Şehit Kelimesinin Sözlük Anlamı
Şehit
kelimesi sözlüklerde, “kutsal bir ülkü ve inanç, özellikle yurt
için savaşırken ölen kimse” şeklinde geçmektedir.
Arapça “ŞHD”
kökünden olup, “şahid” kelimesiyle aynı anlama gelmektedir. “Şahid” kelimesi
ise “tanık” ve “din uğruna ölen kişi” anlamına gelmektedir.
-
İçerisinde Şehit Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler
Bakara Suresi: (2:23,
84, 133, 140, 143, 185, 204, 282, 283), Ali İmran Suresi: (3:18, 52, 53, 64,
70, 81, 86, 98, 99, 140), Nisa Suresi: (4:6, 15, 33, 41, 69, 72, 79, 135, 159, 166),
Maide Suresi: (5:8, 44, 83, 106, 107, 108, 111, 113, 117), Enam Suresi: (6:19,
73, 130, 144, 150), Araf Suresi: (7:37, 172), Tevbe Suresi: (9:17, 94, 105, 107),
Yunus Suresi: (10:29, 46, 61), Hud Suresi: (11:17, 18, 54, 103), Yusuf Suresi:
(12:26, 81), Rad Suresi: (13:9, 43), Nahl Suresi: (16:84, 89), İsra Suresi:
(17:78, 96), Kehf Suresi: (18:51), Meryem Suresi: (19:37), Enbiya Suresi: (21:56,
61, 78), Hac Suresi: (22:17, 28, 78), Müminun Suresi: (23:92), Nur Suresi:
(24:2, 4, 6, 8, 13, 24), Furkan Suresi: (25:72), Neml Suresi: (27:32, 49), Kasas
Suresi: (28:44, 75), Ankebut Suresi: (29:52), Secde Suresi: (32:6), Ahzab
Suresi: (33:45, 55), Sebe Suresi: (34:47), Yasin Suresi: (36:65), Saffat
Suresi: (37:150), Zümer Suresi: (39:46, 69), Mümin Suresi: (40:51), Fussilet
Suresi: (41:21, 22, 47, 53), Zuhruf Suresi: (43:19, 86), Ahkaf Suresi: (46:8, 10),
Fetih Suresi: (48:8, 28), Kaf Suresi: (50:21, 37), Hadid Suresi: (57:19), Mücadele
Suresi: (58:6), Haşr Suresi: (59:11, 22), Cuma Suresi: (62:8), Münafikun
Suresi: (63:1), Teğabun Suresi: (64:18), Talak Suresi: (65:2), Mearic Suresi:
(70:33), Müzzemmil Suresi: (73:15), Müddessir Suresi: (74:13), Mutaffifin
Suresi: (83:21), Büruc Suresi: (85:3, 7, 9), Adiyat Suresi: (100:7).
-
Şehit Kelimesinin Kuran’daki Türevleri
Şehit Kelimesi, türevleriyle birlikte Kuran’da
toplam 165 kez geçmektedir.
Şehit kelimesi, “eşehidü, eşhedu, feşhedü, leteşhedüne, liyeşhedü, neşhedu,
şehida, şehide, şehidna, şehidtum, şehidü, teşhed, teşhede, teşhedu, teşhedüne,
üşhedü, velyeşhed, veşehide, veşehidü, veşhed, veşhedü, veteşhedu, yeşhede, yeşhedu,
yeşheduhu, yeşhedüne” türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da 44 kez
geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla kez geçmiş.)
Bu ayetler: (2:84, 185), (3:18, 52, 64, 70, 81, 86),
(4:15, 166), (5:111), (6:19, 130, 150), (7:37, 172), (9:107), (11:54), (12:26,
81), (21:61), (22:28), (24:2, 8, 24), (25:72), (27:32, 49), (36:65), (41:20,
21, 22), (43:19, 86), (46:10), (59:11), (63:1), (83:21).
Örnekler:
Hani, “Birbirinizin
kanını dökmeyeceksiniz ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız” diye
sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de
buna hâlâ şahitlik (TEŞHEDÜNE) etmektesiniz. (2:84)
“O hâlde haydi,
onu insanların gözü önüne getirin. Belki şahitlik (YEŞHEDÜNE) ederler” dediler.
(21:61)
O gün biz onların
ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik
(VETEŞHEDU) eder. (36:65)
Şehit kelimesi, “eşhedtuhum, feeşhidü, uşhidu, veeşhedehum, veeşhidü, veyuşhidu”
türevlerinde olmak üzere fiil formunda Kuran’da diğer 7 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:204, 282), (4:6), (7:172), (11:54),
(18:51), (65:2).
Örnekler:
İnsanlardan
öylesi de vardır ki Dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de
kalbindekine ALLAH’I şahit tutar (VEYUŞHİDU). Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız
olandır. (2:204)
Hani Rabbin
Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı
şahit tutarak (VEEŞHEDEHUM), “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar
da, “Evet, şahit olduk” demişlerdi. Böyle yapmamız Kıyamet Günü, “Biz bundan
habersizdik” dememeniz içindir. (7:172)
Boşanan kadınlar
iddetlerinin sonuna varınca onları güzelce tutun yahut onlardan güzelce
ayrılın. İçinizden iki adil kimseyi şahit (VEEŞHİDÜ) tutun. Şahitliği ALLAH
için dosdoğru yapın. İşte bununla ALLAH’A ve Ahiret Günü’ne inanan kimselere
öğüt verilmektedir. Kim ALLAH’A karşı gelmekten sakınırsa ALLAH ona bir çıkış
yolu açar. (65:2)
Şehit kelimesi, “festeşhidü, vesteşhidü” türevlerinde olmak üzere fiil
formunda Kuran’da diğer 2 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (2:282), (4:15).
Ey iman edenler! Belli bir süre için
birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın.
Yazıcı, ALLAH’IN kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın.
Üzerinde hak olan da yazdırsın ve Rabbi olan ALLAH’TAN korkup, sakınsın da
borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir
kimse ise ya da yazdıramıyorsa velisi adaletle yazdırsın. Şahitliklerine
güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa bir erkek ve iki kadını şahit
tutun (VESTEŞHİDÜ). Bu, onlardan biri unutacak olursa diğerinin ona
hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Az olsun,
çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, ALLAH Katı’nda adalete
daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha
elverişlidir. Yalnız aranızda hemen alıp, verdiğiniz peşin ticaret olursa onu
yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da
şahit tutun. Yazana da şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız
bu sizin için günahkârca bir davranış olur. ALLAH’A karşı gelmekten sakının.
ALLAH, size öğretiyor. ALLAH, her şeyi hakkıyla bilendir. (2:282)
Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara
karşı içinizden dört şahit getirin (FESTEŞHİDÜ). Eğer onlar şahitlik ederlerse
o kadınları ölüm alıp, götürünceye veya ALLAH onlar hakkında bir yol açıncaya
kadar kendilerini evlerde tutun. (4:15)
Şehit kelimesi, “bişehadatihim, şehadatin” türevlerinde olmak üzere isim
formunda Kuran’da 3 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (24:6, 8), (70:33).
Eşlerine zina
suçlamasında bulunup da kendilerinden başka görgü şahitleri de olmayanların her
birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa
ALLAH adına yemin ederek şahitlik etmesidir (ŞEHADATİN). (24:6)
Kadının,
kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa ALLAH adına yemin ve şahitlik
etmesi (ŞEHADATİN) kendisinden cezayı kaldırır. (24:8)
Onlar,
şahitliklerini (BİŞEHADATİHİM) dosdoğru yapan kimselerdir. (70:33)
Şehit kelimesi, “bişşehadeti, feşehadetu, leşehadetuna, lişşehadeti,
şehadeta, şehadete, şehadeten, şehadetihima, şehadetu, şehadetuhum, veşşehadeti”
türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer 23 kez geçmektedir. (Bazı
ayetlerde birden fazla kez geçmiş.)
Bu ayetler: (2:140, 282, 283), (5:106, 107, 108),
(6:19, 73), (9:94, 105), (13:9), (23:92), (24:4, 6), (32:6), (39:46), (43:19),
(59:22), (62:8), (64:18), (65:2).
Örnekler:
Bu, şahitliği (BİŞŞEHADETİ)
lâyıkıyla yerine getirmeleri ve yeminlerinden sonra başka yeminlere
başvurulacağından endişe etmelerini sağlamak için en uygun çaredir. ALLAH’A
karşı gelmekten sakının ve dinleyin. ALLAH, fasık toplumu doğruya iletmez.
(5:108)
De ki: “Şahitlik (ŞEHADETEN)
bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “ALLAH benimle sizin aranızda
şahittir. İşte bu Kuran bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye
vahyolundu. Gerçekten siz mi ALLAH ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik
ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem.” De ki: “O, ancak tek bir ilâhtır ve
şüphesiz ben sizin ALLAH’A ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. (6:19)
O, gayba da
görülen âleme de şahittir (VEŞŞEHADETİ), çok büyüktür, çok yücedir. (13:9)
Şehit kelimesi, “bişehidin, bişşuhedai, leşehidun, şehidan, şehiden,
şehideyni, şehidin, şehidun, şuhedae, şuhedaekum, şuhedaekumu, şuhedai, şuhedau,
veşşuhedai, veşşuhedau” türevlerinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer
40 kez geçmektedir. (Bazı ayetlerde birden fazla kez geçmiş.)
Bu ayetler: (2:23, 133, 143, 282), (3:98, 99, 140), (4:33,
41, 69, 72, 79, 159, 166), (5:8, 44, 117), (6:19, 144, 150), (16:89), (22:78),
(24:4, 6, 13), (29:52), (39:69), (41:47), (46:8), (50:21, 37), (57:19), (85:9),
(100:7).
Örnekler:
Eğer kulumuza
inzal ettiğimiz hakkında şüphede iseniz haydi onun benzeri bir sure getirin ve
eğer doğru söyleyenler iseniz ALLAH’TAN başka şahitlerinizi (ŞUHEDAEKUM)
çağırın. (2:23)
De ki: “Ey kitap
ehli! ALLAH yaptıklarınıza şahitken (ŞEHİDUN), dururken ALLAH’IN Ayetleri’ni
niçin inkâr ediyorsunuz?” (3:98)
Her ümmete bir
şahit getirdiğimiz (BİŞEHİDİN) ve seni de bunlara şahit getirdiğimiz (ŞEHİDAN) vakit
durumları nasıl olacak? (4:41)
Şehit kelimesi, “şehidan, şehiden, şehidun, şuhedae” türevlerinde olmak
üzere sıfat formunda Kuran’da 16 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (4:135), (10:29, 46), (13:43), (16:84,
89), (17:96), (22:17, 78), (24:13), (28:75), (33:55), (34:47), (41:53),
(48:28), (58:6).
Örnekler:
“Aramızda şahit
olarak (ŞEHİDEN) ALLAH yeter. Bize kulluk ettiğinizi gerçekten fark
edememiştik.” (10:29)
Onlar bu
iddialarına dair dört şahit (ŞUHEDAE) getirselerdi ya! Mademki şahit
getirmediler; işte onlar ALLAH yanında yalancıların ta kendileridir. (24:13)
Varlığımızın
delillerini ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki o Kuran’ın
gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şahit olması (ŞEHİDUN)
yetmez mi? (41:53)
Şehit kelimesi, “meşhedi” türevinde olmak üzere isim formunda Kuran’da diğer
1 kez geçmektedir.
Bu ayet: (19:37).
Fırkalar, kendi aralarında
anlaşmazlığa düştüler. Vay o büyük güne şahit olan (MEŞHEDİ) kâfirlerin haline!
(19:37)
Şehit kelimesi, “eşhadu, şahiden, şahidine, şahidun, şahidüne, şuhüden,
şuhüdun, veşahidin” türevlerinde olmak üzere aktif katılımcı isim formunda
Kuran’da diğer 19 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (3:53, 81), (5:83, 113), (9:17),
(10:61), (11:17, 18), (12:26), (21:56, 78), (28:44), (33:45), (37:150),
(40:51), (46:10), (48:8), (85:3, 7).
Örnekler:
“Rabbimiz! Senin
inzal ettiğine iman ettik ve resule uyduk. Artık bizi şahitlik edenlerle
(ŞAHİDİNE) beraber yaz.” (3:53)
Sen hangi işte
bulunursan bulun, ona dair Kuran’dan ne okursan oku ve hangi şeyi yaparsanız
yapın, siz ona daldığınızda biz size mutlaka şahit oluruz (ŞUHÜDEN). Ne yerde
ne de gökte zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük
olsun hiçbir şey Rabbinden uzak olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır.
(10:61)
Yoksa biz
melekleri dişi olarak yaratmışız da onlar şahit (ŞAHİDÜNE) mi bulunuyorlarmış?
(37:150)
Şehit kelimesi, “şahiden, şuhüdan” türevlerinde olmak üzere aktif katılımcı
sıfat formunda Kuran’da diğer 2 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (73:15), (74:13).
Şüphesiz biz size üzerinize şahitlik
(ŞAHİDEN) edecek bir resul gönderdik. Nitekim firavuna da bir resul
göndermiştik. (73:15)
Ve şahit olan (ŞUHÜDAN) oğullar…
(74:13)
Şehit kelimesi, “meşhüdan, meşhüdun” türevlerinde olmak üzere pasif
katılımcı formunda Kuran’da 3 kez geçmektedir.
Bu ayetler: (11:103), (17:78), (85:3).
Şüphesiz, Ahiret
Azabı’ndan korkanlar için bunda bir ibret vardır. Bu, insanların toplanacakları
bir gündür. O gün şahitlerin (MEŞHÜDUN) getirileceği günüdür. (11:103)
Güneş’in
batışından gecenin kararmasına kadar salâtı ikame et ve Sabah Kuranı’nı da...
Şüphesiz Sabah Kuran’ı şahit olunandır (MEŞHÜDAN). (17:78)
Ve şahit olan ve
şahit olunan (VEMEŞHÜDİN)… (85:3)
-
Şehit Kelimesinin Kuran’daki Anlamı
Sen hangi işte
bulunursan bulun, ona dair Kuran’dan ne okursan oku ve hangi şeyi yaparsanız
yapın, siz ona daldığınızda biz size mutlaka şahit oluruz (ŞUHÜDEN). Ne yerde
ne de gökte zerre ağırlığınca, (hatta) bu zerreden daha küçük veya daha büyük
olsun hiçbir şey Rabbinden uzak olmaz; hepsi muhakkak apaçık bir kitaptadır.
(10:61)
Varlığımızın
delillerini ufuklarda ve kendi nefislerinde onlara göstereceğiz ki o Kuran’ın
gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin, her şeye şahit olması (ŞEHİDUN)
yetmez mi? (41:53)
Şehit kelimesi ve türevleri Kuran’da “şahit olmak”
anlamında geçmiştir. Bütün varoluşa ve akla gelen-gelmeyen her şeye şahit olan
tek zat ALLAH’TIR. İnsanlar kendi
bilinçleri ile ancak kendi etki alanlarına giren işler ve oluşlar konusunda;
kapasiteleri oranında şahit olabilirler.
Onlar,
şahitliklerini (BİŞEHADATİHİM) dosdoğru yapan kimselerdir. (70:33)
Bir olaya şahit olan bir kişinin şahitliğine
başvurulduğunda, o kişi hiçbir kuldan korkmadan gerçeği dile getirmelidir.
O hâlde, Dünya
hayatını Ahiret Hayatı karşılığında satanlar, ALLAH Yolu’nda savaşsınlar. Kim ALLAH
Yolu’nda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona büyük bir mükâfat
vereceğiz. (4:74)
ALLAH Yolu’nda
hicret edip, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince ALLAH onlara muhakkak
güzel bir rızık verecektir. Şüphe yok ki ALLAH, rızık verenlerin en
hayırlısıdır. (22:58)
Geleneksel din öğretisinde ALLAH Yolu’nda ölen veya öldürülenlere “şehit” denilmektedir. Ancak
geleneksel anlamdaki bu “şehitlik mertebesi” Kuran içerisinde yer almamaktadır.
Yani Kuran’da böyle bir izah yapılmamıştır. Ayrıca böyle bir mertebe olsaydı
bile; böyle bir mertebe kurumlar veya insanlar tarafından diğer insanlara
verilemezdi.
(4:74) Ayetindeki, “Kim
ALLAH Yolu’nda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona büyük bir
mükâfat vereceğiz.” ifadesi ile (22:58) ayetindeki “ALLAH Yolu’nda hicret edip, sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara
gelince ALLAH onlara muhakkak güzel bir rızık verecektir.” ifadesi; ALLAH Yolu’nda savaşırken veya mücadele
ederken ölen/öldürülen kişilerin,
öldükten sonra ALLAH tarafından rızıklandırılacağını ve
mükafatlandırılacağını bildirmektedir. Dolayısıyla din âlimleri tarafından bu
durum, hadislerdeki “şehitlik” tabiri ile bağdaştırılmıştır. Yani ALLAH Yolu’nda öldürülenlere “şehit”
denilmesi, Kuran’dan ziyade hadislere dayandırılmaktadır.
ALLAH Yolu’nda
öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu
bilemezsiniz. (2:154)
ALLAH Yolu’nda
öldürülenleri ölü sanma. Onlar diridir ve Rableri katında rızıklanırlar.
(3:169)
Ayetlerde ALLAH
Yolu’ndayken ölen veya öldürülenlerin gerçekte ölü olmayıp, diri olduklarının
ifade edilmesi; bu kimselerin başka bir boyut veya ortamda yaşama devam
ettiklerinin göstergesidir.
Kim ALLAH’A ve resule
itaat ederse işte onlar, ALLAH’IN kendilerine nimet verdiği nebilerle, doğru
olanlarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel
arkadaştır. (4:69)
ALLAH’A ve resule itaat etmiş bu kimseler öldükten hemen sonra diriltilecek
ve hem rızıklandırılacak hem de mükâfatlandırılacaklardır.
ALLAH’A ve resule itaat etmemiş ve kimseler ise hesaba
çekildiklerinde, Dünya hayatındaki kazanımları açısından değerlendirileceklerdir.
O gün biz onların
ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik
(VETEŞHEDU) eder. (36:65)
Şehit ile şahit kelimesi aynı kökten gelen ve aynı anlamda
olan kelimelerdir. İnsanlar, Dünya hayatında yaptıkları her işten sorumludurlar
ve yaşadıkları olaylara ister istemez şahit olmuşlardır. Dolayısıyla öldükten
sonra hesaba çekilirken Dünya hayatında yaptıkları işlere şahit olarak değerlendirileceklerdir.
Hesap günü, hesaba çekilenlerin konuşmalarına bile gerek yoktur çünkü Dünya
hayatında yaşadıkları, yaptıkları her şey kaydedilmiş durumdadır.
Her ümmete bir
şahit getirdiğimiz (BİŞEHİDİN) ve seni de bunlara şahit getirdiğimiz (ŞEHİDAN) vakit
durumları nasıl olacak? (4:41)
O gün, her
ümmetten bir şahit (ŞEHİDEN) getiririz. Sonra inkâr edenlere ne izin verilir ne
de özür dilemeleri istenir. (16:84)
Her ümmetin kendi
içinden üzerlerine bir şahit (ŞEHİDEN) göndereceğimiz, seni de onların üzerine
bir şahit olarak getireceğimiz günü düşün. Sana bu kitabı; her şey için bir
açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir
müjde olarak indirdik. (16:89)
Her ümmetten bir
şahit (ŞEHİDEN) çıkarırız ve “Kesin delilinizi getirin” deriz. Onlar da
gerçeğin ALLAH’A ait olduğunu bilirler ve uydurdukları şeyler kendilerini
yüzüstü bırakıp, kaybolup, gitmişlerdir. (28:75)
Ayetlere bakıldığında bahsi geçen şahitlerin, Dünya
hayatından ölerek gelen şahitler (şehitler) oldukları anlaşılmaktadır. Yani
buradaki şahitlere “şehit” denilmesinin sebebi, özel bir makama sahip olmaları
değil; Dünya hayatındaki olaylara şahit olmaları nedeniyledir.
Dolayısıyla hem Dünya hayatı sınavını başarmış hem de
başaramamış kişiler; yaşarken Dünya hayatına, öldükten sonra da ölümden sonraki
yaşama şahit olmuşlardır. İşte ayetlerde bahsi geçen şahitliğin gerçek anlamı
budur.
Şöyle derler:
“Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip, mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın
vaad ettiği şeydir. Resuller doğru söylemişler.” (36:52)
Ölüm asla bir son değildir… İnkâr edenler, ölümden sonraki
hayata yani tekrar dirilişe şahit olacak ve Dünya hayatında inkârcı olduklarına
pişman olacaklardır.
Ey İnananlar! Siz
kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapıtan kimse size zarar veremez. Hepinizin
dönüşü ALLAH’ADIR; işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.
(5:105)
Genel anlamda bakıldığında inananlar yani ALLAH’IN Doğru Yolu’nda ilerleyenler
daha kolay kurtuluşa ereceklerdir. Doğru yolda oldukları sürece, sapıtanlar onlara
zarar veremeyecektir. Şeytan’a uyup, doğru yoldan sapanlar azaplı, acılı,
ölümlü bir yoldan ilerleyeceklerdir.
Şüphesiz
dönüş ancak Rabbinedir. (96:8)
Sonuç olarak İnanan da olsa inkârcı da olsa sonunda varış ALLAH’ADIR…
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder