ZEKÂT KAVRAMI
Zekât kavramı, ilahi
vahiyden öğrenilenlerin maddi-manevi uygulamaya dönüştürülerek yaşanması ve
böylece nefsin arındırılmasıdır.
Nefsin
arındırılması; malın-mülkün, Allah’ın verdiği rızkın ve gerekirse hayatın ihtiyaç
sahiplerinin ihtiyacı doğrultusunda ve Allah yolunda
harcanılmasıyla gerçekleştirilmektedir.
SALAT VE ZEKÂT
Salat ve Zekât birbiriyle
yakından alakalı ve birbirinin devamı iki kavram olarak et ve tırnak
gibidir. Salat yani vahiy okuması, devamında uygulamayı yani
yaşayarak arınmayı gerektirir ki bu da zaten Zekât kavramıdır.
Zekât, Salata
yani vahiyden okunup öğrenilenlere göre gerçekleştirilir.
Zekâtın belli bir
zamanı, belli bir ölçücü yoktur. Zamanı ve ölçüyü, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaç
durumları belirler.
Kısacası Salat ve Zekât,
dinin tamamını kapsamaktadır.
En kısa tabirle: Oku/Öğren ve Gereğini
Yap/Uygula demektir.
İkame-i Salat ve İta-i Zekât kavramlarını tam anlam olarak
Türkçeye çevirmek gerekirse "Allah’a Yönelişi Doğrult yani Vahyi
Okuyarak Öğren ve Uygulayarak Nefsini Arındır" demektir.
Kuran’da adı geçen
bütün resul ve nebiler, bütün müminler, kendi zamanlarında geçerli olan vahyi
okuyup öğrenmişler ve hayatlarını bu uğurda yaşayarak harcamışlardır.
Böylece Allah’ın dosdoğru yolundan sapmamışlardır.
NOT: Konu bütünlüğü açısından SALAT KONUSUNDA YORUM başlıklı
yazımı okuyunuz.
İÇERİSİNDE ZEKÂT GEÇEN FAKAT ZEKÂTIN TANIMININ BULUNMADIĞI AYETLER
AYET: Ve salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve rükû edenlerle
beraber rükû edin. (2:43)
AYET: Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana
indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Ve salatı ikame edenler ve
zekâtı (ZEKATE) verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte onlara
“büyük ecir” vereceğiz. (4:162)
AYET: Sizin veliniz sadece Allah ve O’nun Resul'ü ve iman edip salatı
ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) veren kimselerdir ve onlar rükû edenlerdir.
(5:55)
AYET: “Bize bu Dünya’da ve ahirette güzellikler yaz. Gerçekten biz
tövbe edip, Sana döndük.” Allah: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Ve
rahmetim herşeyi kuşattı. Böylece onu takva sahiplerine ve zekâtı (ZEKATE)
veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, ayetlerimize iman ederler.”
(7:156)
AYET: Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz
yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme
yerlerinin hepsine oturun. Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve salatı ikame
eder ve zekât (ZEKATE) verirlerse o takdirde onların yolunu serbest bırakın.
Muhakkak ki Allah; Gafurdur, Rahimdir. (9:5)
AYET: Bundan sonra eğer onlar, tövbe ederlerse ve salatı ikame ederlerse ve
zekâtı (ZEKATE) verirlerse artık sizin dinde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir
kavim için ayetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. (9:11)
AYET: Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden
ve salatı ikame eden ve zekât (ZEKATE) veren ve Allah’tan başkasından korkmayan
kimseler imar eder. İşte onların böylece hidayete erenlerden olması umulur.
(9:18)
AYET: Ve mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.
Maruf ile emreder ve münkerden yasaklarlar ve salatı ikame ederler ve zekâtı
(ZEKATE) verirler. Allah ve O’nun Resul'üne itaat ederler. İşte onlar, Allah,
onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azizdir, Hâkimdir. (9:71)
AYET: Ve beni nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı. Ve hayatta
kaldığım sürece salatı ve zekâtı (ZEKATİ) bana vasiyet etti (emretti). (19:31)
AYET: Ve o, ehline salatı ve zekâtı (ZEKATİ) emrediyordu. Ve o, Rabbinin
katında razı olunmuşlardandı. (19:55)
AYET: Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dinde sizin
için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrahim’in dinidir. O, sizi daha önce de
“Müslümanlar” olarak isimlendirdi. Bunda da resul size şahit olsun ve siz de
insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE)
verin, Allah’a sarılın. O, sizin Mevlâ’nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne
güzel yardımcı. (22:78)
AYET: Ve onlar,
zekâtı (ZEKATİ) verenlerdir. (23:4)
AYET: Ticaretin ve
alışverişin, onları Allah’ın zikrinden, salatı ikame etmekten ve zekâtı
(ZEKATİ) vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalplerin ve gözlerin
döneceği günden korkarlar. (24:37)
AYET: Ve salatı
ikame edin. Ve zekâtı (ZEKATE) verin. Ve resule itaat edin ki böylece rahmet
olunasınız. (24:56)
AYET: Onlar, salatı
ikame ederler ve zekâtı (ZEKATE) verirler ve onlar ki, onlar ahirete yakın
olarak inanırlar. (27:3)
AYET: Ve insanların
mallarında artış olsun diye faizden verdiğiniz şey, o takdirde Allah’ın katında
artmaz. Allah’ın vechini dileyerek verdiğiniz zekât (ZEKATİN); işte böylece kat
kat artıranlar onlardır. (30:39)
AYET: Onlar salatı
ikame ederler ve zekâtı (ZEKATE) verirler. Ve onlar, ahirete kesinlikle
inanırlar. (31:4)
AYET: Ve
evlerinizde karar kılın. Evvelki cahiliye zamanındaki gibi (ziynetlerinizi)
açmayın. Salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin. Allah ve O’nun Resul’üne
itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sadece sizden günahları gidermek ve sizi
tertemiz temizlemek istiyor. (33:33)
AYET: Onlar zekât
(ZEKATE) vermezler. Ve onlar, onlar ahireti inkâr edenlerdir. (41:7)
AYET: Ve onlar,
Allah için Hanifler olarak dinde halis kullar olmaktan ve salatı ikame etmekten
ve zekâtı (ZEKATE) vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum din
budur. (98:5)
1.BÖLÜM: ZEKÂT KELİMESİNİN ANLAMI
AYET: Nefse ve dizayn
edene andolsun. (91:7)
AYET: Sonra ona
(nefse) fücurunu ve takvasını ilham etti. (91:8)
AYET: Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse (ZEKKAHA) felâha
(kurtuluşa) ermiştir. (91:9)
AYET: Ve kim, onun
(nefsinin) kusurlarını örtmeye çalıştıysa hüsrana uğramıştır. (91:10)
AYET: Nefsini tezkiye (TEZEKKA) eden kimse felâha (kurtuluşa)
ermiştir. (87:14)
AYET: Müminler felâha (kurtuluşa) ermiştir. (23:1)
AYET: Onlar,
salatlarında huşû duyanlardır. (23:2)
AYET: Ve onlar,
boş şeylerden yüz çevirenlerdir. (23:3)
AYET: Ve onlar,
zekâtı (ZEKATİ) verenlerdir. (23:4)
Zekât kelimesi
ve türevlerinin Kuran ayetleri içindeki kullanımlarına
bakıldığında “nefsi tezkiye etmek, nefsi temize çıkarmak, nefsi
arındırmak, temiz, arınmış” anlamlarıyla karşılaşılmaktadır.
ZEKÂT kelimesinin
ZEKÂ Türevi (Fiil)
Zekâ kökünün anlamı, nefsini tezkiye etmektir.
AYET: Ey iman edenler, Şeytan'ın adımlarına tabi olmayın! Ve kim Şeytan'ın
adımlarına tabi olursa o takdirde muhakkak ki o, fuhşu ve münkeri emreder. Ve
eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı, içinizden hiçbiri
ebediyen nefsini tezkiye (ZEKÂ) edemezdi. Lakin Allah, dilediğinin nefsini
tezkiye (YUZEKKİ) eder. Ve Allah; Semidir, Âlimdir. (24:21)
(24:21) Ayetinde açıklandığına göre Şeytan’a aldanmamak tavsiye
edilmektedir. Çünkü Şeytan fuhşu ve kötülüğü emretmektedir. Eğer Allah’ın
rahmeti ve fazlı olmasaydı, insanlardan hiçbiri ebediyen nefsini tezkiye
edemezdi. Ancak Allah, dilediğinin nefsini tezkiye etmektedir. Bunu
da âlemlere rahmet olsun diye gönderdiği resulü aracılığıyla indirilen Kuran’a
tabi olanlar ve böylece vahyi öğrenip uygulayanlar başaracaklardır.
ZEKÂT kelimesinin ZEKKA Türevi
AYET: Rabbimiz! Onların arasından kendilerinden, onlara Senin ayetlerini
okuyacak, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretecek ve onları tezkiye (YUZEKKİHİM)
edecek bir resul beas et. Muhakkak ki Sen, Sen, Azizsin, Hâkimsin. (2:129)
AYET: Nitekim size, aranızda, sizden bir Resul gönderdik ki, ayetlerimizi
size okusun ve sizi tezkiye (YUZEKKİKUM) etsin, size Kitap’ı ve hikmeti
öğretsin ve bilmediğiniz şeyleri öğretsin. (2:151)
AYET: Andolsun ki Allah, müminlerin üzerine bir nimet olmak üzere
kendilerinden bir resul beas eder. Onlara O’nun ayetlerini tilâvet eder ve
onları tezkiye eder (YUZEKKİHİM) ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan
evvel onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler. (3:164)
AYET: Ümmiler arasında, kendilerinden bir resul beas eden O’dur. Onlara,
O’nun ayetlerini okur ve onları tezkiye eder (YUZEKKİHİM), onlara Kitab’ı ve
hikmeti öğretir. Ve daha önce elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde
idiler. (62:2)
Allah, insanlar arasından bir resul diriltir
ve o resul insanlara Allah’ın ayetlerini okuyarak onların
nefslerini tezkiye eder.
Esasında
resul bir aracıdır yani insanların nefslerini tezkiye eden resulün kendisi
değil, insanlara okuduğu Allah’ın ayetleridir. Dolayısıyla bu
yüzden ayetlerin devamında “onlara
Kitap’ı ve hikmeti öğretecek” ifadeleri yer almaktadır. Bahsi geçen kitap özel
anlamda Kuran, genel anlamda ise Varlık ve Yaratılış kitabı olan
Kâinattır. Hikmet ise Kuran içerisinde mevcut olan Allah’ın
yaratılış kanunlarına uygun hükümlerdir.
Allah, kendi hükümlerini insanlara resulü
aracılığıyla ve onun ağzından iletir. Dolayısıyla resulün insanların nefsini
tezkiye etmesi, Kuran ayetleri sayesindedir. Çünkü resul,
insanlara kendi sözlerini değil; Allah’ın ayetlerini
okumakta, Allah’ın kitabını ve hikmetini öğretmektedir. Resul Kuran’ı
açıklamamakta, Kuran ile açıklamaktadır.
AYET: Muhakkak ki onlar, Allah’ın indirdiği Kitap’tan bir şeyleri gizlerler
ve onu az bir bedelle satarlar. İşte onların yedikleri, karınlarında ateşten
başka bir şey olmaz. Ve kıyamet günü Allah, onlarla konuşmayacak ve onları
tezkiye (YUZEKKİHİM) de etmeyecek. Ve onlar için elim bir azap vardır. (2:174)
AYET: Muhakkak ki onlar;
Allah’ın ahdini ve yeminlerini az bir değere satarlar. İşte onlar için ahirette
bir nasip yoktur. Ve Allah onlar ile konuşmayacak ve kıyamet günü onlara
bakmayacak. Ve onları temize çıkarmayacak (YUZEKKİHİM) ve onlar için elim azap
vardır. (3:77)
Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyleri gizleyenlerin ve bir şeyleri
bir bedel karşılığı satanların nefsleri tezkiye olmayacaktır. Ve bunlar sonraki
hayatlarında azap ile karşılaşacaklardır.
AYET: Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla, onları temizle ve
tezkiye et (TUZEKKİHİM) ve onlara dua et, muhakkak ki; senin duan onlar için
bir sükûnettir. Ve Allah; Semidir, Âlimdir. (9:103)
(9:103) Ayetine göre tezkiye olmanın bir şekli, mallarından harcamaktır.
Burada sadaka olarak alınan malın, herhangi bir ölçüsü yoktur.
AYET: Onlar ki, küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuştan
sakınırlar. Muhakkak ki Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi
bilendir. O, sizi topraktan yaratmıştı. Ve siz, annelerinizin karnında cenin
idiniz. Öyleyse nefslerinizi temize çıkarmayın (TUZEKKU). O, kimin takva sahibi
olduğunu daha iyi bilendir. (53:32)
AYET: Kendi nefslerini temize çıkaranları (YUZEKKUNE) görmedin mi? Hayır.
Ancak Allah, dilediği kişinin nefsini tezkiye eder (YUZEKKİ). Ve onlar, hurma
çekirdeğinin ince ipliği kadar (bile) zulüm olunmazlar. (4:49)
AYET: Kim onu (nefsini) tezkiye etmişse (ZEKKAHA) felâha
(kurtuluşa) ermiştir. (91:9)
Zekat kelimesinin türevi (53:32), (4:49) ve (91:9) ayetlerinde yine nefsin tezkiyesi
anlamında geçmektedir.
ZEKÂT kelimesinin TEZEKKA Türevi
AYET: İçinde ebedi kalacakları, altından nehirler akan Adn cennetleri
vardır. Ve işte bu, tezkiye olanların (TEZEKKA) mükâfatıdır. (20:76)
AYET: Ve yük taşıyan birisi başka birinin yükünü yüklenmez. Eğer ağır yüklü
kimse, onu yüklenmeye çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını
olsa dahi. Sen ancak gaybda Rabbine huşû duyanları ve salatı ikame edenleri
uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (TEZEKKA), o takdirde bunu sadece kendi nefsi
için yapar. Ve dönüş Allah’adır. (35:18)
AYET: Firavuna git, muhakkak ki o azdı. (79:17)
AYET: Ve de ona de ki: “Sen tezkiye olmak (TEZEKKA) ister misin?”
(79:18)
AYET: Ve sen bilemezsin, umulur ki böylece o tezkiye (YEZZEKKA) olur.
(80:3)
AYET: Ve onun tezkiye (YEZZEKKA) olmamasında, senin üzerinde bir sorumluluk
yoktur. (80:7)
AYET: Nefsini tezkiye eden (TEZEKKA) kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir. (87:14)
AYET: Nefsini tezkiye eden (TEZEKKA) kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir. (87:14)
AYET: O ki malını verir,
temizlenir (YETEZEKKA). (92:18)
Zekât kelimesinin türevi olan “Tezekka” kelimesi,
geçtiği ayetlerde “temizlenmek, nefsini temizlemek” anlamlarında
kullanılmıştır.
ZEKÂT kelimesinin EZKA Türevi
AYET: Ve kadınları
boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıktan sonra artık onlar kendi
aralarında marufla razı olurlarsa o takdirde onların eşleri ile nikâhlamalarına
engel olmayın. İşte böyle sizden Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olan
kimseye bununla öğüt veriliyor. İşte bunlar, sizin daha çok tezkiye (EZKA) olmanız
ve daha iyi temizlenmeniz içindir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz. (2:232)
AYET: Ve böylece
aralarında sorsunlar diye onları dirilttik. Onlardan konuşan biri şöyle dedi:
“Ne kadar kaldınız?” “Günün bir kısmı veya bir gün (kadar).” dediler. (Diğerleri
de): “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.” dediler. Artık sizden
birisini, sizin bu gümüş paranızla şehre gönderin. Böylece en temiz (EZKA)
yiyecek hangisi, baksın (da) ondan size bir rızık getirsin. Ve tedbirli olsun.
Sakın sizi bir kimseye sezdirmesin. (18:19)
AYET: Eğer orada
kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Ve eğer size
“geri dönün” denirse o takdirde geri dönün. O, sizin için daha temizdir (EZKA).
Ve Allah, yaptığınız şeyleri en iyi bilendir. (24:28)
AYET: Mümin erkeklere
söyle, bakışlarını indirsinler, ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha
temizdir (EZKA). Muhakkak ki Allah, yaptıkları şeylerden haberdardır. (24:30)
Zekât kelimesinin “Ezka” türevi (2:232) ayetinde “nefsin
temizlenmesi”, (18:19), (24:28) ve (24:30) ayetlerinde ise “temiz,
temizlenmiş, arınmış” anlamlarında kullanılmıştır.
ZEKÂT kelimesinin ZEKAT Türevi
AYET: Ve salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve rükû edenlerle
beraber rükû edin. (2:43)
AYET: Biz, İsrailoğulları’ndan “Allah’tan başkasına kul olmayın,
ana-babaya, yakınlara, yetimlere ve miskinlere ihsanda bulunun, insanlara güzel
söz söyleyin ve salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin.” diye misak
almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç döndünüz. Ve siz, yüz çeviren
kimselersiniz. (2:83)
AYET: Ve salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin. Nefsleriniz için
hayır olarak ne takdim ettiniz ise onu Allah’ın indinde bulursunuz. Muhakkak ki
Allah, amellerinizi en iyi görendir. (2:110)
AYET: Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz BİRR değildir.
Lâkin birr; kişinin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’a ve nebilere iman
etmesi ve sevdiği maldan, akrabalara, yetimlere, miskinlere, yolda kalmış
yolculara, isteyen (muhtaçlara), köle ve esirlere vermesi ve salatı ikame
etmesi ve zekâtı (ZEKATE) vermesidir. Ve ahd verdikleri zaman ahdlerine vefa
edenler, zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde sabredenler, işte onlar
sadık olanlardır. İşte onlar muttakilerdir (takva sahibi olanlardır). (2:177)
AYET: Muhakkak ki iman edenlerin ve ıslah edici amel işleyenlerin, salatı
ikame edenlerin ve zekâtı (ZEKATE) verenlerin ecirleri Rablerinin katındadır.
Ve onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar. (2:277)
AYET: Kendilerine: “Ellerinizi çekin ve salatı ikame edin ve zekâtı
(ZEKATE) verin” denilen kimseleri görmedin mi? Hâlbuki onların üzerine savaş
yazıldığı zaman onlardan bir kısmı, insanlardan Allah’tan korkar gibi veya daha
da çok korkarlar. Ve: “Rabbimiz niçin üzerimize savaşı farz kıldın, bizi
yakın bir zamana kadar geciktirseydin olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Dünya
menfaati azdır ve ahiret ise takva sahibi olan kimseler için daha hayırlıdır.
Ve siz, kıl kadar zulmedilmezsiniz.” (4:77)
AYET: Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana
indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. Ve salatı ikame edenler ve
zekâtı (ZEKATE) verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar; işte onlara
“büyük ecir” vereceğiz. (4:162)
AYET: Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları’ndan misak almıştı. Ve
onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allah: “Eğer salatı ikame ederseniz ve
zekât (ZEKATE) verirseniz ve resullerime iman edip onlara yardım ederseniz ve
Allah’a güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de
mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan
cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka
dizayn edilmiş yoldan sapmış olur. (5:12)
AYET: Sizin veliniz sadece Allah ve O’nun Resul'ü ve iman edip salatı
ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) veren kimselerdir ve onlar rükû edenlerdir.
(5:55)
AYET: “Bize bu Dünya’da ve ahirette güzellikler yaz. Gerçekten biz
tövbe edip, Sana döndük.” Allah: “Azabımı dilediğime isabet ettiririm. Ve
rahmetim herşeyi kuşattı. Böylece onu takva sahiplerine ve zekâtı (ZEKATE)
veren kimselere yazacağım. Ve onlar ki; onlar, ayetlerimize iman ederler.”
(7:156)
AYET: Böylece haram aylar çıktığı zaman artık müşrikleri bulduğunuz
yerde öldürün ve onları yakalayın ve onları muhasara edin (kuşatın). Gözetleme
yerlerinin hepsine oturun. Bundan sonra eğer tövbe ederlerse ve salatı ikame
eder ve zekât (ZEKATE) verirlerse o takdirde onların yolunu serbest bırakın.
Muhakkak ki Allah; Gafurdur, Rahimdir. (9:5)
AYET: Bundan sonra eğer onlar, tövbe ederlerse ve salatı ikame ederlerse ve
zekâtı (ZEKATE) verirlerse artık sizin dinde kardeşlerinizdir. Ve bilen bir
kavim için ayetleri ayrı ayrı açıklıyoruz. (9:11)
AYET: Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden
ve salatı ikame eden ve zekât (ZEKATE) veren ve Allah’tan başkasından korkmayan
kimseler imar eder. İşte onların böylece hidayete erenlerden olması umulur.
(9:18)
AYET: Ve mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.
Maruf ile emreder ve münkerden yasaklarlar ve salatı ikame ederler ve zekâtı
(ZEKATE) verirler. Allah ve O’nun Resul'üne itaat ederler. İşte onlar, Allah,
onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azizdir, Hâkimdir. (9:71)
AYET: Ve beni nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı. Ve hayatta
kaldığım sürece salatı ve zekâtı (ZEKATİ) bana vasiyet etti (emretti). (19:31)
AYET: Ve o, ehline salatı ve zekâtı (ZEKATİ) emrediyordu. Ve o, Rabbinin
katında razı olunmuşlardandı. (19:55)
AYET: Ve onları, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık. Ve onlara,
hayırlar işlemeyi, salatı ikame etmeyi ve zekât (ZEKATİ) vermeyi vahyettik. Ve
onlar, Bize kul oldular. (21:73)
AYET: Yeryüzünde onlara imkânlar verseydik, salatı ikame ederler, zekâtı
(ZEKATE) verirler, maruf ile emrederler ve münkerden yasaklarlardı. Bütün
işlerin akıbeti (sonucu), Allah’a aittir. (22:41)
AYET: Ve Allah için hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dinde sizin
için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrahim’in dinidir. O, sizi daha önce de
“Müslümanlar” olarak isimlendirdi. Bunda da resul size şahit olsun ve siz de
insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE)
verin, Allah’a sarılın. O, sizin Mevlâ’nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne
güzel yardımcı. (22:78)
AYET: Ve onlar,
zekâtı (ZEKATİ) verenlerdir. (23:4)
AYET: Ticaretin ve
alışverişin, onları Allah’ın zikrinden, salatı ikame etmekten ve zekâtı
(ZEKATİ) vermekten alıkoymadığı adamlar ki (onlar), kalplerin ve gözlerin
döneceği günden korkarlar. (24:37)
AYET: Ve salatı
ikame edin. Ve zekâtı (ZEKATE) verin. Ve resule itaat edin ki böylece rahmet
olunasınız. (24:56)
AYET: Onlar,
salatı ikame ederler ve zekâtı (ZEKATE) verirler ve onlar ki, onlar ahirete
yakın olarak inanırlar. (27:3)
AYET: Ve insanların
mallarında artış olsun diye faizden verdiğiniz şey, o takdirde Allah’ın katında
artmaz. Allah’ın vechini dileyerek verdiğiniz zekât (ZEKATİN); işte böylece kat
kat artıranlar onlardır. (30:39)
AYET: Onlar salatı
ikame ederler ve zekâtı (ZEKATE) verirler. Ve onlar, ahirete kesinlikle
inanırlar. (31:4)
AYET: Ve
evlerinizde karar kılın. Evvelki cahiliye zamanındaki gibi (ziynetlerinizi)
açmayın. Salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin. Allah ve O’nun Resul’üne
itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sadece sizden günahları gidermek ve sizi
tertemiz temizlemek istiyor. (33:33)
AYET: Onlar zekât
(ZEKATE) vermezler. Ve onlar, onlar ahireti inkâr edenlerdir. (41:7)
AYET: Gizli
görüşmenizden önce sadaka vermekten korktunuz mu? Öyleyse yapamadığınız zaman
Allah sizin tövbenizi kabul etti. O takdirde salatı ikame edin ve zekâtı
(ZEKATE) verin, Allah’a ve O’nun Resul’üne itaat edin. Ve Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır. (58:13)
AYET: Muhakkak ki
Rabbin, senin ve seninle beraber olanlardan bir topluluğun, gecenin üçte
ikisinden daha azında, (bazen) onun yarısında ve (bazen de) onun üçte birinde
kalktığını biliyor. Ve geceyi ve gündüzü Allah takdir eder, onu sizin asla
hesaplayamayacağınızı bildi. Bu sebeple sizin tövbenizi kabul etti. O halde
Kuran’dan size kolay geleni okuyun! Sizden bir kısmınızın hasta olacağını,
diğerlerinin yeryüzünde, Allah’ın fazlından isteyerek dolaşacaklarını ve diğer
bir kısmının da Allah’ın yolunda savaşacaklarını bildi. Artık O’ndan size kolay
geleni okuyun ve salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve Allah için güzel
bir şekilde borç verin! Ve nefsiniz için hayır olarak ne takdim ederseniz, onu
Allah’ın indinde daha hayırlı ve daha büyük bir ecir olarak bulursunuz. Ve
Allah’a istiğfar edin! Muhakkak ki Allah; Gafurdur, Rahimdir. (73:20)
AYET: Ve onlar,
Allah için hanifler olarak dinde halis kullar olmaktan ve salatı ikame etmekten
ve zekâtı (ZEKATE) vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum din
budur. (98:5)
Zekât kelimesinin Zekât türevinin
kullanıldığı buraya kadar olan ayetlerde “Zekât vermek” anlamında
kullanılmakta fakat Zekât verme işinin nasıl yapılacağından
bahsedilmemektedir.
AYET: Böylece onların Rabbinin, onu ondan daha hayırlı, temiz (ZEKATEN) ve
merhamete daha yakın olanla değiştirmesini istedik. (18:81)
AYET: Ve katımızdan ona, sevgi ve nefs tezkiyesi (ZEKATEN) (verdik). Ve
o, takva sahibi oldu. (19:13)
(18:81) ve (19:13)
ayetlerinde “temiz, nefsi tezkiye edilmiş, nefs tezkiyesi” anlamlarında
kullanılmıştır.
ZEKÂT kelimesinin ZEKİYY Türevi
AYET: “Ben sadece sana temiz (ZEKİYYEN) bir erkek çocuk bağışlamak için
senin Rabbinin bir resulüyüm.” dedi. (19:19)
(19:19) Ayetinde bahsi geçen “Zekiyyen” kelimesi birçok
çevirmen tarafından “Zeki” olarak meallendirilmiş olmasına rağmen
doğru anlamı “nefsi tezkiye edilmiş” olmalıdır.
ZEKÂT kelimesinin ZEKİYYET Türevi
AYET: Böylece bir (erkek) çocuğa rastlayıncaya kadar gittiler.
(Hızır), onu (çocuğu) öldürdü. (Musa): “Sen, temiz (ZEKİYYETEN) bir kişiyi
(başka) bir nefse karşılık olmaksızın mı öldürdün? Andolsun ki sen, kötü bir
şey yaptın.” dedi. (18:74)
(18:74) Ayetinde geçen “Zekiyyeten” kelimesi, “temiz” anlamında
kullanılmıştır.
2.BÖLÜM: ZEKÂT
ÖNCESİ
AYET: Rabbimiz! Onların arasından kendilerinden, onlara Senin ayetlerini
okuyacak, onlara Kitap’ı ve hikmeti öğretecek ve onları tezkiye (YUZEKKİHİM)
edecek bir resul beas et. Muhakkak ki Sen, Sen, Azizsin, Hâkimsin. (2:129)
AYET: Nitekim size, aranızda, sizden bir Resul gönderdik ki, ayetlerimizi
size okusun ve sizi tezkiye (YUZEKKİKUM) etsin, size Kitap’ı ve hikmeti
öğretsin ve bilmediğiniz şeyleri öğretsin. (2:151)
AYET: Andolsun ki Allah, müminlerin üzerine bir nimet olmak üzere
kendilerinden bir resul beas eder. Onlara O’nun ayetlerini tilâvet eder ve
onları tezkiye eder (YUZEKKİHİM) ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan
evvel onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler. (3:164)
AYET: Ümmiler arasında, kendilerinden bir resul beas eden O’dur. Onlara,
O’nun ayetlerini okur ve onları tezkiye eder (YUZEKKİHİM), onlara Kitab’ı ve
hikmeti öğretir. Ve daha önce elbette onlar, sadece açık bir dalâlet içinde
idiler. (62:2)
(2:129), (2:151), (3:164) ve (62:2)
Ayetlerinden bir kez daha anlaşıldığı kadarıyla nefsi tezkiye etmeden önce
ayetlerin okunması, kitabın ve hikmetin öğrenilmesi gerekmektedir.
3.ZEKÂT NASIL
YERİNE GETİRİLİR?
A-MAL VEREREK
AYET: Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla, onları temizle ve
tezkiye et (TUZEKKİHİM) ve onlara dua et, muhakkak ki; senin duan onlar için
bir sükûnettir. Ve Allah; Semidir, Âlimdir. (9:103)
(9:103) Ayetine göre tezkiye olmanın şekillerinden biri, mallarından
harcamaktır. Burada sadaka olarak alınan malın, herhangi bir ölçüsü yoktur. O
malın ne zaman alınacağına dair herhangi bir bilgi de bulunmamaktadır.
AYET: Çok
takva sahibi olan ise ondan uzaklaştırılacak. (92:17)
AYET: O ki malını
verir, temizlenir (YETEZEKKA). (92:18)
AYET: Ve bir
kimseye (malını vermesi), O’nun katında, “bir nimet karşılığı olsun” diye
değildir. (92:19)
(92:17-19) Ayetlerine
göre tezkiye olmak yine mal vermekle gerçekleştirilmektedir.
AYET: Yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz BİRR değildir. Lâkin birr; kişinin Allah’a ve ahiret gününe ve
meleklere ve Kitab’a ve nebilere iman etmesi ve sevdiği maldan akrabalara ve yetimlere ve
miskinlere ve yolda kalmış yolculara ve isteyen (muhtaçlara) ve köle ve
esirlere vermesi ve salatı ikame etmesi ve zekâtı (ZEKATE) vermesidir. Ve ahd verdikleri
zaman ahdlerine vefa edenler, zorlukta ve darlıkta ve şiddetli savaş halinde
sabredenler, işte onlar sadık olanlardır. İşte onlar muttakilerdir (takva
sahibi olanlardır). (2:177)
(2:177) Ayetindeki; “Lâkin birr; kişinin Allah’a ve ahiret gününe ve meleklere ve Kitab’a ve
nebilere iman etmesi ve sevdiği maldan akrabalara ve yetimlere ve miskinlere ve
yolda kalmış yolculara ve isteyen (muhtaçlara) ve köle ve esirlere vermesi ve
salatı ikame etmesi ve zekâtı (ZEKATE) vermesidir.” ifadesinin orijinalinde de çok fazla ve bağlacı
kullanılmıştır.
Ayetteki “Lâkin birr;
kişinin Allah’a ve ahiret gününe ve meleklere ve Kitab’a ve nebilere iman
etmesi” ifadesi Salatın yani Kuran’ı inanarak öğrenmek amacıyla
okumanın gereği “ve sevdiği maldan akrabalara ve yetimlere ve
miskinlere ve yolda kalmış yolculara ve isteyen (muhtaçlara) ve köle ve
esirlere vermesi” ifadesi ise Zekâtın gereğidir ve ayetteki karşılığıdır.
Fakat maalesef ki
geleneksel ön yargıların etkisiyle burada anlatılanlar ayrı, Salat ve Zekât ayrı
düşünülmektedir. Ve hatta Salat, Namaz adlı şekilsel
bir ritüele dönüşmüş; Zekât ise malın kırkta biri gibi bir
ölçüye indirgenmiştir. (Bak. VE BAĞLACI
KONUSUNDA YORUM)
AYET: Gizli
görüşmenizden önce sadaka vermekten korktunuz mu? Öyleyse yapamadığınız zaman
Allah sizin tövbenizi kabul etti. O takdirde salatı ikame edin ve zekâtı
(ZEKATE) verin, Allah’a ve O’nun Resul’üne itaat edin. Ve Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır. (58:13)
(58:13) Ayetinde yine Zekatın
öncesinde Sadakadan bahsedilmiştir. Ayette “O takdirde salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin” derken, Allah’ın resulü aracılığıyla
indirdiği vahyi yani Kuran’ı okunması ve gereğinin yapılması
istenmektedir.
B-ALLAH’IN ÖĞÜTLERİNİ YERİNE GETİREREK
AYET: Ve kadınları
boşadığınız zaman bekleme sürelerini tamamladıktan sonra artık onlar kendi
aralarında marufla razı olurlarsa o takdirde onların eşleri ile nikâhlamalarına
engel olmayın. İşte böyle sizden Allah’a ve ahiret gününe iman etmiş olan
kimseye bununla öğüt veriliyor. İşte bunlar, sizin daha çok tezkiye (EZKA)
olmanız ve daha iyi temizlenmeniz içindir. Ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.
(2:232)
AYET: Mümin erkeklere
söyle, bakışlarını indirsinler, ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha
temizdir. Muhakkak ki Allah, yaptıkları şeylerden haberdardır. (24:30)
(2:232) ve (24:30) Ayetlerini
okuduğumuzda anlamaktayız ki; insanın nefsini tezkiye eden yine Allah’ın
öğütlerinin öğrenilmesi ve yapılmasıdır.
C-HAYIR OLARAK HERHANGİ BİRŞEY SUNARAK
AYET: Ve salatı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve nefsleriniz
için hayır olarak ne takdim ettiniz ise onu Allah’ın indinde bulursunuz.
Muhakkak ki Allah, amellerinizi en iyi görendir. (2:110)
“Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salatı ikame et.” (29:45 ayetinden
alıntı.) SALAT KONUSUNDA YORUM ile VE BAĞLACI HAKKINDA YORUM adlı yazılarımda
anlattığım gibi, nasıl ki Salatı İkame Etmek için kitaptan
vahyedileni okumak gerekmektedir; Zekât vermek yani nefsi tezkiye etmek için de Salatı İkame Etmek gerekmektedir.
Çünkü nasıl Zekât verileceği yani nefsin tezkiye edileceğini
öğrenmek için Kuran okumak yani Salatı İkame Etmek gerekmektedir.
Zira hikmetin kaynağı Kuran’dır.
Aynı şekilde (2:110) ayetinde “zekâtı (ZEKATE) verin ve
nefsleriniz için hayır olarak ne takdim ettiniz ise” ifadesinde
nefsin tezkiye edilmesi için hayır yapılması Zekâtın gereğidir.
AYET: Muhakkak ki iman edenlerin ve ıslah edici amel işleyenlerin, salatı ikame edenlerin ve zekâtı (ZEKATE) verenlerin ecirleri Rablerinin
katındadır. Ve onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar. (2:277)
Tıpkı yukarıdaki
(2:177) ayetindeki gibi, (2:277) ayetindeki “iman edenlerin” ifadesi Salatın yani Kuran’ı inanarak öğrenmek amacıyla okumanın gereği “ve ıslah edici
amel işleyenlerin” ifadesi ise Zekâtın gereğidir.
AYET: Ve andolsun ki Allah, İsrailoğulları’ndan misak almıştı. Ve
onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allah: “Eğer salatı ikame ederseniz ve zekât verirseniz ve resullerime iman edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a güzel bir borç
verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı
örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi.
Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka dizayn edilmiş yoldan
sapmış olur. (5:12)
Yine (2:177) ve (2:277)
ayetlerindeki gibi, (5:12) ayetindeki “ve resullerime
iman edip” ifadesi Salatın yani Kuran’ı inanarak öğrenmek amacıyla
okumanın gereği “onlara yardım ederseniz ve
Allah’a güzel bir borç verirseniz”
ifadesi ise Zekâtın gereğidir.
AYET: Ve insanların
mallarında artış olsun diye faizden verdiğiniz şey, o takdirde Allah’ın katında
artmaz. Allah’ın vechini dileyerek verdiğiniz zekât (ZEKATİN); işte böylece kat
kat artıranlar onlardır. (30:39)
(30:39) Ayetinde bahsi
geçen ve Allah katında artan Zekat yani nefs
tezkiyesi, Allah’ın vechini dileyerek verilen mal-mülk veya paranın
yanı sıra yapılan hayır işlerine bağlıdır.
AYET: Muhakkak ki
Rabbin, senin ve seninle beraber olanlardan bir topluluğun, gecenin üçte
ikisinden daha azında, (bazen) onun yarısında ve (bazen de) onun üçte birinde
kalktığını biliyor. Ve geceyi ve gündüzü Allah takdir eder, onu sizin asla
hesaplayamayacağınızı bildi. Bu sebeple sizin tövbenizi kabul etti. O halde
Kuran’dan size kolay geleni okuyun! Sizden bir kısmınızın hasta olacağını,
diğerlerinin yeryüzünde, Allah’ın fazlından isteyerek dolaşacaklarını ve diğer
bir kısmının da Allah’ın yolunda savaşacaklarını bildi. Artık O’ndan size
kolay geleni okuyun ve salatı ikame edin ve zekâtı verin ve Allah için güzel bir şekilde borç
verin ve nefsiniz için hayır olarak ne takdim ederseniz, onu Allah’ın indinde daha hayırlı ve daha büyük bir
ecir olarak bulursunuz. Ve Allah’a istiğfar edin! Muhakkak ki Allah; Gafurdur,
Rahimdir. (73:20)
(73:20) ayetinde “Artık O’ndan size kolay
geleni okuyun ve salatı ikame edin” ifadesindeki Salatın İkamesi, kitaptan kolay gelenin okunması gereği “ve salatı ikame edin ve zekâtı verin” ifadesindeki Zekat vermek, Salatın
İkamesi gereği “zekâtı verin ve Allah için güzel
bir şekilde borç verin ve nefsiniz için hayır olarak ne takdim ederseniz…” ifadesindeki Allah’a borç vermek ve hayır takdim etmek
ise Zekat vermenin yani nefsi tezkiye edip arındırmanın
gereğidir.
D-SAVAŞARAK
AYET: Kendilerine: “Ellerinizi çekin ve salatı ikame edin ve zekâtı
(ZEKATE) verin” denilen kimseleri görmedin mi? Hâlbuki onların üzerine savaş
yazıldığı zaman onlardan bir kısmı, insanlardan Allah’tan korkar gibi veya daha
da çok korkarlar. Ve: “Rabbimiz niçin üzerimize savaşı farz kıldın, bizi
yakın bir zamana kadar geciktirseydin olmaz mıydı?” dediler. De ki: “Dünya
menfaati azdır ve ahiret ise takva sahibi olan kimseler için daha hayırlıdır.
Ve siz, kıl kadar zulmedilmezsiniz.” (4:77)
(4:77)
Ayetine göre “salatı ikame edin ve zekâtı verin” ifadesinde
Zekat vermek, Salatı İkame Etmenin yani Kuran’ı
okumanın gereği olup, üzerine savaş farz kılınanların savaşması da Zekat vermenin
yani nefslerini tezkiye etmenin gereğidir.
4.BÖLÜM: ZEKATIN AYETLERDEKİ TARİFİ
Salat ve Zekât birçok ayette birlikte kullanılmıştır. Bu ayetler, infak (harcama) ayetleriyle karşılıklı olarak incelendiğinde Zekâtın nasıl verilip nefsin tezkiye edileceğine dair tarif çıkarılabilir.
Örnek:
AYET: Ve salatı ikame
edin (EKİMUS SALATE) ve zekâtı verin. Ve rükû
edenlerle beraber rükû edin. (2:43)
AYET: Onlar ki, gayba iman ederler ve salatı ikame ederler ve kendilerini
rızıklandırdığımız şeylerden infak ederler (harcarlar). (2:3)
Örnek:
AYET: Ve salatı ikame edin (EKİMUS SALATE) ve zekâtı verin. Nefsleriniz için
hayır olarak ne takdim ettiniz ise onu Allah’ın indinde bulursunuz. Muhakkak ki Allah, amellerinizi en
iyi görendir. (2:110)
AYET: İman eden kullarıma söyle: “Dostluk ve alışverişin olmadığı o günün
gelmesinden önce salatı ikame etsinler ve onları
rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve aleni (açık) olarak infak etsinler!” (14:31)
Örnek:
AYET: Ve beni
nerede bulunursam bulunayım mübarek kıldı. Ve hayatta kaldığım sürece salatı (SALATİ) ve zekâtı bana vasiyet etti. (19:31)
AYET: De ki: “Muhakkak ki; benim salatım ve yaptıklarım ve hayatım ve ölümüm
âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (6:162)
Örnek:
AYET: Onlar salatı ikame ederler (YUKİMUNES SALATE) ve zekâtı verirler ve onlar ki,
onlar ahirete yakîn olarak inanırlar. (27:3)
AYET: Onlar salatı ikame ederler ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler. (8:3)
Örnek:
AYET:
Ticaretin ve alışverişin, onları Allah’ın zikrinden, salatı ikame etmekten (İKAMİS SALATİ) ve zekâtı vermekten alıkoymadığı
adamlar ki (onlar), kalplerin ve gözlerin döneceği günden korkarlar. (24:37)
AYET: İman eden kullarıma söyle: “Dostluk ve alışverişin olmadığı o günün
gelmesinden önce salatı ikame etsinler ve onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve aleni (açık) olarak infak
etsinler!” (14:31)
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder