18 Kasım 2016 Cuma

MUHKEM KELİMESİ

MÜTEŞABİH KELİMESİ

YAHYA VE İSA

Kuran'da geçen resul isimleri, Allah'ın onlara verdiği karakteristik isimlerdir. Dolayısıyla çoğunlukla tarihsel kaynaklarda, bu isimlerdeki insanlara rastlanılamayabilir.

Kuran'da bütün resullerin çift ismi vardır. Bu husus, birçok insanın bilmediği bir Kuran özelliğidir. Bu isimlerden biri, Dünya'ya gönderilmeden önceki alem veya boyutta bulundukları sıradayken (yani Can halindeyken) müjdelendikleri isimdir. Diğeri ise bu Dünya'ya doğduktan sonra kullanılan isimdir. 

Bu yüzden Allah, resullerden bahsederken bazen bir ismiyle, bazen diğer ismiyle, bazen de araya "ve" bağlacı koyarak iki ismiyle birden hitap etmektedir. 

Yunus-Zünnun, Yakup-Esbat, Yusuf-İdris, İsmail-İshak, Süleyman-Zülkarneyn, Musa-Harut, Harun-Marut, Salih-Şuayb, Lokman-Üzeyr, Elyesa-Zülkifl, İbrahim-İsrail, Nuh-İlyas, Adem-Eyyub, Cebrail-Mikail, Ahmed-Muhammed, Davut-Talut, Lut-Hud, Zekeriya-İmran, Yahya-İsa örnekleri hep böyledir...

Bazen de bu Dünya'da adı geçen bir kişinin, diğer alemdeki konumu ifade edilmiştir. Meryem-Harun'un kız kardeşi gibi...

Zekeriya'ya diğer alemdeki ismi Yahya olan nebi müjdelenirken; aynı nebi Meryem'e İsa olarak müjdelenmektedir.  


NOT: CİN KONUSUNDA YORUM başlıklı yazımı okuyunuz. 


Meryem oğlu İsa, “Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah’ın size, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed isminde (İSMUHU AHMED) bir resulü müjdeleyici resulüyüm” demişti. Fakat onlara apaçık mucizeleri getirince; “Bu, apaçık bir sihirdir” dediler. (61:6)

İsa, Muhammed'i Ahmed ismiyle müjdelemişti çünkü Muhammed'in o esnada bulunduğu alemdeki ismi Ahmed idi. Yani Muhammed doğmadan önce İsa tarafından "Ahmed" ismiyle müjdelenmiş fakat Muhammed ismiyle doğmuş ve böyle yaşamıştır.  

Din adamları ise ayetin orijinalinde "Ahmed isminde bir resul" ifadesi geçmesine rağmen Muhammed'in Ahmed ismiyle müjdelenmiş olmasını anlayamadıkları için Ahmed kelimesini, Muhammed'in sıfatı olarak yorumlamışlardır.  

Aynı şekilde Zekeriya'ya da Yahya ismiyle bir resul müjdelenmiş fakat İsa olarak doğmuş ve bu isimle yaşamıştır. Zira Kuran'a göre Yahya'nın bir resul olarak ne yaptığı belirsizdir. 

Yahya'nın İsa zamanında yaşamış ve İsa'yı vaftiz etmiş olduğu bilgisi, Hristiyan öğretisine dayanmaktadır. Esasında o bilginin de sembolik bir anlamı vardır. 

Şimdi konuyu inceleyelim:

KURAN'DA YAHYA

Yahya ismi, Kuran'da 5 ayette geçmektedir. Buna rağmen Yahya'nın Kuran'a göre ne gibi bir resullük görevi yaptığı belli değildir. 

Zekeriya mihrabda kaim olarak salat ederken (YUSALLİ) melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi doğrulayıcı, seyyid, nefsine hakim ve salihlerden bir nebi olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. (3:39)

Zekeriya’yı ve Yahya’yı ve İsa’yı ve İlyas’ı doğru yola erdirmiştik. Bunların hepsi salih kimselerden idi. (6:85)


“Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik.” (19:7)


“Ey Yahya, kitaba sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah’tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. (19:12-14)


YAHYA VE İSA'NIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

Zekeriya mabedde salat ederken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir nebi olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. (3:39)


Kuran'daki Yahya, Zekeriya'ya müjdelenmiştir ama Yahya'nın kendisinden gelen bir kelimeyi doğrulamaktan başka ne gibi bir resullük yaptığından hiç bahsedilmemiştir. Bu doğrulama işini de ne zaman ve nasıl yaptığı meçhuldür.

Bunun nedeni aslında Yahya ve İsa'nın aynı kişi olmasıdır. Yahya, İsa'nın bu Dünya'ya gelmeden önce bulunduğu alemdeki ismidir. 

Yahya ve İsa'nın başka kimsede olmayan bazı özellikleri, bu isimlerin aynı kişiye ait olduğunu kesinlikle teyit etmektedir.

Yahya'nın özellikleri sanki İsa'nın doğmadan önceki hali gibidir. 

YAHYA'NIN ÖZELLİKLERİ

Zekeriya mabedde salat ederken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir nebi (NEBİYYEN) olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. (3:39)

(3:39) Ayetine göre Zekeriya'ya müjdelenen Yahya bir nebidir fakat kendisine herhangi bir kitap indirilmemiştir. Zira nebi, kendisi aracılığıyla kitap indirilmiş resul demektir. Tıpkı İsa gibi...

“Ey Yahya, kitaba (KİTABE) sımsıkı sarıl” dedik. Biz, ona daha çocuk iken (SABİYYA) hikmet (HUKME) vermiştik. (19:12)

Yahya'ya da İsa gibi kitap ve çocukken hikmet verilmiştir. 

Katımızdan ona bir kalp yumuşaklığı ve temizlik (ZEKATEN) de... O, çok takva sahibi biriydi. (19:13)

Yahya da tıpkı İsa gibi arınmış birisidir. 

O, Allah’tan sakınan, annesine (VALİDEYHİ) iyi davranan bir kimse idi. İsyancı (CEBBARAN) bir zorba (ASİYYA) değildi. (19:14)

(19:14) Ayetindeki "valideyhi" kelimesini, "anne baba" olarak çevirmişler ve Kuran'ı şartlanmış olarak çevirdiklerini bir kez daha ispatlamışlardır. Bu kelimenin "anne baba" anlamına gelmesi için "ebeveyhi" olması gerekirdi. Burada da özellikle babasız doğan İsa gibi "valideyhi" yani "annesine" denilerek benzetme yapılmıştır. 

Yine Yahya da İsa gibi annesine karşı isyankar bir zorba değildir.

Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun! (19:15)

Yahya için de tıpkı İsa gibi; doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün esenlik dilenmiştir.


İSA'NIN ÖZELLİKLERİ

Bunun üzerine ona işaret etti. “Beşikteki (MEHDİ) bir çocukla (SABİYYA) nasıl konuşuruz?” dediler. (19:29)

Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana Kitabı (KİTABE) verdi ve beni nebi (NEBİYYA) kıldı." (19:30)


“Nerede olursam olayım beni bereketli kıldı ve bana yaşadığım sürece salatı ve zekatı (ZEKATİ) emretti.” (19:31)


“Beni anneme (VALİDETİ) saygılı kıldı. Beni azgın (CEBBARAN) bir zorba (ŞAKİYYA) kılmadı.” (19:32)


“Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün selam banadır. (19:33)



EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

BEYYİNE KELİMESİ

BEYAN KELİMESİ

11 Kasım 2016 Cuma

MEVT KELİMESİ


-          Mevt Kelimesinin Sözlük Anlamı

“Mevt” kelimesi sözlüklerde “ölüm”; “mevta” ise ölen kimse anlamına gelmektedir.

-          İçerisinde Mevt Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

Bakara Suresi: (2: 19, 28, 56, 73, 94, 132, 133, 154, 161, 164, 173, 180, 217, 243, 258, 259, 260), Ali İmran Suresi: (3:27, 49, 91, 102, 119, 143, 144, 145, 156, 157, 158, 168, 169, 185), Nisa Suresi: (4:15, 18, 78, 100, 159), Maide Suresi: (5:3, 106, 110), Enam Suresi: (6:36, 61, 93, 95, 111, 122, 139, 145, 162), Araf Suresi: (7:25, 57, 158), Enfal Suresi: (8:6), Tevbe Suresi: (9:84, 116, 125), Yunus Suresi: (10:31, 56), Hud Suresi: (11:7), İbrahim Suresi: (14:17), Rad Suresi: (13:31), İbrahim Suresi: (14:17), Hicr Suresi: (15:23), Nahl Suresi: (16:21, 38, 65, 115), İsra Suresi: (17:75), Meryem Suresi: (19:15, 23, 33, 66), Taha Suresi: (20:74), Enbiya Suresi: (21:34, 35), Hac Suresi: (22:6, 58, 66), Müminun Suresi: (23:15, 35, 37, 80, 82, 99), Furkan Suresi: (25:3, 49, 58), Şuara Suresi: (26:81), Neml Suresi: (27:80), Ankebut Suresi: (29:57, 63), Rum Suresi: (30:19, 24, 40, 50, 52), Lokman Suresi: (31:34), Secde Suresi: (32:11), Ahzab Suresi: (33:16, 19), Sebe Suresi: (34:14), Fatır Suresi: (35:9, 22, 36), Yasin Suresi: (36:12), Saffat Suresi: (37:16, 53, 58, 59), Zümer Suresi: (39:30, 42), Mümin Suresi: (40:11, 68), Fussilet Suresi: (41:39), Şura Suresi: (42:9), Zuhruf Suresi: (43:11), Duhan Suresi: (44:8, 35, 56), Casiye Suresi: (45:5, 21, 24, 26), Ahkaf Suresi: (46:33), Muhammed Suresi: (47:20, 34), Hucurat Suresi: (49:12), Kaf Suresi: (50:3, 11, 19, 43), Necm Suresi: (53:44), Vakıa Suresi: (56:47, 60), Hadid Suresi: (57:2, 17), Cuma Suresi: (62:6, 8), Münafikun Suresi: (63:10), Mülk Suresi: (67:2), Kıyame Suresi: (75:40), Mürselat Suresi: (77:26), Abese Suresi: (80:21), Ala Suresi: (87:13).    

-          Mevt Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Mevt Kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da toplam 165 kez geçmektedir.

Mevt kelimesi, “emütu, feyemut, feyemütü, mate, matü, mitna, mitte, mittu, mittum, mütü, muttum, nemütu, temut, temüte, temütu, temütunne, temütüne, vematü, yemütu, yemütüne” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 39 kez geçmektedir. (1 Ayette 2 kez geçmiş.)

Bu ayetler: (2:132, 161, 217, 243), (3:91, 102, 119, 144, 145, 156, 157, 158), (4:18), (7:25), (9:84, 125), (16:38), (19:15, 23, 33, 66), (20:74), (21:34), (22:58), (23:35, 37, 82), (25:58), (31:34), (35:36), (37:16, 53), (39:42), (45:24), (47:34), (50:3), (56:47), (87:13).                 

Örnekler:

İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakup da öyle: “Oğullarım! ALLAH, sizin için bu dini seçti. Siz de ancak Müslümanlar olarak ölün (TEMUTUNNE)” dedi. (2:132)

Muhammed ancak bir resuldür. Ondan önce de resuller gelip, geçmiştir. Şimdi o ölür (MATE) veya öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse ALLAH’A hiçbir zarar veremez. ALLAH, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. (3:144)

Dediler ki: “Gerçekten biz ölüp (MİTNA), bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?” (23:82)

Mevt kelimesi, “emate, ematehu, emettena, feematehu, venumitu, veumitu, veyumitu, yumitukum, yumituni” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 21 kez geçmektedir. (1 Ayette 2 kez geçmiş.)

Bu ayetler: (2:28, 258, 259), (3:156), (7:158), (9:116), (10:56), (15:23), (22:66), (23:80), (26:81), (30:40), (40:11, 68), (44:8), (45:26), (50:43), (53:44), (57:2), (80:21).

Örnekler:

Siz ölü iken sizi dirilten ALLAH’I nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek (YUMİTUKUM) sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz. (2:28)

De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan ALLAH’IN hepinize gönderdiği resulüyüm. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür (VEYUMİTU). O halde, ALLAH’A ve O’nun sözlerine inanan resulüne, o ümmi resul nebisine iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (7:158)

Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca O’nundur. Diriltir ve öldürür (VEYUMİTU). O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (57:2)

Mevt kelimesi, “memati, vememati, vemematuhum” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da 3 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (6:162), (17:75), (45:21).

Örnekler:

De ki: “Şüphesiz benim salâtım da yapacaklarım da yaşamam da ölümüm (VEMEMATİ) de âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (6:162)

İşte o zaman sana hayatın da ölümün (MEMATİ) de katmerli acılarını tattırırdık. Sonra bize karşı kendine hiçbir yardımcı bulamazdın. (17:75)

Yoksa kötülük işleyenler kendilerini inanıp, salih amel işleyenler gibi kılacağımızı, hayatlarının ve ölümlerinin (VEMEMATUHUM) bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar! (45:21)

Mevt kelimesi, “mevte, mevten, mevti, mevtiha, mevtihi, mevtikum, mevtu” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 50 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla geçmiş.)

Bu ayetler: (2:19, 56, 94, 133, 164, 180, 243, 159), (3:143, 168, 185), (4:15, 18, 78, 100, 159), (5:106), (6:61, 93), (8:6), (11:7), (14:17), (16:65), (21:35), (23:99), (25:3), (29:57, 63), (30:19, 24, 50), (32:11), (33:16, 19), (34:14), (35:9), (39:42), (44:56), (45:5), (47:20), (50:19), (56:60), (57:17), (62:6, 8), (63:10), (67:2).

Örnekler:

Sonra şükredesiniz diye ölümünüzün (MEVTİKUM) ardından sizi tekrar dirilttik. (2:56)

Orada ilk ölümden (MEVTE) başka bir ölüm tatmazlar. ALLAH, onları cahim azabından korumuştur. (44:56)

Herhangi birinize ölüm (MEVTU) gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip, iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. (63:10)

Mevt kelimesi, “mevtete, mevtetena, mevtetuna” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 3 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (37:59), (44:35, 56).

Örnekler:

“Sadece ilk ölümümüz (MEVTETENA); azaba da uğratılmayacağız öyle mi?” (37:59)

“İlk ölümümüzden başka ölüm (MEVTETUNA) yoktur ve biz tekrar dirilecek de değiliz.” (44:35)

Orada ilk ölümden başka bir ölüm (MEVTETE) tatmazlar. ALLAH, onları cahim azabından korumuştur. (44:56)

Mevt kelimesi, “meyten” türevinde olmak üzere sıfat formunda Kuran’da 4 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (25:49), (43:11), (49:12), (50:11).

Örnekler:

Onunla ölü (MEYTEN) bir beldeyi diriltelim ve yarattığımız hayvanlardan ve insanlardan birçoğunu onunla sulayalım diye. (25:49)

O ALLAH ki gökten belli bir ölçü ile bir su indirmiştir. O su ile ölü (MEYTEN) olan bir beldeyi dirilttik. İşte siz de böyle çıkartılacaksınız. (43:11)

Kullara rızık olarak ve o yağmurla ölü (MEYTEN) beldeye hayat veririz. İşte çıkış da böyledir. (50:11)

Mevt kelimesi, “meyten” türevinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (6:122).

Ölü (MEYTEN) iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir. (6:122)

Mevt kelimesi, “bimeyyitin, bimeyyitine, emvaten, emvatu, emvatun, lemeyyitüne, mevta, meyyite, meyyiti, meyyitun, meyyitüne, veemvatan, velmevta” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 34 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla geçmiş.)

Bu ayetler: (2:28, 73, 154, 260), (3:27, 49, 169), (5:110), (6:36, 95, 111), (7:57), (10:31), (13:31), (14:17), (16:21), (22:6), (23:15), (27:80), (30:19), (30:52), (35:22), (36:12), (37:58), (39:30), (42:9), (46:33), (75:40), (77:26).

Örnekler:

Siz ölüler (EMVATEN) iken sizi dirilten ALLAH’I nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz. (2:28)

“Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden (MEYYİTİ) diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü (MEYYİTE) çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” (3:27)

Ancak duyanlar çağrıya cevap verir. Ölüleri (VELMEVTA) ise ALLAH diriltir sonra O'na döndürülürler. (6:36)

Mevt kelimesi, “mevta, meyyitin” türevlerinde olmak üzere sıfat formunda Kuran’da diğer 4 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (7:57), (30:50), (35:9), (41:39).

Örnekler:

O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü (MEYYİTİN) bir belde için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. (7:57)

ALLAH’IN Rahmeti’nin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor. Şüphe yok ki O, ölüleri (MEVTA) de elbette diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (30:50)

ALLAH’IN Varlığı’nın delillerinden biri de şudur: Sen yeryüzünü boynu bükük (kupkuru) görürsün. Onun üzerine yağmuru indirdiğimiz zaman kıpırdar kabarır. Şüphesiz ki onu dirilten, elbette ölüleri (MEVTA) de diriltir. Şüphesiz O, her şeye gücü hakkıyla yetendir. (41:39)

Mevt kelimesi, “meytete, meyteten, meytetu” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 5 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:173), (5:3), (6:139, 145), (16:115).

Örnekler:

ALLAH size leşi/ölüyü (MEYTETE), kanı, domuz etini ve ALLAH’TAN başkası için kesilen şeyi yasakladı. Ama açlıktan dolayı darda kalana, başkasının hakkına el uzatmadan ve sınırı aşmadan, bunlardan yemesinde bir günah yoktur. ALLAH, çok bağışlayan ve çok acıyandır. (2:173)

De ki: “Bana vahyolunan Kuran’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş/ölü (MEYTETEN), akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da ALLAH’TAN başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir. (6:145)

ALLAH size ancak leş/ölü (MEYTETE), kan, domuz eti ve ALLAH’TAN başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa şüphesiz ki ALLAH çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (16:115)

Mevt kelimesi, “meytetu” türevinde olmak üzere sıfat formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (36:33)

Ölü (MEYTETU) toprak onlar için bir delildir. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar. (36:33)

-          Mevt Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Diriler ile ölüler (EMVATU) de bir olmaz. ALLAH, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin. (35:22)

Kuran’da “ölmek” fiili “mevt” kelimesi ile ifade edilmiş olup, Kuran’ın tamamında “canın bedenden ayrılması” anlamına gelmektedir. Yani “mevt” kelimesi geçen bir ayette asla ‘Dünya hayatının geçici nimetlerine dalıp, dine gözlerini kapamak’ anlamında mecazi bir ölümden bahsedilemez. 

Sonra siz bunun ardından muhakkak öleceksiniz (LEMEYYİTUNE). (23:15)
Sonra yine muhakkak siz, Kıyamet Günü’nde diriltileceksiniz. (23:16)

Kuran’da “ölüm” olayı, haram yiyeceklerin haricinde Dünya hayatının bir gerçeği olarak sunulmuştur.

Orada ilk ölümden başka bir ölüm (MEVTETE) tatmazlar. ALLAH, onları cahim azabından korumuştur. (44:56)

Ölüm olayı cehennemdekilerle cennettekilerin arasındaki en önemli farklardan biridir. Cennettekiler ilk ölümden başka ölüm tatmazlar. Bu tattıkları ilk ölüm de zaten cehennemi yaşadıkları Dünya hayatında tattıkları son ölümden başkası değildir.

“İlk ölümümüzden başka ölüm (MEVTETUNA) yoktur ve biz tekrar dirilecek de değiliz.” (44:35)

Cehennemlikler ise bu Dünya’da ilk ve tek kez yaşadıklarını, dolayısıyla sadece bir kez öleceklerini ve bir daha diriltilmeyeceklerini iddia ederek ALLAH’IN Ayetlerini yalanlarlar.

Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp, döküldükçe azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz ALLAH, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (4:56)

Cehennemdekiler, ALLAH’IN Ayetleri'ni yalanladıkları yani cehennemlik oldukları sürece ölümü defalarca tadarlar. Bu gerçek derilerin yanıp, yenilenmesi şeklinde sembolize edilmiştir.

O, rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderendir. Nihayet rüzgârlar ağır bulutları yüklendiği vakit, onları ölü (MEYYİTİN) bir belde için sevk ederiz de oraya suyu indiririz. Derken onunla türlü türlü meyveleri çıkarırız. İşte ölüleri de öyle çıkaracağız. Ola ki ibretle düşünürsünüz. (7:57)

Kuran’daki ölü arz örneği, ölümün ardından mutlaka diriliş olacağı konusuyla bağdaştırılmıştır.

Buna ilaveten “vefat” kelimesiyle de farklı anlamdadır.

Mevt, canın bedenden ayrılarak ölmesi anlamına gelirken; vefat, mevta olan kimsenin Ölüm Meleği tarafından yargılanmasının sağlanarak Dünya hayatı kazanımlarının o esnada belirlenmesidir. 


EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

VAHİY KONUSUNDA YORUM

İNZAL KELİMESİ