14 Ocak 2016 Perşembe

ÖRTÜNME KONUSUNDA YORUM

Kuran'da kadınların örtünmesi ile ilgili kıyafetlere baktığımızda karşımıza birkaç ayet ve Arapça birkaç kelime çıkmaktadır. Bu kelimeler Cilbab, Hımar, Siyab, Libas kelimeleridir. Din adamları bu kelimeleri açıklarken doğal olarak dönemin geleneksel kıyafetleriyle bağdaştırmışlardır. 

Adem ve eşinin örtünmesiyle başlayarak konuya giriş yapalım... 

İLK ÖRTÜNME

Bunun üzerine dedik: "Ey Âdem! Muhakkak ki bu, senin için ve zevcen için düşmandır. Sonra sakın sizin ikinizi Cennet'ten çıkarmasın.  O zaman şaki olursunuz."

"Muhakkak ki senin için orada acıkmak ve çıplak kalmak yoktur."
"Ve muhakkak ki sen orada susamazsın ve yanmazsın." (20:117-119) 

CİN KONUSUNDA YORUM 
adlı yazımda: "CennetCan halinde, farklı bir madde boyutunda ve gerçeklikte yaşanılan ortamdır" demiş idim. Dolayısıyla Âdem’in yaratılışıyla ilgili ayetler iki tipte düşünülebilir. 

Ve Can; onu daha önce semum ateşinden yarattık. (15:27)


Birincisi; Âdem ve eşinin topraktan olan bedenleri diğer taraftan yaratılırken daha önce Can adı verilen astral bedenleri ise yaratılmış ve Cennet'e yerleştirilmiştir. Enerji halindeki bu astral beden, Dünya hayatında olduğu gibi acıkmamakta ve yanmamaktadır. Dolayısıyla çıplaklık olayı da söz konusu değildir. 


İkincisi; ayetlerden anlaşıldığına göre Âdem ve eşi Cennet'te acıkmamaktadır. Bunun sebebi, Yasak Ağaç hariç Cennet'in bol nimetle dolu olmasıdır. Aynı zamanda Âdem ve eşi çıplak kalmamaktadır. Çünkü cinsellik konusunda herhangi bir bilgi birikimine sahip olmadıkları ve bu konudaki anlayış ile bilinç düzeyleri hayvanlar seviyesinde olduğu için üzerlerini herhangi bir örtüyle örtme gereği duymamaktadırlar. Yanmak ise sembolik bir tabir olup, Dünya hayatının acı dolu tecrübelerini sembolize etmektedir.  

Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” 

Bunun üzerine onlar o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve Cennet yaprağından üzerlerine örtmeye (CENNE) başladılar. Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. (20:120-121)

Can halinde yani astral bedene sahip ve Cennet'e yerleştirilmiş olan Âdem ve eşi, Şeytan'ın vesvesesine uyarak Yasak Ağaç'tan yemişlerdir. Dolayısıyla büyük ihtimalle insan bedenine girerek bilinç değişimine uğramışlar ve kendileri için artık acıkmak, susamak, çıplak kalmak ve sembolik olarak da yanmak söz konusu olmuştur. 

DEĞİŞMEYEN SÜNNETULLAH

Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın. (33:62)

Âdem ve eşinin Cennet'ten çıkarılma ve akabinde örtünmeleri olayına baktığımızda, örtülen uzuvların edep yerleri yani cinsel bölgeler olduğu anlaşılmaktadır. Allah'ın kanununa göre Âdem ve eşinden bu yana değişmemesi gereken şey, insanoğlunun edep yerlerini örtmesinin gerektiğidir. Öyle ise insanların edep yerleri hariç vücutlarının diğer yerleri örtülmeyebilir.   

ÖRTÜNMENİN AMACI


Örtünmenin amacı karşı cinsi tahrik etmemektir. Çünkü karşı cins, cinsel olarak tahrik edildiğinde nefsine hâkim olamazsa laf atma, elle sarkıntılık, tecavüz gibi çeşitli tacizlere yeltenebilmektedir. 

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. (24:30)


İstisnalar dışında genellikle erkeklerin kadınlara tacizde bulunduğu aşikardır. Bunu önlemenin bir yolu, inanan erkeklerin kendilerine haram kılınmış (yasaklanmış) kadınlardan uzak durmaları ve hatta cinsel gözle bakmamalarıdır. Dolayısıyla inanan erkeklere bakışlarını kollamaları ve ırzlarını korumaları tavsiye edilmiştir. Buna göre ırz, sadece kadına özgü bir özellik değildir.

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Görünen kısımlar müstesna, ziynetlerini göstermesinler. Örtülerini 
(HUMURİHİNNE) yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynetlerini kocalarından yahut babalarından yahut kocalarının babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut erkek kardeşlerinden yahut erkek kardeşlerinin oğullarından yahut kız kardeşlerinin oğullarından yahut Müslüman kadınlardan yahut sahip oldukları kölelerden yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz! (24:31)

Aynı şekilde kadınlar da erkekler gibi gözlerin haramdan sakındırmalı ve ırzlarını korumalıdırlar.

Kadınların vücutları, cinsel yönden erkekleri daha fazla cezbettiği ve Dünya tarihinin başlangıcından beri kadınlar genellikle cinsel obje olarak göründükleri için olmalı ki onlara, erkeklere ilave olarak kısıtlamalar getirilmiştir.


Ayetteki "Görünen kısımlar müstesna, ziynetlerini göstermesinler" ifadesindeki görünen kısımlar; abdest uzuvları olan yüz, dirseklere kadar el, ayak ve mesh edilmesi sebebiyle saç olmalıdır. Bu uzuvlara ne kadar örtülürse örtülsün, kadının vücudunda saklanamayacak popo ve göğüs kabarıklığı da ilave edilmelidir. 


Kadının ziynetleri ise altın, gümüş gibi süs olarak kullanılan takılar değil; erkekleri tahrik eden popo ve göğüsler gibi vücudunun cinsel bölgeleridir. Bu yüzden ayetin devamında ziynetlerinin gösterilip, gösterilmeyeceği kişiler sayılmıştır. Sayılan kişiler yakın akraba veya cinselliği olmayan kişiler olduklarından tahrik olma ihtimalleri en düşük olan kişilerdir. Bu demek değildir ki ziynetler sayılan kişilere rahatlıkla açılıp, gösterilebilir. Doğal hayatta nasıl yakın akrabalardan cinsel bölgeler gizleniyorsa o şekilde davranılabilir. Zira yakın akrabalar veya cinselliği kalmamış kişiler, (sapık istisnalar dışında) yakın akraba olan bir kadına, cinsel gözle tahrik olarak bakmazlar.  
  

Ayetteki "Gizledikleri ziynetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar" önerisi, bu şekilde yüründüğünde popo ve göğüs kabarıklıklarının sallanarak karşı tarafı tahrik etmemesi içindir.

Kadının ziynetleri, erkeklerdekinden farklı ve doğal olarak kabarık olduğundan karşı cinsi tahrik etme özelliğine sahip olan popo ve göğüslerdir.

Bunun haricinde ziyneti kadınların taktığı kolye, halhal gibi takılarla bağdaştırmak din adamlarının sığ düşüncesidir. Bir kadın ayağını istediği kadar yere vursun, taktığı kolye ses çıkarmayacaktır. Kadının gerdanına taktığı kolye veya ayağına taktığı halhal ses çıkarsa ne olur, çıkarmasa ne olur? 

BAŞÖRTÜSÜ

“Örtülerini (HUMURİHİNNE) yakalarının üzerine kadar salsınlar.” (24:31) ayetinden alıntı…

Burada dikkat edilmesi gereken şey, başörtüsü takmayanlardan başörtüsü takmalarının istenmesi değil; kadınların bir örtü ile yaka yırtmaçlarının üzerini kapatmalarının istenmesidir.

Buna göre daha önce hiç başörtüsü takmayanların bir örtü ile yaka yırtmaçlarını kapatmaları yeterli olacaktır.  

Çünkü bu kısım örtülmezse haram sayılan kişiler tarafından göğüsler görülebilecektir.

Ayetteki “humurihinne” kelimesi, geleneklerin etkisiyle başörtüsüne yorulmuştur. Esasında herhangi bir örtü anlamındadır. Örneğin “hamr” kelimesi de içki için kullanılmıştır çünkü o da aklı örten bir içecektir. Eğer ilgili ayette gerçekten başörtüsü geçiyor olsaydı o takdirde “hımar-i res” veya “hicab” kelimelerinin kullanılmış olması gerekirdi.

Başörtüsü ile ilgili olarak eğer kadında başın örtülü olmasının gerekliliğine karşı bir inanç var ise örtülmesinde bir sakınca yoktur. Ancak bu örtü gelenek, aile ve çevre baskısı veya siyasi amaç için takılıyorsa yanlıştır.

Kadınların başı zorla açtırılamaz, zorla kapattırılamaz.

Örtünme konusunda kilit nokta başörtüsü değildir. Başörtüsü takıp da vücudun diğer hatlarının erkeği tahrik edici şekilde giyinerek sergilenmesi doğru değildir.

Nice kadınlar vardır, başı açık ama namus timsalidir; nice kadınlar vardır, başı kapalı ama ortalık malı gibidir. Dolayısıyla açık olmak da namussuz olmak anlamında değildir fakat Allah’ın ayetle bildirdiği öğüdüne aykırı davranıldığı için erkekler tarafından tacize uğranma olasılığını artıracaktır. Çünkü erkekler tarafından, kadının hür ve namuslu olduğunun anlaşılması engellenmiş olacaktır. 
    
SAÇIN ÖRTÜLMESİ

Kuran’a göre saçın örtülmesi şart değildir. Çünkü saç dikkat çekici bir unsur olsa da tahrik edici bir unsur değildir. Eğer saç tahrik edici bir vücut uzvu olsaydı, Âdem ve eşi de onu en başta örterdi. Ayrıca ayetlerde açıkça saçın örtülmesi yazardı. Buna ilaveten erkeklerin saçlarını örtmesi de istenirdi.

Halbuki (24:31) ayetinde “Örtülerini (HUMURİHİNNE) yakalarının üzerine kadar salsınlar” denilerek hangi kısmın örtülmesinin amaçlandığı açıkça ifade edilmiştir. Yani amaç örtüyle saçı örtmek değil, göğüs yırtmacını örtmektir.

DIŞ ELBİSE

Ey nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine dış elbise (CELABİBİHİN) almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder. (33:59)


Kadınlar dışarı çıkarken üstlerine örtü ya da daha doğru anlamıyla dış elbise almalıdırlar. Bu dış elbise, yörenin giyim alışkanlığına uygun herhangi bir dış kıyafet olabilir. Burada amaç yine vücut hatlarının karşı cinsi tahrik etmesini önlemektir. Aksi takdirde kadınlar hür ve namuslu olarak tanınmayabilecek ve bu yüzden erkekler tarafından tacize uğrayabileceklerdir.

Günümüzde de bazen görüldüğü gibi çok seksi ve dikkat çekici kıyafetler giyen kadınlara erkekler dönüp bakmakta, hatta laf atıp çeşitli tacizlerde bulunabilmektedirler. En azından bu tip tahrik edici kıyafetlerle dolaşan kadınlara, erkekler tarafından iyi gözle bakılmamaktadır.

DIŞ ELBİSENİN ÇIKARILMASI

Artık evlenme ümidi beslemeyen, hayızdan ve doğumdan kesilmiş yaşlı kadınların ziynetlerini göstermeksizin elbiselerini (SİYABEHUNNE) çıkarmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama yine sakınmaları onlar için daha hayırlıdır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (24:60)


(24:60) Ayetinde bahsi geçen ve dış elbiselerini çıkarmalarında kendilerine günah olmayan kadınların durumlarına bakılırsa bunların karşı cinsi tahrik etme olasılığının en az olduğu durumdaki kadınlar olduğu anlaşılmaktadır. Mesela yaşlı kadınlar veya evlenme ümidi kalmamış sakat ya da çirkin kadınlar gibi…

TAKVA ELBİSESİ

Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi (SEVATİKUM) örtecek ve süslenecek elbise (LİBASEN) verdik. Takva elbisesi (VELİBASU) var ya işte o daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar. (7:26)

Bazı çevirmenlerin (7:26) ayetindeki "sevatikum" kelimesini "avret yeri" olarak meallendirildiğini düşündüğümüzde açıkça görülmektedir ki giysinin asıl hedefi avret yerlerinin örtülmesidir. Bu ayet, bu anlamda başörtüsüyle saçın örtülmesi gerekip, gerekmediği konusuna son noktayı koymaktadır. 

Bunun haricindeki kıyafetler ise yöresel ve iklimsel şartlarla bağlantılı ve süs anlamında çeşitli şekillerde tercih edilebilir. 

"Sevatikum" kelimesinin türevlerinin geçtiği diğer geçtiği ayetlerde "kötülük" anlamında meallendirildiğini düşündüğümüzde ise insanoğlunun işlediği kötülüklerin de örtülebileceğini hatta takva elbisesi ile örtülebileceğini anlamaktayız. Dolayısıyla takva, elbiseden daha hayırlıdır. 

SONUÇ

Örtünme konusunda ayetlerle belirlenmiş olan kurallar Allah tarafından uygulanması istenilen zorlamalar değil, kadınların erkekler tarafından tacize uğrayıp incitilmemeleri için getirilmiş önerilerdir. Bu önerilerin sonucunda kadınların, erkekler tarafından taciz edilmelerinin asgariye indirilmesi amaçlanmış olmalıdır. Ancak bu önlemler tabii ki kesin çözümler olmayabilir. Kadınlar ne kadar örtünürlerse örtünsünler, yine de sapık zihniyette olan erkekler tarafından tacize uğrayabilirler. Çözüm, insanların takvasındadır.  


İşin özeti, karşı cinsi tahrik etmeyecek şekilde giyinmek, bakışları haramdan sakınmak ve namuslu olmaktır… Zira sadece örtünmek de namuslu olmak anlamına gelmemektedir.  


Kısacası Müslümanlık kılık kıyafet işi değil, teslimiyet ve karakter işidir...

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder