Âdem yaratılmadan önce yeryüzünde
ve başka gezegenlerde Âdem benzeri akıllı varlıklar yaratılmıştır.
Melekler, Âdem’in kan dökücü bir varlık olacağını; daha önceki bu örneklere tanık oldukları için bilmişlerdir.
Âdem, Dünya üzerinde daha önce yaratılmış insan benzeri varlıklara genetiksel olarak yapılan bir dış müdahale ile yaratılmıştır.
Ve eşiyle birlikte Cennete yerleştirilmiştir.
Bu dış müdahaleyi yapanlar, insanlık alemini en başından günümüze kadar takip eden ve gerektiğinde müdahaleler yapan gözcülerdir.
İnsanlık alemi, gözcüler tarafından sürekli gözlenmektedir.
İnsanlık alemi, gözcüler tarafından sürekli gözlenmektedir.
Ay (Bina kalıntısı)
Bu gözcülerin hem Güneş Sistemi'indeki bazı gezegen ve uydularda hem de Dünya kabuğu üzerinde ve kabuğu altında, bazıları terk edilmiş çok sayıda gözlem merkezleri bulunmaktadır.
Dünya'nın içi boş olup, kendine özgü hayatlar barındırmaktadır.
Merkezi Güneş Sistemi
Agartha ve Shamballah
Dünya'nın merkezinde; merkezi bir Güneş bulunmakta olup, yerkabuğunun altındaki derinliklerde, yeryüzündeki bazı noktalardan ulaşılabilen bir uygarlık ve hayat vardır.
Ay, Dünya yörüngesine gözcüler tarafından yerleştirilmiş ve Güneş Sistemi'nden daha yaşlı yapay bir uydu üstür.
Gözcülerin yaptığı müdahalelerden bazıları;
Dinozorların imhası olayı,
Adem'in yaratılışı olayı,
Zülkarneyn Seddi olayı,
Nuh Tufanı olayı,
Lut Kavmi'nin helakı olayı,
Musa Kavmi'nin Mısır'dan çıkış olayı,
Meryem'den İsa Mesih doğması olayı,
Fil Vakası olayı'dır.
Yasak ağaçtan yeme yasağı yani üreme ve bir soy ağacı oluşturma yasağı olmasına rağmen Şeytan, ölümsüz olma ümidiyle Adem ve eşini aldatmış ve Adem'i eşiyle birlikte
yasak ağaçtan yemeye sevk etmiştir.
Böylece ayıp yerleri kendilerine görünmüş olarak Cennetten çıkarılmış ve ayıp yerlerini örtmeye başlamışlardır.
Âdem ve eşi, yasak ağaçtan
yemeleri sebebiyle bir bilinç değişimine uğradıkları için ayıp yerlerini
örtme gereği duymuşlardır. Bu olayın öncesinde çıplaktırlar ve üzerlerini de
herhangi bir şeyle örtme gereği duymuyorlardır. Çünkü cinsellik konusunda bilinç düzeyleri hayvanlar gibidir.
Adem ve eşinin bilinç değişimi ile bedenleri içinde sahip oldukları nefs sahibi canın Dünya sınavı da
başlamıştır…
Âdem ve eşi Cennetten
kovulmakla içerisinde sembolik olarak yanma olmayan Cennet ortamını kaybederek; içerisinde sembolik olarak yanma olan Cehennem ortamına girmiş ve böylece Dünya hayatına atılmışlardır.
Bundan
böyle sabır ve salat ile Allah'tan yardım isteyecek ve Allah’ın gönderdiği hidayet rehberlerine uyarak doğru yoldan sapmadan takva sahibi olup, Cehennemden kurtulmaları gerekecektir.
Şeytan'a uyanlar ise ebediyen Cehennemde tekrar tekrar bedenlenerek doğmak üzere kalacaklardır. Bu olay Kuran'da, Cehennemdekilerin derileri yandıkça yenileriyle değiştirilmesi olarak sembolize edilmiştir.
Nitekim Âdem de Rabbinden aldığı bazı kelimeleri öğrenmiş, tövbe etmiş ve tövbesi kabul edilerek Cehennemden çıkarılmıştır.
Şeytan'ın aldatması, Cennetten çıkarılmalarına sebep olduğu gibi; ölümsüzlük yerine, Dünya'da yeni bedenlere girerek defalarca ölümü yani Cehennemi beraberinde getirmiştir. Şeytan'ın bahsettiği şey gerçekte içinde birçok ölüm bulunan ebedi bir ölümsüzlük olayıdır.
Sürekli bir bedene girip Dünya hayatının acı tecrübelerine katlanmak ve ölüm ile yüzleşmek Cehennemin ta kendisidir. Şeytan, aldatıcının aldatma esnasında aldığı isimdir ve ondan sakınanlar belli bir takva düzeyine geldiklerinde Cehennemden kurtarılacaktır.
Bundan böyle bütün
insanlık aynı yollardan geçecektir…
Allah tarafından, kainat elçileri aracılığıyla insanlar arasından birçok resul seçilmiş ve kutsal kitaplar indirilmiştir…
Musa
İsa
Allah’ın resulleri aracılığıyla ilettiği
mesajların, ruhban din adamları tarafından bozulması sonucu her defasında yenisi gönderilmiştir…
En son, alemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed aracılıyla öncekilerin asıllarına sadık kalanlarını tasdikleyen Kuran indirilmiştir…
Kainatın benzerlik sistemine göre yaratılmış olması gibi; insanlığın rehberi olan Kuran da benzer şekilde ikişerli sistemle yazılmış, değişik zamanlara hitap etmek üzere tasarlanmış bir kitaptır.
Zaman içerisinde oluşabilecek anlam kaymalarına önlem olmak üzere; muhkem-müteşabih ayetler, eş ve benzer kelimeler, dört açıdan anlatım, sayısal kelime belirteçleri, teyitleştirme gibi ayet açıklama metotlarını barındırmaktadır. Aynı zamanda matematiksel koruma sistemlerini de içermektedir.
Nefs sahibi her canın Dünya hayatında bir bedene ve dolayısıyla geçim derdine hapsolması olayı, Cehehnemdeki zincirlere yani esarete benzetilmiştir.
Dünya hayatının zor ve acı tecrübelerle dolu şartlarından olan işini kaybetme, eşini kaybetme, ebeveynini kaybetme, çocuklarını kaybetme, malını kaybetme, canını kaybetme sınavları; kaynar sulardan içmeye, irin içmeye, ateşte yanmaya benzetilerek Kuran'da sembolize edilmiştir.
İçerisinde nefs sahibi bir
can taşıyan her insan Dünya hayatına atılmakta ve Dünyanın acı tecrübeleriyle,
mal ve can kaybıyla sınanmakta ve böylece Cennete girebileceği belli bir seviyeye kadar takva sahibi
olması sağlanmaktadır.
Bunun yöntemi ise ömür
boyu salat ve zekâttan geçmektedir. Yani kısacası vahyi öğrenmek ve uygulayarak
nefsi arındırmak gereklidir.
Salat; Allah’ın vahyinin
düzenli olarak her gün sabah ve akşam vakitlerinde anlaşılmak ve yaşanmak üzere okunup öğrenilmesi, Cuma
(Toplanma) gününde diğer inananlarla birlikte ayetlerin müşavere edilmesi ve
güncel problemlere çözümler üretilmesidir.
Zekât; vahiy öğretisinden
öğrenilenlerin yaşama uygulanarak malın, mülkün ve gerekirse hayatın Allah
yolunda harcanarak nefsin arındırılmasıdır.
Kuran’dan önceki tüm
inananlar, kendi zamanlarında geçerli olan vahyi öğrenip yaşamlarına uygulamış
ve böylece nefslerini arındırıp, hidayete ererek kurtulmuşlardır.
İnsanlar; Kuran’da
öğrendikleri ve Allah’ın yapmalarını istediği salat, zekât, oruç, infak gibi yapmaları
gereken şeyleri yapmalı ve böylece kurtuluşa ermelidirler.
Dünya, insanları acı
tecrübelerle hidayete erdiren bir okulun "birinci sınıfı" gibidir. Sınıfta kalan aynı sınıfı ve aynı dersleri,
başka öğretmen ve öğrencilerle tekrar etmektedir. Sınıfını geçen ise bir üst
sınıfa alınmaktadır.
Yani hemen ölüm sonrasında hesaba
çekildiklerinde Dünya sınavını kaybetmiş olanlar, Dünya’da tekrar yeni bir
bedenle eskisiyle alakaları kalmamak üzere zorlu ve acı tecrübelerle dolu yeni bir
hayata atılacaklardır.
Bu döngü ta ki sınavı kazanana kadar sürecek olup,
Cehennemlik olanlar Cehennemlik kaldıkları sürece ebediyen Dünya’da tekrar tekrar
bedenleneceklerdir.
Cehennem; Cenneti hak edecek belli bir
takva ve tekâmül seviyesine ermek amacıyla sınanmak ve tecrübeler edinmek üzere,
Dünya hayatına tekrar tekrar ve eskisiyle bir bağı kalmamış şekilde ama daha
zor şartlarda yeni bir beden ve yeni bir yaşam rolüyle gelmektir.
Cehennemin, kainatın kıyametinden sonra yaratılacak bir yer olduğu düşünüldüğünden; Dünya'nın ne kadar zor bir yer olduğu, şu anda onun içinde bulunan ve durumları şimdilik iyi olan insanlar tarafından iyi anlaşılamamaktadır. Ama er geç, zamanı gelince onlar da en derininden acıyı hissedecek yani yanacaklardır.
Bu
olay Kuran’da gece ve gündüzün arka arka gelmesi, Musa'nın kavminin öldürüldükten sonra diriltilmesi, inkârcı
kişinin öldürülüp tekrar diriltilmesi, Ashab-ı Kehf'in tekrar
diriltilmesi, ölen yeryüzünün tekrar diriltilmesi, ölen ağaçların tekrar
diriltilmesi gibi hem gerçek hem de sembolik anlatımlarla işlenmiştir...
Çünkü
tekrar doğuş da bu konular veya semboller gibi bir döngüdür.
Gündüz ve gece, normal anlamlarının haricinde yaşam ve ölümü de temsil etmektedir. Bir gündüz ve gece toplamı bir gün olup, bir yaşam ve ölümü anlatmaktadır. Kuran'daki bazı gün sayımları, bu hesaba göre yapılmalıdır.
İnsanın tekamül süreci bu hesap ile 1.000 yıldır.
Meleklerin yani madde aleminin tekamül süreci ise bu hesap ile 50.000 yıldır.
İnsanlar arasında sınavı kazananlar yani
belli bir takva seviyesine ulaşmış olarak nefsini arındıranlar, yeniden Dünya’da
bedenlenmeyecek ve bir üst boyut Cennet hayatına alınacaklardır.
Her Cennet hayatının kendine özgü ortamı ve doğası vardır ve Dünya hayatından farklıdır.
Cehennemlik olanlar Cehennemlik kaldıkları sürece ölümü defalarca tadacaklardır.
Cennetlik olanlar ise ilk ölümden başka ölüm tatmayacaklardır. Cennetliklerin tattığı ilk ölüm, Cehennemden çıkarken tattıkları son ölümdür.
Cennet ve Cehennem hayatları Kuran'da; biri içimi tatlı ve susuzluğu giderici, diğeri acı olan ve aralarında bir engel bulunan ve içerisinde nimetler olan iki denize benzetilmiştir. Acı olan taraf Dünya hayatıdır.
İnsanlığın tekamül sürecini içeren bu iki hayat, aynı zamanda kutsal Tuva Vadisi olarak da dile getirilmiştir.
Cehennemden çıkış takva sahibi olmakla; Cennetten çıkış ise elçi olarak görevlendirilmekle mümkündür. Kuran'da "Allah'ın diledikleri hariç ebediyen orada kalacaklardır" ifadesiyle anlatılmak istenilen gerçek budur. Takva sahibi olanlar kurtarılacak, inkarcılar ise diz üstü orada bırakılacaklardır.
Üzerinde insan
soyu bulunan 12 gezegen yani Şehr bulunmaktadır. Bu gezegenler, Kuran’da Yusuf’un
rüyasında ona secde eden 12 gezegen, Yusuf’un 12 kardeşi, Musa’nın 12 kavmi vs.
şeklinde temsil edilmiştir.
Bu 12 gezegenin 4 tanesi, üzerinde haramlar yani yasak ve kısıtlamalar bulunan Dünya benzeri gezegendir.
Dünya, bu dört gezegenden biri ve tekamül süreci olarak ilkidir. Dolayısıyla Müslümanların ilki olmak, Dünya gezegeni üzerinde mümkündür.
Bu gezegenlere hidayet rehberi olarak resuller ve kitaplar indirilmiştir.
Dünya’nın sıfatı Mescid-i Haram’dır yani yasaklı mescid. Daha açık
ifade edilirse üzerinde yasaklamalar ve kısıtlamalar geçerli olan toplanma ve secde yeridir.
Dolayısıyla Hac, Kabe'ye turistik bir ziyaret yapıp orada yaşananları yad etmek değil; erkeğin kadını ziyareti sonucu Kabe'nin temsil ettiği ve İbrahim'in Makamı bulunan Dünya hayatına, doğal veya suni bir şekilde doğum yoluyla doğmaktır.
İbrahim'in Makamı ya da mertebesi; tamamen Allah'a teslim olmuş bir şekilde tek Tanrıcı, Allah'tan başka hiç bir şeyden korkulmayan ve insanoğlunun yeryüzünde ulaşabileceği en üst takva, bilinç ve tekamül seviyesidir.
12 Gezegenin diğer 8 tanesi ise Cennet
gezegenlerdir. Bunlara örnek olarak Necm Suresi’nde geçen Şira Yıldızı
verilebilir.
Şira Yıldızı'nın günümüz astronomisindeki adı Sirius'tur ve görünen gökyüzünün en parlak yıldızıdır.
Bu yıldızın yörüngesinde, üzerinde Cennet hayatı bulunan bir
gezegen mevcuttur. Daha önce oradan Dünya'ya gelen elçiler olması ve insan elçilerle irtibat kurmaları dolayısıyla Sirius Yıldızı, eski uygarlıklarca kutsal kabul edilmiştir.
Öldükten sonra Cennetliklerin oraya gitmesi nedeniyle Sirius Yıldızı'na aynı zamanda Tarık yani Yol Yıldızı adı verilmiştir.
Resulün bir gece vakti Mescid-i Haram'dan çevresi bereketli kılınmış Mescid-i Aksa'ya yürütülüp, Cennetül Meva'daki büyük ayetlerden bazısını görmesi demek; Dünya gezegeninden Sirius Yıldızı'nın yörüngesindeki gezegene astral seyahat ziyareti yapıp oradaki hayata, dahil olunacak son soy ağacına ve insanlığın tekamül düzeyinin son sınırına tanık olması demektir.
Dolayısıyla Cennet ve
Cehennem halen mevcut ve faaldir. Gökler ve yeryüzü durduğu sürece yani kainatın kıyametine kadar da faal
olacaklardır.
Kuran’daki kıyamet
sahneleri, kâinatın kıyameti gibi görünse de aslında insanın kıyameti yani
vefat ile boyut değiştirdiği anın anlatımıdır.
Kuran'daki kıyamet sahneleri kainatın yok olması ve yeni bir kainatın yaratılmasını değil; birinci sur'a üflenilmesi ile başlayan insanın ölümüyle kainatın onun için yok olmasını ve ikinci sur'a üflenilmesi ile başlayan tekrar diriliş bedenlenmesiyle onun için yeniden yaratılmış olmasını anlatmaktadır.
Her vefat sonrası insan hemen hesaba çekilmekte ve yeni bir diriliş ve yaratılışla birlikte Cehennemlikler Cehenneme, Cennetlikler Cennete gönderilmektedir.
Kuran'a; ikinci dirilişin evrenin kıyametinden sonra olmadığına dair Musa Kavmi'nin öldürülüp diriltilmesi, Ashab-ı Kehf'in diriltilmesi, kafir kişinin ölümünden sonra diriltilmesi gibi örnekler koyulmuştur. Bu dirilişler hep Dünya üzerinde olmuştur.
İnsanlığın evrendeki yaşam
yerleri, gözcüler tarafından peygamberlere tarif edilerek yeryüzüne yaptırılmış piramit gibi kadim yapılar
ile resmedilmiştir.
Örneğin Mısır’daki 3 büyük
piramit olan Keops, Kefren ve Mikerinos; Orion Takım Yıldızı’ndaki Alnilam,
Alnitak ve Mintaka yıldızlarının diziliminde yapılmış olup, Orion Takım Yıldızı’nı
resmetmektedir.
Aynı şekilde İnka ve Maya Piramitleri, Çin Piramitleri, Sümer Zigguratları, Ankhor Piramitleri, Somali Piramitleri, Bosna Piramitleri vs. yapılar ile Dünya’nın
birçok yerinde gökyüzündeki takımyıldızlar resmedilmiştir.
Yeryüzüne resmedilmiş olan
bu takımyıldız haritasına göre Kudüs’teki Süleyman Tapınağı, Şira yani Sirius
Yıldızı’nı temsil etmektedir.
Sirius Yıldızı; Mısır öğretilerinde İsis, Yahudi öğretilerinde Davud
Yıldızı veya Siyon Yıldızı olarak geçmektedir.
Yine takımyıldız haritasına göre topuk ve taban anlamlarına gelen Kâbe binası, üzerinde insanlığın yaşaması nedeniyle Beytullah yani Allah'ın Evi adıyla; geçici bir oyalanma ve aldanış olan aşağıların aşağısı Dünya gezegenini temsil etmektedir. Kabe etrafında yapılan tavaf, insanlığın Dünya üzerindeki tekrar doğuşlarını ve yaşamını resmetmektedir.
Dolayısıyla İsrailoğulları'na vaadedilen Cennet toprakları, geçici bir oyalanma yeri olan Dünya üzerinde değil; öncelikle gökyüzünün en parlak yıldızı olan Sirius'un yörüngesindeki gezegendir.
Peygamberlere kavimleriyle
yaşatılan olaylar, Dünya üzerinde yaşanmış olmalarının yanı sıra; asıl olarak insanlığın
evrendeki hayat hikâyesini de anlatmaya yönelik olarak kutsal kitaplarda
anlatılmış ama insanlık tarafından gereği gibi anlaşılamamıştır.
İnka
Mısır
Mısır
Güney Amerika
Baltık Denizi
Nepal
Avrupa
Rusya
Hindistan
Çeşitli
Gözcülere ait izler hem kutsal kitaplarda hem de arkeolojik yapı ve belgelerde pek çok bulunabilir.
Kainat, üzerinde hayat bulunan milyarlarca gezegen ile doludur.
NOT: Bu bilgilerin, din adamlarının yorumlayıp uydurduğu dini hayat ile bir ilgisi yoktur. Ayrıca bu yazı Darwin'in Evrim Teorisi'ni desteklemez.
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
_iNsaNOĞLU_