11 Aralık 2015 Cuma

ŞEHİT KELİMESİ


 Şehit Kelimesinin Sözlük Anlamı

Şehit kelimesi sözlüklerde, “kutsal bir ülkü ve inanç, özellikle yurt için savaşırken ölen kimse” şeklinde geçmektedir.

Arapça “ŞHD” kökünden olup, “şahid” kelimesiyle aynı anlama gelmektedir. “Şahid” kelimesi ise “tanık” ve “din uğruna ölen kişi” anlamına gelmektedir. 

-          İçerisinde Şehit Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

Bakara Suresi: (2:23, 84, 133, 140, 143, 185, 204, 282, 283), Ali İmran Suresi: (3:18, 52, 53, 64, 70, 81, 86, 98, 99, 140), Nisa Suresi: (4:6, 15, 33, 41, 69, 72, 79, 135, 159, 166), Maide Suresi: (5:8, 44, 83, 106, 107, 108, 111, 113, 117), Enam Suresi: (6:19, 73, 130, 144, 150), Araf Suresi: (7:37, 172), Tevbe Suresi: (9:17, 94, 105, 107), Yunus Suresi: (10:29, 46, 61), Hud Suresi: (11:17, 18, 54, 103), Yusuf Suresi: (12:26, 81), Rad Suresi: (13:9, 43), Nahl Suresi: (16:84, 89), İsra Suresi: (17:78, 96), Kehf Suresi: (18:51), Meryem Suresi: (19:37), Enbiya Suresi: (21:56, 61, 78), Hac Suresi: (22:17, 28, 78), Müminun Suresi: (23:92), Nur Suresi: (24:2, 4, 6, 8, 13, 24), Furkan Suresi: (25:72), Neml Suresi: (27:32, 49), Kasas Suresi: (28:44, 75), Ankebut Suresi: (29:52), Secde Suresi: (32:6), Ahzab Suresi: (33:45, 55), Sebe Suresi: (34:47), Yasin Suresi: (36:65), Saffat Suresi: (37:150), Zümer Suresi: (39:46, 69), Mümin Suresi: (40:51), Fussilet Suresi: (41:21, 22, 47, 53), Zuhruf Suresi: (43:19, 86), Ahkaf Suresi: (46:8, 10), Fetih Suresi: (48:8, 28), Kaf Suresi: (50:21, 37), Hadid Suresi: (57:19), Mücadele Suresi: (58:6), Haşr Suresi: (59:11, 22), Cuma Suresi: (62:8), Münafikun Suresi: (63:1), Teğabun Suresi: (64:18), Talak Suresi: (65:2), Mearic Suresi: (70:33), Müzzemmil Suresi: (73:15), Müddessir Suresi: (74:13), Mutaffifin Suresi: (83:21), Büruc Suresi: (85:3, 7, 9), Adiyat Suresi: (100:7).

-          Şehit Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Şehit Kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da toplam 165 kez geçmektedir.

Şehit kelimesi, “eşehidü, eşhedu, feşhedü, leteşhedüne, liyeşhedü, neşhedu, şehida, şehide, şehidna, şehidtum, şehidü, teşhed, teşhede, teşhedu, teşhedüne, üşhedü, velyeşhed, veşehide, veşehidü, veşhed, veşhedü, veteşhedu, yeşhede, yeşhedu, yeşheduhu, yeşhedüne” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 44 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla kez geçmiş.)

Bu ayetler: (2:84, 185), (3:18, 52, 64, 70, 81, 86), (4:15, 166), (5:111), (6:19, 130, 150), (7:37, 172), (9:107), (11:54), (12:26, 81), (21:61), (22:28), (24:2, 8, 24), (25:72), (27:32, 49), (36:65), (41:20, 21, 22), (43:19, 86), (46:10), (59:11), (63:1), (83:21).     

Örnekler:

Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik (TEŞHEDÜNE) etmektesiniz. (2:84)

“O hâlde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik (YEŞHEDÜNE) ederler” dediler. (21:61)

O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik (VETEŞHEDU) eder. (36:65)

Şehit kelimesi, “eşhedtuhum, feeşhidü, uşhidu, veeşhedehum, veeşhidü, veyuşhidu” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 7 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:204, 282), (4:6), (7:172), (11:54), (18:51), (65:2).

Örnekler:

İnsanlardan öylesi de vardır ki Dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine ALLAH’I şahit tutar (VEYUŞHİDU). Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. (2:204)

Hani Rabbin Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak (VEEŞHEDEHUM), “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk” demişlerdi. Böyle yapmamız Kıyamet Günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. (7:172)

Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca onları güzelce tutun yahut onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki adil kimseyi şahit (VEEŞHİDÜ) tutun. Şahitliği ALLAH için dosdoğru yapın. İşte bununla ALLAH’A ve Ahiret Günü’ne inanan kimselere öğüt verilmektedir. Kim ALLAH’A karşı gelmekten sakınırsa ALLAH ona bir çıkış yolu açar. (65:2)

Şehit kelimesi, “festeşhidü, vesteşhidü” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 2 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (2:282), (4:15).

Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH’IN kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan da yazdırsın ve Rabbi olan ALLAH’TAN korkup, sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise ya da yazdıramıyorsa velisi adaletle yazdırsın. Şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa bir erkek ve iki kadını şahit tutun (VESTEŞHİDÜ). Bu, onlardan biri unutacak olursa diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, ALLAH Katı’nda adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız aranızda hemen alıp, verdiğiniz peşin ticaret olursa onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız bu sizin için günahkârca bir davranış olur. ALLAH’A karşı gelmekten sakının. ALLAH, size öğretiyor. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir. (2:282)

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin (FESTEŞHİDÜ). Eğer onlar şahitlik ederlerse o kadınları ölüm alıp, götürünceye veya ALLAH onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun. (4:15)

Şehit kelimesi, “bişehadatihim, şehadatin” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da 3 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (24:6, 8), (70:33).

Eşlerine zina suçlamasında bulunup da kendilerinden başka görgü şahitleri de olmayanların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa ALLAH adına yemin ederek şahitlik etmesidir (ŞEHADATİN). (24:6)

Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa ALLAH adına yemin ve şahitlik etmesi (ŞEHADATİN) kendisinden cezayı kaldırır. (24:8)

Onlar, şahitliklerini (BİŞEHADATİHİM) dosdoğru yapan kimselerdir. (70:33)

Şehit kelimesi, “bişşehadeti, feşehadetu, leşehadetuna, lişşehadeti, şehadeta, şehadete, şehadeten, şehadetihima, şehadetu, şehadetuhum, veşşehadeti” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 23 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla kez geçmiş.)

Bu ayetler: (2:140, 282, 283), (5:106, 107, 108), (6:19, 73), (9:94, 105), (13:9), (23:92), (24:4, 6), (32:6), (39:46), (43:19), (59:22), (62:8), (64:18), (65:2).

Örnekler:

Bu, şahitliği (BİŞŞEHADETİ) lâyıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. ALLAH’A karşı gelmekten sakının ve dinleyin. ALLAH, fasık toplumu doğruya iletmez. (5:108)

De ki: “Şahitlik (ŞEHADETEN) bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “ALLAH benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kuran bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi ALLAH ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin ALLAH’A ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (6:19)

O, gayba da görülen âleme de şahittir (VEŞŞEHADETİ), çok büyüktür, çok yücedir. (13:9)

Şehit kelimesi, “bişehidin, bişşuhedai, leşehidun, şehidan, şehiden, şehideyni, şehidin, şehidun, şuhedae, şuhedaekum, şuhedaekumu, şuhedai, şuhedau, veşşuhedai, veşşuhedau” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 40 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla kez geçmiş.)

Bu ayetler: (2:23, 133, 143, 282), (3:98, 99, 140), (4:33, 41, 69, 72, 79, 159, 166), (5:8, 44, 117), (6:19, 144, 150), (16:89), (22:78), (24:4, 6, 13), (29:52), (39:69), (41:47), (46:8), (50:21, 37), (57:19), (85:9), (100:7).  
   
Örnekler:

Eğer kulumuza inzal ettiğimiz hakkında şüphede iseniz haydi onun benzeri bir sure getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz ALLAH’TAN başka şahitlerinizi (ŞUHEDAEKUM) çağırın. (2:23)

De ki: “Ey kitap ehli! ALLAH yaptıklarınıza şahitken (ŞEHİDUN), dururken ALLAH’IN Ayetleri’ni niçin inkâr ediyorsunuz?” (3:98)

Her ümmete bir şahit getirdiğimiz (BİŞEHİDİN) ve seni de bunlara şahit getirdiğimiz (ŞEHİDAN) vakit durumları nasıl olacak? (4:41)

Şehit kelimesi, “şehidan, şehiden, şehidun, şuhedae” türevlerinde olmak üzere sıfat formunda Kuran’da 16 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (4:135), (10:29, 46), (13:43), (16:84, 89), (17:96), (22:17, 78), (24:13), (28:75), (33:55), (34:47), (41:53), (48:28), (58:6). 

