-
VEFAT
KELİMESİ
-
Vefat Kelimesinin Sözlük Anlamı
Vefat, sözlüklerde “hayatın
sona ermesi, ölmek” anlamlarında geçmektedir.
Vefa
kelimesi de aynı kökten gelmekte olup, “verdiği sözde durma” anlamına
gelmektedir.
-
İçerisinde Vefat Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler
Bakara Suresi:
(2:40, 177, 234, 240, 272, 281), Ali İmran Suresi: (3:25, 55, 57, 76, 161, 185,
193), Nisa Suresi: (4:15, 97, 173), Maide Suresi: (5:1, 117), Enam Suresi: (6:60,
61, 152), Araf Suresi: (7:37, 85, 126), Enfal Suresi: (8:50, 60), Tevbe Suresi:
(9:111), Yunus Suresi: (10:46, 104), Hud Suresi: (11:15, 85, 109, 111), Yusuf
Suresi: (12:59, 88, 101), Rad Suresi: (13:20, 40), Nahl Suresi: (16:28, 32, 70,
91, 111), İsra Suresi: (17:34, 35), Hac Suresi: (22:5, 29), Nur Suresi: (24:25,
39), Şuara Suresi: (26:181), Secde Suresi: (32:11), Fatır Suresi: (35:30),
Zümer Suresi: (39:10, 42, 70), Mümin Suresi: (40:67, 77), Ahkaf Suresi: (46:19),
Muhammed Suresi: (47:27), Fetih Suresi: (48:10), Necm Suresi: (53:37, 41), İnsan
Suresi: (76:7), Mutaffifin Suresi: (83:2).
-
Vefat Kelimesinin Kuran’daki Türevleri
Vefat kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da 66
kez geçmektedir.
Vefat kelimesi, “feveffahu, feyuveffihim, leyuveffiyennehum, liyuveffiyehum, nuveffi, tuveffa, tuveffevne, veffa, vetuveffa, vevuffiyet, yuveffa, yuveffe, yuveffihimu” türevlerinde olmak üzere fiil formunda
Kuran’da 18 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:272, 281), (3:25, 57, 161, 185), (4:173),
(8:60), (11:15, 111), (16:111), (24:25, 39), (35:30), (39:10, 70), (46:19),
(53:37).
Örnekler:
Onları hidayete erdirmek sana ait
değildir. Fakat ALLAH, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız
kendiniz içindir. Zaten siz ancak ALLAH’IN Rızası’nı kazanmak için harcarsınız.
Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam
geri ödenir (YUVEFFE). (2:272)
Bakalım, kendilerini o geleceğinde
hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık
edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit (VEVUFFİYET), hâlleri nice
olacaktır. (3:25)
Dünya hayatını ve
güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz
(NUVEFFİ); onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. (11:15)
Vefat kelimesi, “evfa, evfü, feevfi, feevfü, üfi, veevfü, velyüfü, yüfüne”
türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 18 kez geçmektedir. (Bazı
ayetlerde 2 kez geçmiş.)
Bu ayetler: (2:40), (3:76), (5:1), (6:152), (7:85),
(11:85), (12:59, 88), (13:20), (16:91), (17:34, 35), (22:29), (26:181),
(48:10), (76:7).
Örnekler:
Ey İsrailoğulları!
Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin (VEEVFÜ)
ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim (ÜFİ). Yalnız benden korkun.
(2:40)
“Ey kavmim ölçekte
ve tartıda adaleti yerine getirin (EVFÜ). İnsanların eşyasını eksiltmeyin.
Yeryüzünde fesatçılar olarak fenalık yapmayın.” (11:85)
O kullar adaklarını
yerine getirirler (YÜFÜNE). Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar.
(76:7)
Vefat kelimesi, “neteveffeyenneke, teteveffahumu, teveffahumu, teveffeni, teveffethu, teveffethumu,
teveffeyteni, veteveffena, yeteveffa, yeteveffahunne, yeteveffakum, yuteveffa, yuteveffevne, yeteveffevnehum” türevlerinde olmak üzere fiil
formunda Kuran’da diğer 24 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:234, 240), (3:193), (4:15, 97),
(5:117), (6:60, 61), (7:37, 126), (8:50), (10:46, 104), (12:101), (13:40),
(16:28, 32, 70), (22:5), (32:11), (39:42), (40:67, 77), (47:27).
