9 Ekim 2016 Pazar

DABBE KELİMESİ

Dabbe kelimesi, “debelenen canlı şey” demektir. Bu “dabbe” yani “debelenen canlı şey”, genellikle canlılar veya hayvanlar olarak anlaşılmıştır. Bu noktada gözden kaçırılmaması gereken husus, “dabbe” kelimesinin insanlar için de kullanılabileceğidir.

Şimdi “dabbe” kelimesinin ve türevlerinin geçtiği ayetleri görelim:

Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı (DABBETİN) yaymasında, rüzgarları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. (2:164)

Yeryüzünde gezen her türlü canlı (DABBETİN) ve iki kanadıyla uçan her tür kuş, sizin gibi birer topluluktan başka bir şey değildir. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilecekler. (6:38)

(2:164) ve (6:38) Ayetlerindeki “dabbetin” yani “her çeşit canlı” ifadesinin içerisinde insanlar da düşünülmelidir.

Şüphesiz, yeryüzünde yürüyen canlıların (DEVABBİ) Allah katında en kötüsü, akıllarını kullanmayan sağırlar, dilsizlerdir. (8:22)

(8:22) Ayetinden anlaşılacağı üzere akıllarını kullanmayan sağırlar ve dilsizlerden kastedilen gerçek canlılar insanlardır.  

Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların (DEVABBİ) en kötüsü, inkar edenlerdir. Artık onlar iman etmezler. (8:55)

(8:55) Ayetinde bir kez daha görüyoruz ki inkar eden ve “dabbe” olarak bahsedilen gerçek varlıklar insanlardır.

Yeryüzünde hiçbir canlı (DABBETİN) yoktur ki rızkı Allah’a ait olmasın. Her birinin duracakları yeri de emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitaptadır. (11:6)

“İşte ben, hem benim hem sizin Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Yeryüzünde bulunan hiçbir canlı (DABBETİN) yoktur ki Allah, onun perçeminden tutmuş olmasın. Şüphesiz Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir.” (11:56)

Göklerde ve yerde bulunan canlılar (DABBETİN) ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler. (16:49)

Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı; yeryüzünde hiçbir canlı (DABBETİN) bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler. (16:61)

Gökte olanların, yerde olanların, Güneş’in, Ay’ın, yıldızların, dağların, ağaçların ve bütün canlıların (DEVABBU) Allah'a secde ettiğini görmedin mi? İnsanların da pek çoğu Ona secde eder; birçoğu ise azabı hak etmiştir. Allah'ın hor kıldığını aziz edecek kimse yoktur. Hiç kuşkusuz, Allah dilediğini yapar. (22:18)

Allah, bütün canlıları (DABBETİN) sudan yarattı. İşte bunlardan bir kısmı karnı üzerinde sürünür, kimi iki ayak üzerinde yürür, kimisi dört ayak üzerinde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Çünkü Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (24:45)

(11:6), (11:56), (16:49), (16:61), (22:18) ve (24:45) Ayetlerinde kastedilen canlıların için de pek tabii ki insanlar da bulunmaktadır.

O söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dabbe (canlı bir yaratık) (DABBETEN) çıkarırız. O, onlara insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler. (27:82)

(27:82) Ayetinde bahsi geçen “dabbe”, Allah’ın ayetlerine insanların kesin olarak inanmadıklarını söylediğine göre; Allah’ın bahsettiği başa gelecek söz olan yeniden dirilişin kesin kanıtını teşkil eden yeni doğmuş insan yavruları yani bebeklerdir.

NOT: Bu konuda DABBETÜL ARZ başlıklı yazımı okuyunuz.  

Nice canlılar (DABBETİN) vardır ki rızıklarını taşımazlar. Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir; hakkıyla bilendir. (29:60)

(29:60) Ayetinde her ne kadar insanlar, diğer canlılardan ayrılmış gibi görünse de rızkını taşımayan veya kendisi elde edemeyen canlıların içine bebekler, özürlüler gibi bazı insanlar da girmektedir.

Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı (DABBETİN) yaydı. Gökten de yağmur indirip, orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik. (31:10) 

Yine aynı şekilde (31:10) ayetinde kastedilen canlıların içinde pek tabii ki insanlar da bulunmaktadır.  

Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt (DABBETU) gösterdi. Süleyman'ın cesedi yıkılınca cinler anladılar ki eğer gaybı bilmiş olsalardı aşağılayıcı azap içinde kalmamış olacaklardı.  (34:14) 

İnsanlardan ve hareket eden canlılardan (DEVABBİ) ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah’a karşı ancak; kulları içinden alim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır. (35:28)

Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı; yerkürenin sırtında hiçbir canlı (DABBETİN) bırakmazdı. Ne var ki onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir. (35:45)

Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları (DABBETİN) yaratması, O’nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman onları bir araya getirmeye de gücü yetendir. (42:29)

Sizin yaratılışınızda ve Allah’ın yaydığı her bir canlıda (DABBETİN) da kesin olarak inanan bir toplum için elbette nice deliller vardır. (45:4) 

Ayetlerden görüleceği gibi "dabbe" kelimesi, "debelenen canlı şey" anlamına gelmekte ve bu canlı şeyin kapsamına insanlar da girmektedir.

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder