediği kimseler hariç, semalarda ve yeryüzünde olanlar dehşete kapıldı (kapılırlar). Ve herkes boyunları bükük olarak ona (Allah’a) geldiler (gelirler). (27:87)

AYET: Ve sur’a (SURİ) üfürülmüştür. İşte o zaman onlar, mezarlarından Rab’lerine koşarlar. (36:51)

AYET: Ve sur’a (SURİ) üfürülmüş, Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olanlar ölmüşlerdir. Sonra ona bir defa daha üfürüldüğü zaman onlar ayağa kalkarak bakınırlar. (39:68)

AYET: Ve ölüm sarhoşluğu hak ile geldi. İşte senin ondan kaçtığın şey budur. (50:19)
AYET: Ve sur’a (SURİ) üflendi. İşte bu vaid (ikaz) günüdür. (50:20)

AYET: Artık sur’a (SURİ) tek bir üfleyişle üflendiği zaman. (69:13)

AYET: Sur’a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz. (78:18)



Sur'a üfürülmesiyle anlatılmak istenen gerçek konunun, yeniden dirilişle ilgili insana suret vermek olduğu düşünülürse yukarıdaki ayetler de daha iyi anlaşılacaktır. Yani sura ilk kez üfürüldüğünde ölüm emriyle birlikte ölüm ile ilgili değişim-dönüşüm gerçekleşir, bir kez daha üfürüldüğünde doğum emriyle birlikte yeniden diriliş ile ilgili değişim-dönüşüm gerçekleşir.

İKİ ÖLÜŞ, İKİ DİRİLİŞ

AYET: Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin, böylece günahlarımızı itiraf ettik. Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?" (40:11)
AYET: Bu, sizin tek olan Allah’a çağrıldığınız zaman inkar etmeniz sebebiyledir. Ve O’na şirk koşulunca inanıyordunuz. Artık hüküm, Yüce ve Büyük olan Allah’a aittir. (40:12)
AYET: O'dur ki, ayetlerini size gösterir ve sizin için gökten rızık indirir. Bunu münib olandan başkası tezekkür etmez (edemez). (40:13)
AYET: Kafirler hoşlanmasa da siz, dini yalnız O'na özgüleyerek, Allah'a dua edin! (40:14)
AYET: Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından dilediği kişinin üzerine Allah’a ulaşma gününün geldiğini ihtar etmek için, emrinden bir ruh ulaştırır. (40:15)
AYET: O gün onlar ortaya çıkarlar. Hiçbir şeyleri Allah'a gizli kalmaz. Kimindir bugün mülk? O Vahid ve Kahhar olan Allah'ın! (40:16)
AYET: Bugün bütün nefsler, kazandıkları sebebiyle cezalandırılır veya mükafatlandırılır. Bugün zulüm yoktur. Muhakkak ki Allah, hesabı çabuk görendir. (40:17)

(40:11) Ayetlerinde bahsedilen "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin, böylece günahlarımızı itiraf ettik. Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?" ifadesindeki iki ölüm ve iki diriliş olayının ne zaman gerçekleştiğini tespit etmek gerekirse...



1.Ölüm ve 1.Diriliş

1. ÖLÜM: İnsan, insan olmadan önce Can (Cinni) halinde yaşıyordu. O halden insan haline geçişi yani bir bedene girerek insan olması, onun birinci ölümü oldu.
1. DİRİLİŞ: Can olarak ölen varlık, bir bedene girerek insan olarak (Cinnetun) anne karnına girdiğinde birinci dirilişi yaşamış oldu.

1. Ölüm ve 1. Diriliş, peşi sıra yani aynı anda olmaktadır ve buna sur'anın birinci üfürülüşü denir.



2.Ölüm ve 2.Diriliş

2. ÖLÜM: İnsan yaşayıp vefat ettiğinde yani canı bedenden ayrıldığında ikinci ölümü tatmış oldu.
2. DİRİLİŞ: Canı bedenden ayrılan insan, tekrar can haline geldiğinde ikinci dirilişe tanık olmuş oldu.

2. Ölüm ve 2. Diriliş, peşi sıra yani aynı anda olmaktadır ve buna sur'anın ikinci üfürülüşü denir.


Burada kastedilen ölüm, gerçek bir ölüm yani yok oluş değil; bir bedene bürünme veya bir bedenden ayrılma gibi boyut değiştirme olayıdır.


Can, birinci diriliş ve ikinci ölüm aşamalarında yani insan olarak doğması ve vefat etmesi arasında; can halindeki önceki hayatını hatırlamamakta, tekrar can haline dönüşeceği vefat sonraki hayatı da bilmemektedir. Vefat edip, tekrar can haline yani özüne dönünce iki ölüş ve iki dirilişlik döngü tamamlanmakta ve olaya böylece şahit olmaktadır.    

AYET: Gerçekten onlar, mutlaka diyecekler ki. (44:34)
AYET: (Bizim ölümümüz) sadece ilk ölümümüzdür. Ve biz, neşrolunacak (tekrar diriltilecek) değiliz. (44:35)
AYET: Siz doğru söyleyenler iseniz o halde babalarımızı getirin. (44:36)

(44:35) Ayetindeki "(Bizim ölümümüz) sadece ilk ölümümüzdür. Ve biz, neşrolunacak (tekrar diriltilecek) değiliz." şeklindeki ifadeyi söyleyenler, o andaki Dünya hayatları içindeyken bunu söylemekte olup, henüz döngüyü tamamlamamış yani yeniden dirilişe tanık olmamış olanlardır.

(40:11) Ayetindeki Dediler ki: "Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin, böylece günahlarımızı itiraf ettik. Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?" ifadelerini söyleyenler ise iki ölüş ve iki dirilişlik döngüyü tamamlamış ve olaya böylece şahit olmuş olanlardır. Burada anlamamız gereken şey, bir insanın sadece iki kere ölüp iki kere dirileceği ve bunun bir daha tekrarlanmayacağı değil, iki kere ölüp iki kere diriliş ile olaya vakıf olacağıdır. Zira ayetteki "Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?" sorusu, tekrar bedene girip çıkmaların yani ölüm ve doğumların devam ettiğinin göstergesidir. Yani bu kişilerin içinden çıkmak istediği şey, doğum ve ölümlerden oluşan Cehennem kısır döngüsüdür.

AYET: O gün, o sarsıntı sarsar. (79:6)
AYET: Ardından bir diğeri izler. (79:7)
AYET: İzin gününde kalpler çarpar. (79:8)
AYET: Gözler kayar. (79:9)
AYET: Şöyle derler: "Biz gerçekten gerisin geriye, eski halimize mi döndürüleceğiz?" (79:10)
AYET: Bizler çürümüş kemiklere döndükten sonra mı?" (79:11)
AYET: "Öyle ise bu hüsran dolu bir dönüştür" dediler. (79:12)
AYET: Halbuki o, bir haykırıştan ibarettir. (79:13)
AYET: Birden bire uyanmışlar, hepsi meydandadır. (79:14)

(79:6-14) Ayetlerinde ilk sarsıntıyla ölüm (vefat), ardından gelen sarsıntıyla tekrar diriliş gerçekleşmiş ve İzin Günü denilen o yeni hayat hakkında kalpler yeniden çarpmaya, gözler görmeye başlamıştır. Tekrar dirilişe inanmayanlar ise öldükten sonra dirilerek tekrar eski hallerine döndürüleceklerine inanmamakta ve hatta alay etmektedir. Halbuki yeniden diriliş emriyle hepsi dirilecek ve tekrar yeryüzüne geleceklerdir. 

AYET: Ve onlara, yaptıkları şeylerin kötülüğü aşikar oldu. Ve alay etmiş oldukları şey onları kuşattı. (45:33)
AYET: Ve (onlara): "Bugün sizi unutacağız, tıpkı sizin bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi. Ve sizin kalacağınız yer ateştir. Ve sizin için bir yardımcı yoktur" denildi. (45:34)
AYET: İşte bu, Allah'ın ayetlerini alay konusu etmeniz sebebiyledir. Ve sizi Dünya hayatı aldattı. Öyleyse o gün oradan çıkarılmazlar. Ve onlardan bir özür istenmez. (45:35)    

Hesap Günü'nü inkar edenlerin karşısına Hesap Günü gelip çatmıştır. İnkarcılar yeniden dirilişe inanmamışlardı ve alay etmişlerdi. Dolayısıyla ateşe gireceklerdir. (45:35) Ayetindeki "Ve sizi Dünya hayatı aldattı. Öyleyse o gün oradan çıkarılmazlar." ifadesi konunun püf noktasını vermektedir. İnkarcıların ateşe sokulacakları ve oradan çıkarılmayacakları yer Dünya'dır.   
Bu ifade (40:11) ayetindeki"Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün, iki kere dirilttin, böylece günahlarımızı itiraf ettik. Artık (buradan) çıkmaya bir yol var mı?" ifadesinin yanıtıdır. 

Bir Cinni için yeniden bir bedene girmek ve yeniden ölüm ve doğumlara yani madde alemine girmek demek; ruhsal ve bedensel esarete, acı dolu tecrübelere, geçim sıkıntısına, can ve mal kayıplarına, ölüm korkusuna vs. Dünya hayatının zorlu şartlarına katlanmak demektir. Kısacası ateşe yani Cehennem'e girmek demektir.

Hesap Günü'nde ya mükafatlandırılacak yani tekrar Dünya hayatına girmeyerek bu Cehennem döngüsünden çıkacak ya da Dünya hayatında yeniden bedenlenerek döngüye devam edecektir. Tıpkı sınıfta kalan bir öğrencinin tekrar başka öğretmenlerle ve arkadaşlarla aynı sınıfa tekrar etmesi gibi...

BAĞLANTI:

AYET: Muhakkak ki kim Rabbine suçlu olarak gelirse o taktirde mutlaka cehennem onun içindir. Orada ne ölür, ne yaşar. (20:74) 

Cehennemde ne ölür, ne yaşar yani ne ölerek kurtulur, ne de sürekli olarak yaşayabilir; ölüm ve doğumları sürekli olarak tadar. 

AYET: Ki o, büyük ateşe atılacak. (87:12)
AYET: Sonra onun içinde ölmez ve de hayat bulmaz. (87:13)
 
AYET: Orada ilk (ULA) ölümden başka ölüm (MEVTETEL) tatmazlar. Ve onları cehennem azabından korumuştur. (44:56)

AYET: Artık biz ölecek değiliz, öyle değil mi? (37:58)
AYET: Bizim ilk (ULA) ölümümüz hariç. Ve biz azap görecek olanlar değiliz. (37:59)

Ayetlerdeki "ula" kelimesi hem "ilk" hem de "eski, geçmiş" anlamlarına geliyor. Yani Cennet'e girmiş olanların tattığı o ilk ölüm (bu yazıda 1. ÖLÜM açıklaması) insan olmadan önce Can (Cinni) halinde yaşayan insanın o halden insan haline geçişi sırasında tattığı ölüm yani boyut değiştirme olayıdır. 

Dolayısıyla Cennet'e girmiş olanlar artık doğum-ölüm döngüsünden (Cehennem) çıkmışlardır. 

1 GÜN 

Gündüz ve gecenin toplamı 1 gündür.

Bu süre 24 saatlik bir astronomik doğal olayın haricinde; aynı zamanda 1 hayat ve 1 ölüm demektir.

AYET: Dedi ki: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” (23:112)
AYET: Dediler: “Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. O zaman, sayanlara sor.” (23:113)

AYET: Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne gelmiş) bir kasabaya uğrayan kimsenin, “Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demesi gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz sene öldürdü. Sonra da diriltti. (Ona) “Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın?” dedi. (O da): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar.” dedi. (Allah): “Hayır, yüz yıl kaldın. Haydi yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine bak. (Bu), seni insanlara bir ayet kılmamız içindir. Ve kemiklere bak. Onları nasıl inşa ediyoruz sonra ona et giydiriyoruz.“ Böylece ona açıkça belli olunca: “Allah’ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum.” dedi. (2:259) 

AYET: Ve böylece aralarında sorsunlar diye onları dirilttik. Onlardan konuşan biri şöyle dedi: “Ne kadar kaldınız?” “Günün bir kısmı veya bir gün (kadar).” dediler. (Diğerleri de): “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.” dediler. Artık sizden birisini, sizin bu gümüş paranızla şehre gönderin. Böylece en temiz yiyecek hangisi, baksın ondan size bir rızık getirsin. Ve tedbirli olsun. Sakın sizi bir kimseye sezdirmesin. (18:19)

AYET:  Ve o saatin geldiği gün, mücrimler bir saatten fazla kalmadıklarına yemin ederler. İşte böyle döndürülüyorlardı. (30:55)
AYET: Ve ilim ve iman verilenler: "Andolsun ki Allah’ın Kitabı’ndaki yeniden diriliş gününe kadar kaldınız." dediler. İşte bu yeniden diriliş günüdür. Lakin siz bilmiyordunuz. (30:56)

(23:112-113), (2:259), (18:19) ve (30:55-56) ayetlerine göre yeryüzünde yaşadıktan sonra ölenler veya öldükten sonra diriiltilenler, yaşam veya ölüm olarak içinde kaldıkları süreyi 1 gün veya daha az olarak algılıyorlar. 

RABBİN KATINDA 1 GÜN

AYET: Ve azabı senden acele istiyorlar. Ve Allah, asla vaadinden dönmez. Ve Rabbinin katındaki bir gün, sizin saydığınız bin sene gibidir. (22:47)

AYET: Gökten arza kadar emri tedbir eder (düzenler). Sonra bir günde O’na yükselir ki süresi, sizin saymanızla 1000 senedir. (32:5)

Rabbin katında 1 gün, Dünya yılıyla 1000 yıl gibidir. 

AYET: Ve andolsun ki Biz, Nuh’u kavmine gönderdik. Böylece onların arasında 1000 seneden 50 sene eksik olarak kaldı. Sonra onları tufan aldı. Ve onlar zalimlerdi. (29:14)

Bu ayete göre Nuh'un toplam ömrü 1000 yıldır. Yani Rabbin katındaki gün hesabına göre Nuh'un ömrü de 1 gündür. 950 yılı kavminin arasında geçmiştir. 

Peki, değişmeyen Sünnetullah'a göre Nuh'un 950 yıllık bir ömür yaşaması nasıl mümkün olabilir? Ya Nuh başka bir gezegende yaşamış ve oranın genetik kodlamasına göre ömür sürmüştür ya da bu Dünya'da birden fazla kere doğup ölmüştür.    

AYET: De ki: “Allah katındaki ahiret yurdu, başka insanların değil de sadece size has ise o halde eğer sadıklarsanız ölümü temenni edin!” (2:94)
AYET: Ve elleriyle takdim ettikleri sebebiyle onu, ebediyen asla temenni etmezler. Ve Allah, zalimleri en iyi bilendir. (2:95)
AYET: Ve onları, hayata karşı insanların en hırslısı bulursun. Ve o şirk koşanlardan her biri şayet bin sene ömürlendirilse ister. Onun ömrünün uzatılması, onu azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah yaptıklarınızı en iyi görendir. (2:96)

Buzağıyı ilah edinerek işiten ve isyan eden Musa'nın kavmindeki kafirler, yine 1000 senelik ömür istiyorlar.

AYET: Musa'ya otuz gece vaad ettik ve onu on ile tamamladık. Böylece onun Rabbinin kararlaştırdığı zaman, kırk geceye tamamlandı. Ve Musa, kardeşi Harun’a şöyle dedi: “Kavmimde bana halef ol ve ıslah et ve müfsidlerin (fesat çıkaranların) yoluna tabi olma.” (7:142)

AYET: Fecr vaktine andolsun. (89:1)
AYET: Ve on geceye. (89:2)
AYET: Ve çift olana ve tek olana. (89:3)
AYET: Ve geçip gideceği zaman geceye (andolsun). (89:4)
AYET: Bunlarda akıl sahipleri için bir kasem yok mu? (89:5)

(7:142) ve (89:1-5) ayetlerinde bahsedilen gecenin, ölüm ile ilgili olduğu muhtemeldir. Aynı şekilde (89:4) ayetindeki 'Ve geçip gideceği zaman geceye (andolsun)' ifadesi de ölümün ardından tekrar dirilişin gerçekleşeceğine işaret olduğu muhtemeldir. 

GERİ DÖNÜŞ YOK

Aşağıdaki ayetler tekrar doğuşa itiraz olarak gösterilmektedir:

AYET: Onların birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim, beni geri döndür.” dedi. (23:99)
AYET: “Böylece terkettiğim salih amelleri işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece (boş) bir kelimedir. Ve tekrar diriltilecekleri güne kadar onların arkasında berzah (engel) vardır. (23:100)
AYET: İzin günü sur’a üfürüldüğü zaman, artık onların aralarında bir neseb (soy bağı) yoktur. Ve (birbirlerine hal hatır) sormazlar. (23:101)

(29:99) Ayetine dikkat edersek ayet, 'Onların birine ölüm geldiği zaman' ifadesiyle başlamaktadır. Yani kişi, kendisine ölüm anı geldiğinde konuşturulmaktadır. Bu ayette tekrar doğuşa engel bir durum yoktur.

Bu ayet, insanın kaybettiği hayatına geri dönme isteğini de yansıtır. Çünkü insan bildiği ve alıştığı ortamı sürdürme eğilimindedir. İnsan; ölüm anında ölüme direnir, ölmemek ister.

Aynı zamanda yaşanan yaşanmış, bitmiştir ve aynı bedenle tekrar eski hayata devam etme imkanı yoktur. O sayfa kapanmıştır. Geriye dönüş yoktur, ileriye gidiş vardır.

(23:100) Ayetindeki 'Ve tekrar diriltilecekleri güne kadar' ifadesine göre ölen insanlar belli bir zaman sonra tekrar diriltileceklerdir.

AYET: Ve sizden birisine ölüm gelmesinden, o zaman: “Rabbim keşke beni yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben sadaka versem ve salihlerden olsam, olmaz mı?” demesinden önce, sizi rızıklandırdığımız şeylerden infak edin. (63:10)
AYET: Ve Allah, hiçbir nefsi eceli geldiği zaman asla tehir etmez (ertelemez). Ve Allah, sizin yaptıklarınızdan haberdar olandır. (63:11)

(63:10-11) Ayetlerinden de anlaşıldığı gibi “Rabbim keşke beni yakın bir zamana kadar ertelesen de böylece ben sadaka versem ve salihlerden olsam, olmaz mı?” diyenler, kendilerine ölüm vakti gelenlerdir.

AYET: Ve helak ettiğimiz bir kasaba halkının, oraya dönmesi haramdır. (21:95)

(21:95) Ayeti de (23:99-101) ayetlerinin başka bir açıklaması gibidir. Evet, geri dönüş yoktur çünkü o sayfa kapanmıştır...   

(23:101)'de bahsedilen İzin Günü ise “Rabbim, beni geri döndür. Böylece terkettiğim salih amelleri işlerim." diyen kişiye tekrar yaşam hakkı verildiği gündür. Yani kişiye 1 yaşam (gündüz) ve 1 ölüm (gece) olarak, 1 günlük izin verilmiştir. Fakat bu yeni yaşam; sur'a üfürülmesi yani yeniden başka bir anne karnında biçimlendirme (yaratma) yüzünden, eski yaşamı arasında herhangi bir bağ olmayan, yeni ve zorlu sınavları içeren bir yaşamdır.

AYET: “Sizin hanginizin en güzel ameli yapacağını” imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. Ve O; Azizdir, Gafurdur. (67:2)

Kişiye, izin günü ile birlikte  tekrar yaşam hakkı verildiğinden kimin en güzel ameli yapacağının belirlenmesi, yine yeni bir hayat ile olacaktır. 

TEKRAR DİRİLİŞ

AYET: Allah’ın; arzı, ölümünden sonra ona hayat vererek dirilttiğini bilin. (Böylece) ayetleri size açıklamış olduk. Umulur ki, böylece siz akıl edersiniz. (57:17)

Yani her ölümün ardından hayat vardır. 

İnsanların önyargılı bakışı, ölüm ve dirilişin sadece birkez gerçekleştiğini düşünmelerine sebep olmaktadır. Yani; "Bu hayatta öleceğim, kıyamet koptuktan sonra tekrar dirileceğim."

Oysa ki insanlar her vefat olayında zaten kıyamet kopar, Güneş karanlığa bürünür, mal-mülk terk edilir, beden toprak olur, kısacası kainat o insan için artık yok olur ve amel defteri açılmış halde hesap zamanı gelmiş olur. 

Ve yapılan değerlendirme sonucuna göre ya Cennet'te ya da Cehennem'de tekrar dirilir.

AYET: Ey insanlar! Eğer tekrar diriltilmekten şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim diye topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan, sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan geçmişi hakkında bir şey bilemez hale gelmiş olarak daha aşağı bir duruma döndürülür. Ve arzı kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir. (22:5)

İnsanın tekrar dirilişinden ve yaratılılış safhalarından bahsedilen (22:5) ayetindeki 'Ve arzı kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir' ifadesine bakarsak ve bu ifadeyi (57:17) ayetindeki 'Allah’ın; arzı, ölümünden sonra ona hayat vererek dirilttiğini bilin' ifadesiyle birleştirirsek insanın ölümünden sonra tekrar diriltilmesinin, arzın ölümünden sonra tekrar diriltilmesine benzetildiğini anlarız. Yeryüzü kurumuş olsa da (ölü gibi görünse de aslında gerçekten ölü değildir) su indirilince tekrar canlanır. Ve bu süreklilik arz eden bir durumdur. Aynı şekilde insan, tekrar dirilmekten şüphe duymamalıdır. Tekrar aynı şekilde anne karnından çıkarılacaktır.  

AYET: Sizi Biz, Biz yarattık. Hala tasdik etmiyorsanız. (56:57)
AYET: Öyleyse akıttığınız meni nedir, gördünüz mü? (56:58)
AYET: Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan Biz miyiz? (56:59)
AYET: Sizin aranızda ölümü Biz, Biz takdir ettik. Ve Biz, önüne geçilmiş olan değiliz. (56:60)
AYET: Sizin emsallerinizi değiştirmemiz ve sizi, bilmediğiniz bir şekilde (yeniden) yaratmamızda (Bizi geçecek yoktur). (56:61)
AYET: Ve andolsun ki, ilk yaratılışı bildiniz, hâlâ tezekkür etmiyorsanız. (56:62)

İnsan; ilk yaratılışı bildiği gibi, ölümü ve tekrar dirilişi yani tekrar emsalleriyle bilmediği bir şekilde yaratılacağını da bilmelidir.

BAĞLANTI: 

AYET: Ve Allah yolunda hicret edip sonra da öldürülen veya ölen kimseleri Allah, mutlaka güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Ve muhakkak ki Allah, rızık verenlerin mutlaka en hayırlısıdır. (22:58)
AYET: Onları mutlaka razı olacakları bir yere dahil edecektir. Ve şüphesiz ki Allah, mutlaka en iyi bilendir, Halimdir. (22:59)

AYET: Böylece Biz, onlara, onların içinde, onlardan resul gönderdik, Allah’a kul olsunlar, diye. Sizin, O’ndan başka İlahınız yoktur. Hala takva sahibi olmayacak mısınız? (23:32)
AYET: Ve onun kavminden kafirlerin ileri gelenleri, ahirete mülaki olmayı yalanlayanlar ve Dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kimseler: “Bu, sizin gibi beşerden başka bir şey değil. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, sizin içtiğiniz şeylerden içiyor.” dediler. (23:33)
AYET: Ve eğer siz, sizin gibi bir beşere itaat ederseniz muhakkak ki siz, o zaman mutlaka hüsrana düşenler olursunuz. (23:34)
AYET: Öldüğünüz ve toprak olduğunuz, kemik (haline) geldiğiniz zaman sizin, mutlaka (topraktan) çıkarılacağınızı mı size vaadediyor? (23:35)
AYET: Yazık, yazık size vaadedilen şeye. (23:36)
AYET: O, sadece Dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Ve Biz, beas edilecek (yeniden dirilecek) değiliz. (23:37)
AYET: O ancak Allah’a yalanla iftira eden bir adamdır. Ve biz, O’na inananlar değiliz. (23:38)

AYET: Ve senin Rabbin ganidir, rahmet sahibidir. Dilerse sizi giderir, sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi, sizden sonra da yerinize dilediğini getirir. (6:133)

(6:133) Ayetindeki "sizi başka bir kavmin zürriyetinden yarattığı gibi" ifadesine dikkat etmek etmek gerekir. Demek ki Allah bizleri, başka bir kavmin zürriyetinden yaratmıştır. İsterse bunu aynı şekilde tekrarlayabilir...

TEKRAR DİRİLİŞ SAFHALARI



AYET: Ey insanlar! Eğer tekrar diriltilmekten şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim diye topraktan, sonra bir nutfeden, sonra bir alakadan, sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve arzı kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir. (22:5)

Bu ayette yaradılış aşamalarımız sıralanmış:

TOPRAK
NUTFE (Damla ya da su)
ALAK (Embriyo)
MUDGA (Bir çiğnemlik et)
CENİN (Anne karnı aşaması) 
BEBEK (Doğumdan sonra)
VEFAT (Bir kısmı vefat ettirilir) veya YAŞLILIK (Bir kısmı ömrün en uç kısmına erdirilir) 
TOPRAK
NUTFE (Damla ya da su)
ALAK (Embriyo)
MUDGA (Bir çiğnemlik et)
CENİN (Anne karnı aşaması) 
BEBEK (Doğumdan sonra)
VEFAT (Bir kısmı vefat ettirilir) veya YAŞLILIK (Bir kısmı ömrün en uç kısmına erdirilir)
TOPRAK
(Böylece devam eder.)

Bu yaratılış safhaları da bir döngüdür. Bu ayet tekrar tekrar dirilişi yani topraktan anne karnına, anne karnından vefata (toprağa) değin yeniden doğuşu anlatır... 
Bu düşüncenin doğruluğu devamı ayetlerdedir:

AYET: Muhakkak ki Allah, işte O, Hakk’tır. Ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve muhakkak ki O, herşeye kaadirdir. (22:6)
AYET: Ve onda şüphe olmayan o saat mutlaka gelecektir. Ve muhakkak ki Allah, kabirlerde olan kimseleri beas edecektir (diriltecektir). (22:7)

(22:5) ayetindeki yaratma safhalarıyla birlikte 'Ve arzı kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir' ifadesine tekrar dönelim ve (71:14-18) ayetleri ile birlikte düşünelim:

AYET: Ve O, sizi halden hale geçirerek yaratmıştır. (71:14)
AYET: Görmüyor musunuz, Allah yedi kat semayı nasıl yarattı? (71:15)
AYET: Ve Ay’ı, onların arasında bir nur kıldı ve Güneş’i de bir sirac kıldı. (71:16)
AYET: Ve Allah, sizi yerden bir nebat (gibi) yetiştirdi. (71:17)
AYET: Sonra sizi oraya (toprağa) döndürecek ve bir çıkarışla sizi (oradan) çıkaracak. (71:18)

BAĞLANTI: 

AYET: Ve münadinin yakın bir yerden seslendiği gün ona kulak ver. O gün hak olan sayhayı işitirler. İşte bu çıkış günüdür. Muhakkak ki Biz, Biz diriltiriz ve Biz öldürürüz. Ve dönüş Bizedir. O gün arz yarılıp, onlardan hızla ayrılır. İşte bu haşr Bizim için kolaydır. (50:41-44) 

AYET: Onu hangi şeyden yarattı? Nutfeden sonra da ona kader yarattı. Sonra yolu ona kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü, böylece onu kabre koydurdu. Sonra onu dilediği zaman neşredecek (diriltecek). (80:18-22)

AYET: "Hanginiz  en güzel ameli yapacak?” diye sizi imtihan etmek için 6 günde semaları ve yeryüzünü yaratan O’dur. Ve O’nun arşı su üzerinde idi. Eğer sen: “Muhakkak ki siz, ölümden sonra beas edileceksiniz (diriltileceksiniz).” dersen, kafir olan kimseler mutlaka derler: “Bu ancak apaçık bir sihirdir.” (11:7)

AYET: Ve dediler ki: "Biz yerde (toprağa) karıştığımız zaman biz mutlaka yeni bir yaratılış içinde mi olacağız?" Hayır, onlar, Rablerine ulaşmayı inkar edenlerdir. (32:10)
AYET: De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” (32:11)

TEKRARLANAN YARATILIŞ

Yaratılışın tekrarlandığını anlatan ayetleri tekrar dikkatle okuyalım: 

AYET: Ve O’nun ayetlerindendir ki, korku ve ümit olarak size şimşeği gösterir. Ve gökten su indirir, böylece onunla, ölümünden (MEVTİHA) sonra arzı diriltir. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için mutlaka ayetler vardır. (30:24)
AYET: Ve O’nun ayetlerindendir ki, gök ve yer O’nun emri ile durur. Sonra sizi bir tek davetle çağırdığı zaman yerden çıkacaksınız. (30:25)
AYET: Ve göklerde ve yerde bulunan herkes, O’nundur. Hepsi O’na kanitindir. (30:26)
AYET: Ve O, O’dur ki ilk yaratışı başlatır ve sonra onu iade eder (eski haline döndürür). Bu, O’nun için çok kolaydır. Göklerde ve yerde yücelik sıfatı, O’nundur (O’na aittir). Ve O; Azîz’dir (çok yüce), Hakîm’dir (hikmet ve hüküm sahibi). (30:27)

(30:24) Ayetinde arz da ölümünden sonra diriltilmektedir. Peki, arz ölmeden önce üzerinde hayat yok muydu? Vardı... Bu bir döngü olduğundan dolayı dile getirilmektedir. Hem de Gece-Gündüz döngüsü gibi defalarca... 

AYET: Ve size hayat veren, sonra sizi öldürecek olan, sonra da sizi diriltecek olan, O’dur. Muhakkak ki insan, gerçekten nankördür. (22:66)

AYET: Allah, ilk olarak yaratmaya başlar sonra onu geri çevirir (eski haline iade eder). Sonra O’na döndürülürsünüz. (30:11)

AYET: Ve onda şüphe olmayan o saat mutlaka gelecektir. Ve muhakkak ki Allah, kabirlerde olan kimseleri diriltecektir. (22:7)

Ayetlerdeki tekrar dirilişin sadece kıyamet koptuktan sonra bir kez gerçekleşeceğini düşünmek, geleneksel öğretilerin etkisinde kalmaktan başka birşey değildir.

Ölüm ve diriliş, Dünya hayatı sınavı devam ettikçe süreklidir. Cehennem'de ebediyen kalış da budur. Yani Cehennemlikler, Cehennemlik oldukları sürece tekrar tekrar bu Dünya'da diriltileceklerdir.


AYET: Allah’ı nasıl inkar edersiniz? Siz ölü (EMVATEN) idiniz. Sonra sizi diriltti. Sonra sizi öldürecek. Sonra sizi diriltecek. Sonra O’na döndürüleceksiniz. (2:28)

"Emvaten" kelimesi, "Mevta" kelimesinin çoğuludur. Mevta kelimesi, Kuran'da yaşamdan sonraki ölüm için kullanılmaktadır. Yani "Mevta" olmadan önce mutlaka en az bir yaşam vardır. 

"Yaşamadan önce topraktık veya yaşamadan önce yoktuk, bu yüzden ölü sayılıyorduk" gibi düşünceler, Kuran'daki "Mevta" kelimesinin kullanımına ters olmakla birlikte geleneklerin şartlandırmasıyla yapılan yorumlardır. 

AYET: O’ndan başka İlah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin ve evvelki babalarınızın Rabbidir. (44:8)

Diriltir ve öldürür... Ve bunu sürekli yapar... Her farkı ayette anlatıma önce diriltmekten başlaması da üzerinde durulması gereken ayrı bir inceliktir. 

AYET: Sizin yaratılmanız ve yeniden diriltilmeniz ancak tek bir nefsin yaratılması gibidir. Muhakkak ki Allah; Sem’î’dir (en iyi işiten), Basîr’dir (en iyi gören). (31:28)

Yaratılmak ve yeniden diriltilmek süreklidir. 

AYET: Ölü (MEYTEN) iken dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kafirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi. (6:122)

(6:122) Ayetinde tekrar görüldüğü üzere ölüden "meyten" olarak bahsedilmektedir. Yani yaşamış ve ölmüş, "mevta" olmuştur. 

AYET: Allah’ın kendisine meliklik vermesi sebebiyle Rabbi hakkında İbrahim ile tartışan kimseyi görmedin mi? İbrahim: “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.”demişti. (O da): “Ben de diriltir ve öldürürüm.”dedi. İbrahim: “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş’i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.” dedi. O zaman inkar eden kimse şaşırıp kaldı. Allah zalimler kavmini hidayete erdirmez. (2:258)

(2:258) Ayetinde İbrahim diğer ayetlerde olduğu gibi, “Benim Rabbim ki O, diriltir ve öldürür.” demektedir yani olayın anlatımına yine diriltmekten başlanmıştır. İbrahim'in “Öyleyse muhakkak ki Allah, Güneş’i doğudan getiriyor, haydi sen de onu batıdan getir.” ifadesi, Allah'ın Güneş'i doğudan getirmesinin yanında bunu sürekli olarak yaptığının da bir anlatımıdır.

AYET: Ve Allah, semadan suyu indirdi. Böylece onunla, ölümünden sonra arza hayat verdi. Muhakkak ki bunda, işiten bir kavim için elbette bir ayet vardır. (16:65)

(16:65) Ayetine baktığımızda, anlatılan olayın yani ölmünden donra arza hayat verme işinin bir döngü olduğu anlaşılmaktadır. 

AYET: Ve eğer onlara: "Semadan suyu indiren ve böylece onunla arza ölümünden sonra hayat veren kimdir?" diye sorarsan mutlaka, "Allah" derler. De ki: "Hamd, Allah’a aittir." Hayır, onların çoğu akıl etmezler. (29:63)

(29:63) Ayetinde aynı döngüden bahsedilmektedir. 

AYET: O, ölüden diriyi çıkarır ve diriden ölüyü çıkarır. Ve arzı, ölümünden sonra diriltir. Ve işte bunun gibi çıkarılacaksınız. (30:19)

(30:19) Ayetinde görüldüğü gibi, ölüden dirinin, diriden ölünün çıkarılması olayı ölümünden sonra arzın diriltilmesiyle birlikte anlatılarak ikisinin de bir döngü olduğu bu şekilde birbirine benzetilmiştir.

AYET: Ve O’nun ayetlerindendir ki korku ve ümit olarak size şimşeği gösterir. Ve gökten su indirir, böylece onunla, ölümünden sonra arzı diriltir. Muhakkak ki bunda, akıl eden bir kavim için mutlaka ayetler vardır. (30:24)

AYET: Öyleyse Allah’ın rahmetinin eserlerine bak. Ölümünden sonra arzı nasıl diriltiyor? Muhakkak ki, ölüleri işte böyle gerçekten diriltendir ve O, herşeye kaadirdir. (30:50)

AYET: Ve o Allah ki rüzgarı gönderir, böylece bulutları hareket ettirir. Sonra da onu ölü beldeye sevk ederiz. Böylelikle arzı, ölümünden sonra onunla diriltiriz. Nuşur (yeniden dirilip yayılma), işte bunun gibidir. (35:9)

AYET: Allah’ın, arzı, ölümünden sonra ona hayat vererek dirilttiğini bilin. Ayetleri size açıklamış olduk. Umulur ki, böylece siz akıl edersiniz. (57:17)

AYET: Ve rüzgarı, müjdeleyici olarak rahmetinin önünde gönderen, O’dur. Ve Biz, semadan tertemiz su indirdik. (25:48)
AYET: Onunla ölü beldeyi canlandırmamız ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan çoğunu sulamamız içindir. (25:49)

AYET: Suyu semadan bir kader ile indiren O’dur. Böylece onunla ölü beldeyi dirilttik. İşte bunun gibi çıkarılacaksınız. (43:11)

AYET: Kullar için rızık olsun diye. Ve onunla ölü beldeye hayat verdik. Çıkış, işte bunun gibidir. (50:11)

AYET: Muhakkak ki Allah, tohumu ve çekirdeği yarıp çıkarandır. Ölüden canlıyı çıkarır ve canlıdan ölüyü çıkarandır. İşte bu, Allah’tır. Öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz? (6:95)

AYET: Rahmetin önünde müjdeleyici olarak rüzgarları gönderen O'dur. Ağır bulutları yüklendiği zaman onu ölü bir beldeye sevk ettik. Ve de ondan su indirdik. Bu şekilde onunla bütün ürünlerden çıkardık. İşte bunun gibi ölüleri çıkarırız. Böylece tezekkür edersiniz. (7:57)

AYET: De ki: “Semadan ve arzdan sizi kim rızıklandırıyor? Veya işitmenin ve görmenin meliki kimdir? Ve canlıyı ölüden çıkaran ve ölüyü canlıdan çıkaran kimdir? Ve işi düzenleyip idare eden kimdir?” O zaman: “Allah” diyecekler. Öyleyse: “Hala takva sahibi olmayacak mısınız?” de. (10:31)

(30:24), (30:50), (35:9), (57:17), (25:48-49), (43:11), (50:11), (6:95), (7:57) ve (10:31) Ayetlerinde hep aynı döngüden bahsedilmektedir. 

AYET: Muhakkak ki Allah, işte O, Hakk’tır. Ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve muhakkak ki O, herşeye kaadirdir. (22:6)

AYET: Sonra muhakkak ki siz, mutlaka öleceksiniz. (23:15)
AYET: Muhakkak ki siz, kıyamet günü diriltileceksiniz. (23:16)

AYET: Muhakkak ki Biz, ölüleri diriltiriz. Ve takdim ettiklerini ve onların eserlerini yazarız. Ve herşeyi İmam-ı Mübin’de saydık. (36:12)

AYET: Yoksa O’ndan başka dostlar mı edindiler? İşte Allah; O, dosttur. Ve O, ölüleri diriltir. Ve O, herşeye kaadirdir. (42:9

AYET: Onlar, gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğunu görmediler mi? Ve O, onları yaratmaktan yorulmaz. Ölüleri diriltmeye kaadirdir. Evet, muhakkak ki O, herşeye kaadirdir. (46:33)

AYET: İşte bunları (yapan), ölülere hayat vermeye kaadir değil midir? (75:40)

AYET: Ve onun ayetlerindendir ki arzı gerçekten kurumuş görürsün. Onun üzerine su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır. Muhakkak ki ona hayat veren, elbette ölülere de hayat verendir. Muhakkak ki O, herşeye kaadirdir. (41:39)

AYET: Ondan önceki nice nesillerden helak ettiğimizi, onların kendilerine dönmediklerini görmediler mi? (36:31)
AYET: Ve ancak herkes toplandığı zaman huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır. (36:32)
AYET: Ve ölü toprak onlara bir ayettir. Onu dirilttik ve ondan taneler çıkarttık. Böylece ondan yerler. (36:33)

(22:6), (23:15-16), (36:12), (42:9), (46:33), (75:40), (41:39), (36:31-33) Ayetlerinde ölenlerin tekrar diriltilecekleri yine arzın ölümünden sonra diriltilme döngüsüne benzetilmektedir. 

Ölümden sonra diriltme işinin bir döngü olduğunun en güzel ifadesi "Onlar, gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğunu görmediler mi? Ve O, onları yaratmaktan yorulmaz. Ölüleri diriltmeye kaadirdir." şeklinde (46:33) ayetinde verilmiştir. 

İBRAHİM'İN SORUSU

AYET: İbrahim: “Rabbim, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster.” demişti. (Allah) “İnanmıyor musun?” buyurdu. (İbrahim de): “Evet (inanıyorum). Fakat kalbimin tatmin olması için.” dedi. “Öyleyse kuşlardan dört tane tut, sonra onları kendine alıştır (parçalayıp) her dağın üzerine onlardan bir parça koy, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Ve Allah’ın Aziz, Hakim olduğunu bil!” (2:260)

(2:260) Ayetinde bahsi geçen dört kuş, kendisine alıştırıldıkları için İbrahim'e ister istemez dönmektedirler. Ölülerin dirilişinin de ister istemez bu şekilde olacağı yani Allah'ın yaratma yasaları gereği ister istemez dirilecekleri ve hatta alışıp dirilmeyi istedikleri için hayata tekrar gelecekleri anlatılmış oluyor. (Neden dört kuşun söz konusu olduğu ise İKİŞERLİ SİSTEM başlıklı yazımın konularından biridir.)

TEKRAR DİRİLTİLENLERE ÖRNEKLER

AYET: Veya çatıları üzerine çökmüş (altı üstüne gelmiş) bir kasabaya uğrayan kimsenin, “Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek?” demesi gibi. Bunun üzerine Allah, onu yüz sene öldürdü. Sonra da diriltti. (Ona) “Ne kadar (ölü bir vaziyette) kaldın?” dedi. (O da): “Bir gün veya günün bir kısmı kadar.” dedi. (Allah): “Hayır, yüz yıl kaldın. Haydi yiyecek ve içeceğine bak, bozulup kokuşmadı. Ve merkebine bak. (Bu), seni insanlara bir ayet kılmamız içindir. Ve kemiklere bak. Onları nasıl inşa ediyoruz sonra ona et giydiriyoruz.“ Böylece ona açıkça belli olunca: “Allah’ın, herşeye kaadir olduğunu biliyorum.” dedi. (2:259) 

Bu ayette anlatıldığına göre Allah; “Allah bunu (bu kasabayı) ölümünden sonra nasıl diriltecek?” diyen kişiyi 100 seneliğine öldürmüş. Sonra da diriltmiş... Kim olduğu belli olmayan bir kişiyle ilgili olan bir ölüm ve diriltme olayının, bizi ilgilendiren bir kısmı olamayacağından, sadece kıssa olsun diye Kuran'da anlatılmış olması mantıksızdır. Buna göre bu ayette bahsedilenler ya Allah'ın Sünnetullahı'na aykırıdır ya da herkes için geçerli olup tekrar diriliş vardır.

AYET: Ve böylece aralarında sorsunlar diye onları dirilttik. Onlardan konuşan biri şöyle dedi: “Ne kadar kaldınız?” “Günün bir kısmı veya bir gün (kadar).” dediler. (Diğerleri de): “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.” dediler. Artık sizden birisini, sizin bu gümüş paranızla şehre gönderin. Böylece en temiz yiyecek hangisi, baksın ondan size bir rızık getirsin. Ve tedbirli olsun. Sakın sizi bir kimseye sezdirmesin. (18:19)

(18:19) Ayetinde bahsedilen Ashab-ı Kehf de ölümlerinden sonra diriltilmiştir. Bu ayette bahsedilenler ya Allah'ın Sünnetullahı'na aykırıdır ya da herkes için geçerli olup tekrar diriliş vardır.

BAĞLANTI:

AYET: Ve: “Ya Musa! Biz, Allah’ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız.” demiştiniz. Bunun üzerine sizi yıldırım yakaladı. Ve siz de görüyordunuz. (2:55)

AYET: Sonra umulur ki böylece siz şükredersiniz diye ölümünüzden sonra sizi tekrar dirilttik. (2:56)

AYET: Ölüm korkusuyla kendi diyarlarından çıkan binlerce kişiyi görmedin mi? Oysa Allah onlara: “Ölün.” dedi. Sonra da onları diriltti. Muhakkak ki Allah, insanlar üzerine elbette fazlın sahibidir. Lakin insanların çoğu şükretmezler. (2:243)

İSA'NIN ÖLÜLERİ DİRİLTMESİ

AYET: Allah şöyle buyurmuştu; “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile desteklemiştim de beşikte iken de yetişkin iken de insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben’im iznimle nemli topraktan kuş şeklinde heykel (suret) yapmıştın, sonra onun içine üflemiştin, böylece Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve, doğuştan kör olanı ve alaca tenliyi yine Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im iznimle ölüleri (MEVTA) çıkartıyordun. Ve onlara apaçık belgeler getirdiğin zaman İsrailoğullarının saldırısını senden savmıştım. O zaman onlardan kafir olanlar; "Bu ancak, sadece apaçık bir sihirdir." demişlerdi.” (5:110) 

Bu ayette bahsedilen; İsa'nın ölüleri yeniden hayata döndürmesi konusunun mecaz olduğu, aslında ölülerden kastın Allah'ın dininden kopmuş olarak Dünya hayatına dalıp yaşayanlar olduğu fikri bazı düşünürler tarafından ileri sürülmektedir. Bu fikri sarsan kelime "mevta" kelimesidir ki Kuran'da geçtiği yerlerde can ve bedenin birbirinden ayrılmasını ifade eden gerçek bir ölüm halidir. 

DÜNYA HAYATINDAKİ ZORLUKLARIN ADI SEKAR

AYET: İşte o izin günü, “zor gün” dür. (74:9)
AYET: Kafirlere kolay değildir. (74:10)
AYET: Tek başına yarattığım kişiyi Bana bırak. (74:11) 
AYET: Ve onu, devamlı çoğaltarak mal sahibi yaptım. (74:12)
AYET: Ve her zaman yanında olan oğullar (verdim). (74:13)
AYET: Ve ona bol bol vererek geniş imkanlar sağladım. (74:14)
AYET: Sonra (daha da) artırmamı ister. (74:15)
AYET: Hayır, asla. Muhakkak ki o Bizim ayetlerimize karşı (inkâr etmekte) inatçı oldu. (74:16)
AYET: Yakında onu sarp bir yokuşa süreceğim. (74:17)
AYET: Muhakkak ki o, tefekkür etti ve karar verdi. (74:18)
AYET: Artık kahroldu, nasıl karar verdi. (74:19)
AYET: Sonra kahroldu, nasıl da karar verdi. (74:20)
AYET: Sonra baktı. (74:21)
AYET: Sonra da kaşlarını çattı, yüzünü ekşitti. (74:22)
AYET: Sonra da arkasını döndü ve kibirlendi. (74:23)
AYET: Sonunda: “Bu sadece, olsa olsa nakledilen bir büyüdür.” dedi. (74:24)
AYET: Bu olsa olsa ancak bir insanın sözüdür. (74:25)
AYET: Yakında Ben, onu Sekar'a yaslayacağım. (74:26)
AYET: Ve sekarın ne olduğunu sana bildiren nedir? (74:27)
AYET: Bakiye bırakmaz ve terketmez. (74:28)
AYET: Beşer için apaçık levhalardır. (74:29)
AYET: Onun üzerinde 19 vardır. (74:9-30)

Yanmak ve azap çekmek için nefsin bir bedene ihtiyacı vardır. İblis de Adem'e bu yüzden secde etmekten kaçınmıştı. Bir bedene girmek, beraberinde bir sürü acıyı, derdi ve ölümü getirecekti. 

Dünya hayatı; insanların azap çektiği, acılar duyduğu, ham iken yanıp piştiği Cehenem'in ta kendisidir. Kafirler, tekamül sürecini tamamlayana kadar bu Dünya'ya tekrar tekrar doğarlar. Her doğuşlarında ise Dünya'nın çeşitli zorluklarına katlanırlar. Bunun Kuran'daki adı Sekar'dır. 

BAĞLANTI: 

AYET: İzin günü yalanlayanların vay haline. (77:24)
AYET: Biz arzı toplanma yeri kılmadık mı? (77:25)
AYET: Canlılara ve ölülere. (77:26)

ÖLDÜRÜLENLER HAKKINDAKİ KISAS

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi tarafından affedilirse aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. (2:178)

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki korunursunuz.(2:179)

(2:178) Ayetinde görüldüğü gibi “kısas” kelimesi önceki ayetlerde “anlatmak, yaşananları kıssalaştırmak” anlamlarındayken bu defa öldüren kişiye yaptığının karşılığında bir ceza olarak önerilmektedir. Ya da böyle algılanmaktadır…

Peki, (2:178) ayetinde neden öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı”denmiş de öldürenler hakkında size kısas farz kılındı” denmemiştir? Zira kısas uygulanacak kişi aslında öldürendir…

Bu ayete göre hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadın karşı kadın kısas edilecektir. O halde örneğin bir hürü köle öldürürse ne yapılacaktır ya da bir kadını erkek öldürürse karşılığında olayla bir alakası olmayan bir kadın mı öldürülecektir?  

Geleneksel öğreti, bu sorulara doğru dürüst bir yanıt verememekte ve genellikle (5:45) ayetini göstermektedir:

Onda (Tevrat’ta) üzerlerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş kısas edilir. Yaralar da kısasa tabidir. Kim de bu hakkını bağışlar, sadakasına sayarsa o, kendisi için kefaret olur. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir. (5:45)

Yani demek istenmektedir ki Tevrat’ta Yahudilere verilmiş olan kısas kanunu, Müslümanlar için de aynen geçerlidir.

Böyle olunca bir insan birisini öldürdüğünde kendisinin de öldürüleceğini bileceğinden öldürmekten vazgeçecek ve böylece ayetin korkutucu işlevi gerçekleşmiş olarak hayat devam edecektir. Kısasta hayat bu yüzden vardır…

KISASTAKİ HAYAT

Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi tarafından affedilirse aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. (2:178)

Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki korunursunuz.(2:179)

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.” Ayetin bu kısmında aslında anlatılan şey, öldürülenin öldürüldüğü sırada Dünya’daki rolü ne ise tekrar diriltileceği hayattaki rolünün de o olacağıdır. Yani ayetin bu kısmıyla öldürülen kişiye ne olacağı anlatılmakta olup; yarım kalan Dünya rolünün, tekrar diriltildiğinde kaldığı yerden devam edeceği ifade edilmektedir. Çünkü öldürülmekle o rol ile vermesi gereken sınavlarını verememiştir. Köle ise bir sonraki hayata tekrar köle, hür bir insan ise hür bir insan, kadın ise kadın olarak gelecektir. Bu konuda kısası uygulayan insanlar değil, Allah’tır. İşte bu yüzden ayetin devamı olan (2:179) ayetinde “Kısasta sizin için hayat vardır.” denilmektedir.

(2:178) Ayetinde öldüren kimse ile ilgili kısım, “Ancak öldüren kimse, kardeşi tarafından affedilirse aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.” ifadesidir. Bu ifadeye göre öldüren kişi de öldürülen kişinin yakınları tarafından öldürülebilir veya affedilebilir. 

NOT: Katil, emniyet görevlileri tarafından yakalandığında; suçu ne şekilde işlediğini tarif etmesi için katile tatbikat yaptırılmaktadır. Yani olay kıssalaştırılmaktadır.

Eğer öldürülürse ayetin öldürülenler hakkındaki kısmına girmiş olarak tekrar Dünya hayatına, benzer kimlikle (hür ise hür, köle ise köle, kadın ise kadın) ama daha zor şartlarda ve tekrar doğuşlardan oluşan Cehennem kısırdöngüsüne girecektir. Çünkü öldürülenden farklı olarak bir insanın canına kıymıştır.

Affedilirse aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemeli ve güzellikle diyet ödemelidir. İşte Rabbimizden bir hafifletme ve rahmet olan budur. Çünkü affedilmekle ve karşılığında diyet ödemekle Cehennem kısırdöngüsünden kurtulmuş olacaktır. Eğer bundan sonra tekrar aynı suçu işlerse yine Cehenneme girmesi kaçınılmaz olacaktır. Takva sahibi olur ise Cehennemden çıkabilecektir. 
(2:179) Ayetindeki "Umulur ki korunursunuz." ifadesi, tekrar dirilişteki Dünya hayatlarının bu safhası için söylenmiştir.
Haram şehr, haram şehre karşılıktır (kisas). Hürmetler kısas kuralına tabidir. O halde kim size saldırırsa size saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. (2:194)

(2:194) ayeti de içinde “kısas” kelimesi geçen başka bir kısas ayetidir.

“Hürmetler kısas kuralına tabidir. O halde kim size saldırırsa size saldırdığı gibi siz de ona saldırın.” İfadesine kolayca anlam verilebilmektedir.

Peki, “Haram şehr, haram şehre karşılıktır.” İfadesiyle kastedilen şey nedir? Bu soruya din adamları doyurucu bir yanıt getirememiştir. Çünkü “şehr” kelimesinin “ay” anlamına geldiği ve tekrar doğuşun olmadığı düşünülmektedir.

Oysaki “şehr” kelimesi, hurma dalı şeklinde bir yörüngeye sahip olan Ay’ın konaklama noktalarından kaynaklanmış olup; “yerleşim yeri” anlamındadır.

“Haram şehr” kelimesinin anlamı, "yasaklı yerleşim yeri" demektir ki bu da Mescid-i Haram yani Dünya gezegenidir. 

NOT: KISAS KONUSUNDA YORUM başlıklı yazımı okuyunuz. 

İLAHİ ADALET BAKIMINDAN TEKRAR DİRİLİŞ 

Kuran'da insanların hesap günü geldiğinde adil bir şekilde yargılanacağı ifade edilmişken Dünya sınavlarının adil bir başlangıçla başlamadığı ve sürmediği aşikardır. Bir Dünya hayatı, adalet bakımından yetersizdir çünkü kimi insan bu Dünya'ya çok güzel şartlarda gelmekte, kimi insan ise çok kötü şartlar altında gelmektedir. Kimi insan doğumundan kısa bir süre sonra ölmekte ve Cennet'e gittiği iddia edilmekte, kimi insan ise uzun yıllar Cennet'e gidebilmek için imtihan olmaktadır. Bu durum ise Allah'ın adaletine aykırıdır.

Ancak Dünya hayatını bir okul olarak kabul edip, defalarca gelerek (doğarak) herkesin aynı belli aşamalardan, zorluklardan geçtiğini kabul etmek ise insanlar arasındaki imtihan eşitsizliğini ortadan kaldıracaktır.

AYET: Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öyle) şiddetli bela ve sıkıntılar dokundu ki, resul ve onun yanındaki amenu olanlar: “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah’ın yardımı gerçekten yakın değil mi? (2:214)

(2:214) Ayetine göre bütün insanlar, kendilerinden önce gelenlerin çektiği şiddetli bela ve sıkıntıları çekmelidirler. Oysa ki Dünya hayatında birçok kimse büyük bela ve sıkıntılar çekmeden ölmekte, birçok kimse hayatı boyunca bir ya da birkaç sıkıntı türüyle yüzleşmektedir.  

SONUÇ

Kuran'daki tekrar dirilişi anlamak için bütün ön yargılardan ve geleneksel söylemlerden sıyrılıp, ayetlerin tekrar temiz bir bakış açısıyla ve tarafsızca okunması gerekmektedir. 

Zaten Allah, bu temiz bakışı ve tarafsız olmayı; "Öyleyse Kuran okuduğun zaman recmedilmiş Şeytan'dan hemen Allah'a sığın." ifadesiyle (16:98) ayetinde dile getirmiştir. 

Tekrar diriliş Kuran'da;
Gece ve gündüzün arka arka gelmesi,
İnkarcı kişinin öldürülüp tekrar diriltilmesi, 
Ashab-ı Kehf'in tekrar diriltilmesi,
Ölen yeryüzünün tekrar diriltilmesi,
Ölen ağaçların tekrar diriltilmesi gibi hem gerçek hem de sembolik anlatımlarla işlenmiştir...
Çünkü tekrar doğuş da bu konular veya semboller gibi bir döngüdür.

Ecel; bir ömürlük hayatın değil, gündüz ve gece örneği gibi; doğum ve ölümlerden oluşan birçok hayatın birleşimini kapsayan bir döngünün adıdır.  

AYET: Muhakkak ki ayetlerimizi inkar eden kimseleri yakında ateşe atacağız. Onların derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka deriler ile değiştireceğiz. Muhakkak ki Allah Azîz'dir, Hakîm'dir. (4:56)

İnsanlar öldüklerinde hemen hesaba çekilerek yaşadıkları hayata göre değerlendirilir ve sınavlarını kazanamamışlarsa ya bir müddet Cin olarak bekledikten sonra ya da hemen başka bir bedende Cinnetun şeklinde başlamak üzere tekrar Dünya'ya doğarlar. (Bak. CİN KONUSUNDA YORUM)

İnsanların; ta ki Dünya hayatındaki sınavlarını kazanana kadarki doğum ve ölüşleri 1 ecel sayılır. Böylece Cehennemdekiler, Dünya'ya tekrar tekrar doğmakla defalarca ölümü tatmış olurlar.

Dünya hayatı sınavını başarıyla tamamlayan insanlar artık Dünya'ya tekrar doğmazlar ve onların Cennet hayatı başlar. Bu da Dünya ecelinin devamı olur. Cennettekiler ise Dünya'ya doğmadıklarından, ilk ölümden başka ölüm tatmazlar.

AYET: Orada ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Ve böylece onları Cehennem azabından korumuştur. (44:56)

Cennetliklerin tattığı ilk ölüm, (bu yazıda 1. ÖLÜM açıklaması) insan olmadan önce Can (Cinni) halinde yaşayan insanın o halden insan haline geçişi sırasında tattığı ölüm yani boyut değiştirme olayıdır. Bundan sonra Dünya hayatında bir bedene girileceği için tekrar bir ölüm tatmamanın tek yolu Can'ın anne karnında henüz bilinçlenmeden Dünya hayatını terk etmesidir. Böylece Dünya hayatında başka bir ölüm tatmadan Cennet'e dönmüş olacaktır. Ayrıca, "Sizden Cehenneme uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş bir hükümdür." (19:71) ayeti gereği de yerine gelmiş olacaktır. Yani Can; Dünya hayatına sadece uğrayıp, gitmiş olacaktır. 

(44:56) Ayetinden ayrıca Cehennem azabının en büyük özelliğinin, Cennet hayatının aksine defalarca ölümün tadılması olduğu sonucu çıkmaktadır.

Tekamülünü tamamlayamayanlar yeni bir soy ağacına katılarak 1. ecellerine devam etmek üzere:

Mescidi Haram'a = Kabe'ye = Dünya'ya = Cehennem'e tekrar girerler.

Tekamülünü tamamlayanlar yeni bir soy ağacına katılarak 1. ecellerine devam etmek üzere:

Mescidi Aksa'ya = Kudüs'e = Şira'ya = Cennet'e giderler.

AYET: Sidretül Münteha'nın yanında. (53:14) 
AYET: Onun yanında Meva Cenneti. (53:15)

AYET: Şira'nın Rabbi de O'dur. (53:49)

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_