Örnekler:
İçinizden vefat edenlerin (YUTEVEFFEVNE) geride
bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Sürelerini
bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. ALLAH,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (2:234)
Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve
“haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken (YETEVEFFA) bir
görseydin. (8:50)
ALLAH,
insanların nefslerini öldüklerinde vefat ettirir (YETEVEFFA); ölmeyenlerinkini
de uykularında... Ölümüne hükmettiklerininkini tutar, diğerlerini belli bir
süreye kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler
vardır. (39:42)
Vefat kelimesi, “yestevfüne” türevinde olmak üzere fiil formunda
Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (83:2).
Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp
aldıkları zaman tam ölçerler (YESTEVFÜNE). (83:2)
Vefat kelimesi, “evfa” türevinde olmak
üzere sıfat formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (53:41).
Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam (EVFA) verilecektir. (53:41)
Vefat kelimesi, “evfa” türevinde olmak
üzere isim formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (9:111).
Şüphesiz ALLAH, müminlerden nefslerini
ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık
onlar ALLAH Yolu’nda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. ALLAH, bunu Tevrat’ta,
İncil’de ve Kuran’da kesin olarak vaat etmiştir. Kimdir sözünü ALLAH’TAN daha
iyi yerine getiren (EVFA)? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı
sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. (9:111)
Vefat kelimesi, “lemuveffühum” türevinde olmak üzere aktif katılımcı
formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (11:109).
Şunların taptıkları şeylerin batıl
olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece daha önce babalarının taptığı gibi
tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz
(LEMUVEFFÜHUM). (11:109)
Vefat kelimesi, “velmüfüne” türevinde
olmak üzere aktif katılımcı formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (2:177).
İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı
taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, ALLAH’A, Ahiret Günü’ne,
meleklere, kitap ve nebilere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen onu
yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve kölelere
verenlerin; salâtı ikame eden ve zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini
yerine getirenlerin (VELMÜFÜNE) ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı
zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru
olanlardır. İşte bunlar, ALLAH’A karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.
(2:177)
Vefat kelimesi, “muteveffike” türevinde olmak üzere aktif katılımcı
formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (3:55).
Hani ALLAH şöyle buyurmuştu: “Ey
İsa! Şüphesiz, seni ben vefat ettireceğim (MUTEVEFFİKE). Seni kendime
yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları
kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca
banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” (3:55)
-
Vefat Kelimesinin Kuran’daki Anlamı
Her nefs ölümü (MEVTİ) tadacaktır. Ancak Kıyamet Günü
yaptıklarınızın karşılığı size tastamam (TUVEFFEVNE) verilecektir. Kim
cehennemden uzaklaştırılıp, cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir.
Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (3:185)
Vefat kelimesinin
Kuran’daki anlamı, mevta olunduğu sırada canın bedenden ayrılarak bedenin maddi
âleme iade edilmesi ve böylece Dünya hayatında yaptıklarının karşılığının
verilmesidir. Burada “her nefs ölümü
tadacaktır” gibi evrensel bir yasanın yerine getirilmesi söz konusudur.
Vefat eden nefs ve beden için Dünya hayatı artık tamamlanmıştır. Nefs ve
bedenin ayrılık vakti gelmiştir…
Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana
verdiğiniz sözü yerine getirin (VEEVFÜ) ki ben de size verdiğim sözü yerine
getireyim (ÜFİ). Yalnız benden korkun. (2:40)
Ahitleştiğiniz zaman ALLAH’IN Ahdi’ni yerine getirin
(VEEVFÜ). ALLAH’I kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri
bozmayın. ALLAH yaptıklarınızı şüphesiz bilir. (16:91)
Vefa kelimesi,
vefat kelimesiyle aynı kökten gelmekte olup; bir karşılığın verilmesi
anlamındadır.
(2:40) ve (16:91)
gibi ayetlerde kullanılan vefa kelimesi, “ahde vefalı olmak” ve “verdiği sözü
yerine getirmek” anlamlarında kullanılmıştır.
İçinizden vefat edenlerin (YUTEVEFFEVNE) geride
bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Sürelerini bitirince
artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. ALLAH,
yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (2:234)
İçinizden vefat edip (YUTEVEFFEVNE), geriye dul eşler
bırakan erkekler, eşleri için evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin
sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa artık
onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size
bir günah yoktur. ALLAH mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
(2:240)
Vefat, mevta olduktan
hemen sonra Dünya hayatı karşılıklarının ALLAH
tarafından verilmesi demektir.
“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran
bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla.
Kötülüklerimizi ört. Bizi iyilerle beraber vefat ettir (VETEVEFFENA).” (3:193)
(3:193)
Ayetindeki “Bizi iyilerle beraber vefat
ettir” ifadesi, “mevta olduktan sonra Dünya hayatındaki kazanımlarımızın
karşılığını iyilerle beraber ver” anlamına gelmektedir.
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit
getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse o kadınları; mevta olup, vefat edinceye
veya ALLAH onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun.
(4:15)
(4:15)
Ayetinden anlaşılmaktadır ki Dünya hayatı kazanımlarının karşılığı, mevta
olduktan hemen sonra belirlenmektedir.
Vefat
esnasındaki bir sorgu sorusu:
Nefslerine zulmetmekteler iken meleklerin vefat ettirdiği (TEVEFFAHUMU)
kimseler var ya melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız? (Niçin hicret
etmediniz?)” Onlar da, “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler.
Melekler, “ALLAH’IN Arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!”
derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir.
(4:97)
Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve
hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır. (4:98)
Umulur ki ALLAH bu kimseleri affeder. Çünkü ALLAH çok
affedicidir, çok bağışlayıcıdır. (4:99)
(4:97)
Ayeti, meleklerin sorgu anını tasvir
etmektedir. İçlerindeki kötü durumdan çıkıp, kurtulma imkânları varken bunu
yapmayanlar melekler tarafından sorgulandıktan sonra cehenneme sevk
edileceklerdir. Ancak gerçekten zayıf, güçsüz, çaresiz olanlar için bu hüküm
geçerli değildir. Çünkü ALLAH onları
affedebilecektir. İşte vefat sonucunda onların ulaşacakları bu akıbetleri, ALLAH tarafından onlara karşı verilmiş
olan ahdin yerine getirilmesidir.
O, geceleyin sizi vefat ettiren (YETEVEFFAKUM) ve gündüzün
kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar
gündüzleri sizi tekrar diriltendir. Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O,
işlemekte olduklarınızı size haber verecektir. (6:60)
(6:60)
Ayeti düşünüldüğünde bilindik anlamda vefat etme olgusunun gerçek hayatta sadece
geceyle sınırlı olmadığı, gündüzleri de vefat olaylarının vuku bulduğu
anlaşılacaktır. Ayrıca geceleyin gerçek bir ölüm, gündüz de gerçek bir diriliş
söz konusu değildir. Ancak burada güzel bir benzetme yaparak ayetin kastettiği
şey; mevta olup, gündüzün yani gerçek cennet hayatında diriltildiğimizde,
geceyle sembolize edilen bir önceki Dünya hayatındaki kazanımların
karşılıklarının belirlendiği ve yine geceleyin yani yeni bir Dünya hayatında bu
karşılıkların verileceğidir.
O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize
de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm (MEVTU) geldiği vakit
elçilerimiz onu vefat ettirir (TEVEFFETHU) ve onlar görevlerinde asla kusuretmezler. (6:61)
(6:61)
Ayetinde görülmektedir ki bir kimseye ölüm geldiğinde vefat ettirilmektedir.
Yani ölüm olayının hemen akabinde vefat olayı da gerçekleşmektedir. Bu vefat
olayı hem yaşanılan hayatın karşılığı olan bir son anlamına gelirken hem de
yaşanılan hayatta edinilen kazanımların belirlenip, bir sonraki hayatın
çizildiği bir sonuçtur.
Bahsi
geçen melekler, madde âlemine etki eden her türlü varlıktır. Bu varlıkların bir
kısmı insanın korunmasına yardımcı olurken seçilmiş bir kısmı da insanın
yaşamına her yönüyle tanık oldukları için vefat olayını gerçekleştirirler.
Vefat
esnasındaki başka bir sorgu sorusu:
Kim, ALLAH’A karşı yalan uyduran veya O’nun ayetlerini
yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan payları erişir. Sonunda
kendilerine elçilerimiz, vefat ettirmek için geldiğinde (YETEVEFFEVNEHUM),
“Hani ALLAH’I bırakıp, tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. Onlar da
“Bizi yüzüstü bırakıp, kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi
aleyhlerine şahitlik ederler. (7:37)
ALLAH’I bırakıp,
tapınılan şeyler hesap anında onlara tapınanları yüzüstü bırakacaktır.
Öyle bir günden sakının ki o gün hepiniz ALLAH’A
döndürülüp, götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı
verilecek (TUVEFFA) ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. (2:281)
Kim yalnız Dünya hayatını ve onun
ziynetini isterse biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz
(NUTEFFİ). Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. (11:15)
O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese
yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir (VETUVEFFA). Onlar zulme uğratılmazlar.
(16:111)
(2:281), (11:15) ve
(16:111) ayetlerinde görüldüğü gibi bazı ayetlerde Dünya hayatındaki
kazanımların karşılığının verilmesi vefat kelimesiyle (kelimenin türevleriyle) ifade
edilmiştir.
Hani ALLAH şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, seni ben vefat
ettireceğim (MUTEVEFFİKE). Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden
kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların
üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler
hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” (3:55)
(3:55)
Ayetine göre İsa’yı ALLAH vefat
ettirecektir. Yani İsa’nın canını bedeninden ayıracak zat, ALLAH olacaktır. İsa’nın vefat ettirilmesi demek, nefsinin
bedeninden ayrılmasının yanı sıra Dünya hayatında yaptıklarının karşılığının da
kendisine verilmesidir. Zira ayetin devamında “Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak
temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde
tutacağım.” denilmiş olup, bu karşılıklar sıralanmıştır.
Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve
artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek vefat ettirirken
(YETEVEFFA) bir görseydin. (8:50)
Kâfirler vefat
esnasındaki Dünya kazanımlarının karşılığını gördüklerinde büyük acı
çekeceklerdir. Bu acı, “azabel hariki” (yangın azabı) olarak tasvir edilmiştir.
Çünkü bu karşılıklar onların bundan sonraki hayatlarını belirleyecektir.
Vefat
esnasındaki başka bir sorgu anı:
O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onları
vefat ettirir (TETEVEFFAHUMU) de onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük
yapmıyorduk” derler. “Hayır! ALLAH sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla
bilmektedir.” (16:28)
Meleklerin vefat
ettirmesi esnasında nefslerine zulmedenler teslim olmaktadırlar. Yani iman
etmişler olarak ALLAH’IN Dini’ne
girmektedirler. Ancak bu teslim oluşları bir fayda vermemektedir. Çünkü “Biz hiçbir
kötülük yapmıyorduk” deseler bile ALLAH onların zamanında yaptıklarını
her detayıyla bilmektedir.
Melekler, onları iyi kimseler olarak vefat ettirirken
(TETEVEFFAHUMU), “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin
cennete” derler. (16:32)
Meleklerin,
“Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere
karşılık girin cennete” demeleri ve ayetteki “iyi kimseler olarak” ifadesi;
vefat anının, yargılama anının ismi olduğunun göstergesidir. Vefat esnasında yargılama yapıldığı
için bu kimseler, ayette “iyi kimseler” olarak nitelenmiş ve
Dünya hayatında yaptıkları işlere karşılık cennete girmeleri sağlanmıştır.
ALLAH, sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek
(YETEVEFFAKUM). İçinizden kimileri de bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi
bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz ALLAH hakkıyla
bilendir, hakkıyla gücü yetendir. (16:70)
İnsanı
yaratan ALLAH, Dünya hayatları
tamamlandığında insanları vefat ettirecektir. İnsanların vefat ettirilme
zamanları farklıdır; kimi erken kimi de yaşlılık çağından sonra vefat
ettirilmektedir.
De ki: “Üzerinize vekil edilen ölüm meleği vefat ettirir,
sonra Rabbinize döndürülürsünüz.” (32:11)
İnsanın üzerine
vekil kılınmış olan “melekul mevt” (ölüm meleği), aynı zamanda insanları vefat
ettirmiş olur. Yani insanın ölümüne (mevta olmasına) sebep olan varlık, aynı
zamanda o insanın Dünya hayatındaki kazanımların karşılıklarının yargılanıp,
belirlenmesine de sebep olur.
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
_iNsaNOĞLU_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder