-
Savm Kelimesinin Sözlük Anlamı
Arapça dilinde savm kelimesi oruç
anlamına gelmektedir. Başka bir anlam olarak beşeri olan nefsin hoşuna
gitmeyecek şeyleri yapmaktan sakınmak demektir.
Oruç ise Tanrı’ya ibadet
etmek amacıyla belli bir süre için yeme, içme, cinsel ilişki ve benzeri Dünya
zevklerinden kendini alıkoymak; haz veren şeyleri bir süre için bırakmak
demektir.
-
İçerisinde Savm Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler
Bakara Suresi:
(2:183, 184, 185, 187, 196), Meryem Suresi: (19:26), Nisa Suresi: (4:92), Maide
Suresi: (5:89, 95), Ahzab Suresi: (33:35), Mücadele Suresi: (58:4).
-
Savm Kelimesinin Kuran’daki Türevleri
Savm kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da toplam
14 kez geçmektedir.
Savm kelimesi, “fel-yesumhu, tesumu” türevlerinde olmak üzere fiil formunda
Kuran’da 2 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:184, 185).
Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta
veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… Gücü
yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir. Artık kim
gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır. Ve eğer bilirseniz
korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır. (2:184)
Şehr-i Ramazan ki onda hidayet rehberi
olarak insanlara hidayeti ve doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi açıklayan Kuran
indirilmiştir. İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU). Kim
hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde…
ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden
dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister. Umulur ki
şükredersiniz. (2:185)
Savm kelimesi, “savmen” türevinde olmak üzere isim formunda Kuran’da 1 kez
geçmektedir.
Bu ayet: (19:26).
Ye ve iç
ve gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: “Şüphesiz ben
Rahman için korunmaya (SAVMEN) yemin ettim. Bugün hiçbir insanla asla
konuşmayacağım.” (19:26)
Savm kelimesi, “fesiyamu, siyame, siyamen, siyami, siyamin, siyamu” türevlerinde
olmak üzere diğer isim formunda Kuran’da 9 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:183, 187, 196), (4:92),
(5:89, 95), (58:4).
Ey
iman eden kimseler! Sizden önceki kimselerin üzerine yazıldığı gibi sizin
üzerinize de korunma (SİYAMU) yazıldı. Umulur ki siz kurtulursunuz. (2:183)
Korunma
(SİYAMİ) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helaldir. Onlar sizin elbisenizdir ve siz de onların
elbisesisiniz. ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi,
tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN
sizin için yazdığı şeyleri arayın. Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce
ayırt edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra
geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken
onlara yaklaşmayın. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır ki bunlara yaklaşmayın. İşte
ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar. (2:187)
Haccı
ve Umreyi ALLAH için tamamlayın. Eğer engellenirseniz/hapsolursanız sizin için kolayınıza
gelen hidayettir/rehberliktir. Hidayet/rehberlik yerine varıncaya/hidayete
erinceye kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden hasta olan veya başından bir
rahatsızlığı bulunan kim varsa korunma olarak
(SİYAMİN) veya sadaka olarak veya yapılması gerekli zorunluluk olarak
fidye versin. Güvenliğe kavuştuğunuz zaman Hac ve Umre ile yararlanmak isteyen
kolayına gelen şekilde hidayete ersin. Hidayet bulamayan kimse Hac’da üç gün,
döndüğünüz zaman yedi gün korunsun (FESİYAMU). Tamamı on gündür. Bu, ailesi
Mescid-i Haram’da hazır olmayan kimseler içindir. ALLAH’TAN korkun ve bilin ki ALLAH’IN İntikamı
şiddetlidir. (2:196)
Bir
müminin yanlışlık dışında bir mümini öldürmesi olmaz. Kim bir mümini
yanlışlıkla öldürürse ölenin ailesine diyet vermeli ve bir köleyi azat
etmelidir. Eğer sadaka olarak bağışlarlarsa başka… O mümin sizin düşmanınız
olan bir topluluktan ise mümin bir köle azat etmelidir. Eğer sizinle kendileri
arasında bir anlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine bir diyet verilmeli
ve mümin bir köle azat edilmelidir. Bunları bulamayan kimse ardı ardına iki ay
korunmalıdır (FESİYAMU). Bu, ALLAH tarafından tevbesinin kabulü içindir. ALLAH
bilendir, hâkimdir. (4:92)
ALLAH
sizi, yeminlerinizdeki düşünmeden söylediğiniz sözlerden dolayı sorumlu tutmaz.
Fakat düşünerek akitleştiğiniz yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bunun kefareti ailenize yedirdiklerinizin
ortalamasından on fakiri yedirmek veya onları giydirmek veya bir köleyi
özgürleştirmektir. Bulamayan kimse üç gün korunsun (FESİYAMU). Bozduğunuz zaman
yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. ALLAH böylece size
ayetlerini açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz. (5:89)
Ey
iman eden kimseler! Yasaklı iken av/avcılıkla öldürmeyin. Ve kim kasten
öldürürse öldürdüğü hayvana denk cezası vardır. Kâbe’ye ulaşmış rehber olarak içinizden
adil iki kişi karar verecektir veya fakirleri yedirme veya buna denk olarak
korunma (SİYAMEN) kefareti yerine getirilecektir. Yaptığının vebalini tatması
içindir. ALLAH geçmişte olanı affetmiştir. Kim düşmanlık ederse ALLAH ondan
intikam alır. ALLAH azizdir, intikam sahibidir. (5:95)
İmkân
bulamayan kimse birbirleriyle temas etmeden önce iki ay aralıksız olarak
korunmalıdır (FESİYAMU). Buna gücü
yetmeyen kimse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar ALLAH’A ve Resulü’ne
inanmanız içindir. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır. Kafirler için acıklı bir azap
vardır. (58:4)
Savm kelimesi, “saimati, saimine” türevlerinde olmak üzere aktif katılımcı
formunda Kuran’da 2 kez geçmektedir.
Bu ayet: (33:35).
Şüphesiz
Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar ve mümin erkekler ve mümin kadınlar ve
gönülden itaat eden erkekler ve gönülden itaat eden kadınlar ve doğru erkekler
ve doğru kadınlar ve sabreden erkekler ve sabreden kadınlar ve saygılı erkekler
ve saygılı kadınlar ve sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar ve korunan
(SAİMİNE) erkekler ve korunan (SAİMATİ) kadınlar ve koruyan erkekler ve
ırzlarını koruyan kadınlar ve ALLAH’I çok zikreden erkekler ve zikreden
kadınlar… ALLAH bunlar için büyük bir mükafat ve bağışlanma hazırlamıştır.
(33:35)
-
Savm Kelimesinin Kuran’daki Anlamı
“Savm”
kelimesi geleneksel öğretide “oruç” olarak anlamlandırıldığı için akıllara
yemek yememek gelmektedir. Bu anlayış (2:187) ayetindeki “Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt
edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra
geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın.” ifadesine dayandırılmaktadır. Buna göre sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyilip,
içildiğinden söz konusu geceye dek savm etmek; yiyilip, içilmeme olmalıdır. Yani
buradaki savm; yememe içmeme olarak anlamlandırılmaktadır.
Esasında
“savm” kelimesi Türkçeye de “savmak” şeklinde fiil olarak geçmiş bir kelimedir.
Savmak; herhangi bir neden öne sürerek yanından
uzaklaştırmak, başından atmak, defetmek, sıkıcı bir durumu veya hastalığı vb. geçirmek,
atlatmak anlamlarına gelmektedir.
Kuran’da
“savm” kelimesinin geçtiği ayetlere bakıldığında genel olarak korunma anlamına
geldiği; bu korunmanın bazen itikâfa çekilme, bazen karantinaya girme, kendini
uzak tutma gibi izolasyon halindeki durumları ifade ettiği anlaşılmaktadır. Ayetlere bakacak
olursak:
Bir
müminin yanlışlık dışında bir mümini öldürmesi olmaz. Kim bir mümini
yanlışlıkla öldürürse ölenin ailesine diyet vermeli ve bir köleyi azat
etmelidir. Eğer sadaka olarak bağışlarlarsa başka… O mümin sizin düşmanınız
olan bir topluluktan ise mümin bir köle azat etmelidir. Eğer sizinle kendileri
arasında bir anlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine bir diyet verilmeli
ve mümin bir köle azat edilmelidir. Bunları bulamayan kimse ardı ardına iki ay
korunmalıdır (FESİYAMU). Bu, ALLAH tarafından tevbesinin kabulü içindir. ALLAH
bilendir, hâkimdir. (4:92)
(4:92)
Ayetine göre bir mümin yanlışlıkla bir mümini öldürürse öldürdüğü kişinin
normal, düşman veya anlaşmalı topluluktan olma durumuna göre ölenin ailesine
diyet verme, bir köleyi azat etme gibi yaptırımlarla karşılaşmakta; bunlara
imkanı yoksa iki ay korunmalıdır. Buradaki savmın anlamı yememek, içmemekten
ziyade öldüren kişinin ölen kişinin yakınlarından korunmasını sağlamak amacıyla
uzak tutmak, hapis uygulamak, ilişiğini kesmek gibi anlamları olmalıdır. Zira bir
kişiyi öldüren kişiler gerçek hayatta; olayın büyümesini önlemek ve ölenin yakınlarının
öldürene zarar vermesini engellemek amacıyla polis tarafından hemen tecrit
edilmektedir. Buradaki savm, işlenen suça karşılık bir ceza mahiyetindedir.
ALLAH
sizi, yeminlerinizdeki düşünmeden söylediğiniz sözlerden dolayı sorumlu tutmaz.
Fakat düşünerek akitleştiğiniz yeminlerden ötürü sizi sorumlu tutar. Bunun kefareti ailenize yedirdiklerinizin
ortalamasından on fakiri yedirmek veya onları giydirmek veya bir köleyi
özgürleştirmektir. Bulamayan kimse üç gün korunsun (FESİYAMU). Bozduğunuz zaman
yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. ALLAH böylece size
ayetlerini açıklıyor. Umulur ki şükredersiniz. (5:89)
(5:89)
Ayetine göre düşünerek yapılan akitleşmenin sonucunda edilen yeminlerin
bozulması söz konusu olduğunda bunun kefareti on fakiri doyurmak veya giydirmek
veya bir köleyi azat etmektir. Bunları yerine getiremeyenler ise üç gün
korunmalıdır. Bu ayette anlatılan konu da bir tür hak yeme olayıdır. Çünkü
karşı tarafa yemin edilerek karşılıklı söz verilmiştir. Dolayısıyla bu yemin
bozulduğunda suç işlenmiş ve karşı tarafa zarar verilmiştir. Bu suçun kefareti üç gün korunmadır.
Ey
iman eden kimseler! Yasaklı iken av/avcılıkla öldürmeyin. Ve kim kasten
öldürürse öldürdüğü hayvana denk cezası vardır. Kâbe’ye ulaşmış rehber olarak içinizden
adil iki kişi karar verecektir veya fakirleri yedirme veya buna denk olarak
korunma (SİYAMEN) kefareti yerine getirilecektir. Yaptığının vebalini tatması
içindir. ALLAH geçmişte olanı affetmiştir. Kim düşmanlık ederse ALLAH ondan
intikam alır. ALLAH azizdir, intikam sahibidir. (5:95)
(5:95)
Ayetindeki “ihram” kelimesi; hacıların hacda giydikleri bir tür kıyafet olarak bilindiğinden
ayetteki ifade “ihramlı iken avlanmayın” şeklinde anlamlandırılmıştır. Hâlbuki “ihram”
kelimesi, “haram” kelimesinin gramer
olarak türevidir. Yani “yasaklı” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla ayetteki
ifadenin doğrusu “Yasaklı iken av
öldürmeyin” olacaktır. Zaten ne geçmişte ne de günümüzde ihramlı iken
avlanmak söz konusu olmamıştır. Hacda giyilen ve “ihram” adı verilen kıyafetle
avlanmanın imkânı da yoktur; hac yerinde av da yoktur. Burada anlatılan; Kâbe’nin
yeryüzünü temsil edişinden yola çıkarak Dünya üzerinde yasaklı iken yani hamilelik
ve üreme dönemlerinde geçim veya zevk için avlanmanın yasaklanması olayıdır. Dolayısıyla
bu ayette sözü edilen korunma olayı da yine bir suça kefaret olarak
gerçekleştirilmesi istenilen ceza hükmündedir. Buradaki korunmanın süresini iki
adil kişinin vereceği karar belirleyecektir.
Kitap’ta Meryem'i de an. O, ailesinden ayrılarak doğu
yönünde bir yere çekilmişti. (19:16)
Orada onlardan yana bir perde çekmişti. Biz de Ruhumuzu göndermiştik de o da tam bir insan suretinde görünmüştü. (19:17)
"Gerçekten ben,
senden Rahman’a sığınırım. Eğer takva sahibiysen" demişti. (19:18)
Demişti ki: "Ben,
yalnızca Rabbinden bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan
etmek için." (19:19)
O: "Benim nasıl bir
erkek çocuğum olabilir ki bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz değilken. (19:20)
"İşte böyle"
demişti. "Rabbin buyurdu ki: Bu benim için kolaydır. Onu insanlara bir
ayet ve Bizden bir rahmet kılmak için." Ve iş de olup, bitmişti.
(19:21)
Böylelikle Ona gebe
kalıvermiş, sonra onunla ıssız ve uzak bir yere çekilmişti. (19:22)
Derken doğum sancısı onu
bir hurma dalını sürüklemişti. Keşke bundan önce ölüverseydim de unutulup
gitseydim…” (19:23)
Alt tarafından ona
şöyle seslenmişti: "Hüzne kapılma, Rabbin senin altında bir
kaynak var etti." (19:24)
“Hurma dalını da kendine
doğru salla, üzerine henüz yeni olgunlaşmış taze hurma dökülüversin.” (19:25)
Ye ve iç
ve gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen de ki: “Şüphesiz ben
Rahman için korunmaya (SAVMEN) yemin ettim. Bugün hiçbir insanla asla
konuşmayacağım.” (19:26)
Meryem, eline erkek eli değmediği halde
hamile kalmış ve insanlara karşı kendini savunamayacağı bir duruma düşmüştür.
Bu noktada unutulmaması gereken şey, zamanın Yahudi toplumunda Meryem’in durumu
evlilik dışı bir zina olup, taşlanarak öldürülme cezasını gerektirmektedir. Dolayısıyla
Meryem’in ayetlerde anlatılan savmı da insanlardan korunmaya yönelik bir
eylemdir. Bu nedenle ıssız ve uzak bir yere çekilmiştir. Üstüne üstlük “Ye, iç, gözün aydın olsun”
denilerek adeta savmın yememe, içmeme olayı olmadığı ifade edilmiştir.
İçinizden
kadınlarına zıhar yapanlar bilsinler ki o kadınlar onların anaları değildir.
Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar hoş
karşılanmayan ve yalan bir söz söylüyorlar. Şüphesiz ALLAH çok affedicidir, çok
bağışlayıcıdır. (58:3)
İmkân bulamayan kimse birbirleriyle temas etmeden önce iki ay aralıksız olarak korunmalıdır (FESİYAMU). Buna gücü yetmeyen kimse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar ALLAH’A ve Resulü’ne inanmanız içindir. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. (58:4)
İmkân bulamayan kimse birbirleriyle temas etmeden önce iki ay aralıksız olarak korunmalıdır (FESİYAMU). Buna gücü yetmeyen kimse altmış fakiri doyurmalıdır. Bunlar ALLAH’A ve Resulü’ne inanmanız içindir. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. (58:4)
Zıhar, cinsel yakınlaşmadan uzak tutma
amacıyla bir kadının erkek tarafından annesine benzetilmesidir. Yani erkek,
karısına “Senin, benim için annemden farkın yok” diyerek cinsel yakınlaşmadan
uzaklaşmasıdır. ALLAH, bunun da bir haksızlık olduğunu anlatmak için bir
yaptırım belirlemiş ve erkeklerden aralıksız iki ay korunmalarını istemiş ve onlara, herhalde kadınların değerini anlayabilmeleri için bu şekilde bir ceza vermiştir.
Buradaki korunmadan kasıt da yememe, içmeme olayından ziyade cinsel birleşmeden
uzak durma olmalıdır.
Kullarım, beni
senden sorarlarsa gerçekten ben yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına
cevap veririm. O hâlde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana
iman etsinler. (2:186)
Korunma
(SİYAMİ) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helaldir. Onlar sizin elbisenizdir ve siz de onların
elbisesisiniz. ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi,
tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN
sizin için yazdığı şeyleri arayın. Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce
ayırt edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra
geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken
onlara yaklaşmayın. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır ki bunlara yaklaşmayın. İşte
ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar. (2:187)
(58:3-4) Ayetlerinin (2:187) ayetiyle
bağlantılı olduğu düşünülebilir. Çünkü iki ayet de korunma döneminde kadınlarla
olan yakınlaşmadan bahsetmektedir. (2:186-187) Ayetleri adeta (58:3-4)
ayetlerinin cezası olan iki aylık korunma dönemindeki gecelerde, erkeklerin duası
ve tevbesi üzerine kadınlara yaklaşabilmelerinin önünün açıldığının göstergesi
gibidir.
Buraya kadar olan ayetlerde savmın daha
çok dışarıdan gelebilecek zararlara karşı bir korunma olayı olduğu
anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda Şehr-i Ramazan ve içerisindeki savm ile ilgili
ayetleri yorumlayacak olursak yine dışarıdan gelebilecek bir zarardan korunmaya
yönelik bir önlem olduğu anlaşılacaktır.
Ey
iman eden kimseler! Sizden önceki kimselerin üzerine yazıldığı gibi sizin
üzerinize de korunma (SİYAMU) yazıldı. Umulur ki siz kurtulursunuz. (2:183)
(2:183) Ayetinden anlaşılacağı üzere
daha önceki kişilerin de korunmaları söz konusu olmuş ve onlar da korunmuşlardır.
Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta
veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… Gücü
yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir. Artık kim
gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır. Ve eğer bilirseniz
korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır. (2:184)
(2:184) Ayetine göre bu korunma sayılı
günlerdedir. “Sayılı günler” yani “eyyamen madudat” ifadesi Arapça dilinde bir
tamlama olup; en az 3, en çok 10 günü ifade etmektedir. Ancak Şehr-i Ramazan
ifadesinin “Ramazan Ayı” olarak bilinmesinden dolayı gelenekte 1 ay olarak
uygulanmaktadır. Söz konusu sürenin (2:196) ayetindeki “Hidayet bulamayan kimse Hac’da
üç gün, döndüğünüz zaman yedi gün korunsun (FESİYAMU). Tamamı on gündür.” ifadesiyle
bağlantılı olduğu düşünülebilir. Zira Kabe’nin Dünya gezegenini sembolize eden
bir yapı olduğunu düşündüğümden gerçek Hac’cın doğum yoluyla Dünya hayatına
geliş olduğu kanaatindeyim.
Şehr-i Ramazan ki onda hidayet rehberi
olarak insanlara hidayeti ve doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi açıklayan Kuran
indirilmiştir. İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU). Kim
hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde…
ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden
dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister. Umulur ki
şükredersiniz. (2:185)
Şehr kelimesi sözlüklerde; zaman
olarak “ay”, yerleşim yeri olarak “kent, şehir, yerleşke”, durum olarak “açığa vurma,
teşhir etme” anlamlarına gelmektedir.
Şehr kelimesi Kuran'da tek başına geçtiği yerlerde süre olarak takvimdeki ayı ifade etse de Şehr-i Ramazan, Şehr-i Haram gibi kullanıldığı tamlamalarda başka kavramlara karşılık gelmektedir.
Şehr kelimesi; Dünya yörüngesinde hurma dalı şeklinde dönen Ay’ın burgu yaptığı döngü yerlerine verilen isimdir. Yani Ay’ın Dünya yörüngesinde burgu yaptığı noktaların ismidir. Türkçeye de “yerleşim yeri, yerleşke” olarak geçmiştir. Şehr-i İstanbul yani İstanbul Yerleşkesi şeklindeki kullanımı buna örnek olarak gösterilebilir. "Şehr" kelimesinin bir şeyi açığa çıkarmak manası da vardır. Araplarda gökte görünen Ay'a "şehr" dendiği bilindiğinden Şehr-i Ramazan'ın, yılın en sıcak dönemindeki Dolunay vakti olduğuna dair yorumlar da vardır.
Şehr kelimesi Kuran'da tek başına geçtiği yerlerde süre olarak takvimdeki ayı ifade etse de Şehr-i Ramazan, Şehr-i Haram gibi kullanıldığı tamlamalarda başka kavramlara karşılık gelmektedir.
Şehr kelimesi; Dünya yörüngesinde hurma dalı şeklinde dönen Ay’ın burgu yaptığı döngü yerlerine verilen isimdir. Yani Ay’ın Dünya yörüngesinde burgu yaptığı noktaların ismidir. Türkçeye de “yerleşim yeri, yerleşke” olarak geçmiştir. Şehr-i İstanbul yani İstanbul Yerleşkesi şeklindeki kullanımı buna örnek olarak gösterilebilir. "Şehr" kelimesinin bir şeyi açığa çıkarmak manası da vardır. Araplarda gökte görünen Ay'a "şehr" dendiği bilindiğinden Şehr-i Ramazan'ın, yılın en sıcak dönemindeki Dolunay vakti olduğuna dair yorumlar da vardır.
Şiddetli
sıcak anlamındaki “ramaz/ramza”dan gelen “ramazan” kelimesi ise şiddetli
sıcakla bağlantılı olarak sıkıntı, buhran, kavuran, bunalım vs. gibi anlamlara
gelmektedir. Örneğin “ramaz” kelimesi, “Güneş'in sıcaklığının şiddetinden
taşların sıcaklaması” olarak açıklanmaktadır.
Şehr-i Ramazan ifadesi,
takvimdeki bir ayın ismi olarak düşünüldüğü ve savmın da oruç tutma anlamına
geldiği düşünüldüğünden her sene oruç tutulması gereken bir aylık süre olarak
anlaşılmıştır.
Halbuki (2:185) ayetindeki, "İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU)." ifadesi bu şehrin her sene oruç tutulacak bir ay olmadığının göstergesi gibidir. Öyle olsaydı, "Her sene Ramazan Ayı geldiğinde oruç tutun" denilmesi gerekirdi. Zira Şehr-i Ramazan, herkesin aynı anda şahit olamayabileceği bir durumdur ki kim şahit olursa o ya da onlar korunacaktır.
Halbuki (2:185) ayetindeki, "İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU)." ifadesi bu şehrin her sene oruç tutulacak bir ay olmadığının göstergesi gibidir. Öyle olsaydı, "Her sene Ramazan Ayı geldiğinde oruç tutun" denilmesi gerekirdi. Zira Şehr-i Ramazan, herkesin aynı anda şahit olamayabileceği bir durumdur ki kim şahit olursa o ya da onlar korunacaktır.
Esasında Şehr-i Ramazan, yerleşik
bir sıkıntı dönemidir. Kuran’da buna özel birer örnek olarak Zekeriya ile Meryem’i
gösterebiliriz. Birisi erkekler için diğeri kadınlar için iyi birer örnektir...
Zekeriya çok yaşlanmış ve karısı
da artık çocuk doğuramayacak durumdadır. Yani çocuk yapma durumları ortadan
kalkmış ve peygamberlik zinciri kesilmiş durumdadır yani işin içinden çıkılmaz
bir sıkıntı durumu söz konusudur. Bu durumda üç gece insanlarla konuşamamış
yani adeta insanlardan uzaklaştırılmıştır.
Meryem ise eline erkek eli değmediği
halde hamile kalmıştır. Bu durumu insanlara nasıl anlatacaktır? Üstelik içinde
bulunduğu halkın gözünde evlilik dışı zina yapmış ve çocuk doğuracaktır. Bu da
işin içinden çıkılmaz sıkıntılı bir durumdur. Dolayısıyla korunmak için o gün
insanlarla konuşmayacağını ifade etmiştir.
Bütün bu ayetlerin ışığında günümüzde
de Şehr-i Ramazan’a en güzel örnek “pandemik salgın” olarak nitelenmiş olan “Covid-19”
salgınıdır.
Ayetleri bu şekilde yorumlayacak
olursak:
Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta
veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde… Gücü
yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak fidye vermesi gerekir. Artık kim
gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlıdır. Ve eğer bilirseniz
korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır. (2:184)
Pandemik (küresel) bir salgın olan
Covid-19 da (sayısı belli olmayan) sayılı günler boyunca sürecektir. Burada söz
konusu olan savm bir yememe, içmeme olayı değil; virüs tehlikesinden
gelebilecek zarardan korunma olayıdır.
Virüsten etkilenecek hastaların doktorlar
tarafından ilaçlarına devam etmeleri ama sonrasında kendilerini karantinaya
almaları telkin edilmiş; yolculukta olanlar da özellikle yurtdışından evlerine
döndüklerinde karantinaya girmişler yani korunmuşlardır.
Ayetteki, “Gücü yeten kimselerin bir yoksulu doyuracak
fidye vermesi gerekir.” ifadesindeki
“gücü yeten kimseler”, “oruç tutmaya gücü yetmeyen kimseler” olarak
anlaşılmıştır. Oysaki burada kastedilen maddi güçtür. Herkes evinde karantinaya
girip, korunduğunda insanlar zorunlu ihtiyaçlarını ve geçimlerini nasıl
sağlayacaklardır? Dolayısıyla maddi gücü olan şahıslar günümüzde olduğu gibi
imkanı olmayan ailelere para veya erzak kolisi verecekler; devlet de çeşitli
kamu kuruluşları aracılığıyla vatandaşlarına yardımlarda bulunacaktır. Bu
yardımlar ayetteki,
“Artık kim gönülden bir iyilik yaparsa o kendisi için
hayırlıdır.” ifadesinin gerçeğe
dönüşmesidir. Ayetteki “Ve
eğer bilirseniz korunmanız (TESUMU) sizin için daha hayırlıdır.” ifadesi ise adeta “Evde Hayat Var, Hayat Eve Sığar, Evde Kal” sloganlarının dile
gelmiş halidir.
Şehr-i Ramazan ki onda hidayet rehberi
olarak insanlara hidayeti ve doğruyu ve yanlışı ayırt etmeyi açıklayan Kuran
indirilmiştir. İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU). Kim
hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde…
ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size doğru yolu gösterdiğinden
dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi ister. Umulur ki
şükredersiniz. (2:185)
İşte vahyin inzal edilişi de böyle bir
yerleşik sıkıntı döneminde gerçekleşmiştir. Anlaşılan odur ki ALLAH’IN Resulü de böyle bir sıkıntılı
dönemde kendisini bir mağarada inzivaya çekmiş yani savm halindeyken kendisine
Kuran inzal edilmeye başlamıştır.
Covid-19’a göre yorum yapmaya devam
ettiğimizde, “İçinizden kim bu şehre şahit olursa korunsun (FEL-YESUMHU).
Kim
hasta veya yolculukta olursa (korunamadığı günler süresi kadar) başka günlerde…”
ifadesi gereği küresel
bir salgın ile karşı karşıya gelen insanlar korunmalıdır. Günümüzde bu, evde
kendini karantinaya alarak gerçekleştirilmektedir. Zorunlu olmadan dışarıya
çıkılmamalıdır. Hasta olanlar ilaçlarını kullanmaya devam etmeli ama evde
kalmalı, yurtdışından ülkelerine dönen kişiler ise belli bir süre karantinaya
girmelidir.
“ALLAH sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Size
doğru yolu gösterdiğinden dolayı sayıyı tamamlamanızı ve ALLAH’I yüceltmenizi
ister.” ifadesi günümüzde
karantina günleri sayısına denk gelmektedir. İnsanlar mutlaka belirlenen
süreler boyunca evde kalmalı ve ALLAH’I
yüceltmelidir. (Bu sayı bilim adamları tarafından “14 gün karantina süresi”
olarak belirlenmiştir. Yine bilim adamlarının ifadelerine göre virüsün
belirtilerinin ortaya çıkış süresi ortalama 5-7 gündür ancak garanti olması
açısından 14 gün olarak kabul edilmiştir.) Böyle bir durumdan kurtulduklarında
ise ALLAH’A şükretmelidir.
Kullarım, beni
senden sorarlarsa gerçekten ben yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına
cevap veririm. O hâlde doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana
iman etsinler. (2:186)
ALLAH insanların dualarına cevap verecektir.
Doğru yolu bulmaları için ALLAH’IN
davetine uymak ve ALLAH’A iman etmek
gerekir. ALLAH’IN Daveti Kuran’dadır.
Korunma
(SİYAMİ) gecesinde kadınlarınıza yaklaşmanız size helaldir. Onlar sizin elbisenizdir ve siz de onların
elbisesisiniz. ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi,
tevbenizi kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN
sizin için yazdığı şeyleri arayın. Sabah vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce
ayırt edilinceye kadar yiyin ve için. Sonra
geceye dek korunmayı (SİYAME) tamamlayın. Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken
onlara yaklaşmayın. Bunlar ALLAH’IN Sınırları’dır ki bunlara yaklaşmayın. İşte
ALLAH insanlara ayetlerini böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar. (2:187)
Korunma gecelerinde kadınlara yaklaşmak
helaldir. Ayetteki, “ALLAH gerçekten sizin nefslerinize yazık ettiğinizi bildi, tevbenizi
kabul etti ve sizi affetti. Artık şimdi onlara yaklaşın ve ALLAH’IN sizin için
yazdığı şeyleri arayın.” ifadesi daha önce de bahsettiğimiz gibi sanki (58:3-4)
ayetlerinde konu edilen “zıhar” ile de bağlantılı görünmektedir. Bu yüzden
insanlar kendilerine yazık etmiş; ALLAH
da insanların tevbesini kabul ederek onları affettiğini bildirmiştir. Dolayısıyla
korunma gecelerinde kadınlara yaklaşmayı helal kılmıştır.
Savmın oruç olarak anlaşılması ve
orucun da yememek, içmemek şeklinde yerleşmiş olmasından dolayı ayetteki, “Sabah
vakti beyaz iplik siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için.” ifadesinden
sonra gelen, “Sonra geceye dek korunmayı (SİYAME)
tamamlayın.” ifadesi de sabahtan akşama kadar yemeyerek ve içmeyerek geceye
kadar orucun tamamlanması şeklinde anlaşılmıştır. Oysa ki ayetin hemen devamındaki
cümlede korunmanın neyle ilgili olduğu, “Mescidlerde itikâfa çekilmiş iken onlara
yaklaşmayın.” şeklinde açıklanmıştır ve bunların ALLAH’IN Sınırları olduğu ifade edilmiştir.
Dolayısıyla isteyen yemeyebilir,
içmeyebilir ama savm ile ilgili ayetlerin hiç birinde insanlara direkt olarak “yemeyin,
içmeyin” denmemiş; tam tersine yeri geldiğinde “yiyin, için” denilmiştir.
Ayetin devamındaki, “İşte ALLAH insanlara ayetlerini
böyle açıklar. Umulur ki kurtulurlar.” ifadesiyle ALLAH’IN Açıklamaları ve öğütlerini dinleyen insanların bu
sıkıntılı günlerden kurtulmaları umulmaktadır.
Ayetlerin genelinden görüleceği üzere
savm daha çok dışarıdan gelebilecek bir zararı önlemeye yönelik bir korunma
olayıdır ve yememe, içmeme konusu olmayıp, duruma göre konuşmama veya karantina
ortamına çekilerek izolasyon olma gibi korunmanın içeriği değişebilmektedir.
NOT: Konuyla bağlantılı olarak Şehr-i Ramazan Konusunda Yorum, Hac
ve Umre Konusunda Yorum, Yeryüzüne Resmedilmiş Gökyüzü başlıklı yazıları
okuyunuz.
En doğrusunu ALLAH bilir.
Bülent
DİLAVER
_iNsaNOĞLU_