-
Mehdi Kelimesinin Sözlük Anlamı
Mehdi
kelimesi sözlüklerde hidayette ve doğru yolda olan kişi demektir.
-
İçerisinde Mehdi Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler
Bakara Suresi:
(2:206), Ali İmran Suresi: (3:12, 46, 197), Maide Suresi: (5:110), Araf Suresi:
(7:41), Rad Suresi: (13:18), Tevbe Suresi: (19:29), Taha Suresi: (20:53), Rum
Suresi: (30:44), Sad Suresi: (38:56), Zuhruf Suresi: (43:10), Zariyat Suresi:
(51:48), Müddessir Suresi: (74:14), Nebe Suresi: (78:6).
-
Mehdi Kelimesinin Kuran’daki Türevleri
Mehdi kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da
toplam 16 kez geçmektedir.
Mehdi kelimesi, “yemhedüne” türevinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 1
kez geçmektedir.
Bu ayet: (30:44).
Kim inkâr ederse
inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse ancak kendileri için
hazırlarlar (YEMHEDÜNE). (30:44)
Mehdi kelimesi, “vemehhedtu” türevinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer
1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (74:14).
Kendisine bir döşeyiş (VEMEHHEDTU)
döşedim. (74:14)
Mehdi kelimesi, “mihadan, mihadu, mihadun” türevlerinde olmak üzere isim
formunda Kuran’da 7 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:206), (3:12, 197), (7:41), (13:18),
(38:56), (78:6).
Örnekler:
Ona “ALLAH’TAN kork” denildiği zaman
gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir.
O ne kötü yataktır (MİHADU)! (2:206)
Onlar için
cehennem döşeği (MİHADUN) ve üzerlerinde örtüler olacaktır. Yanlış yapanları
işte böyle cezalandırırız. (7:41)
Biz, yeryüzünü
bir döşek (MİHADAN) kılmadık mı? (78:6)
Mehdi kelimesi, “mehdi, mehden” türevlerinde olmak üzere isim formunda
Kuran’da diğer 5 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (3:46), (5:110), (19:29), (20:53),
(43:10).
Örnekler:
“O, beşikte (MEHDİ)
de yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” (3:46)
Bunun üzerine ona
işaret etti. “Beşikteki (MEHDİ) bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. (19:29)
O, yeri size
beşik (MEHDEN) yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla
biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. (20:53)
Mehdi kelimesi, “mahidüne” türevinde olmak üzere aktif katılımcı formunda
Kuran’da 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (51:48).
Yeri de biz yaydık.
Biz ne güzel döşeyiciyiz (MAHİDÜNE). (51:48)
Mehdi kelimesi, “temhidan” türevinde olmak üzere isim fiil formunda
Kuran’da 1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (74:14).
Kendisine bir
döşeyiş (VEMEHHEDTU) döşedim (TEMHİDAN). (74:14)
-
Mehdi Kelimesinin Kuran’daki Anlamı
Mehdi kelimesi, “hidayete ermiş, hazırlanmış” demektir. Yani cennette girebilmek için
gerekli tekâmül seviyesine ulaşmış kişi demektir. Kuran’a göre “mehdi” sıfatıyla Dünya’ya gelerek insanları
kurtuluşa erdirecek bir şahıs yoktur. Dolayısıyla bu tekâmül seviyesine ulaşan
herkes mehdidir.
Mehdi kelimesinin
“döşek” anlamı da olmasına
rağmen Kuran içindeki
kullanımları, “döşek” anlamının yanı sıra
hidayet kelimesi ile de ilgili olması gerektiğini göstermektedir.
Kim inkâr ederse
inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse ancak kendileri için
hazırlarlar (YEMHEDÜNE). (30:44)
“Yemhedune” kelimesi,
neredeyse bütün çevirilerde “hazırlık
yapmak” olarak meallendirilmiştir... Buradaki hazırlıktan kasıt “kendi nefslerini hidayete erdirirler” olmalıdır.
Çevirmenlerin kastettiği hazırlık, nefsin hidayete erdirilmesiyle ilgilidir.
Kendisine bir döşeyiş (VEMEHHEDTU)
döşedim. (74:14)
“Mehhedtu” kelimesi, “hidayet
vermek, hidayet verilmiş” demektir.
Ve ona bol bol vererek
(TEMHİDA) geniş imkânlar (MEHHEDTU) sağladım. (74:14)
“Mehhedtu” kelimesi, “döşemek, imkân vermek” anlamlarında
meallendirilmiştir... Doğru anlam ”ona
hidayet vererek geniş imkânlar sağladım” veya “ona geniş imkânlar sağlayarak hidayet
verdim” olması gerekir.
Müddessir Suresi’nin başında anlatılan kişi ALLAH tarafından
mal sahibi, birçok çocuk sahibi yapılmış ve kendisine hidayet yani Kuran verilerek imkân
sağlanmıştır. Fakat buna rağmen inkâr etmiştir.
Ona “ALLAH’TAN kork” denildiği zaman
gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir.
O ne kötü yataktır (MİHADU)! (2:206)
İnkâr edenlere de
ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp, cehenneme doldurulacaksınız.
Orası ne fena yataktır (MİHADU)!” (3:12)
Az
bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır
(MİHADU) orası! (3:197)
Onlar için
cehennem döşeği (MİHADUN) ve üzerlerinde örtüler olacaktır. Yanlış yapanları
işte böyle cezalandırırız. (7:41)
Biz, yeryüzünü
bir döşek (MİHADAN) kılmadık mı? (78:6)
O, yeri size
beşik (MEHDEN) yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla
biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. (20:53)
O,
size yeri beşik (MEHDEN) kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar
yaratmıştır. (43:10)
Dikkat edilirse cehennem için
ayetlerde “yatak, döşek” anlamı verilen “mihadu ve mihadun” kelimeleri kullanılmış;
yeryüzü için ise benzer şekilde “döşek, beşik” anlamı verilen “mihadan ve mehden”
kelimeleri kullanılmıştır. Esasında bütün bu kelimelerden yeryüzünün yani
cehennem ortamının yaşandığı yerin hidayete erdirmeyi amaçlayan bir yer olduğu
anlaşılmalıdır. Dünya cehennem ortamının yaşandığı ve böylece insanları hidayete
erdirmeyi ve onların kurtuluşunu sağlamayı amaçlayan bir yerdir.
“Mihad” kelimesine bazı ayetlerde “döşek” anlamı verilmesine rağmen
bu anlamın yanında kelimenin, “hidayete
erdiren, hidayete erdirici” anlamları da olmalıdır. Zira
Kuran'da "döşek" kelimesinin, "firaşen" olarak zaten
bir karşılığı vardır. Böyle olunca ayetlerdeki ifadelerin çevirisi “Artık ona cehennem
yeter ve elbette (o) kötü bir hidayete erdirendir (MİHADU).” olmaktadır.
Dolayısıyla cehennem ortamının yaşandığı yerin Dünya olduğu daha iyi
anlaşılmaktadır.
Cehennem, sınavını
kazanamayan Can’ın Dünya hayatına tekrar tekrar yeni
bir beden ile doğması ve dolayısıyla Dünya hayatının getirdiği çileleri,
sıkıntıları, acıları ve ölümü defalarca tatmasıdır. Dolayısıyla tekrar doğuşlar
ile Can, Dünya sınavına
tekrar tekrar yeni bir beden ile gelip, zorlu hayat sınavlarıyla hidayete
ermeye çalışır. Cehennem de bu yüzden
hidayete erdirendir. Aynı zaman da hidayete erdiren kötü bir yer olduğu için “kötü bir
döşektir” ifadesi de doğru olmaktadır. Buradaki
döşekten kasıt bildiğimiz anlamda yatak değil, yaşam yeridir.
Eğer
dileseydik herkese hidayetini (HUDAHA) verirdik. Fakat Benim, "Andolsun, cehennemi
hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım" sözüm gerçekleşecektir.
(32:13)
(32:13) Ayetinde görüldüğü gibi ALLAH, herkese hidayet vermemiş çünkü
verdiği söz gereği insanlara ve cinlere hidayet vermek için onları cehenneme
sokacağını ifade etmiştir. Aksi takdirde herkese hidayetini vermiş olsaydı;
onları cehenneme sokmayacak ve verdiği sözü yerine getirmemiş olacaktı... İşte
insanlar ve cinler olarak hidayete ermek amacıyla cehennemin yaşandığı yeryüzünde
bulunmaktayız.
Onlar için
cehennem döşeği (MİHADUN) ve üzerlerinde örtüler olacaktır. Yanlış yapanları
işte böyle cezalandırırız. (7:41)
(7:41) Ayetinde bahsi
geçen örtüler, Can’nı örten
insan bedenleri veya en kötü ihtimalle insanın fizik bedenini sarmalayan
auralarıdır.
İSA’NIN KONUŞMASI
Ve beşikteyken (MEHDİ) ve yetişkin olunca
insanlarla konuşacak. Ve o salihlerdendir. (3:46)
ALLAH şöyle buyurmuştu; “Ey Meryem oğlu İsa!
Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile
desteklemiştim de beşikte (MEHDİ) ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun.
Sana Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben’im iznimle nemli
topraktan kuş şeklinde heykel yapmıştın, sonra onun içine üflemiştin, böylece
Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve doğuştan kör olanı ve alaca tenliyi yine
Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im iznimle ölüleri çıkartıyordun. Ve
onlara apaçık belgeler getirdiğin zaman İsrailoğulları’nın saldırısını senden
savmıştım. O zaman onlardan kâfir olanlar: "Bu ancak sadece apaçık bir
sihirdir." demişlerdi.” (5:110)
Bunun üzerine,
onu işaret etti. Dediler ki: “Beşikte (MEHDİ) olan bir sabi ile biz nasıl
konuşuruz?” (19:29)
Dikkat edilirse İsa ile ilgili ayetlerdeki “mehdi” kelimesi için çevirmenler bu sefer “döşek” yerine “beşik” kelimesini seçmişlerdir.
Çünkü genel kanı, İsa’nın
beşikte iken konuşmuş olmasıdır. Oysa İsa, hidayete ermiş bir çocuk (sabi) olarak yeryüzünde konuşmaktadır
ve Meryem’in karşısındaki
insanlar buna şaşırmaktadır. İsa da
yine hidayete ermiş bir çocuk olarak cevap vermektedir: “Muhakkak
ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebi kıldı.”
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
En'âm, 122. Ayet: Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.
YanıtlaSilDiriltilen o insan taşıdığı nurdan habersiz olsa idi bu haksızlık olurdu.
YanıtlaSil