9 Nisan 2020 Perşembe

SAVM KELİMESİ


-          Savm Kelimesinin Sözlük Anlamı

Arapça dilinde savm kelimesi oruç anlamına gelmektedir. Başka bir anlam olarak beşeri olan nefsin hoşuna gitmeyecek şeyleri yapmaktan sakınmak demektir.

Oruç ise Tanrı’ya ibadet etmek amacıyla belli bir süre için yeme, içme, cinsel ilişki ve benzeri Dünya zevklerinden kendini alıkoymak; haz veren şeyleri bir süre için bırakmak demektir.

-          İçerisinde Savm Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

Bakara Suresi: (2:183, 184, 185, 187, 196), Meryem Suresi: (19:26), Nisa Suresi: (4:92), Maide Suresi: (5:89, 95), Ahzab Suresi: (33:35), Mücadele Suresi: (58:4).

-         Savm Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Savm kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da toplam 14 kez geçmektedir.

Savm kelimesi, “fel-yesumhu, tesumu” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 2 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:184, 185).

Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… Gücü yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir. Artık kim gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır. Ve eğer bilirseniz korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır. (2:184)

Şehr-i Ramazan ki onda hidayet rehberi olarak insanlara hidayeti ve doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi açıklayan Kuran indirilmiştir. İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU).    Kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz. (2:185)

Savm kelimesi, “savmen” türevinde olmak üzere isim formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (19:26).

Ye ve iç ve gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: “Şüphesiz ben Rahman için korunmaya (SAVMEN) yemin ettim. Bugün hiçbir insanla asla konuşmayacağım.” (19:26)

Savm kelimesi, “fesiyamu, siyame, siyamen, siyami, siyamin, siyamu” türevlerinde olmak üzere diğer isim formunda Kuran’da 9 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:183, 187, 196), (4:92), (5:89, 95), (58:4).

Ey iman eden kimseler! Sizden önceki kimselerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de korunma (SİYAMU) yazıldı. Umulur ki siz kurtulursunuz. (2:183)

Korunma (SİYAMİ) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helaldir.  Onlar sizin elbisenizdir ve siz de onların elbisesisiniz. ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN sizin için yazdığı şeyleri arayın. Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken onlara yaklaşmayın. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır ki bunlara yaklaşmayın. İşte ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar. (2:187)

Haccı ve Umreyi ALLAH için tamamlayın. Eğer engellenirseniz/hapsolursanız sizin için kolayınıza gelen hidayettir/rehberliktir. Hidayet/rehberlik yerine varıncaya/hidayete erinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan veya başından bir rahatsızlığı bulunan kim varsa korunma olarak  (SİYAMİN) veya sadaka olarak veya yapılması gerekli zorunluluk olarak fidye versin. Güvenliğe kavuştuğunuz zaman Hac ve Umre ile yararlanmak isteyen kolayına gelen şekilde hidayete ersin. Hidayet bulamayan kimse Hac’da üç gün, döndüğünüz zaman yedi gün korunsun (FESİYAMU). Tamamı on gündür. Bu, ailesi Mescid-i Haram’da hazır olmayan kimseler içindir.  ALLAH’TAN korkun ve bilin ki ALLAH’IN İntikamı şiddetlidir. (2:196)   

Bir müminin yanlışlık dışında bir mümini öldürmesi olmaz. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse ölenin ailesine diyet vermeli ve bir köleyi azat etmelidir. Eğer sadaka olarak bağışlarlarsa başka… O mümin sizin düşmanınız olan bir topluluktan ise mümin bir köle azat etmelidir. Eğer sizinle kendileri arasında bir anlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine bir diyet verilmeli ve mümin bir köle azat edilmelidir. Bunları bulamayan kimse ardı ardına iki ay korunmalıdır (FESİYAMU). Bu, ALLAH tarafından tevbesinin kabulü içindir. ALLAH bilendir, hâkimdir. (4:92)

ALLAH sizi, yeminlerinizdeki düşünmeden söylediğiniz sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat düşünerek akitleştiğiniz yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar.  Bunun kefareti ailenize yedirdiklerinizin ortalamasından on fakiri yedirmek veya onları giydirmek veya bir köleyi özgürleştirmektir. Bulamayan kimse üç gün korunsun (FESİYAMU). Bozduğunuz zaman yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. ALLAH böylece size ayetlerini açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz. (5:89)

Ey iman eden kimseler! Yasaklı iken av/avcılıkla öldürmeyin. Ve kim kasten öldürürse öldürdüğü hayvana denk cezası vardır. Kâbe’ye ulaşmış rehber olarak içinizden adil iki kişi karar verecektir veya fakirleri yedirme veya buna denk olarak korunma (SİYAMEN) kefareti yerine getirilecektir. Yaptığının vebalini tatması içindir. ALLAH geçmişte olanı affetmiştir. Kim düşmanlık ederse ALLAH ondan intikam alır. ALLAH azizdir, intikam sahibidir. (5:95)

İmkân bulamayan kimse birbirleriyle temas etmeden önce iki ay aralıksız olarak korunmalıdır (FESİYAMU).  Buna gücü yetmeyen kimse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar ALLAH’A ve Resulü’ne inanmanız içindir. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır. Kafirler için acıklı bir azap vardır. (58:4)  

Savm kelimesi, “saimati, saimine” türevlerinde olmak üzere aktif katılımcı formunda Kuran’da 2 kez geçmektedir.

Bu ayet: (33:35).

Şüphesiz Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar ve mümin erkekler ve mümin kadınlar ve gönülden itaat eden erkekler ve gönülden itaat eden kadınlar ve doğru erkekler ve doğru kadınlar ve sabreden erkekler ve sabreden kadınlar ve saygılı erkekler ve saygılı kadınlar ve sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve korunan (SAİMİNE) erkekler ve korunan (SAİMATİ) kadınlar ve koruyan erkekler ve ırzlarını koruyan kadınlar ve ALLAH’I çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar… ALLAH bunlar için büyük bir mükafat ve bağışlanma hazırlamıştır. (33:35)

-         Savm Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

“Savm” kelimesi geleneksel öğretide “oruç” olarak anlamlandırıldığı için akıllara yemek yememek gelmektedir. Bu anlayış (2:187) ayetindeki  Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın.” ifadesine dayandırılmaktadır. Buna göre sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyilip, içildiğinden söz konusu geceye dek savm etmek; yiyilip, içilmeme olmalıdır. Yani buradaki savm; yememe içmeme olarak anlamlandırılmaktadır.   

Esasında “savm” kelimesi Türkçeye de “savmak” şeklinde fiil olarak geçmiş bir kelimedir. Savmak;  herhangi bir neden öne sürerek yanından uzaklaştırmak, başından atmak, defetmek, sıkıcı bir durumu veya hastalığı vb. geçirmek, atlatmak anlamlarına gelmektedir.

Kuran’da “savm” kelimesinin geçtiği ayetlere bakıldığında genel olarak korunma anlamına geldiği; bu korunmanın bazen itikâfa çekilme, bazen karantinaya girme, kendini uzak tutma gibi izolasyon halindeki durumları ifade ettiği anlaşılmaktadır. Ayetlere bakacak olursak:   

Bir müminin yanlışlık dışında bir mümini öldürmesi olmaz. Kim bir mümini yanlışlıkla öldürürse ölenin ailesine diyet vermeli ve bir köleyi azat etmelidir. Eğer sadaka olarak bağışlarlarsa başka… O mümin sizin düşmanınız olan bir topluluktan ise mümin bir köle azat etmelidir. Eğer sizinle kendileri arasında bir anlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine bir diyet verilmeli ve mümin bir köle azat edilmelidir. Bunları bulamayan kimse ardı ardına iki ay korunmalıdır (FESİYAMU). Bu, ALLAH tarafından tevbesinin kabulü içindir. ALLAH bilendir, hâkimdir. (4:92)

(4:92) Ayetine göre bir mümin yanlışlıkla bir mümini öldürürse öldürdüğü kişinin normal, düşman veya anlaşmalı topluluktan olma durumuna göre ölenin ailesine diyet verme, bir köleyi azat etme gibi yaptırımlarla karşılaşmakta; bunlara imkanı yoksa iki ay korunmalıdır. Buradaki savmın anlamı yememek, içmemekten ziyade öldüren kişinin ölen kişinin yakınlarından korunmasını sağlamak amacıyla uzak tutmak, hapis uygulamak, ilişiğini kesmek gibi anlamları olmalıdır. Zira bir kişiyi öldüren kişiler gerçek hayatta; olayın büyümesini önlemek ve ölenin yakınlarının öldürene zarar vermesini engellemek amacıyla polis tarafından hemen tecrit edilmektedir. Buradaki savm, işlenen suça karşılık bir ceza mahiyetindedir.   

ALLAH sizi, yeminlerinizdeki düşünmeden söylediğiniz sözlerden dolayı sorumlu tutmaz. Fakat düşünerek akitleştiğiniz yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar.  Bunun kefareti ailenize yedirdiklerinizin ortalamasından on fakiri yedirmek veya onları giydirmek veya bir köleyi özgürleştirmektir. Bulamayan kimse üç gün korunsun (FESİYAMU). Bozduğunuz zaman yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. ALLAH böylece size ayetlerini açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz. (5:89)

(5:89) Ayetine göre düşünerek yapılan akitleşmenin sonucunda edilen yeminlerin bozulması söz konusu olduğunda bunun kefareti on fakiri doyurmak veya giydirmek veya bir köleyi azat etmektir. Bunları yerine getiremeyenler ise üç gün korunmalıdır. Bu ayette anlatılan konu da bir tür hak yeme olayıdır. Çünkü karşı tarafa yemin edilerek karşılıklı söz verilmiştir. Dolayısıyla bu yemin bozulduğunda suç işlenmiş ve karşı tarafa zarar verilmiştir. Bu suçun kefareti üç gün korunmadır.

Ey iman eden kimseler! Yasaklı iken av/avcılıkla öldürmeyin. Ve kim kasten öldürürse öldürdüğü hayvana denk cezası vardır. Kâbe’ye ulaşmış rehber olarak içinizden adil iki kişi karar verecektir veya fakirleri yedirme veya buna denk olarak korunma (SİYAMEN) kefareti yerine getirilecektir. Yaptığının vebalini tatması içindir. ALLAH geçmişte olanı affetmiştir. Kim düşmanlık ederse ALLAH ondan intikam alır. ALLAH azizdir, intikam sahibidir. (5:95)

(5:95) Ayetindeki “ihram” kelimesi; hacıların hacda giydikleri bir tür kıyafet olarak bilindiğinden ayetteki ifade “ihramlı iken avlanmayın” şeklinde anlamlandırılmıştır. Hâlbuki “ihram” kelimesi, “haram” kelimesinin gramer olarak türevidir. Yani “yasaklı” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ayetteki ifadenin doğrusu “Yasaklı iken av öldürmeyin” olacaktır. Zaten ne geçmişte ne de günümüzde ihramlı iken avlanmak söz konusu olmamıştır. Hacda giyilen ve “ihram” adı verilen kıyafetle avlanmanın imkânı da yoktur; hac yerinde av da yoktur. Burada anlatılan; Kâbe’nin yeryüzünü temsil edişinden yola çıkarak Dünya üzerinde yasaklı iken yani hamilelik ve üreme dönemlerinde geçim veya zevk için avlanmanın yasaklanması olayıdır. Dolayısıyla bu ayette sözü edilen korunma olayı da yine bir suça kefaret olarak gerçekleştirilmesi istenilen ceza hükmündedir. Buradaki korunmanın süresini iki adil kişinin vereceği karar belirleyecektir.      

Kitap’ta Meryem'i de an. O, ailesinden ayrılarak doğu yönünde bir yere çekilmişti. (19:16)
Orada onlardan yana bir perde çekmişti. Biz de Ruhumuzu göndermiştik de o da tam bir insan suretinde görünmüştü. (19:17)
"Gerçekten ben, senden Rahman’a sığınırım. Eğer takva sahibiysen" demişti. (19:18)
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için." (19:19)
O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir ki bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz değilken. (19:20)
"İşte böyle" demişti. "Rabbin buyurdu ki: Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için." Ve iş de olup, bitmişti. (19:21)
Böylelikle Ona gebe kalıvermiş, sonra onunla ıssız ve uzak bir yere çekilmişti. (19:22)
Derken doğum sancısı onu bir hurma dalını sürüklemişti. Keşke bundan önce ölüverseydim de unutulup gitseydim…” (19:23)
Alt tarafından ona şöyle seslenmişti: "Hüzne kapılma, Rabbin senin altında bir kaynak var etti." (19:24)
“Hurma dalını da kendine doğru salla, üzerine henüz yeni olgunlaşmış taze hurma dökülüversin.” (19:25)
Ye ve iç ve gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: “Şüphesiz ben Rahman için korunmaya (SAVMEN) yemin ettim. Bugün hiçbir insanla asla konuşmayacağım.” (19:26)

Meryem, eline erkek eli değmediği halde hamile kalmış ve insanlara karşı kendini savunamayacağı bir duruma düşmüştür. Bu noktada unutulmaması gereken şey, zamanın Yahudi toplumunda Meryem’in durumu evlilik dışı bir zina olup, taşlanarak öldürülme cezasını gerektirmektedir. Dolayısıyla Meryem’in ayetlerde anlatılan savmı da insanlardan korunmaya yönelik bir eylemdir. Bu nedenle ıssız ve uzak bir yere çekilmiştir.  Üstüne üstlük “Ye, iç, gözün aydın olsun” denilerek adeta savmın yememe, içmeme olayı olmadığı ifade edilmiştir.

İçinizden kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki o kadınlar onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar hoş karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz ALLAH çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. (58:3)
İmkân bulamayan kimse birbirleriyle temas etmeden önce iki ay aralıksız olarak korunmalıdır (FESİYAMU).  Buna gücü yetmeyen kimse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar ALLAH’A ve Resulü’ne inanmanız içindir. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. (58:4)  

Zıhar, cinsel yakınlaşmadan uzak tutma amacıyla bir kadının erkek tarafından annesine benzetilmesidir. Yani erkek, karısına “Senin, benim için annemden farkın yok” diyerek cinsel yakınlaşmadan uzaklaşmasıdır. ALLAH, bunun da bir haksızlık olduğunu anlatmak için bir yaptırım belirlemiş ve erkeklerden aralıksız iki ay korunmalarını istemiş ve onlara, herhalde kadınların değerini anlayabilmeleri için bu şekilde bir ceza vermiştir. Buradaki korunmadan kasıt da yememe, içmeme olayından ziyade cinsel birleşmeden uzak durma olmalıdır. 

Kullarım, beni senden sorarlarsa gerçekten ben yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. (2:186)

Korunma (SİYAMİ) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helaldir.  Onlar sizin elbisenizdir ve siz de onların elbisesisiniz. ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN sizin için yazdığı şeyleri arayın. Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken onlara yaklaşmayın. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır ki bunlara yaklaşmayın. İşte ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar. (2:187)

(58:3-4) Ayetlerinin (2:187) ayetiyle bağlantılı olduğu düşünülebilir. Çünkü iki ayet de korunma döneminde kadınlarla olan yakınlaşmadan bahsetmektedir. (2:186-187) Ayetleri adeta (58:3-4) ayetlerinin cezası olan iki aylık korunma dönemindeki gecelerde, erkeklerin duası ve tevbesi üzerine kadınlara yaklaşabilmelerinin önünün açıldığının göstergesi gibidir.

Buraya kadar olan ayetlerde savmın daha çok dışarıdan gelebilecek zararlara karşı bir korunma olayı olduğu anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda Şehr-i Ramazan ve içerisindeki savm ile ilgili ayetleri yorumlayacak olursak yine dışarıdan gelebilecek bir zarardan korunmaya yönelik bir önlem olduğu anlaşılacaktır.

Ey iman eden kimseler! Sizden önceki kimselerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de korunma (SİYAMU) yazıldı. Umulur ki siz kurtulursunuz. (2:183)

(2:183) Ayetinden anlaşılacağı üzere daha önceki kişilerin de korunmaları söz konusu olmuş ve onlar da korunmuşlardır.

Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… Gücü yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir. Artık kim gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır. Ve eğer bilirseniz korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır. (2:184)

(2:184) Ayetine göre bu korunma sayılı günlerdedir. “Sayılı günler” yani “eyyamen madudat” ifadesi Arapça dilinde bir tamlama olup; en az 3, en çok 10 günü ifade etmektedir. Ancak Şehr-i Ramazan ifadesinin “Ramazan Ayı” olarak bilinmesinden dolayı gelenekte 1 ay olarak uygulanmaktadır. Söz konusu sürenin (2:196) ayetindeki “Hidayet bulamayan kimse Hac’da üç gün, döndüğünüz zaman yedi gün korunsun (FESİYAMU). Tamamı on gündür.” ifadesiyle bağlantılı olduğu düşünülebilir. Zira Kabe’nin Dünya gezegenini sembolize eden bir yapı olduğunu düşündüğümden gerçek Hac’cın doğum yoluyla Dünya hayatına geliş olduğu kanaatindeyim.  

Şehr-i Ramazan ki onda hidayet rehberi olarak insanlara hidayeti ve doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi açıklayan Kuran indirilmiştir. İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU).    Kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz. (2:185)

Şehr kelimesi sözlüklerde; zaman olarak “ay”, yerleşim yeri olarak “kent, şehir, yerleşke”, durum olarak “açığa vurma, teşhir etme” anlamlarına gelmektedir. 

Şehr kelimesi Kuran'da tek başına geçtiği yerlerde süre olarak takvimdeki ayı ifade etse de Şehr-i Ramazan, Şehr-i Haram gibi kullanıldığı tamlamalarda başka kavramlara karşılık gelmektedir.  


Şehr kelimesi; Dünya yörüngesinde hurma dalı şeklinde dönen Ay’ın burgu yaptığı döngü yerlerine verilen isimdir. Yani Ay’ın Dünya yörüngesinde burgu yaptığı noktaların ismidir. Türkçeye de “yerleşim yeri, yerleşke”  olarak geçmiştir. Şehr-i İstanbul yani İstanbul Yerleşkesi şeklindeki kullanımı buna örnek olarak gösterilebilir. "Şehr" kelimesinin bir şeyi açığa çıkarmak manası da vardır. Araplarda gökte görünen Ay'a "şehr" dendiği bilindiğinden Şehr-i Ramazan'ın, yılın en sıcak dönemindeki Dolunay vakti olduğuna dair yorumlar da vardır.  

Şiddetli sıcak anlamındaki “ramaz/ramza”dan gelen “ramazan” kelimesi ise şiddetli sıcakla bağlantılı olarak sıkıntı, buhran, kavuran, bunalım vs. gibi anlamlara gelmektedir. Örneğin “ramaz” kelimesi, “Güneş'in sıcaklığının şiddetinden taşların sıcaklaması” olarak açıklanmaktadır. 

Şehr-i Ramazan ifadesi, takvimdeki bir ayın ismi olarak düşünüldüğü ve savmın da oruç tutma anlamına geldiği düşünüldüğünden her sene oruç tutulması gereken bir aylık süre olarak anlaşılmıştır.

Halbuki (2:185) ayetindeki, "İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU)." ifadesi bu şehrin her sene oruç tutulacak bir ay olmadığının göstergesi gibidir. Öyle olsaydı, "Her sene Ramazan Ayı geldiğinde oruç tutun" denilmesi gerekirdi. Zira Şehr-i Ramazan, herkesin aynı anda şahit olamayabileceği bir durumdur ki kim şahit olursa o ya da onlar korunacaktır. 

Esasında Şehr-i Ramazan, yerleşik bir sıkıntı dönemidir. Kuran’da buna özel birer örnek olarak Zekeriya ile Meryem’i gösterebiliriz. Birisi erkekler için diğeri kadınlar için iyi birer örnektir...

Zekeriya çok yaşlanmış ve karısı da artık çocuk doğuramayacak durumdadır. Yani çocuk yapma durumları ortadan kalkmış ve peygamberlik zinciri kesilmiş durumdadır yani işin içinden çıkılmaz bir sıkıntı durumu söz konusudur. Bu durumda üç gece insanlarla konuşamamış yani adeta insanlardan uzaklaştırılmıştır.         

Meryem ise eline erkek eli değmediği halde hamile kalmıştır. Bu durumu insanlara nasıl anlatacaktır? Üstelik içinde bulunduğu halkın gözünde evlilik dışı zina yapmış ve çocuk doğuracaktır. Bu da işin içinden çıkılmaz sıkıntılı bir durumdur. Dolayısıyla korunmak için o gün insanlarla konuşmayacağını ifade etmiştir.

Bütün bu ayetlerin ışığında günümüzde de Şehr-i Ramazan’a en güzel örnek “pandemik salgın” olarak nitelenmiş olan “Covid-19” salgınıdır.  

Ayetleri bu şekilde yorumlayacak olursak:

Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… Gücü yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir. Artık kim gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır. Ve eğer bilirseniz korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır. (2:184)

Pandemik (küresel) bir salgın olan Covid-19 da (sayısı belli olmayan) sayılı günler boyunca sürecektir. Burada söz konusu olan savm bir yememe, içmeme olayı değil; virüs tehlikesinden gelebilecek zarardan korunma olayıdır.

Virüsten etkilenecek hastaların doktorlar tarafından ilaçlarına devam etmeleri ama sonrasında kendilerini karantinaya almaları telkin edilmiş; yolculukta olanlar da özellikle yurtdışından evlerine döndüklerinde karantinaya girmişler yani korunmuşlardır.

Ayetteki, “Gücü yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir.”  ifadesindeki “gücü yeten kimseler”, “oruç tutmaya gücü yetmeyen kimseler” olarak anlaşılmıştır. Oysaki burada kastedilen maddi güçtür. Herkes evinde karantinaya girip, korunduğunda insanlar zorunlu ihtiyaçlarını ve geçimlerini nasıl sağlayacaklardır? Dolayısıyla maddi gücü olan şahıslar günümüzde olduğu gibi imkanı olmayan ailelere para veya erzak kolisi verecekler; devlet de çeşitli kamu kuruluşları aracılığıyla vatandaşlarına yardımlarda bulunacaktır. Bu yardımlar ayetteki, Artık kim gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır.” ifadesinin gerçeğe dönüşmesidir. Ayetteki “Ve eğer bilirseniz korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır.”  ifadesi ise adeta “Evde Hayat Var, Hayat Eve Sığar, Evde Kal” sloganlarının dile gelmiş halidir.    

Şehr-i Ramazan ki onda hidayet rehberi olarak insanlara hidayeti ve doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi açıklayan Kuran indirilmiştir. İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU).    Kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz. (2:185)

İşte vahyin inzal edilişi de böyle bir yerleşik sıkıntı döneminde gerçekleşmiştir. Anlaşılan odur ki ALLAH’IN Resulü de böyle bir sıkıntılı dönemde kendisini bir mağarada inzivaya çekmiş yani savm halindeyken kendisine Kuran inzal edilmeye başlamıştır.

Covid-19’a göre yorum yapmaya devam ettiğimizde,  İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU).    Kim hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde…” ifadesi gereği küresel bir salgın ile karşı karşıya gelen insanlar korunmalıdır. Günümüzde bu, evde kendini karantinaya alarak gerçekleştirilmektedir. Zorunlu olmadan dışarıya çıkılmamalıdır. Hasta olanlar ilaçlarını kullanmaya devam etmeli ama evde kalmalı, yurtdışından ülkelerine dönen kişiler ise belli bir süre karantinaya girmelidir.

“ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister.” ifadesi günümüzde karantina günleri sayısına denk gelmektedir. İnsanlar mutlaka belirlenen süreler boyunca evde kalmalı ve ALLAH’I yüceltmelidir. (Bu sayı bilim adamları tarafından “14 gün karantina süresi” olarak belirlenmiştir. Yine bilim adamlarının ifadelerine göre virüsün belirtilerinin ortaya çıkış süresi ortalama 5-7 gündür ancak garanti olması açısından 14 gün olarak kabul edilmiştir.) Böyle bir durumdan kurtulduklarında ise ALLAH’A şükretmelidir.

Kullarım, beni senden sorarlarsa gerçekten ben yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. (2:186)

ALLAH insanların dualarına cevap verecektir. Doğru yolu bulmaları için ALLAH’IN davetine uymak ve ALLAH’A iman etmek gerekir. ALLAH’IN Daveti Kuran’dadır.   

Korunma (SİYAMİ) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helaldir.  Onlar sizin elbisenizdir ve siz de onların elbisesisiniz. ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN sizin için yazdığı şeyleri arayın. Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için.  Sonra geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken onlara yaklaşmayın. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır ki bunlara yaklaşmayın. İşte ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar. (2:187)

Korunma gecelerinde kadınlara yaklaşmak helaldir. Ayetteki, “ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi, tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN sizin için yazdığı şeyleri arayın.” ifadesi daha önce de bahsettiğimiz gibi sanki (58:3-4) ayetlerinde konu edilen “zıhar” ile de bağlantılı görünmektedir. Bu yüzden insanlar kendilerine yazık etmiş; ALLAH da insanların tevbesini kabul ederek onları affettiğini bildirmiştir. Dolayısıyla korunma gecelerinde kadınlara yaklaşmayı helal kılmıştır.

Savmın oruç olarak anlaşılması ve orucun da yememek, içmemek şeklinde yerleşmiş olmasından dolayı ayetteki, “Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için.” ifadesinden sonra gelen,  “Sonra geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın.” ifadesi de sabahtan akşama kadar yemeyerek ve içmeyerek geceye kadar orucun tamamlanması şeklinde anlaşılmıştır. Oysa ki ayetin hemen devamındaki cümlede korunmanın neyle ilgili olduğu, “Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken onlara yaklaşmayın.” şeklinde açıklanmıştır ve bunların ALLAH’IN Sınırları olduğu ifade edilmiştir.

Dolayısıyla isteyen yemeyebilir, içmeyebilir ama savm ile ilgili ayetlerin hiç birinde insanlara direkt olarak “yemeyin, içmeyin” denmemiş; tam tersine yeri geldiğinde “yiyin, için” denilmiştir.

Ayetin devamındaki, “İşte ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar.” ifadesiyle ALLAH’IN Açıklamaları ve öğütlerini dinleyen insanların bu sıkıntılı günlerden kurtulmaları umulmaktadır.

Ayetlerin genelinden görüleceği üzere savm daha çok dışarıdan gelebilecek bir zararı önlemeye yönelik bir korunma olayıdır ve yememe, içmeme konusu olmayıp, duruma göre konuşmama veya karantina ortamına çekilerek izolasyon olma gibi korunmanın içeriği değişebilmektedir.

NOT: Konuyla bağlantılı olarak Şehr-i Ramazan Konusunda Yorum, Hac ve Umre Konusunda Yorum, Yeryüzüne Resmedilmiş Gökyüzü başlıklı yazıları okuyunuz.

En doğrusunu ALLAH bilir.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_