8 Ekim 2015 Perşembe

NASR KELİMESİ

Nasr kelimesi; yardım demektir.

Nasr kelimesinin; Nasrani türevi hariç Kuran'daki bütün türevleri "yardım, yardımcı" anlamlarındadır.

Nasrullah, Allah'ın yardımı demektir.

Kuran'da, Hıristiyanlar olarak çevrilen kelimenin aslı Nasranilerdir. Nasraniler ise bu durumda "Yardımcılar" demek olabilir.

Hıristiyan adı Christ kelimesinden türetilmiş olup, İsa'ya tabi olanlar demektir ve insanlar tarafından oluşturulmuş bir isimdir.

NASR Kelimesinin türevi NASARA, Kuran'da 59 kere geçiyor:

Nasara, ayetlerde "yardım" anlamında geçiyor.

AYET: Ve bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve onlara yardım (YUNSARUNE) edilmeyeceği günden sakının. (2:48)

AYET: İşte onlar öyle kimselerdir ki, Dünya hayatını ahirete karşı satın almışlardır. Bu sebeple azap onlardan hafifletilmez ve onlar yardım (YUNSARUNE) da olunmazlar. (2:86)

AYET: Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım(YUNSARUNE) olunmayacağı bir günden sakının. (2:123)

AYET: Ve Calut ve onun askerlerinin karşısına çıktıkları zaman şöyle dediler: “Rabbimiz üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve kafirler kavmine karşı bize yardım (UNSURNA) et.” (2:250)

AYET: Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz. Kazandığı onundur ve iktisap ettiği de onundur. Rabbimiz! Şayet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi sorgulama. Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et. Sen bizim Mevlamız’sın. Artık kafirler kavmine karşı bize yardım (ENSURNA) et. (2:286) 

AYET: Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı tasdik eden bir Resul geldiği zaman, O'na mutlaka iman edeceksiniz ve O'na mutlaka yardım (TANSURUNNEHU) edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ettiniz mi (kabul ettiniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ettik (kabul ettik)” dediler. “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu. (3:81)

AYET: Onlar size ezadan başka asla bir zarar veremezler. Ve eğer sizinle savaşırlarsa, size arkalarına dönüp kaçarlar. Sonra onlar, yardım (YUNSARUNE) da olunmazlar. (3:111)

AYET: Ve andolsun ki, Bedir'de siz daha zayıf bir halde iken, Allah size yardım (NASARAKUMU) etti. Artık Allah'a karşı takva sahibi olun. Ve umulur ki böylece siz şükredersiniz! (3:123)

AYET: Ve onların sözleri: "Rabbimiz, bizim günahlarımızı mağfiret et ve işimizdeki israfımızı bağışla. Ve ayaklarımızı sabit tut ve kafirler kavmine karşı bize yardım (VENSURNA) et." demekten başka birşey olmadı. (3:147)

AYET: Eğer Allah size yardım (YANSURKUMU) ederse o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız bırakırsa ondan sonra size kim yardım (YANSURUKUM) eder? Öyleyse mü’minler, Allah’a tevekkül etsinler. (3:160)

AYET: Onlar ki, yanlarındaki Tevrat’ta ve İncil’de yazılı buldukları ümmî, nebî, resûle tâbî olurlar. Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onları münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanları (temiz ve güzel olan şeyleri), helâl kılar. Habis olanları (kötü ve pis şeyleri), onlara haram kılar. Ve onların, ağırlıklarını kaldırır. Ve üzerlerindeki zincirleri kaldırır. Artık onlar, O’na îmân ettiler ve O’na saygı gösterdiler ve O’na yardım (NASARUHU) ettiler ve O’nunla beraber indirilen Nur’a tâbî oldular. İşte onlar, onlar felâha erenlerdir. (7:157)

AYET: Ve onlara bir yardıma (NASRAN) güç yetiremezler. Ve onlar kendilerine yardım (YANSURUNE) edemezler. (7:192)

AYET: O’ndan başka dua ettiğiniz şeyler size yardım (NASRAKUM) etmeye muktedir değillerdir ve kendilerine de yardım edemezler. (7:197)

AYET: Muhakkak ki; iman eden ve hicret eden ve mallarıyla ve nefsleriyle Allah yolunda cihad edenler, barındıran ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar hicret edinceye kadar onların velâyeti için sizin üzerinizde bir şey yoktur. Ve eğer onlar din konusunda sizden yardım (NASRU) isterlerse sizin ve onların arasında bir misak olması hariç, o zaman yardım üzerinizedir. Ve Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görendir. (8:72) 

AYET: Ve iman edenler ve hicret eden kimseler ve Allah’ın yolunda cihad eden kimseler ve barındıran ve yardım (NASARU) eden kimseler, işte onlar, onlar gerçek müminlerdir. Onlar için mağfiret ve kerim rızk vardır. (8:74)

AYET: Onlarla savaşın. Allah sizin ellerinizle onları azaplandırır ve onları alçaltır. Ve onlara karşı size yardım (YANSURKUM) eder. Ve müminler kavminin göğüslerine şifa verir. (9:14)

AYET: Andolsun ki; Allah, size birçok savaş yerinde ve Huneyn günü yardım (NASARAKUMU) etti. Çokluğunuz hoşunuza gittiği halde artık size bir fayda vermedi. Yeryüzünün genişliğine rağmen size dar geldi. Sonra arkanıza geri döndünüz. (9:25)

AYET: O'na sizin yardım (TENSURUHU) etmeniz dışında o zaman Allah, O'na yardım (NASARAHU) etmişti. Kafir olanlar, O'nu çıkardığı zaman ikinin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O'nun üzerine sekinetini indirdi. Ve O'nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kafirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah’ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir. (9:40)

AYET: Ve ey kavmim! Eğer ben onları uzaklaştırırsam, Allah’a karşı bana kim yardım (YANSURUNİ) eder? Hâlâ tezekkür etmez misiniz? (11:30)

AYET: Salih şöyle dedi: “Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden bir delil üzerinde isem ve bana Kendinden bir rahmet vermiş ise de görüşünüz (bu) mu? Şayet ben, O’na asi olursam Allah’a karşı kim bana yardım (YANSURUNİ) eder? O taktirde benim hayırdan uzaklaşmamı artırmanızdan başka bir şey olmaz.” (11:63)

AYET: Ve zalim olan kimselere meyletmeyiniz. O taktirde size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım (TUNSARUNE) olunmazsınız. (11:113)

AYET: Ve Allah’tan başka ona yardım (YANSURUNEHU) edecek kimseler yoktu. Ve o, yardım alan olmadı. (18:43)

AYET: İnkâr edenler, ateşi yüzlerinden ve sırtlarından gideremeyecekleri ve yardım (YUNSARUNE) olunmayacakları zamanı keşke bilselerdi. (21:39)

AYET: “Eğer yapabilirseniz, onu yakın! Ve ilahlarınıza yardım (VANSURU) edin.” dediler. (21:68)

AYET: Ve ayetlerimizi yalanlayan bir kavme karşı ona yardım (NASARNAHU) ettik. Muhakkak ki onlar, kötü bir kavim oldu. Böylece onların hepsini boğduk. (21:77)

AYET: Kim Allah’ın, ona Dünya'da ve ahirette asla yardım (YENSURAHU) etmeyeceğini zannediyorsa o zaman semaya bir sebep uzatsın. Sonra da onu kessin. O taktirde baksın, O’nun hilesi, onun öfkelendiği şeyi giderir mi? (22:15)

AYET: Onlar, sadece “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Ve eğer, Allah’ın insanları birbiriyle defetmesi olmasaydı, mabetleri, kiliseleri, havraları ve içinde Allah’ın isminin çok zikredildiği mescidleri mutlaka harap olup yıkılırdı. O’na yardım (YANSURANNA) edene, Allah mutlaka yardım (YANSURUHU) eder. Muhakkak ki Allah, elbette Kaviyy’dir, Azîz’dir (yüce). (22:40)

AYET: Ve işte böyle, kim maruz kaldığı şey kadarı ile karşılık verir, sonra da ona azgınlık yapılırsa (haklarına tecavüz edilirse) Allah ona mutlaka yardım (YANSURENNEHU) eder. Muhakkak ki Allah, af ve mağfiret edicidir. (22:60)

AYET: Dedi ki: “Rabbim, beni yalanladıkları için bana yardım (UNSURNİ) et.” (23:26)

AYET: “Rabbim, beni yalanlamaları sebebiyle bana yardım (UNSURNİ) et.” dedi. (23:39)

AYET: O gün yalvarıp bağırarak yardım (TUNSARUNA) istemeyin. Muhakkak ki Bizim tarafımızdan, size yardım edilmez. (23:65)

AYET: Allah’tan başkaları size yardım (YENSURUNEKUM) ediyorlar mı veya kendilerine yardım edebiliyorlar mı? (26:93)

AYET: Ve Biz, onları ateşe davet eden imamlar kıldık. Ve kıyamet günü onlara yardım (YUNSARUNE) olunmaz. (28:41)

AYET: Sonra, onu ve onun sarayını yere geçirdik. Onun Allah’tan başka yardım (YENSURUNEHU) edecek bir grubu yoktu ve yardım edilenlerden olmadı. (28:81)

AYET:  "Rabbim, müfsidler kavmine karşı bana yardım (UNSURNİ) et." dedi. (29:30)

AYET: Allah’ın yardımı ile (Allah), dilediğine yardım (YANSURU) eder. Ve O; Azîz’dir, Rahîm’dir. (30:5)

AYET: Ve yardım (YUNSARUNE) olunacaklarını ümit ederek, Allah’tan başka ilahlar edindiler. (36:74)

AYET: Ve onlara yardım (NASARNAHUM) ettik. Böylece galip gelenler onlar oldu. (37:116)

AYET: Ve Rabbinize yönelin! Ve size azap gelmeden önce O’na teslim olun. Sonra yardım (TUNSARUNE) olunmazsınız. (39:54)

AYET: "Ey kavmim! Bugün mülk sizindir, yeryüzünde kuvvetlisiniz. Ama Allah’ın şiddetli azabı bize geldiğinde, size kim yardım (YENSURUNE) edecek?" Firavun şöyle dedi: "Size gösterdiğim şey sadece benim görüşümdür. Ve ben, sizi irşad yolundan başkasına hidayet etmem." (40:29)

AYET: Muhakkak ki Biz, resullerimize ve iman edenlere ve Dünya hayatında şahitlerin kaim olacağı (bulunacağı) gün mutlaka yardım (NENSURU) edeceğiz. (40:51)

AYET: Bunun üzerine Dünya hayatında zillet azabını onlara tattırmamız için uğursuz günlerde onların üzerine şiddetli sesle gelen soğuk bir fırtına gönderdik. Ve ahiret azabı mutlaka daha çok rezil edicidir. Ve onlara yardım (YUNSARUNE) olunmaz. (41:16)

AYET: Ve onların kendilerine yardım (YENSURUNEHUM) edecek Allah’tan başka dostları yoktur. Ve Allah kimi dalalette bırakırsa artık onun için bir yol (kurtuluş) yoktur. (42:46)

AYET: O gün, dosttan dosta bir şey fayda vermez. Ve onlara yardım (YUNSERUNE) olunmaz. (44:41)

AYET: Allah’tan başka, yakınlık sağlaması için ilahlar ittihaz ettikleri zaman onlara yardım (NASARE) etmeleri gerekmez miydi? Hayır, onlardan saptılar. İşte bu, onların yalanları ve iftira etmiş oldukları şeydir. (46:28)

AYET: Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım (TENSURU) ederseniz, O da size yardım (YENSURKUM) eder ve ayaklarınızı sabit kılar. (47:7)

AYET: Ve Allah, sana aziz bir zaferle yardım (YANSUREKA) etsin. (48:3)

AYET: O gün onlara tuzakları herhangi bir şeyle fayda vermez. Ve onlar yardım (YUNSARUNE) olunmazlar. (52:46)

AYET: Andolsun ki resullerimizi beyyinelerle gönderdik. Ve onlar ile beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar arasında adaletle hükmetsinler diye. Ve içinde kuvvetli sertlik bulunan demiri indirdik. Ve onda insanlar için pek çok menfaatler vardır. Ve gaybda kendisine ve resullerine yardım (YENSURUHU) edecek olan kimseleri, Allah’ın bilmesi içindir. Muhakkak ki Allah; Kavî’dir, Azîz’dir. (57:25)

AYET: Hicret eden fakirler içindir ki onlar, yurtlarından çıkarıldılar ve mallarından uzaklaştırıldılar. Onlar, Allah’tan fazl ve rıza ararlar. Ve Allah’a ve O’nun Resul’üne yardım (YENSURUNA) ederler. İşte onlar, onlar sadıklardır. (59:8)

AYET: Nifak çıkaranları görmüyor musun? Kitap ehlinden, inkar eden kardeşlerine: “Eğer siz gerçekten çıkarılırsanız biz de mutlaka sizinle beraber çıkarız. Sizin aranızdaki, size karşı olan bir kimseye hiçbir zaman itaat etmeyiz. Ve eğer sizinle savaşırlarsa, mutlaka size yardım (NENSURENNEKUM) ederiz.” derler. Ve Allah, onların gerçekten yalancı olduklarına şehadet eder. (59:11)

AYET: Eğer gerçekten çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar. Ve eğer gerçekten savaşsalar, onlara yardım (YENSURUNEHUM) etmezler. Ve gerçekten onlara yardım (NASARUHUM) etseler bile, mutlaka arkalarını dönerler. Sonra onlar yardım (YUNSARUNE) olunmazlar. (59:12)

AYET: Veya Rahman’dan başka size yardım (YENSURUKUM) edecek olan bu askerler kimdir? Kafirler sadece gurur içindeler. (67:20)

NASR Kelimesinin türevi TENASARU, Kuran'da 1 kere geçiyor:

Tenasaru, ayette "yardım, yardımlaşma" anlamında geçiyor.


AYET: Size ne oldu ki yardımlaşmıyorsunuz (TENASARUNE). (35:25)

NASR Kelimesinin türevi İNTASARA, Kuran'da 8 kere geçiyor:

İntasara, ayetlerde "yardım" anlamında geçiyor.


AYET: Allah’tan başkaları size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardım (YENTESIRUNE) edebiliyorlar mı? (26:93)

AYET: İman edenler ve salih amel yapanlar ve Allah’ı çok zikredenler ve kendine zulüm yapıldıktan sonra yardım (VENTESARU) edilenler hariç zulmedenler, yakında hangi dönüş yerine döneceklerini bilecekler. (26:227)

AYET: Ve onlar, kendilerine bir saldırı isabet ettiği zaman yardımlaşırlar (YENTESIRUNE). (42:39)

AYET: Ve gerçekten zulme uğradıktan sonra yardımını (İNTESARE) alan kimseler, işte onlar; onların üzerine bir yol yoktur. (42:41)

AYET: Artık kafirlerle karşılaştığınız zaman onları güçsüz bırakıncaya kadar boyunlarını vurun. Bağlarını kuvvetlendirin. Nihayet savaşı, onun ağırlıklarını bırakınca da onları, ister lütuf olarak veya fidye alarak (bırakın). İşte böyle. Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlardan intikam alırdı (LE İNTASARA). Ve lakin sizin bir kısmınızı, diğer bir kısımla imtihan etmek içindir. Ve onlar ki Allah yolunda öldürülenlerdir, o taktirde onların amelleri boşa çıkarılmaz. (47:4)

Bu ayette "yardım" anlamında olması gereken "le intasara" kelimesi, "intikam almak, öc almak" anlamında çevrilmiş. Bir önceki (42:41) ayetindeki aynı kullanıma bakarsak bence doğru anlam: "Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlara yardım etmezdi." veya "Ve eğer Allah dileseydi, elbette onlardan yardım alırdı." gibi olmalı. 

AYET: Sonunda, Rabbine dua etti: “Muhakkak ki ben, mağlup olanım. Öyleyse intikam al (FENTASIR).” (54:10)

Yine bu ayette de "fentasır" kelimesi, bazı çevirmenlerce "intikam" anlamında, bazı çevirmenlerce de "yardım et" anlamında çevrilmiş. Doğrusu: Sonunda, Rabbine dua etti: “Muhakkak ki ben, mağlup olanım. Öyleyse yardım et." olmalı.

AYET: Sizin üzerinize, ateşten bir alev ve duman gönderilir. O zaman yardımlaşamazsınız (TENTESIRANİ). (55:35)

NASR Kelimesinin türevi İSTANSARA, Kuran'da 2 kere geçiyor:

İstansara, ayetlerde "yardım" anlamında geçiyor.


AYET: Muhakkak ki; iman eden ve hicret eden ve mallarıyla ve nefsleriyle Allah yolunda cihad edenler, barındıran ve yardım edenler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar hicret edinceye kadar, onların velayeti için sizin üzerinizde bir şey yoktur. Ve eğer onlar din konusunda sizden yardım (İNİSTENSARUKUM) isterlerse sizin ve onların arasında bir misak olması hariç, o zaman yardım (NASRU) üzerinizedir. Ve Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görendir. (8:72)

AYET: Böylece şehirde gözleyerek sabahladı. Fakat dün yardım (İSTENSARAHU) isteyen kişi ondan yardım istediği zaman ona: "Muhakkak ki sen, apaçık azgınsın." dedi. (28:18)

NASR Kelimesinin türevi NASR, Kuran'da 22 kere geçiyor:

Nasr, ayetlerde "yardım" anlamında geçiyor.


AYET: Yoksa siz, kendinizden önce yaşayanların başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, Cennet'e gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara şiddetli bela ve sıkıntılar dokundu ki, resul ve onun yanındaki iman edenler: “Allah’ın yardımı (NASRU) ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah’ın yardımı (NASRA) gerçekten yakın değil mi? (2:214)

AYET: Çarpışan iki fırka, sizin için bir ibret olmuştur. Bir fırka Allah'ın yolunda savaşıyor ve diğeri kafir olan, onları gözleri ile kendilerinin iki misli görüyorlardı. Ve Allah dilediğini, kendi yardımı (NASRİHİ) ile destekler. Muhakkak ki bunda, ulûl ebsar (basîret sahipleri) için mutlaka ibret vardır. (3:13)

AYET: Ve Allah onu, size müjde olması ve kalplerinizin onunla tatmin olmasından başka bir şey için yapmadı. Yardım (NASRU) ancak, Aziz ve Hakim olan Allah'ın katındandır. (3:126)

AYET: Ve andolsun ki; senden önceki resuller de yalanlandı. Fakat onlara yardımımız (NASRUNA) gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları eziyetlere sabrettiler. Ve Allah’ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve andolsun, gönderilmiş resullerin haberlerinden sana geldi. (6:34)

AYET: Ve onlara bir yardıma (NASRAN) güç yetiremezler. Ve onlar kendilerine yardım (YANSURUNE) edemezler. (7:192)

AYET: O’ndan başka dua ettiğiniz şeyler size yardım (NASRAKUM) etmeye muktedir değillerdir ve kendilerine de yardım (YENSURUNE) edemezler. (7:197)

AYET: Ve Allah, sadece bir müjde ve onunla kalplerinizin tatmin olması için yaptı. Allah’ın katından başka yardım (NASRU) yoktur. Muhakkak ki Allah, Aziz ve Hakim’dir. (8:10)

AYET: Ve siz; yeryüzünde az olduğunuzu, aciz, güçsüz olduğunuzu hatırlayın. İnsanların sizi yakalamasından korkuyordunuz. O zaman sizi barındırdı ve sizi yardımı (Bİ NASRİHİ) ile destekledi ve sizi tayyib rızıkla rızıklandırdı. Umulur ki böylece siz şükredersiniz. (8:26)

AYET: Ve eğer sana hile yapmak isterlerse, o taktirde muhakkak ki Allah, sana kafidir. Yardımı (Bİ NASRİHİ) ile seni ve müminleri destekleyen, O’dur. (8:62)

AYET: Muhakkak ki; iman eden ve hicret eden ve mallarıyla ve nefsleriyle Allah yolunda cihad edenler, barındıran ve yardım (NASARU) edenler, işte onlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar hicret edinceye kadar, onların velayeti için sizin üzerinizde bir şey yoktur. Ve eğer onlar din konusunda sizden yardım (İSTENSARIKUM) isterlerse sizin ve onların arasında bir misak olması hariç, o zaman yardım (NASRU) üzerinizedir. Ve Allah, yapmakta olduğunuz şeyleri görendir. (8:72)

AYET: Resuller, umutlarını kestikleri zaman ve hatta yalanlandıklarını zannettikleri bir sırada, onlara yardımımız (NASRUNA) geldi. Böylece dilediğimiz kimse kurtarıldı. Azabımız mücrim kavimden geri döndürülmez. (12:110)

AYET: Yoksa onların, Bizden men eden ilahları mı var? Onların, kendilerine dahi yardım (NASRA) etmeye güçleri yetmez. Ve onlara, Bizim tarafımızdan sahip çıkılmaz. (21:43)

AYET: Zulme uğramaları sebebiyle savaşanlara izin verildi. Ve şüphesiz Allah, onlara yardıma (NASRİHİM) muhakkak ki kaadirdir. (22:39)

AYET: İşte böylece, söylediklerinizden dolayı sizi yalanladılar. Artık uzaklaştırmaya ve yardım (NASRAN) almaya muktedir olamazsınız. Ve sizden kim zulmederse ona büyük azap tattırırız. (25:19)

AYET: Ve insanlardan, “biz Allah’a iman ettik” diyenlere Allah yolunda eziyet edildiği zaman, insanlara Allah’ın azabıymış gibi fitne çıkardılar. Eğer Rabbinden yardım (NASRUN) gelirse muhakkak: “Biz sizinle gerçekten beraberdik.” derler. Allah, alemlerin sinesinde olanları en iyi bilen değil mi? (29:10)

AYET: Allah’ın yardımı (Bİ NASRİ) ile dilediğine yardım (YANSURU) eder. Ve O; Aziz’dir, Rahim’dir. (30:5)

AYET: Ve andolsun ki, senden önce onların kavmine resuller gönderdik. Böylece onlara beyyineler getirdiler. Bunun üzerine mücrimlerden intikam aldık. Müminlere yardım (NASRU), Bizim üzerimize hak oldu. (30:47)

AYET: Onlara yardım (NASRAHUM) etmeye muktedir değildirler. Ve kendileri, onlar için hazır askerlerdir. (36:75)

AYET: Ve Allah, sana aziz bir zaferle yardım (NASRAN) etsin. (48:3)

AYET: Ve seveceğiniz başka bir şey, Allah’tan yardım (NASRUN) ve yakın bir fetih. Ve müminleri müjdele.(61:13)

AYET: Allah’ın yardımı (NASRU) ve fetih geldiği zaman. (110:1)


NASR Kelimesinin türevi NASRANİYY, Kuran'da 15 kere geçiyor:


Nasraniyy, ayetlerde "Hıristiyanlar" anlamında geçiyor.

Nasr kelimesinin diğer türevleri "yardım" anlamına gelirken Nasraniyy türevinin "Hıristiyanlar" anlamına gelmesini garip bulduğum için bu çalışmayı yaptım.

Zaten Kuran'daki Müslüman, Yahudi, Hıristiyan, Sabii gibi kavramların birer din mensubu ismi değil, karakteristik isimler olduğunu düşünüyordum.

Nasraniyy kelimesinin "Yardımcılar" anlamına gelip gelmediğini inceliyorum. Bunu anlamak için Yahudiler, Sabiiler gibi isimlerin de hangi anlamlara geldiklerini incelemek gerekir.

AYET: Şüphesiz ki; iman edenler, Yahudiler (HADU) , Hristiyanlar (NASARA) ve Sabiiler (SABİİNE), bunlardan her kim, Allah’a ve ahiret gününe inanır ve ıslah edici ameller işlerse bu durumda onların mükafatları Rablerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (2:62)

AYET: Ve dediler ki: “Cennete yahudi (HUDEN) veya hristiyan (NASARA) olan kimselerden başkası asla girmeyecektir.” Bu, onların emaniyesidir (zan ve kuruntularıdır). “Eğer siz sadıklar iseniz delillerinizi getirin.” de. (2:111)

AYET: Ve yahudiler (YAHUDU) dedi ki: “Hristiyanlar (NASARA) bir şey üzere değildir.” Hristiyanlar (NASARA) dedi ki: “Yahudiler (YAHUDU) bir şey üzere değildir.” Halbuki onlar Kitab’ı tilavet ediyorlar (okuyorlar). Bunun gibi bilmeyenler de onların sözleri gibi sözler söylediler. Artık Allah, ihtilaf ettikleri şey hakkında, kıyamet günü hüküm verecektir. (2:113)

AYET: Ve sen onların dinine tabi olmadıkça ne Yahudiler (YAHUDU) ve ne de Hristiyanlar (NASARA) senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak işte o, hidayettir.”. Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan senin için Allah’tan bir dost ve bir yardımcı yoktur. (2:120)

AYET: Ve dediler ki: “Yahudi (HUDEN) veya Hristiyan (NASARA) olun ki hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır. İbrahim’in dini haniftir (hidayete ermiştir).” Ve o, müşriklerden olmadı.” (2:135)

AYET: Yoksa siz: “Muhakkak ki İbrahim ve İsmail ve İshak ve Yakup ve Esbat, Yahudi (HUDEN) veya Hristiyan’dılar” (NASARA) mı diyorsunuz. De ki: “Sizler mi daha iyi biliyorsunuz yoksa Allah mı?” Allah tarafından verilen, O'nun yanındaki şahitliği gizleyen kimseden daha zalim kim vardır? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. (2:140)

AYET: İbrahim, Yahudi (YAHUDİYYEN) veya nasrani (NASRANİYYEN) olmadı. Fakat hanif (Allah’ın tek oluşuna, ölmeden önce ruhun O’na ulaştırılmasının ve Allah’a teslim olmanın farz olduğuna inanan), (Allah’a teslim olmuş) bir müslümandı. Ve o müşriklerden olmadı. (3:67)

AYET: Ve “muhakkak ki biz nasarayız” (NASARA) diyenlerden misaklarını aldık, gene de uyarıldıkları şeyden bir pay almayı unuttular. Bu yüzden kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık, kin ve nefret saldık. Allah yakında, onlara yapmış olduklarını haber verecek. (5:14)

AYET: Ve, Yahudiler (YAHUDU) ve Hristiyanlar (NASARA); “Biz Allah’ın oğulları ve O’nun sevdikleriyiz.” dediler. De ki; “O halde niçin Allah size günahlarınızdan dolayı azap ediyor?” Hayır, siz O’nun yarattıklarından bir beşersiniz. O, dilediğini mağfiret eder, dilediğine de azap eder. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin mülkü Allah’ındır. Ve varış O’nadır. (5:18)

AYET: Ey iman edenler, Yahudi (YEHUDE) ve Hristiyanları (NASARA) dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin dostlarıdır. Ve sizden kim onlara dönerse artık o, mutlaka onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez. (5:51)

AYET: Muhakkak ki, iman edenler, ve Yahudiler (HADU) ve Sabiiler (SABİUNE) ve Nasranilerden (NASARA) kim Allah’a ve ahir güne iman eder ve nefsini ıslah edici ameller yaparsa onlara artık korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar. (5:69)

AYET: İman edenlere karşı, insanlardan en şiddetli düşman olarak mutlaka Yahudileri (YEHUDE) ve şirk koşanları (EŞRAKU) bulursun. Dostluk bakımından iman edenlere en yakın olarak da: “Muhakkak ki biz nasraniyiz (NASARA).” diyenleri bulursun. Bu, onların arasında keşişler ve ruhbanların bulunması ve onların kibirlenmemesi sebebiyledir. (5:82)

AYET: Ve Yahudiler (YAHUDU): “Üzeyir Allah’ın oğludur.” dediler ve nasraniler (NASARA): “Mesih Allah’ın oğludur.” dediler. Onların ağızlarıyla söylediği bu sözler, daha önce inkar eden kimselerin sözlerine benziyor. Allah onları öldürsün. Nasıl da döndürülüyorlar. (9:30)

AYET: Gerçekten iman eden kimseler ile Yahudilerin (HADU) ve Sabiilerin (SABİİNE) ve Hristiyanların (NASARA) ve Mecusilerin (MECUSE) ve şirk koşanların (EŞRAKU) arasını Allah, kıyamet günü mutlaka ayıracaktır. Muhakkak ki Allah, herşeye şahittir. (22:17)


NASR Kelimesinin türevi NASİR, Kuran'da 35 kere geçiyor:


Nasir, ayetlerde "yardım, yardımcı" anlamında geçiyor.

AYET: Göklerin ve yerin mülkünün O’na, Allah’a ait olduğunu bilmiyor musun? Ve sizin için Allah’tan başka dost ve yardımcı (NASİRİN) yoktur. (2:107) 

AYET: Ve sen onların dinine tabi olmadıkça ne Yahudiler (YAHUDU) ve ne de Hristiyanlar (NASARA) senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak; işte o, hidayettir.”. Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan senin için Allah’tan bir dost ve bir yardımcı (NASİRİN) yoktur. (2:120)

AYET: Ve nafakadan ne infak ettinizse veya adaktan ne adadınızsa o taktirde muhakkak ki Allah, onu bilir. Ve zalimler için bir yardımcı (ENSARİN) yoktur. (2:270)

AYET: Fakat İsa, onlardan inkar hissedince “Allah’a (giden yolda) benim yardımcılarım (ENSARİ) kimlerdir?” dedi. Havariler: “Biz Allah’ın yardımcılarıyız (ENSARU), Allah’a iman ettik ve bizim teslim olduğumuza şahit ol.” dediler. (3:52)

AYET: Ey Rabbimiz! Muhakkak ki Sen, kimi ateşe sokarsan artık onu hakir ve rezil etmişsindir. Zalimler için bir yardımcı (ENSARİN) yoktur. (3:192)

AYET: Ve sizin düşmanlarınızı en iyi Allah bilir. Ve dost olarak Allah kafidir. Ve yardımcı (NASİRAN) olarak Allah kafidir. (4:45)

AYET: İşte onlar, Allah'ın lanetledikleridir ve Allah kimi lanetlerse artık onun için asla bir yardımcı (NASİRAN) bulamazsın. (4:52)

AYET: Ve size ne oluyor ki Allah’ın yolunda ve "Ey Rabbimiz! Halkı zalim olan bu kasabadan bizi çıkar ve katından bir veli ve katından bize bir yardımcı (NASİRAN) kıl." diyen zayıf ve aciz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmıyorsunuz? (4:75)

AYET: Onlar, kendileri gibi inkar etmenizi ve böylece onlarla bir olmanızı istediler. Artık Allah’ın yolunda hicret edinceye kadar onlardan dost edinmeyin. Bundan sonra eğer yüz çevirirlerse o taktirde onları nerede bulursanız yakalayın ve onları öldürün. Ve onlardan dost ve yardımcı (NASİRAN) edinmeyin. (4:89) 

AYET: Sizin emaniyenizle ve kitap ehlinin emaniyesi ile değil, kim kötülük yaparsa onunla cezalandırılır. Ve kendisi için Allah'tan başka bir veli ve bir yardımcı (NASİRAN) bulamaz. (4:123)

AYET: Muhakkak ki münafıklar, ateşin en aşağı tabakasındadırlar. Ve onlar için asla bir yardımcı (NASİRAN) bulamazsın. (4:145)

AYET: Fakat iman eden ve ıslah edici amel yapanlara ise onların ecirleri onlara ödenir ve onlara kendi fazlından daha da artırır. Ve çekinen ve kibirlenen kimselere ise “elim azap” ile azap edilir. Ve onlar, kendileri için Allah’tan başka bir dost ve bir yardımcı (NASİRAN) bulamazlar. (4:173)

AYET: Andolsun ki; “Muhakkak ki Allah, O, Meryem oğlu Mesih’tir.” diyenler kafir olmuşlardır. Oysa Mesih şöyle demişti; “Ey İsrailoğulları! Benim Rabbim ve sizin Rabbiniz olan Allah’a kul olun. Muhakkak ki, kim Allah’a şirk koşarsa o taktirde Allah ona cenneti haram etmiştir ve onun varacağı yer ateştir. Ve zalimler için bir yardımcı (ENSARİN) yoktur.” (5:72)

AYET: Ve şayet dönerlerse bu durumda Allah’ın sizin mevlanız olduğunu bilin. Ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır (NASİRU)! (8:40)

AYET: Andolsun ki; “küfür” kelimesini söyledikleri halde, Allah’a söylemediklerine yemin ederler. Ve İslamlıklarından sonra inkar ettiler. Nail olamayacakları ve intikam almak istedikleri şey sadece Allah’ın ve Resul’ünün onları fazlından zenginleştirmiş olması. Artık tövbe ederlerse onlar için hayırlı olur. Ve şayet dönerlerse Allah onları elim azapla Dünya'da ve ahirette azaplandırır. Ve onların yeryüzünde bir dostu ve yardımcısı (NASİRİN) yoktur. (9:74)

AYET: O sabikûn-el evvelîn: Onların bir kısmı muhacirînden (MUHACİRİNE), bir kısmı ensardan (ENSARİ) ve bir kısmı da onlara ihsanla tabi olanlardandı. Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır. (9:100)

AYET: Semaların ve yerin mülkü muhakkak ki; Allah’ındır. Yaşatır ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka bir dost ve bir yardımcı (NASİRİN) yoktur. (9:116)

AYET: Andolsun ki; Allah, nebiye ve muhacirlere (MUHACİRİNE) tövbeyi nasip etti. O zor zamanda kalpleri meyletmek üzere iken; O'na tabi olan ensara (ENSARİ) ve onlardan bir gruba tövbe etmeyi nasip etti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O; onlara Rauf’tur, Rahim’dir. (9:117)

AYET: O taktirde, elbette hayatın ve ölümün acısını kat kat sana tattırırdık. Sonra senin için Bize karşı bir yardımcı (NASİRAN) bulunmazdı. (17:75)

AYET: Ve de ki: “Rabbim beni sıdk ile dahil et ve beni sıdk ile çıkar. Ve bana senin katından  bir yardımcı sultan (yetkili) kıl.”

AYET: Ve kendilerine bir sultan (yetki, güç) indirilmeyen Allah’tan başka şeylere tapıyorlar. Ve onların, ona ait ilimleri yoktur. Ve zalimler için yardımcı (NASİRİN) da yoktur. (22:71)

AYET: Ve Allah'da hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dinde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrahim’in dinidir. O, sizi daha önce de “Müslümanlar” (MUSLİMİNE) olarak isimlendirdi. Bunda da resul size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse salatı ikame edin ve zekatı verin, Allah’a sarılın. O, sizin Mevla’nız. (O), ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcı (NASİRU). (22:78)

AYET: Ve işte böylece nebilerin hepsine mücrimlerden düşman kıldık. Ve senin Rabbin, hidayete erdiren ve yardımcı (NASİRAN) olarak kafidir. (25:31)

AYET: Ve siz, (Allah’ı) yerde ve gökte aciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız (NASİRİN) yoktur. (29:22)

AYET: De ki: "Eğer Allah sizin için bir kötülük dilese sizi Allah’tan kim korur? Veya sizin için rahmet dilese..." Onlar Allah’tan başka kendilerine dost ve yardımcı (NASİREN) bulamazlar. (33:17)

AYET: Orada ebediyen kalıcılardır. Bir dost ve bir yardımcı (NASİREN) bulamazlar. (33:65)

AYET: Ve onlar, orada feryat ederler: “Rabbimiz bizi çıkar, yapmış olduklarımızdan başka salih amel yapalım.” Size orada, tezekkür etmek isteyen kimsenin tezekkür etmesine yetecek kadar bir ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde tadın. Artık zalimler için bir yardımcı (NASİRİN) yoktur. (35:37)

AYET: Eğer Allah dileseydi, onları mutlaka tek bir ümmet kılardı. Ve lakin dilediği kimseyi rahmetinin içine koyar ve zalimler için bir veli ve yardımcı (NASİRİN) yoktur. (42:8)

AYET: Yeryüzünde siz, aciz bırakabilecek olanlar değilsiniz. Ve sizin için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı (NASİRİN) yoktur. (42:31)

AYET: Ve eğer kafirler sizinle savaşsaydılar mutlaka arkalarını dönerlerdi. Sonra bir dost ve bir yardımcı (NASİREN) da bulamazlardı. (48:22)

AYET: Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları (ENSARA) olun! Meryemoğlu İsa’nın havarilere: “Kim Allah’a (ulaşmak için) benim yardımcılarım (ENSARİ) olur?” dediği zaman, havarilerin: “Biz Allah’ın yardımcılarıyız (ENSARU).” dediği gibi. Bunun üzerine İsrailoğulları’ndan bir grup iman etti, bir grup inkar etti. O zaman iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik. Böylece onlar üstün geldiler. (61:14) 

AYET: Onlar hatalarından dolayı boğuldular. Sonra ateşe sokuldular. Artık kendileri için Allah’tan başka bir yardımcı (ENSAREN) bulamadılar. (71:25) 


NASR Kelimesinin türevi NASİR, Kuran'da 11 kere geçiyor:


Nasir, ayetlerde "yardım, yardımcı" anlamında geçiyor.

AYET: İşte onların amelleri dünyada ve Ahirette heba olmuştur. Ve onlar için bir yardımcı (NASIRİNE) yoktur. (3:22)


AYET: Fakat inkar edenlere ise o taktirde Dünya'da ve ahirette şiddetli azapla azap edeceğim. Ve onların bir yardımcısı (NASİRİNE) yoktur. (3:56)

AYET: Muhakkak ki, inkar edip, kafir olarak ölenlerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altını olsa ve onu fidye olarak verse artık asla kabul edilmez. İşte onlar, onlar için "elim azap" vardır. Ve onlar için bir yardımcı (NASIRİNE) yoktur. (3:91)

AYET: Hayır! Sizin mevlanız Allah'tır. Ve O, yardımcıların (NASIRİNE) en hayırlısıdır. (3:150)

AYET: Sen onların hidayete ermesini çok istemene rağmen muhakkak ki Allah, dalalette bıraktığı kimseyi hidayete erdirmez. Ve onlar için bir yardımcı (NASIRİNE) da yoktur. (16:37)

AYET: Ve: “Muhakkak ki siz Dünya hayatında aranızda sevgi oluşan Allah’tan başka putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü, bir kısmınız bir kısmınızı inkar edecek ve bir kısmınız da bir kısmınızı lanetleyecek. Sizin dönüş yeriniz ateştir. Ve sizin için bir yardımcı (NASIRİNE) yoktur.” dedi. (29:25)

AYET: Hayır, zalimler ilim sahibi olmaksızın heveslerine tabi oldular. Bundan sonra Allah’ın dalalette bıraktığını kim hidayete erdirebilir? Ve onların yardımcıları (NASIRİNE) da yoktur.(30:29)

AYET: Ve: “Bugün sizi unutacağız, tıpkı sizin “bugününüze kavuşmayı” unuttuğunuz gibi. Ve sizin mevanız (kalacağınız yer), ateştir. Ve sizin için bir yardımcı (NASIRİNE) yoktur.” denildi. (45:34)

AYET: Nice beldeler seni çıkardıkları ülkeden daha kuvvetliydi, onları helak ettik. O zaman onlar için bir yardımcı (NASIRA) yoktu. (47:13)

AYET: Nihayet vaadolundukları şeyi gördükleri zaman artık kimin yardımcısı daha zayıf ve sayı bakımından daha az, yakında (NASIREN) bilecekler. (72:24) 

AYET: Artık onun bir gücü, kuvveti olmaz ve bir yardımcı (NASIRIN) da yoktur. (86:10) 

NASR Kelimesinin türevi MANSUR, Kuran'da 2 kere geçiyor:

Mansur, ayetlerde "yardım" anlamında geçiyor.

AYET: Allah’ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmeyin! Kim mazlum olarak öldürülürse, o taktirde onun velisini sultan (yetkili) kıldık. Artık öldürmede haddi aşmasın. Çünkü o, yardım (MENSURAN) görmüş olandır. (17:33)

AYET: Muhakkak ki onlar, mutlaka yardım (MENSURUNE) edilecek olanlardır. (37:172)

NASR Kelimesinin türevi MUNTASİR, Kuran'da 4 kere geçiyor:

Muntasir, ayetlerde "yardım" anlamında geçiyor.

AYET: Ve Allah’tan başka ona yardım edecek kimseler yoktu. Ve o, yardım (MUNTESİRAN) alan olmadı. (18:43)

AYET:Sonra, onu ve onun sarayını yere geçirdik. Onun Allah’tan başka yardım (MUNTASIRİNE) edecek bir grubu yoktu ve yardım edilenlerden olmadı. (28:81)

AYET:O zaman ayağa kalkmaya muktedir olamadılar. Ve onlar “yardım (MUNTESİRİNE) edilenler” olmadılar. (51:45)

AYET:Yoksa: “Biz, hepimiz yardımlaşan (MUNTESİRUN) bir toplumuz.” mu diyorlar? (54:44)


EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder