9 Ocak 2016 Cumartesi

VEFAT KELİMESİ


-          VEFAT KELİMESİ

-          Vefat Kelimesinin Sözlük Anlamı

Vefat, sözlüklerde “hayatın sona ermesi, ölmek” anlamlarında geçmektedir.
Vefa kelimesi de aynı kökten gelmekte olup, “verdiği sözde durma” anlamına gelmektedir. 

-          İçerisinde Vefat Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

Bakara Suresi: (2:40, 177, 234, 240, 272, 281), Ali İmran Suresi: (3:25, 55, 57, 76, 161, 185, 193), Nisa Suresi: (4:15, 97, 173), Maide Suresi: (5:1, 117), Enam Suresi: (6:60, 61, 152), Araf Suresi: (7:37, 85, 126), Enfal Suresi: (8:50, 60), Tevbe Suresi: (9:111), Yunus Suresi: (10:46, 104), Hud Suresi: (11:15, 85, 109, 111), Yusuf Suresi: (12:59, 88, 101), Rad Suresi: (13:20, 40), Nahl Suresi: (16:28, 32, 70, 91, 111), İsra Suresi: (17:34, 35), Hac Suresi: (22:5, 29), Nur Suresi: (24:25, 39), Şuara Suresi: (26:181), Secde Suresi: (32:11), Fatır Suresi: (35:30), Zümer Suresi: (39:10, 42, 70), Mümin Suresi: (40:67, 77), Ahkaf Suresi: (46:19), Muhammed Suresi: (47:27), Fetih Suresi: (48:10), Necm Suresi: (53:37, 41), İnsan Suresi: (76:7), Mutaffifin Suresi: (83:2).

-          Vefat Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Vefat kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da 66 kez geçmektedir.

Vefat kelimesi, “feveffahu, feyuveffihim, leyuveffiyennehum, liyuveffiyehum,  nuveffi, tuveffa, tuveffevne, veffa, vetuveffa, vevuffiyet, yuveffa, yuveffe, yuveffihimu” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 18 kez geçmektedir. 

Bu ayetler: (2:272, 281), (3:25, 57, 161, 185), (4:173), (8:60), (11:15, 111), (16:111), (24:25, 39), (35:30), (39:10, 70), (46:19), (53:37).

Örnekler:

Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat ALLAH, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız kendiniz içindir. Zaten siz ancak ALLAH’IN Rızası’nı kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam geri ödenir (YUVEFFE). (2:272)

Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit (VEVUFFİYET), hâlleri nice olacaktır. (3:25)

Dünya hayatını ve güzelliklerini isteyenlere, orada işlediklerinin karşılığını tastamam veririz (NUVEFFİ); onlar orada bir eksikliğe de uğratılmazlar. (11:15)

Vefat kelimesi, “evfa, evfü, feevfi, feevfü, üfi, veevfü, velyüfü, yüfüne” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 18 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde 2 kez geçmiş.)

Bu ayetler: (2:40), (3:76), (5:1), (6:152), (7:85), (11:85), (12:59, 88), (13:20), (16:91), (17:34, 35), (22:29), (26:181), (48:10), (76:7). 

Örnekler:

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin (VEEVFÜ) ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim (ÜFİ). Yalnız benden korkun. (2:40)

“Ey kavmim ölçekte ve tartıda adaleti yerine getirin (EVFÜ). İnsanların eşyasını eksiltmeyin. Yeryüzünde fesatçılar olarak fenalık yapmayın.” (11:85)

O kullar adaklarını yerine getirirler (YÜFÜNE). Kötülüğü her yanı kuşatmış bir günden korkarlar. (76:7)

Vefat kelimesi, “neteveffeyenneke,  teteveffahumu, teveffahumu, teveffeni,  teveffethu, teveffethumu, teveffeyteni,  veteveffena,  yeteveffa, yeteveffahunne, yeteveffakum,  yuteveffa,  yuteveffevne, yeteveffevnehum” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 24 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:234, 240), (3:193), (4:15, 97), (5:117), (6:60, 61), (7:37, 126), (8:50), (10:46, 104), (12:101), (13:40), (16:28, 32, 70), (22:5), (32:11), (39:42), (40:67, 77), (47:27).

Örnekler:

İçinizden vefat edenlerin (YUTEVEFFEVNE) geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. ALLAH, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (2:234)

Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken (YETEVEFFA) bir görseydin. (8:50)

ALLAH, insanların nefslerini öldüklerinde vefat ettirir (YETEVEFFA); ölmeyenlerinkini de uykularında... Ölümüne hükmettiklerininkini tutar, diğerlerini belli bir süreye kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. (39:42)

Vefat kelimesi, “yestevfüne” türevinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (83:2).

Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman tam ölçerler (YESTEVFÜNE). (83:2)

Vefat kelimesi, “evfa” türevinde olmak üzere sıfat formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (53:41).

Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam (EVFA) verilecektir. (53:41)

Vefat kelimesi, “evfa” türevinde olmak üzere isim formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (9:111).

Şüphesiz ALLAH, müminlerden nefslerini ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık onlar ALLAH Yolu’nda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. ALLAH, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kuran’da kesin olarak vaat etmiştir. Kimdir sözünü ALLAH’TAN daha iyi yerine getiren (EVFA)? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. (9:111)

Vefat kelimesi, “lemuveffühum” türevinde olmak üzere aktif katılımcı formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (11:109).

Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme. Onlar sadece daha önce babalarının taptığı gibi tapıyorlar. Şüphesiz biz onlara paylarını eksiksiz olarak tastamam vereceğiz (LEMUVEFFÜHUM). (11:109)

Vefat kelimesi, “velmüfüne” türevinde olmak üzere aktif katılımcı formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (2:177).

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, ALLAH’A, Ahiret Günü’ne, meleklere, kitap ve nebilere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve kölelere verenlerin; salâtı ikame eden ve zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin (VELMÜFÜNE) ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, ALLAH’A karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. (2:177)

Vefat kelimesi, “muteveffike” türevinde olmak üzere aktif katılımcı formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (3:55).

Hani ALLAH şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, seni ben vefat ettireceğim (MUTEVEFFİKE). Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” (3:55)

-          Vefat Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Her nefs ölümü (MEVTİ) tadacaktır. Ancak Kıyamet Günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam (TUVEFFEVNE) verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp, cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (3:185)

Vefat kelimesinin Kuran’daki anlamı, mevta olunduğu sırada canın bedenden ayrılarak bedenin maddi âleme iade edilmesi ve böylece Dünya hayatında yaptıklarının karşılığının verilmesidir. Burada “her nefs ölümü tadacaktır” gibi evrensel bir yasanın yerine getirilmesi söz konusudur. Vefat eden nefs ve beden için Dünya hayatı artık tamamlanmıştır. Nefs ve bedenin ayrılık vakti gelmiştir…

Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin (VEEVFÜ) ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim (ÜFİ). Yalnız benden korkun. (2:40)

Ahitleştiğiniz zaman ALLAH’IN Ahdi’ni yerine getirin (VEEVFÜ). ALLAH’I kendinize kefil kılarak sağlama bağladığınız yeminleri bozmayın. ALLAH yaptıklarınızı şüphesiz bilir. (16:91)

Vefa kelimesi, vefat kelimesiyle aynı kökten gelmekte olup; bir karşılığın verilmesi anlamındadır.

(2:40) ve (16:91) gibi ayetlerde kullanılan vefa kelimesi, “ahde vefalı olmak” ve “verdiği sözü yerine getirmek” anlamlarında kullanılmıştır.

İçinizden vefat edenlerin (YUTEVEFFEVNE) geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. ALLAH, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (2:234)

İçinizden vefat edip (YUTEVEFFEVNE), geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. ALLAH mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (2:240)

Vefat, mevta olduktan hemen sonra Dünya hayatı karşılıklarının ALLAH tarafından verilmesi demektir.

“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Bizi iyilerle beraber vefat ettir (VETEVEFFENA).” (3:193)

(3:193) Ayetindeki “Bizi iyilerle beraber vefat ettir” ifadesi, “mevta olduktan sonra Dünya hayatındaki kazanımlarımızın karşılığını iyilerle beraber ver” anlamına gelmektedir.

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse o kadınları; mevta olup, vefat edinceye veya ALLAH onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun. (4:15)
(4:15) Ayetinden anlaşılmaktadır ki Dünya hayatı kazanımlarının karşılığı, mevta olduktan hemen sonra belirlenmektedir.

Vefat esnasındaki bir sorgu sorusu:

Nefslerine zulmetmekteler iken meleklerin vefat ettirdiği (TEVEFFAHUMU) kimseler var ya melekler onlara şöyle derler: “Ne durumdaydınız? (Niçin hicret etmediniz?)” Onlar da, “Biz yeryüzünde zayıf ve güçsüz kimselerdik” derler. Melekler, “ALLAH’IN Arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya!” derler. İşte bunların gidecekleri yer cehennemdir. O ne kötü varış yeridir. (4:97)

Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır. (4:98)

Umulur ki ALLAH bu kimseleri affeder. Çünkü ALLAH çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır. (4:99)

(4:97) Ayeti, meleklerin sorgu anını tasvir etmektedir. İçlerindeki kötü durumdan çıkıp, kurtulma imkânları varken bunu yapmayanlar melekler tarafından sorgulandıktan sonra cehenneme sevk edileceklerdir. Ancak gerçekten zayıf, güçsüz, çaresiz olanlar için bu hüküm geçerli değildir. Çünkü ALLAH onları affedebilecektir. İşte vefat sonucunda onların ulaşacakları bu akıbetleri, ALLAH tarafından onlara karşı verilmiş olan ahdin yerine getirilmesidir.

O, geceleyin sizi vefat ettiren (YETEVEFFAKUM) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir. Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir. (6:60)

(6:60) Ayeti düşünüldüğünde bilindik anlamda vefat etme olgusunun gerçek hayatta sadece geceyle sınırlı olmadığı, gündüzleri de vefat olaylarının vuku bulduğu anlaşılacaktır. Ayrıca geceleyin gerçek bir ölüm, gündüz de gerçek bir diriliş söz konusu değildir. Ancak burada güzel bir benzetme yaparak ayetin kastettiği şey; mevta olup, gündüzün yani gerçek cennet hayatında diriltildiğimizde, geceyle sembolize edilen bir önceki Dünya hayatındaki kazanımların karşılıklarının belirlendiği ve yine geceleyin yani yeni bir Dünya hayatında bu karşılıkların verileceğidir.      

O, kullarının üstünde mutlak hâkimiyet sahibidir. Üzerinize de koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm (MEVTU) geldiği vakit elçilerimiz onu vefat ettirir (TEVEFFETHU) ve onlar görevlerinde asla kusuretmezler. (6:61)                                                                                                                         
(6:61) Ayetinde görülmektedir ki bir kimseye ölüm geldiğinde vefat ettirilmektedir. Yani ölüm olayının hemen akabinde vefat olayı da gerçekleşmektedir. Bu vefat olayı hem yaşanılan hayatın karşılığı olan bir son anlamına gelirken hem de yaşanılan hayatta edinilen kazanımların belirlenip, bir sonraki hayatın çizildiği bir sonuçtur.   

Bahsi geçen melekler, madde âlemine etki eden her türlü varlıktır. Bu varlıkların bir kısmı insanın korunmasına yardımcı olurken seçilmiş bir kısmı da insanın yaşamına her yönüyle tanık oldukları için vefat olayını gerçekleştirirler.

Vefat esnasındaki başka bir sorgu sorusu:

Kim, ALLAH’A karşı yalan uyduran veya O’nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan payları erişir. Sonunda kendilerine elçilerimiz, vefat ettirmek için geldiğinde (YETEVEFFEVNEHUM), “Hani ALLAH’I bırakıp, tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. Onlar da “Bizi yüzüstü bırakıp, kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler. (7:37)

ALLAH’I bırakıp, tapınılan şeyler hesap anında onlara tapınanları yüzüstü bırakacaktır.

Öyle bir günden sakının ki o gün hepiniz ALLAH’A döndürülüp, götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek (TUVEFFA) ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. (2:281)

Kim yalnız Dünya hayatını ve onun ziynetini isterse biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz (NUTEFFİ). Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. (11:15)

O gün, herkes kendi nefsi adına mücadele eder ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir (VETUVEFFA). Onlar zulme uğratılmazlar. (16:111)

(2:281), (11:15) ve (16:111) ayetlerinde görüldüğü gibi bazı ayetlerde Dünya hayatındaki kazanımların karşılığının verilmesi vefat kelimesiyle (kelimenin türevleriyle) ifade edilmiştir.

Hani ALLAH şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, seni ben vefat ettireceğim (MUTEVEFFİKE). Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.” (3:55)

(3:55) Ayetine göre İsa’yı ALLAH vefat ettirecektir. Yani İsa’nın canını bedeninden ayıracak zat, ALLAH olacaktır. İsa’nın vefat ettirilmesi demek, nefsinin bedeninden ayrılmasının yanı sıra Dünya hayatında yaptıklarının karşılığının da kendisine verilmesidir. Zira ayetin devamında “Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım.” denilmiş olup, bu karşılıklar sıralanmıştır.

Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek vefat ettirirken (YETEVEFFA) bir görseydin. (8:50)

Kâfirler vefat esnasındaki Dünya kazanımlarının karşılığını gördüklerinde büyük acı çekeceklerdir. Bu acı, “azabel hariki” (yangın azabı) olarak tasvir edilmiştir. Çünkü bu karşılıklar onların bundan sonraki hayatlarını belirleyecektir.

Vefat esnasındaki başka bir sorgu anı:

O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onları vefat ettirir (TETEVEFFAHUMU) de onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler. “Hayır! ALLAH sizin yapmakta olduklarınızı hakkıyla bilmektedir.” (16:28)

Meleklerin vefat ettirmesi esnasında nefslerine zulmedenler teslim olmaktadırlar. Yani iman etmişler olarak ALLAH’IN Dini’ne girmektedirler. Ancak bu teslim oluşları bir fayda vermemektedir. Çünkü “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” deseler bile ALLAH onların zamanında yaptıklarını her detayıyla bilmektedir.

Melekler, onları iyi kimseler olarak vefat ettirirken (TETEVEFFAHUMU), “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler. (16:32)

Meleklerin, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” demeleri ve ayetteki “iyi kimseler olarak” ifadesi; vefat anının, yargılama anının ismi olduğunun göstergesidir. Vefat esnasında yargılama yapıldığı için bu kimseler, ayette “iyi kimseler” olarak nitelenmiş ve Dünya hayatında yaptıkları işlere karşılık cennete girmeleri sağlanmıştır.   

ALLAH, sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek (YETEVEFFAKUM). İçinizden kimileri de bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz ALLAH hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir. (16:70)

İnsanı yaratan ALLAH, Dünya hayatları tamamlandığında insanları vefat ettirecektir. İnsanların vefat ettirilme zamanları farklıdır; kimi erken kimi de yaşlılık çağından sonra vefat ettirilmektedir.

De ki: “Üzerinize vekil edilen ölüm meleği vefat ettirir, sonra Rabbinize döndürülürsünüz.” (32:11)

İnsanın üzerine vekil kılınmış olan “melekul mevt” (ölüm meleği), aynı zamanda insanları vefat ettirmiş olur. Yani insanın ölümüne (mevta olmasına) sebep olan varlık, aynı zamanda o insanın Dünya hayatındaki kazanımların karşılıklarının yargılanıp, belirlenmesine de sebep olur.

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder