11 Aralık 2015 Cuma

YERYÜZÜNDE RESMEDİLMİŞ GÖKYÜZÜ

Kuran bizi, çoğu müşrik olan bizden önceki insanların sonlarının nasıl olduğunu araştırmaya yönlendirmektedir.

Müşriklerin sonu, Dünya'da helaka uğramak olmuştur.

De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da daha öncekilerin akıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi." (30:42)

Bu mesajın altında yatan başka bir anlam da teorimi oluşturmaktadır:

İNSANLIĞIN GÖKYÜZÜ TARİHİ

Eski toplumlar yeryüzüne, gökyüzündeki takımyıldız haritasını resmetmişlerdi.

Bu takımyıldız haritasının amacı, sonraki nesillere insanoğlunun Dünya gezegeni ve diğer gezegenler üzerindeki gerçek yaşam hikayesini anlatmaktı.

Bu hikaye anlatılırken yeryüzünde yaşayan resullerden yararlanıldı ve onlara yaşatılan olaylar, aynı zamanda insanlığın göklerde yaşadığı olayların bir yansımasıydı.

İnsanoğlunun gökyüzüyle mutlaka bir bağlantısı vardı ki bütün eski uygarlıklarda ve kutsal kitaplarda göklerden gelen ve insanlığı etkileyerek yön veren varlıklardan bahsedilmektedir.

Yeryüzüne resmedilmiş bu gökyüzü haritasına göre Çin, Bosna-Hersek, Ankhor, Sümer, Harran, Maya, İnka, Mısır vs. Dünya'nın pek çok yerindeki piramitlerin her biri değişik takım yıldızları; bazı kutsal kabul edilmiş binalar ise belli yıldız veya gezegenleri temsil etmektedir.



Piramitler sadece mezar değildir. Bazıları mezar olarak hiç kullanılmamıştır. Mezar olarak kullanılmış olsalar da asıl yapılış amaçları, gökyüzündeki takım yıldızları yeryüzüne resmetmektir. 

Örneğin Mısır'da bulunan üç büyük piramit olan Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleri Orion Takımyıldızı'nın dizilimine uygun inşa edilmiştir.

                   



Resimlerde Mısır Uygarlığı'nın üç büyük piramidi olan Keops, Kefren ve Mikerinos'un; Orion Takımyıldızı'nın Alnilam, Alnitak ve Mintaka yıldızlarının dizilimine uygun inşa edildiği gösterilmiştir. 

Yeryüzüne yapılmış bu takımyıldız haritasına göre Nil Nehri, Samanyolu'na; Kudüs, Sirius Yıldızı'na denk gelmektedir.  





Sirius, İsrailoğlu inancında Davud Yıldızı olarak gösterilmiş olup, Siyon adıyla bilinmiştir. 

Sirius Yıldızı'yla ilgili kaynaklar veya bilgiler, ilk insanlığa kadar dayanır.  

Eski Mısır'da Sirius Yıldızı'nı temsil eden İsis, hem Osiris'in kız kardeşi hem de karısı olarak Osiris'in yeryüzü krallığında kendisine yardımcı olmuştur. Osiris ise Orion Takım Yıldızı'nı temsil etmektedir. 


İsis, eski Mısır'da bir çift boynuzun arasında Güneş Diski bulunan bir şapka giymiş kadın olarak gösterilmiştir. 


 Resimde Osiris'in Cennet yıldızını elinde tuttuğu görülmektedir ki bu yıldız (aslında Tanrıça İsis'i temsil eden) Sirius'tur. 

Eski Mısır inancına göre (aslında Orion Takım Yıldızı'nı temsil eden) Tanrı Osiris, ölen kişileri sınava tabi tutar ve kalbi tüyden hafif olanların cennete girmelerine izin verir. Cennet ise Sirius Yıldızı'dır. Daha doğrusu Sirius Yıldızı'nın yörüngesinde bulunan bir gezegendir. 


Osiris'in elinde tuttuğu Ankh Sembolü

Ölüp, Osiris'in yaptığı sınavı kazananlar ruhsal olarak Cennet'e alınırlar. Bunun olması için ölünün bir mahkemede, "gerçeğin tüyü" kadar hafif bir kalbi olduğunu kanıtlaması gerekir.

Osiris'in elinde tuttuğu Ankh sembolü, kulpundan tutulan bir anahtar olarak kullanıldığı sembolizmlerde onu taşıyan kişinin İsis (Sirius) gizemleri inisiyasyonundan geçmiş biri olduğunu simgeler. O kimsenin göğün kapısının anahtarına sahip oluşu, İsis ve Osiris’le temsil edilen semavi vazife organizasyonunda, artık şuurlu olarak hizmet edebilecek bir duruma gelmiş olmasını ifade eder. Mumyaların üzerine konulan Ankh sembolü, mumyalananın, ilahlara benzer duruma gelene kadar doğum-ölüm süreçlerinden (reenkarnasyon) defalarca geçeceğini simgeler.


Ölen kişinin kalbi ile iyilik oranı Osiris, İsis, Neftis ve Anubis karşısında tartılır. Tanrı Osiris kararı verir ver Tanrıça İsis'in taşıdığı doğruluk tüyü ile karşılaştırılır. Tüy ağır gelir ise bu kişinin kötülüklerinin daha ağır geldiğine delalettir ve o kişi Ammut adı verilen canlı tarafından yenilir. Eğer tüy hafif gelir ise bu da kişinin iyiliklerinin daha ağır geldiğine delalettir ve kişi İsis ile birlikte cennete girer. 

Eski Mısırlıların inanç konusundaki en büyük hataları, tabiat güçlerini tanrılaştırıp çok tanrılı bir inanca dönüştürmüş olmalarıydı. Bu yüzden Allah'ın resulleri onları doğru yola çağırmak üzere görevlendirilmişlerdi. 

Afrika'da bir kabile olan Dogonlar, Sirius Yıldızı'na büyük önem vermişlerdir. 


Nommo'nun Gemisi, Sirius Takımyıldızı'ndan Dünya'ya bir uzay gemisi ile gelenleri temsil eden bir terimdir. Dogon inançlarına göre bu gemi, insan soyunun ilk atalarını taşımıştır. İnsanlar bu gemiye insan şeklinde değil, tohum halinde koyulmuşlardır. Geminin Dünya'ya yolculuğu sırasında, tıpkı ceninin ana rahminde geçirdiği dönüşüm evrelerini geçirmişler ve gemi yeryüzüne indiğinde insan formunda gemiden çıkmışlardır.    



Sirius Takım Yıldızı; büyük parlak yıldız olan Sirius A, onun çevresinde dönen Sirius B yıldızından ve yörüngede bulunan Sirius C gezegeninden oluşmaktadır. Dogonlar çok ilginç bir şekilde çıplak gözle görülmeyen ve yakın geçmişte modern teleskoplar ile keşfedilmiş Sirius B ve Sirius C'yi yüzyıllar öncesinden beri bilmekte ve yörüngeleriyle birlikte resmetmektedir.  


İsis'in başlığındaki sembolün aynısı, su altına gömülmüş eski bir Türk yapıtında görülüyor. Çift boynuz ve arasındaki Güneş Diski sonradan eski Türklerde Ay-Yıldız simgesine dönüşmüştür.  


Sirius Yıldızı, eski Türk kavimlerinde çok önemli bir yere sahiptir. Sirius Yıldızı, Tanrı'nın ışıklı ülkeleri olan gök ile yeryüzünü birleştiren kutsal bir kapı sayılırdı. 


Sirius Yıldızı, Canis Major olarak adlandırılmış Büyük Köpek Takımyıldızı'nın bir üyesidir. Takımyıldızın köpeğe benzetilmesi ve eski Türk efsanelerinde gökten gelen varlıkların kurt ile temsil edilmesi ilginç ve önemli bir bağlantıdır. 


Türklerin bozkurt yaratılış efsaneleri esasen Sirius Yıldızı ve buradan gelen varlıklarla ilgilidir. Bu varlıklar, Dünya üzerinde en benzedikleri bozkurtlarla tarif edilmiştir. Eski Türk damgalarında kurt başı ile resmedilmiştir. 


Aynı varlıklar Etrüks Uygarlığındaki Romus-Romulus efsanesinin de kaynağını oluşturmaktadır. Yani eski Türkleri besleyip, bakımını üstlenen varlıklar aslında Dünya dışı olup, Sirius'tan gelen varlıklardır. Bu varlıklar daha sonraları resullere gelip, onları helakten uyaran melekler olarak da karşımıza çıkmaktadır. 

KURAN'DA SİRİUS YILDIZI

Sirius Yıldızı, Kuran'da yer alan Necm (Yıldız) Suresi'ndeki 49. ayette "Şira" olarak yer almaktadır.

Şüphesiz Şira'nın Rabbi O'dur. (53:49)


Kuran'da Sirius Yıldızı'ndan; Tarık (Yol) Yıldızı, Mescidi Aksa, Kudüs, Cennetül Meva (İkamet edilen cennet) olarak da bahsedilmiştir. Öldükten sonra hesaba çekilerek Dünya sınavları başarılı sayılan müminlerin yeniden diriltilecekleri cenneti temsil etmektedir. 

Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu bir gece Mescidi Haram'dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa'ya götüren Allah'ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. (17:1)


Allah'ın kulu ve resulü Muhammed, Cennetül Meva olarak Necm Suresi'nde tasvir edilen bu yere İsra (Gece Yürüyüşü) şeklinde götürülmüştür. İsra Yürüyüşü, günümüzde Astral Seyahat olarak adlandırılmakta olup, beden dışı yapılan bilinçli bir ruhani yolculuktur. 

Bu olay rivayetlere, birçok uydurma ile birlikte Mirac olarak geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir. 

TARIK YILDIZI

Göğe ve Tarık'a and olsun.
Tarık nedir sen ne bileceksin?
O, parlayan yıldızdır.
Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur. (86:1-4)


Sirius Yıldızı, görünen göğün en parlak yıldızıdır. Tarık kelimesinin anlamı "yol"dur. Sirius Yıldızı'na "Tarık" sıfatı verilmesinin nedeni, oraya gidiş veya oradan geliş ile alakası olmasındandır. 

"Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur" ifadesi her insanın üzerinde gözetici bulunmasına yorulmuştur. Bu doğrudur ancak ayetteki ifadenin ikinci anlamı da Tarık Yıldızı üzerindeki kimselerin gözetici olmasıdır. Zira bütün eski uygarlıklarda da Sirius'tan gelen varlıklara değinilmiş ve bunlara "Gözcüler" denmiştir. 

Sirius Yıldızı'nın yörüngesindeki gezegen üzerinde, Dünya'mızı ve dolayısıyla insanlığı gözleyen "Gözcüler" bulunmaktadır. 

İnsanlığı gözlemektedirler çünkü Adem ve eşini genetik olarak üretmişler ve yaşam zinciri halkalarını, tekamül basamaklarında kendileriyle birbirine bağlamışlardır. O gezegenden Dünya'mıza fiziki geliş-gidişler olmuş; seçtikleri resullerle iletişime geçerek insanlığı en başından beri yönlendirmişlerdir.   

ŞİRA: MESCİDİ AKSA

Şira yani Sirius Yıldızı, yeryüzüne resmedilmiş takımyıldız haritasında Süleyman Tapınağı ile temsil edilmiştir. 


Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Yüzünü Mescidi Haram yönüne çevir. Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rablerinden bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. (2:144)

Resul Muhammed, oradan Dünya bilincine dönünce aklı orada kalmış olduğundan sürekli göklere bakmaktaydı. Bunun üzerine kendisine "Elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Yüzünü Mescidi Haram yönüne çevir." denilmiştir. Çünkü henüz Mescidi Haram'daki görevi bitmemiştir ve devam etmektedir. Buradaki "Kıble" şekilsel dönülen bir yön değil, bir stratejik istikamet ve hedeftir. 
Burada bahsi geçen Mescidi Aksa, yeryüzünde namaz kılınan bir cami değildir. Zaten o tarihlerde Kudüs'te Mescidi Aksa adında bir cami de yoktur. 

SÜLEYMAN TAPINAĞI

M.Ö. 950 yılında Süleyman tarafından Kudüs'e yaptırılmış, bugün artık tek bir duvarı sağlam kalan ve Tevrat'a göre Kudüs'teki ilk Yahudi tapınağıdır. Bu nedenle "İlk Tapınak" olarak da bilinmektedir.


Bu tapınağın ustası, masonluğun kurucusu Hiram Abif'tir. Yahudi inanışına göre ayakta duran tek duvarı bile olduğu sürece kıyamet kopmayacak, ne zaman bu tapınaktan geriye hiçbir şey kalmayacak; kıyamet o zaman kopacaktır. 

İbranice yazılarda yapıya verilen isimler "Beit HaMikdash" yani "Kutsal Ev"dir ve Kudüs'te bu isimle anılan tek tapınaktır. Tapınak aynı zamanda Tanah'ta "Beit Adonai" (Tanrı'nın Evi) ya da kısaca "Beiti" (Evim) veya "Beitechah" (Eviniz) olarak da adlandırılmıştır. 

Süleyman Tapınağı, Tanrı tarafından Kral Davud'a verilen özel bir plana göre yapılmış idi. Tapınak, Ahid Sandığı evi ve başta İsrailoğulları olmak üzere Tanrı'ya ibadet edecek her milletten insanlar için tasarlanmıştı. 

Süleyman Mabedi olarak adlandırılan bu ilk tapınak, Kral Davud ve Kral Süleyman idaresi altında birleşen İsrailoğulları'ndan 12 kabilenin mensuplarınca inşa edilmişti. 

Bu 12 kabile, evrende yer alan ve üzerinde insan soyu bulunan 12 gezegeni temsil etmekteydi. 

VAADEDİLEN TOPRAKLAR

Tevrat'ta tarif edilen İsrailoğulları'na vaadedilen topraklarla ilgili ayetlerin değiştirilmemiş olduğunu varsayarsak:

O gün RAB Avram'la antlaşma yaparak ona şöyle dedi: "Mısır Irmağı'ndan (Nil) büyük Fırat Irmağı'na kadar uzanan bu toprakları, Kenliler'in, Kenizliler'in, Kadmonlular'ın, Hititler'in, Perizliler'in, Refalılar'ın, Amorlular'ın, Kenanlılar'ın, Girgaşlılar'ın, Yevuslular'ın topraklarını senin soyuna vereceğim." 
“Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan'a, Fırat Irmağı'ndan Akdeniz'e kadar uzanacak.”

O gün Rab Avram'la (İbrahim) antlaşma yaparak ona şöyle dedi: Rab Musa'ya şöyle dedi: "İsraillilere de ki, 'Miras olarak size düşecek Kenan ülkesine girince, sınırlarınız şöyle olacak: Güney sınırınız Zin Çölü'nden Edom sınırı boyunca uzanacak. Doğuda, güney sınırınız Lut Gölü'nün ucundan başlayacak, Akrep Geçidi'nin güneyinden Zin'e geçip Kadeş-Barnea'nın güneyine dek uzanacak. Oradan Hasar-Addar'a ve Asmon'a, oradan da Mısır Vadisi'ne uzanarak Akdeniz'de son bulacak. Batı sınırınız Akdeniz ve kıyısı olacak. Batıda sınırınız bu olacak. Kuzey sınırınız Akdeniz'den Hor Dağı'na dek uzanacak. Hor Dağı'ndan Levo-Hamat'a, oradan Sedat'a, Zifron'a doğru uzanarak Hasar-Enan'da son bulacak. Kuzeyde sınırınız bu olacak. Doğu sınırınız Hasar-Enan'dan Şefam'a dek uzanacak. Sınırınız Şefam'dan Ayin'in doğusundaki Rivla'ya dek inecek. Oradan Kinneret Gölü'nün doğu kıyısındaki yamaçlara dek uzanacak. Oradan Şeria (Ürdün) Irmağı boyunca uzanacak ve Lut Gölü'nde son bulacak." Musa İsraillilere, "Miras olarak kurayla paylaştıracağınız ülke budur" dedi.



Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? (6:32)

İsrailoğulları'na vaadedilen Cennet toprakları gökyüzünün bir temsili olup, geçici bir oyalanma yeri olan Dünya üzerinde değil; öncelikle gökyüzünün en parlak yıldızı olan Sirius'un yörüngesindeki gezegen üzerindedir. 

Tevrat'ta İsrailoğullarına vaadedildiği iddia edilen Dünya üzerindeki topraklar sadece gökyüzündeki Cennetin sembolü olup, bu topraklar için dökülen kanlar anlamsız ve Dünya'yı daha da Cehenneme çeviren kanlı olaylardır.  

Allah, aşağıların aşağısı olarak geçici bir aldanış ve oyalanma yeri olan Dünya üzerinde hiçbir insana toprak vaadetmez.

12 ŞEHR: İNSANLIĞIN YERLEŞİM YERİ OLAN 12 GEZEGEN 

Yusuf babasına şöyle demişti: “Babacığım gerçekten ben 11 gezegen, Güneş ve Ay gördüm. Onları bana secde eder gördüm.” (12:4)

Hani Musa kavmi için su dilemişti. Biz de “Asanı kayaya vur” demiştik. Böylece kayadan 12 pınar fışkırmış, her bölük kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın.” demiştik. (2:60)



Üzerinde insan soyu bulunan 12 gezegen yani Şehr (yerleşim yeri) bulunmaktadır. Bu gezegenler Kuran'da, Yusuf'un rüyasında ona secde eden ve her kardeşi temsil eden 11 gezegen (kendi bulunduğu gezegen ile beraber toplam 12 gezegen), Yusuf'un 12 kardeşi, Musa'nın 12 kavmi, 12 pınar vs. şeklinde temsil edilerek anlatılmıştır.   


Muhakkak ki Allah’ın Kitabı’nda şehrlerin adedi, Allah’ın indinde göklerin ve yerin yaratıldığı gün 12’dir. Onlardan dördü haramdır. Bu, kayyum olan dindir. Artık onların içinde nefislerinize zulmetmeyin. Onların hepinizle savaştığı gibi müşriklerin hepsiyle savaşın. Ve biliniz ki muhakkak Allah, takva sahipleri ile beraberdir. (9:36)




"Ay" olarak anlamlandırılan "Şehr" kelimesinin gerçek anlamı, Ay'ın konaklama noktalarından kaynaklanmış olan "yerleşim yeri"dir. 


Yerleşim yeri olan bu 12 gezegenin 4 tanesi, üzerinde haramlar yani yasak ve kısıtlamalar geçerli olan Dünya ve diğer benzeri 3 gezegendir. İnsanların kendi nefsleriyle mücadele ettiği, müşriklik ile savaşılan gezegenler bunlardır.  

Şüphesiz Allah, Adem’i ve Nuh’u ve İbrahim ailesini ve İmran ailesini birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip alemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (3:33-34)

Adem, Nuh, İbrahim ve İmran aileleri birbirinden gelmiş ve bu 4 gezegen üzerinde yaşayan nesillerdir. 

DÜNYA: MESCİDİ HARAM

İnkar edenler ile Allah yolundan ve içinde yerli ve misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescidi Haram’dan alıkoyanlar (azabı hak etmişlerdir)… Kim de orada zulmederek haktan sapmak isterse Biz ona elem dolu bir azaptan tattıracağız.  (22:25)



Dünya'nın sıfatı Mescidi Haram'dır yani Yasaklı Mescid. Dünya gezegeni, Mescidi Haram olarak üzerinde yasaklamalar geçerli olan ve Dünya hayatı sınavının bulunduğu toplanma ve secde yeridir. 4 Haram gezegenden birisidir.

Dünya Gezegeni, yeryüzüne resmedilmiş takımyıldız haritasında Kabe binasıyla temsil edilmiştir. 
   
KABE

Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, alemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kabe’dir. (3:96)

Bu güvenli beldeye andolsun ki…
Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.
Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. (95:3-5)


Topuk ve taban anlamlarına gelen Kabe binası, üzerinde insanlığın yaşaması nedeniyle "Beytullah" yani "Allah'ın Evi" adıyla; geçici bir oyalanma ve aldanış olan aşağıların aşağısı Dünya gezegenini temsil etmektedir. 

Kıtaların ağırlık merkezinde ve Dünya'nın Altın Oran Noktası'nda bulunan Kabe binası etrafında yapılan tavaf, insanlığın Dünya üzerindeki tekrar doğuşlarını ve yaşamını resmetmektedir. 

Adem ve soyunun Cennet'ten çıkarılarak indirildiği yer Dünya'dır. Aslında Cehennem'in ta kendisidir. 

İnsanoğlu bu Dünya'daki sınav ve tekamül serüvenini tamamlayana kadar tekrar doğuşlarla yeryüzüne gelir. Bu olay Kuran'da gece ve gündüzün arka arkaya gelerek bir süreklilik arz etmesi ve aynı şekilde sürekli olarak ölüden dirinin çıkarılmasına benzetilmiştir. 

ÖZET

Resuller ve onları yönlendiren Dünya dışı varlıklar tarafından yeryüzüne yapılan piramit ve bazı kutsal yapılar ile insanlığın gökteki yaşam tarihi haritası resmedilmiştir.   

Resul ve nebilere kavimleriyle yaşatılan olaylar, Dünya üzerinde yaşanmış olmalarının yanı sıra; asıl olarak insanlığın evrendeki hayat hikayesini de anlatmaya yönelik olarak kutsal kitaplarda anlatılmış ama insanlık tarafından gereği gibi anlaşılamamıştır.    

NOT: Konuyla bağlantılı olarak "SALAT KONUSUNDA YORUM" ve "KIBLE KONUSUNDA YORUM" başlıklı yazılarımı okuyunuz. 

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder