23 Ocak 2016 Cumartesi

MEHDİ KELİMESİ

-          Mehdi Kelimesinin Sözlük Anlamı

Mehdi kelimesi sözlüklerde hidayette ve doğru yolda olan kişi demektir. 

-          İçerisinde Mehdi Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

Bakara Suresi: (2:206), Ali İmran Suresi: (3:12, 46, 197), Maide Suresi: (5:110), Araf Suresi: (7:41), Rad Suresi: (13:18), Tevbe Suresi: (19:29), Taha Suresi: (20:53), Rum Suresi: (30:44), Sad Suresi: (38:56), Zuhruf Suresi: (43:10), Zariyat Suresi: (51:48), Müddessir Suresi: (74:14), Nebe Suresi: (78:6).

-         Mehdi Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Mehdi kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da toplam 16 kez geçmektedir.

Mehdi kelimesi, “yemhedüne” türevinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (30:44).

Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse ancak kendileri için hazırlarlar (YEMHEDÜNE). (30:44)

Mehdi kelimesi, “vemehhedtu” türevinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (74:14).

Kendisine bir döşeyiş (VEMEHHEDTU) döşedim. (74:14)

Mehdi kelimesi, “mihadan, mihadu, mihadun” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da 7 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:206), (3:12, 197), (7:41), (13:18), (38:56), (78:6).

Örnekler:

Ona “ALLAH’TAN kork” denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır (MİHADU)! (2:206)

Onlar için cehennem döşeği (MİHADUN) ve üzerlerinde örtüler olacaktır. Yanlış yapanları işte böyle cezalandırırız. (7:41)

Biz, yeryüzünü bir döşek (MİHADAN) kılmadık mı? (78:6)

Mehdi kelimesi, “mehdi, mehden” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 5 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (3:46), (5:110), (19:29), (20:53), (43:10).

Örnekler:

“O, beşikte (MEHDİ) de yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.” (3:46)

Bunun üzerine ona işaret etti. “Beşikteki (MEHDİ) bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. (19:29)

O, yeri size beşik (MEHDEN) yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. (20:53)

Mehdi kelimesi, “mahidüne” türevinde olmak üzere aktif katılımcı formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (51:48).

Yeri de biz yaydık. Biz ne güzel döşeyiciyiz (MAHİDÜNE). (51:48)

Mehdi kelimesi, “temhidan” türevinde olmak üzere isim fiil formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (74:14).

Kendisine bir döşeyiş (VEMEHHEDTU) döşedim (TEMHİDAN). (74:14)

-         Mehdi Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Mehdi kelimesi, “hidayete ermiş, hazırlanmış”  demektir. Yani cennette girebilmek için gerekli tekâmül seviyesine ulaşmış kişi demektir. Kuran’a göre “mehdi” sıfatıyla Dünya’ya gelerek insanları kurtuluşa erdirecek bir şahıs yoktur. Dolayısıyla bu tekâmül seviyesine ulaşan herkes mehdidir.

Mehdi kelimesinin  “döşek”  anlamı da olmasına rağmen Kuran içindeki kullanımları,  “döşek” anlamının yanı sıra hidayet kelimesi ile de ilgili olması gerektiğini göstermektedir.

Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhinedir. Kimler de salih amel işlerse ancak kendileri için hazırlarlar (YEMHEDÜNE). (30:44)

“Yemhedune” kelimesi, neredeyse bütün çevirilerde “hazırlık yapmak” olarak meallendirilmiştir... Buradaki hazırlıktan kasıt “kendi nefslerini hidayete erdirirler” olmalıdır. Çevirmenlerin kastettiği hazırlık, nefsin hidayete erdirilmesiyle ilgilidir.

Kendisine bir döşeyiş (VEMEHHEDTU) döşedim. (74:14)

“Mehhedtu” kelimesi, “hidayet vermek, hidayet verilmiş” demektir.

Ve ona bol bol vererek (TEMHİDA) geniş imkânlar (MEHHEDTU) sağladım. (74:14)

“Mehhedtu” kelimesi,  “döşemek, imkân vermek” anlamlarında meallendirilmiştir... Doğru anlam ”ona hidayet vererek geniş imkânlar sağladım” veya “ona geniş imkânlar sağlayarak hidayet verdim” olması gerekir.

Müddessir Suresi’nin başında anlatılan kişi ALLAH tarafından mal sahibi,  birçok çocuk sahibi yapılmış ve kendisine hidayet yani Kuran verilerek imkân sağlanmıştır. Fakat buna rağmen inkâr etmiştir.  

Ona “ALLAH’TAN kork” denildiği zaman gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır (MİHADU)! (2:206)

İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp, cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır (MİHADU)!” (3:12)
Az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır (MİHADU) orası! (3:197)

Onlar için cehennem döşeği (MİHADUN) ve üzerlerinde örtüler olacaktır. Yanlış yapanları işte böyle cezalandırırız. (7:41)

Biz, yeryüzünü bir döşek (MİHADAN) kılmadık mı? (78:6)

O, yeri size beşik (MEHDEN) yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. Onunla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık. (20:53)

O, size yeri beşik (MEHDEN) kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır. (43:10)

Dikkat edilirse cehennem için ayetlerde “yatak, döşek” anlamı verilen “mihadu ve mihadun” kelimeleri kullanılmış; yeryüzü için ise benzer şekilde “döşek, beşik” anlamı verilen “mihadan ve mehden” kelimeleri kullanılmıştır. Esasında bütün bu kelimelerden yeryüzünün yani cehennem ortamının yaşandığı yerin hidayete erdirmeyi amaçlayan bir yer olduğu anlaşılmalıdır. Dünya cehennem ortamının yaşandığı ve böylece insanları hidayete erdirmeyi ve onların kurtuluşunu sağlamayı amaçlayan bir yerdir.  

“Mihad” kelimesine bazı ayetlerde “döşek” anlamı verilmesine rağmen bu anlamın yanında kelimenin, “hidayete erdiren, hidayete erdirici” anlamları da olmalıdır. Zira Kuran'da "döşek" kelimesinin, "firaşen" olarak zaten bir karşılığı vardır. Böyle olunca ayetlerdeki ifadelerin çevirisi Artık ona cehennem yeter ve elbette (o) kötü bir hidayete erdirendir (MİHADU).” olmaktadır. Dolayısıyla cehennem ortamının yaşandığı yerin Dünya olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Cehennem, sınavını kazanamayan Can’ın Dünya hayatına tekrar tekrar yeni bir beden ile doğması ve dolayısıyla Dünya hayatının getirdiği çileleri, sıkıntıları, acıları ve ölümü defalarca tatmasıdır. Dolayısıyla tekrar doğuşlar ile CanDünya sınavına tekrar tekrar yeni bir beden ile gelip, zorlu hayat sınavlarıyla hidayete ermeye çalışır. Cehennem de bu yüzden hidayete erdirendir. Aynı zaman da hidayete erdiren kötü bir yer olduğu için “kötü bir döşektir” ifadesi de doğru olmaktadır. Buradaki döşekten kasıt bildiğimiz anlamda yatak değil, yaşam yeridir.

Eğer dileseydik herkese hidayetini (HUDAHA) verirdik. Fakat Benim, "Andolsun, cehennemi hem cinlerden hem de insanlardan dolduracağım" sözüm gerçekleşecektir. (32:13)

(32:13) Ayetinde görüldüğü gibi ALLAH, herkese hidayet vermemiş çünkü verdiği söz gereği insanlara ve cinlere hidayet vermek için onları cehenneme sokacağını ifade etmiştir. Aksi takdirde herkese hidayetini vermiş olsaydı; onları cehenneme sokmayacak ve verdiği sözü yerine getirmemiş olacaktı... İşte insanlar ve cinler olarak hidayete ermek amacıyla cehennemin yaşandığı yeryüzünde bulunmaktayız.

Onlar için cehennem döşeği (MİHADUN) ve üzerlerinde örtüler olacaktır. Yanlış yapanları işte böyle cezalandırırız. (7:41)

(7:41) Ayetinde bahsi geçen örtüler, Can’nı örten insan bedenleri veya en kötü ihtimalle insanın fizik bedenini sarmalayan auralarıdır.

İSA’NIN KONUŞMASI

Ve beşikteyken (MEHDİ) ve yetişkin olunca insanlarla konuşacak. Ve o salihlerdendir. (3:46)

ALLAH şöyle buyurmuştu; “Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi hatırla. Seni Ruhûl Kudüs ile desteklemiştim de beşikte (MEHDİ) ve yetişkin iken insanlarla konuşuyordun. Sana Kitab'ı, Hikmet'i, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Ben’im iznimle nemli topraktan kuş şeklinde heykel yapmıştın, sonra onun içine üflemiştin, böylece Ben'im iznimle bir kuş olmuştu. Ve doğuştan kör olanı ve alaca tenliyi yine Ben'im iznimle iyileştiriyordun. Ben'im iznimle ölüleri çıkartıyordun. Ve onlara apaçık belgeler getirdiğin zaman İsrailoğulları’nın saldırısını senden savmıştım. O zaman onlardan kâfir olanlar: "Bu ancak sadece apaçık bir sihirdir." demişlerdi.” (5:110)

Bunun üzerine, onu işaret etti. Dediler ki: “Beşikte (MEHDİ) olan bir sabi ile biz nasıl konuşuruz?” (19:29)


Dikkat edilirse İsa ile ilgili ayetlerdeki “mehdi” kelimesi için çevirmenler bu sefer “döşek” yerine “beşik” kelimesini seçmişlerdir. Çünkü genel kanı, İsa’nın beşikte iken konuşmuş olmasıdır. Oysa İsa, hidayete ermiş bir çocuk (sabi) olarak yeryüzünde konuşmaktadır ve Meryem’in karşısındaki insanlar buna şaşırmaktadır. İsa da yine hidayete ermiş bir çocuk olarak cevap vermektedir:  “Muhakkak ki ben, Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni nebi kıldı.

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.


Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

2 yorum:

  1. En'âm, 122. Ayet: Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu, hiç, karanlıklar içinde kalmış, bir türlü ondan çıkamamış kimsenin durumu gibi olur mu? İşte kâfirlere, işlemekte oldukları çirkinlikler böyle süslü gösterilmiştir.

    YanıtlaSil
  2. Diriltilen o insan taşıdığı nurdan habersiz olsa idi bu haksızlık olurdu.

    YanıtlaSil