28 Mayıs 2016 Cumartesi

EBEDİ KELİMESİ


-        Ebedi Kelimesinin Sözlük Anlamı

Ebedi kelimesi sözlüklerde, (zaman olarak) sonu olmayan, sonsuz; (canlılar ya da soyut kavramlar için) hep yaşayacak olan, ölümsüz” anlamlarında kullanılmıştır.
-        
          İçerisinde Ebedi Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

Bakara Suresi: (2:95), Nisa Suresi: (4:57, 122, 169), Maide Suresi: (5:24, 119), Tevbe Suresi: (9:22, 83, 84, 100, 108), Kehf Suresi: (18:3, 20, 35, 57), Nur Suresi: (24:4, 17, 21), Ahzab Suresi: (33:53, 65), Fetih Suresi: (48:12), Haşr Suresi: (59:11), Mümtehine Suresi: (60:4), Cuma Suresi: (62:7), Teğabun Suresi: (64:9), Talak Suresi: (65:11), Cin Suresi: (72:23), Beyyine Suresi: (98:8).
-      
          Ebedi Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Ebedi kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da toplam 28 kez geçmektedir.

Ebedi kelimesi, “ebeden” türevinde olmak üzere zaman zarfı formunda Kuran’da 28 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:95), (4:57, 122, 169), (5:24, 119), (9:22, 83, 84, 100, 108), (18:3, 20, 35, 57), (24:4, 17, 21), (33:53, 65), (48:12), (59:11), (60:4), (62:7), (64:9), (65:11),  (72:23), (98:8).

Örnek:

Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman (EBEDEN) temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir. (2:95)
-    
          Ebedi Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Ebedi kelimesi, “sonsuza kadar sürecek” anlamında değildir. “Asla, hiçbir zaman, kesintisiz, öyle olduğu sürece” anlamlarındadır ancak anlatılan her ne ise mutlaka bir sonuç ile sonlanmaktadır. Yani ebedilik durumu sona ermektedir.

Öyle kalındığı sürece mevcut durum geçerliliğini sürdürecektir anlamında bir zaman söz konusudur.
Şartlar değişince içinde bulunulan ebedilik hali sona ermektedir.

Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman (EBEDEN) temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir. (2:95)

Hayatlarının kesintiye uğramasını yani ölümü ebediyen temenni etmemelerine rağmen eninde sonunda mutlaka öleceklerdir. Görüldüğü gibi ebediyet, sonsuzluk anlamında değildir.

Derken kendine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: “Bunun sonsuza değin (EBEDA) yok olacağını sanmıyorum.” (18:35)

Kibirli bir şekilde bahçesine giren kişi, bahçesinin sonsuza kadar duracağını sanmakta fakat sonuçta böyle olmamaktadır.

Dediler ki: “Ey Musa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla (EBEDEN) girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada oturacağız.” (5:24)

“Biz oraya ebediyen girmeyeceğiz” diyenlerin kastettiği ebedilik sonsuza kadar değil, ölene kadar anlamındadır.

Eğer Allah seni onlardan bir zümrenin yanına döndürür de onlar çıkmak için senden izin isterlerse de ki: “Artık siz benimle birlikte ebediyen (EBEDEN) çıkmayacak ve benimle birlikte hiçbir düşmanla asla savaşmayacaksınız. Çünkü siz baştan yerinizde oturup kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla birlikte oturun.” (9:83)

Ebediyen çıkmayacak olanlar sonsuza kadar değil, ölene kadar çıkmayacaklardır.

Onlardan ölen hiçbirine asla (EBEDEN) salât etme ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler. (9:84)

Resulün salât etmeme süresi sonsuza kadar değil, ölene kadardır.

Onun içinde asla (EBEDA) salât etme. İlk günden temeli takva üzerine kurulan mescit, içinde salât etmene elbette daha layıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever. (9:108)

İçinde salât etmeme süresi sonsuza kadar değil, ölene kadardır.

Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman da bir daha asla (EBEDA) kurtuluşa eremezsiniz. (18:20)

Kurtuluşa erme şansı sonsuza dek değil, Dünya hayatının sonuna kadardır. Çünkü sınav Dünya hayatı boyuncadır.

Kim, kendisine Rabbinin ayetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz Biz, onu anlamamaları için kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen (EBEDA) hidayet bulamazlar. (18:57)

Hidayet bulamama durumu sonsuza dek değil, Dünya hayatının sonuna kadardır. Çünkü hidayet bulma yeri Dünya hayatıdır.

Namuslu kadınlara zina isnat edip sonra da dört şahit getiremeyenlere seksen değnek vurun. Artık onların şahitliğini asla (EBEDA) kabul etmeyin. İşte bunlar fasık kimselerdir. (24:4)

Şahitliğin kabul edilmeyiş süresi sonsuza dek değil, Dünya hayatının sonuna kadardır.

Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyen (EBEDEN) dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. (24:17)

Bahsedilen şeylere dönmeme süresi sonsuza dek değil, Dünya hayatının sonuna kadardır.

Ey iman edenler! Şeytan’ın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı; sizden hiçbiriniz asla (EBEDEN) temize çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (24:21)

Temize çıkma süresi sonsuza dek değil, Dünya hayatının sonuna kadardır.

Ey iman edenler! Yemek için çağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin nebinin evlerine girmeyin, çağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet için beklemeyin. Çünkü bu davranışınız nebiyi rahatsız etmekte fakat o sizden de çekinmektedir. Allah ise gerçeği söylemekten çekinmez. Hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Böyle davranmanız hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temizdir. Allah’ın Resulüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyen (EBEDA) söz konusu olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır. (33:53)

Söz konusu nikâhlamama süresi Dünya hayatı için geçerlidir.

Siz aslında, resulün ve inananların bir daha asla (EBEDEN) ailelerine geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, sizin gönüllerinize güzel gösterildi de kötü zanda bulundunuz ve helâki hak eden bir kavim oldunuz. (48:12)

Resul ve inananların ailelerine geri dönüşlerinin ebediyen gerçekleşmeyeceği düşünülürken gerçekleşmiş.

Kitap ehlinden o inkâr eden kardeşlerine, “Yemin ederiz ki, siz çıkarılırsanız muhakkak biz de sizinle beraber çıkarız. Sizin hakkınızda asla (EBEDEN) kimseye boyun eğmeyiz. Eğer size karşı savaşılırsa size mutlaka yardım ederiz” diyerek münafıklık yapanlara bakmaz mısın? Hâlbuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder. (59:11)

Boyun eğmeme süresi Dünya hayatı boyuncadır.

İbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar (EBEDEN) sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez” sözü başka. Onlar şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” (60:4)

Tek Allah’a inanma süresi Dünya hayatı boyuncadır.

Ama onlar daha evvel yaptıklarından dolayı asla (EBEDEN) ölümü istemezler. Allah, zalimleri hakkıyla bilir. (62:7)

(5:24), (9:83), (9:84), (9:108), (18:20), (18:57), (24:4), (24:17), (24:21), (33:53), (48:12), (59:11), (60:4), (62:7) Ayetlerindeki “ebedi” kelimesi de ”asla, hiçbir zaman” gibi anlamlarda kullanılmıştır ve her ebediyetin geçerli olduğu bir süre yani sonu vardır…


CENNETTE EBEDİYET

İman edip salih ameller işleyenleri ise içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi (EBEDA) kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları, koyu gölgeler altında bulunduracağız. (4:57)

iman edip salih ameller işleyenleri de ebedi (EBEDA) olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaatte bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’ınkinden daha doğru olan? (4:122)
Allah, şöyle diyecek: “Bugün, doğrulara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gündür.” Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi (EBEDA) kalacakları cennetler vardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu büyük başarıdır. (5:119)

Onlar orada ebedi (EBEDA) kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. (9:22)

İslam’ı ilk önce kabul eden muhacirler ve ensar ile iyilikle onlara uyanlar var ya Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedi (EBEDA) kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır. (9:100)

Katından gelecek şiddetli bir azap ile uyarmak, salih ameller işleyen müminleri, içlerinde ebedi (EBEDA) olarak kalacakları güzel bir mükâfat ile müjdelemek ve “Allah, bir çocuk edindi” diyenleri de uyarmak için dosdoğru bir kitap kıldı. (18:2-4)

Toplanma vakti için Allah'ın sizi toplayacağı günü düşün. O gün aldanışın ortaya çıkacağı gündür. Kim Allah'a inanır ve salih amel işlerse Allah onun kötülüklerini örter ve onu içinden ırmaklar akan, ebedi (EBEDA) kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. (64:9)

İman edip salih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah’ın apaçık ayetlerini okuyan bir resul gönderdi. Kim Allah’a inanır ve salih bir amel işlerse Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi (EBEDA) kalacakları cennetlere sokar. Allah, gerçekten ona güzel bir rızık vermiştir. (65:11)

Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi (EBEDA) kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. (98:8)

İçerisinde ebediyen kalınacağının ifade edildiği Cennet ayetlerinde de aslında sonsuzluk anlamı olmamalıdır. Zira Kuran’da Cennetten çıkışın olduğunu gösteren ayet mevcuttur.

CENNETTEN ÇIKIŞ

Mutlu olanlara gelince; gökler ve yerler durdukça içinde sürekli (HALİDİNE) kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbin dilediği şey hariç… Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir. (11:108)

Bu ayetten anlaşıldığına mutlu olanlar gökler ve yerler durdukça sürekli cennet içinde kalacaklardır fakat Rabbin dilediği şey, cennette sürekli kalmayacaktır.  

Rabbin dilediği şey, göklerin ve yerlerin sürekli var olması ise Rabbin dilediği şeyden hariç olan şey, bu var oluşun son bulmasıdır. Dolayısıyla Rabbin dilemesiyle göklerin ve yerlerin sonu geleceğinden cennetin de sonu gelmiş olacaktır.

Rabbin dilediği şey, mutlu olanların gökler ve yerler durdukça cennette sürekli kalması ise Rabbin dilediği şeyden hariç olan şey, mutlu olanlardan bazılarının cennetten çıkarılmaları ve cennette sürekli kalıyor olmanın sona ermesidir.

CEHENNEMDE EBEDİYET

(Allah onları) ancak içinde ebedi (EBEDA) kalacakları cehennemin yoluna iletir. Bu ise Allah’a çok kolaydır. (4:169)

Şüphesiz Allah, kâfirlere lânet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. Onlar orada ebedi (EBEDA) olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır. (33:64-65)

“Ancak Allah’tan gelenleri tebliğ edebilirim ve O’nun vahiylerini açıklayabilirim. Kim Allah’a ve resulüne karşı gelirse şüphesiz onlar için içinde ebedi (EBEDA) kalacakları cehennem ateşi vardır.” (72:23)

İçerisinde ebediyen kalınacağının ifade edildiği Cehennem ayetlerinde de aslında sonsuzluk anlamı olmamalıdır. Zira Kuran’da Cehennemden çıkışın olduğunu gösteren ayetler mevcuttur.

CEHENNEMDEN ÇIKIŞ

Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. Onlar, gökler ve yerler durdukça orada sürekli (HALİDİNE) olarak kalacaklardır. Ancak Rabbin dilediği şey hariç… Şüphesiz Rabbin dilediğini yapandır. (11:106-107)

Bu ayetten anlaşıldığına mutsuz olanlar gökler ve yerler durdukça sürekli cehennem içinde kalacaklardır fakat Rabbin dilediği şey, cehennemde sürekli kalmayacaktır.  

Rabbin dilediği şey, göklerin ve yerlerin sürekli var olması ise Rabbin dilediği şeyden hariç olan şey, bu var oluşun son bulmasıdır. Dolayısıyla Rabbin dilemesiyle göklerin ve yerlerin sonu geleceğinden cehennemin de sonu gelmiş olacaktır.

Rabbin dilediği şey, mutsuz olanların gökler ve yerler durdukça cehennemde sürekli kalması ise Rabbin dilediği şeyden hariç olan şey, mutsuz olanlardan bazılarının cehennemden çıkarılmaları ve cehennemde sürekli kalıyor olmanın sona ermesidir.

Her nefs ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (3:185)

(3:185) Ayetine göre her nefs ölümü tadacak yani mevta oluşu hissederek tanık olacaktır. Dolayısıyla bu tanıklık sırasında ruhen gerçek bir ölüm gerçekleşmemekte sadece ruhun daha doğrusu Can'ın bedenden ayrılışı gerçekleşmektedir.

Vefat anı yani insanın canının bedenden çıkması anı bir kıyamet anıdır ki Kuran'daki kıyamet sahneleri esasında bu anın sahnelenmesidir. Bu vefat anının hemen akabinde insanlar veya cinler hesaba çekilirler. Bu hesabın sonucunda Cehenneme veya Cennete girerler.

Ayetteki "Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir." ifadesi Cehennemden çıkışın; bu ifadenin hemen akabinde "Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir." ifadesinin gelişi ise Cehennemin Dünya hayatında yaşandığının göstergesidir. 

İnsan, daha önce hiçbir şey değil iken kendisini yarattığımızı düşünmez mi? Rabbine andolsun, onları şeytanlarla beraber mutlaka hasredeceğiz. Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz. Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. Sonra, oraya girmeye en layık olanları muhakkak ki en iyi biz biliriz. Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. Sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş halde bırakırız. (19:67-72)

İnsanlar ve onları aldatanlar yani şeytanlar birlikte, cehennemin çevresinde haşredilirler. Sonra bunların içinden en isyankar olanları ayrılır. Bunlar cehenneme girmeye en layık olanlardır. Bunlara denir ki: ”Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.” Bunlar cehenneme girdikten sonra Allah’a karşı gelmekten sakınanlar kurtarılır, zalimler ise yine orada diz üstü bırakılır. Bu bir döngüdür.

Cennette olanlar, gökler ve durduğu sürece cennette kalacaklar fakat Allah dilediğinde cennetten çıkarılacaklardır. Cehennemde olanlar, gökler ve yerler durduğu ve cehennemlik oldukları sürece cehennemde kalacaklardır. Yani Allah dilediğinde, yeterli takva düzeyine ulaştıklarından cehennemden çıkarılacaklardır.  
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

HALİD KELİMESİ