Örnekler:

“Aramızda şahit olarak (ŞEHİDEN) ALLAH yeter. Bize kulluk ettiğinizi gerçekten fark edememiştik.” (10:29)

Onlar bu iddialarına dair dört şahit (ŞUHEDAE) getirselerdi ya! Mademki şahit getirmediler; işte onlar ALLAH yanında yalancıların ta kendileridir. (24:13)

Varlığımızın delillerini ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki o Kuran’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şahit olması (ŞEHİDUN) yetmez mi? (41:53)

Şehit kelimesi, “meşhedi” türevinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 1 kez geçmektedir.

Bu ayet: (19:37).

Fırkalar, kendi aralarında anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük güne şahit olan (MEŞHEDİ) kâfirlerin haline! (19:37)

Şehit kelimesi, “eşhadu, şahiden, şahidine, şahidun, şahidüne, şuhüden, şuhüdun, veşahidin” türevlerinde olmak üzere aktif katılımcı isim formunda Kuran’da diğer 19 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (3:53, 81), (5:83, 113), (9:17), (10:61), (11:17, 18), (12:26), (21:56, 78), (28:44), (33:45), (37:150), (40:51), (46:10), (48:8), (85:3, 7).   

Örnekler:

“Rabbimiz! Senin inzal ettiğine iman ettik ve resule uyduk. Artık bizi şahitlik edenlerle (ŞAHİDİNE) beraber yaz.” (3:53)

Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kuran’dan ne okursan oku ve hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz size mutlaka şahit oluruz (ŞUHÜDEN). Ne yerde ne de gökte zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun hiçbir şey Rabbinden uzak olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır. (10:61)

Yoksa biz melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahit (ŞAHİDÜNE) mi bulunuyorlarmış? (37:150)

Şehit kelimesi, “şahiden, şuhüdan” türevlerinde olmak üzere aktif katılımcı sıfat formunda Kuran’da diğer 2 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (73:15), (74:13).

Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik (ŞAHİDEN) edecek bir resul gönderdik. Nitekim firavuna da bir resul göndermiştik. (73:15)

Ve şahit olan (ŞUHÜDAN) oğullar… (74:13) 

Şehit kelimesi, “meşhüdan, meşhüdun” türevlerinde olmak üzere pasif katılımcı formunda Kuran’da 3 kez geçmektedir.

Bu ayetler: (11:103), (17:78), (85:3).

Şüphesiz, Ahiret Azabı’ndan korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların toplanacakları bir gündür. O gün şahitlerin (MEŞHÜDUN) getirileceği günüdür. (11:103)

Güneş’in batışından gecenin kararmasına kadar salâtı ikame et ve Sabah Kuranı’nı da... Şüphesiz Sabah Kuran’ı şahit olunandır (MEŞHÜDAN). (17:78)

Ve şahit olan ve şahit olunan (VEMEŞHÜDİN)… (85:3)

-          Şehit Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kuran’dan ne okursan oku ve hangi şeyi yaparsanız yapın, siz ona daldığınızda biz size mutlaka şahit oluruz (ŞUHÜDEN). Ne yerde ne de gökte zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük olsun hiçbir şey Rabbinden uzak olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır. (10:61)

Varlığımızın delillerini ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki o Kuran’ın gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şahit olması (ŞEHİDUN) yetmez mi? (41:53)

Şehit kelimesi ve türevleri Kuran’da “şahit olmak” anlamında geçmiştir. Bütün varoluşa ve akla gelen-gelmeyen her şeye şahit olan tek zat ALLAH’TIR. İnsanlar kendi bilinçleri ile ancak kendi etki alanlarına giren işler ve oluşlar konusunda; kapasiteleri oranında şahit olabilirler.

Onlar, şahitliklerini (BİŞEHADATİHİM) dosdoğru yapan kimselerdir. (70:33)

Bir olaya şahit olan bir kişinin şahitliğine başvurulduğunda, o kişi hiçbir kuldan korkmadan gerçeği dile getirmelidir.  

O hâlde, Dünya hayatını Ahiret Hayatı karşılığında satanlar, ALLAH Yolu’nda savaşsınlar. Kim ALLAH Yolu’nda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. (4:74)

ALLAH Yolu’nda hicret edip, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince ALLAH onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki ALLAH, rızık verenlerin en hayırlısıdır. (22:58)

Geleneksel din öğretisinde ALLAH Yolu’nda ölen veya öldürülenlere “şehit” denilmektedir. Ancak geleneksel anlamdaki bu “şehitlik mertebesi” Kuran içerisinde yer almamaktadır. Yani Kuran’da böyle bir izah yapılmamıştır. Ayrıca böyle bir mertebe olsaydı bile; böyle bir mertebe kurumlar veya insanlar tarafından diğer insanlara verilemezdi.

(4:74) Ayetindeki, “Kim ALLAH Yolu’nda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.” ifadesi ile (22:58) ayetindeki “ALLAH Yolu’nda hicret edip, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince ALLAH onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir.” ifadesi; ALLAH Yolu’nda savaşırken veya mücadele ederken ölen/öldürülen kişilerin, öldükten sonra ALLAH tarafından rızıklandırılacağını ve mükafatlandırılacağını bildirmektedir. Dolayısıyla din âlimleri tarafından bu durum, hadislerdeki “şehitlik” tabiri ile bağdaştırılmıştır. Yani ALLAH Yolu’nda öldürülenlere “şehit” denilmesi, Kuran’dan ziyade hadislere dayandırılmaktadır.

ALLAH Yolu’nda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. (2:154)

ALLAH Yolu’nda öldürülenleri ölü sanma. Onlar diridir ve Rableri katında rızıklanırlar. (3:169)

Ayetlerde ALLAH Yolu’ndayken ölen veya öldürülenlerin gerçekte ölü olmayıp, diri olduklarının ifade edilmesi; bu kimselerin başka bir boyut veya ortamda yaşama devam ettiklerinin göstergesidir.

Kim ALLAH’A ve resule itaat ederse işte onlar, ALLAH’IN kendilerine nimet verdiği nebilerle, doğru olanlarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. (4:69)

ALLAH’A ve resule itaat etmiş bu kimseler öldükten hemen sonra diriltilecek ve hem rızıklandırılacak hem de mükâfatlandırılacaklardır.

ALLAH’A ve resule itaat etmemiş ve kimseler ise hesaba çekildiklerinde, Dünya hayatındaki kazanımları açısından değerlendirileceklerdir.

O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik (VETEŞHEDU) eder. (36:65)

Şehit ile şahit kelimesi aynı kökten gelen ve aynı anlamda olan kelimelerdir. İnsanlar, Dünya hayatında yaptıkları her işten sorumludurlar ve yaşadıkları olaylara ister istemez şahit olmuşlardır. Dolayısıyla öldükten sonra hesaba çekilirken Dünya hayatında yaptıkları işlere şahit olarak değerlendirileceklerdir. Hesap günü, hesaba çekilenlerin konuşmalarına bile gerek yoktur çünkü Dünya hayatında yaşadıkları, yaptıkları her şey kaydedilmiş durumdadır.  

Her ümmete bir şahit getirdiğimiz (BİŞEHİDİN) ve seni de bunlara şahit getirdiğimiz (ŞEHİDAN) vakit durumları nasıl olacak? (4:41)

O gün, her ümmetten bir şahit (ŞEHİDEN) getiririz. Sonra inkâr edenlere ne izin verilir ne de özür dilemeleri istenir. (16:84)

Her ümmetin kendi içinden üzerlerine bir şahit (ŞEHİDEN) göndereceğimiz, seni de onların üzerine bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. (16:89)

Her ümmetten bir şahit (ŞEHİDEN) çıkarırız ve “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da gerçeğin ALLAH’A ait olduğunu bilirler ve uydurdukları şeyler kendilerini yüzüstü bırakıp, kaybolup, gitmişlerdir. (28:75)

Ayetlere bakıldığında bahsi geçen şahitlerin, Dünya hayatından ölerek gelen şahitler (şehitler) oldukları anlaşılmaktadır. Yani buradaki şahitlere “şehit” denilmesinin sebebi, özel bir makama sahip olmaları değil; Dünya hayatındaki olaylara şahit olmaları nedeniyledir.

Dolayısıyla hem Dünya hayatı sınavını başarmış hem de başaramamış kişiler; yaşarken Dünya hayatına, öldükten sonra da ölümden sonraki yaşama şahit olmuşlardır. İşte ayetlerde bahsi geçen şahitliğin gerçek anlamı budur.

Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip, mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Resuller doğru söylemişler.” (36:52)

Ölüm asla bir son değildir… İnkâr edenler, ölümden sonraki hayata yani tekrar dirilişe şahit olacak ve Dünya hayatında inkârcı olduklarına pişman olacaklardır.
Ey İnananlar! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü ALLAH’ADIR; işlemekte olduklarınızı size haber verecektir. (5:105)

Genel anlamda bakıldığında inananlar yani ALLAH’IN Doğru Yolu’nda ilerleyenler daha kolay kurtuluşa ereceklerdir. Doğru yolda oldukları sürece, sapıtanlar onlara zarar veremeyecektir. Şeytan’a uyup, doğru yoldan sapanlar azaplı, acılı, ölümlü bir yoldan ilerleyeceklerdir.

Şüphesiz dönüş ancak Rabbinedir. (96:8)

Sonuç olarak İnanan da olsa inkârcı da olsa sonunda varış ALLAH’ADIR

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder