-
Atü Kelimesinin Sözlük Anlamı
Atü kelimesi sözlüklerde,
“vermek, getirmek, gelmek, varmak, ulaşmak” anlamlarına gelmektedir.
-
Atü Kelimesinin Kuran’daki Anlamı
Atü kelimesi zekât
kelimesiyle birlikte tamlama olarak geçtiği yerlerde “ulaşmak” anlamında
kullanılmıştır. Yani “Atü Ez Zekât” tamlaması, her ne kadar “zekâtı verin”
anlamında meallendirilse de kelimelerin gerçek anlamları düşünüldüğünde “arınmışlığa
ulaşmak” anlamına gelmektedir.
Örnek:
Salâtı ikame edin
ve zekâtı verin (ATÜ EZ ZEKATE). Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.
(2:43)
(2:43)
Ayetinde “atü ez zekate” tamlamasının gerçek anlamını yerine koyduğumuzda
karşımıza “Salâtı ikame edin
ve arınmışlığa ulaşın” anlamı çıkmaktadır.
-
İçerisinde Atü Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler
2. Bakara: 23,
25, 38, 43, 53, 63, 83, 85, 87, 93, 101, 106, 109, 110, 118, 121, 136, 144, 145,
146, 148, 177, 189, 200, 201, 210, 211, 213, 214, 222, 223, 229, 233, 247, 248,
251, 253, 254, 258, 260, 265, 269, 271, 277.
3. Ali İmran: 19,
20, 23, 26, 73, 79, 81, 84, 93, 100, 125, 145, 148, 161, 170, 180, 183, 186,
187, 188, 194.
4. Nisa: 2, 4, 5,
15, 16, 19, 20, 24, 25, 33, 37, 40, 44, 47, 51, 53, 54, 67, 74, 77, 102, 114,
127, 131, 133, 146, 152, 153, 162, 163.
5. Maide: 5, 12,
20, 41, 46, 48, 52, 54, 55, 57, 108.
6. Enam: 4, 5, 20,
34, 35, 40, 44, 46, 47, 71, 83, 89, 114, 124, 130, 134, 141, 154, 158, 165.
7. Araf: 17, 35, 38,
53, 70, 77, 80, 81, 97, 98, 106, 112, 129, 132, 138, 144, 156, 163, 169, 171,
175, 187, 189, 190, 203.
8. Enfal: 32, 70.
9. Tevbe: 5, 11,
18, 24, 29, 54, 59, 70, 71, 75, 76, 92.
10. Yunus: 15,
24, 38, 39, 50, 79, 88.
11. Hud: 3, 8,
13, 28, 31, 32, 33, 39, 63, 76, 93, 105, 110.
12. Yusuf: 22,
31, 37, 48, 49, 50, 54, 59, 60, 66, 83, 93, 101, 107.
13. Rad: 31, 36, 38,
41.
14. İbrahim: 9,
10, 11, 17, 19, 25, 31, 34, 44.
15. Hicr: 7, 11,
64, 81, 85, 87, 99.
16. Nahl: 1, 26, 27,
33, 45, 55, 76, 90, 111, 112, 122.
17. İsra: 2, 26,
55, 59, 71, 85, 88, 92, 101, 107.
18. Kehf: 10, 15,
19, 33, 40, 55, 62, 65, 77, 84, 96.
19. Meryem: 12, 27,
30, 38, 43, 61, 77, 80, 93, 95.
20. Taha: 9, 10,
11, 15, 36, 47, 58, 60, 64, 69, 74, 75, 99, 123, 126, 133.
21. Enbiya: 2, 3,
5, 40, 44, 47, 48, 51, 61, 73, 74, 79, 84.
22. Hac: 7, 27, 41,
54, 55, 78.
23. Müminun: 49,
60, 68, 71, 90.
24. Nur: 4, 13, 22,
33, 37, 49, 56.
25. Furkan: 33, 35,
40.
26. Şuara: 5, 6,
10, 16, 31, 37, 89, 154, 165, 202.
27. Neml: 3, 7, 15,
16, 18, 21, 23, 31, 36, 37, 38, 39, 40, 42, 54, 55, 87.
28. Kasas: 14, 29,
30, 43, 46, 48, 49, 52, 54, 60, 71, 72, 76, 77, 78, 79, 80.
29. Ankebut: 5, 27,
28, 29, 47, 49, 53, 66.
30. Rum: 34, 38,
39, 43, 56.
31. Lokman: 4,
12, 16.
32. Secde: 3, 13,
23.
33. Ahzab: 14, 18,
20, 30, 31, 33, 50, 51, 68.
34. Sebe: 3, 6,
10, 44, 45.
35. Fatır: 16, 40.
36. Yasin: 30,
46.
37. Saffat: 28, 117,
157.
38. Sad: 20, 21.
39. Zümer: 25,
40, 49, 54, 55, 71.
40. Mümin: 22,
35, 50, 53, 56, 59, 78.
41. Fussilet: 7, 11,
40, 42, 45.
42. Şura: 20, 36,
47.
43. Zuhruf: 7, 21,
66.
44. Duhan: 10,
19, 33, 36.
45. Casiye: 16,
17, 25.
46. Ahkaf: 4, 22.
47. Muhammed: 16,
17, 18, 36.
48. Fetih: 10, 16.
51. Zariyat: 16, 24,
42, 52.
52. Tur: 18, 34,
38.
57. Hadid: 16,
21, 23, 27, 28, 29.
58. Mücadele: 11,
13.
59. Haşr: 2, 7, 9.
60. Mümtehine: 10,
11, 12.
61. Saff: 6.
62. Cuma: 4.
63. Münafikun:
10.
64. Teğabun: 5,
6.
65. Talak: 1, 6,
7.
67. Mülk: 8, 30.
68. Kalem: 41.
69. Hakka: 19,
25.
71. Nuh: 1.
73. Müzzemmil: 20
74. Müddessir: 31,
47, 52.
76. İnsan: 1.
78. Nebe: 18.
79. Naziat: 15.
84. İnşikak: 7,
10.
85. Büruc: 17.
88. Gaşiye: 1.
92. Leyl: 18.
98. Beyyine: 1,
4, 5.
-
Atü Kelimesinin Kuran’daki Türevleri
Fiil formunda
kullanıldığı 264 yerde “gelmek, getirmek, ortaya koymak” anlamlarında
geçmiştir. (Bazı ayetlerde birden fazla geçmiş.)
Bu ayetler: (2:23, 25, 38,
85, 106, 109, 118, 145, 148, 189, 210, 214, 222, 223, 248, 254, 258, 260), (3:93,
125, 161, 183, 188), (4:15, 16, 19, 25, 102, 133), (5:41, 52, 54, 108), (6:4,
5, 34, 35, 40, 46, 47, 71, 130, 158), (7:17, 35, 53, 70, 77, 80, 81, 97, 98,
106, 112, 129, 132, 138, 163, 169, 187, 203), (8:32), (9:24, 54, 70, 92), (10:15,
24, 38, 39, 50, 79), (11:8, 13, 32, 33, 39, 93, 105), (12:37, 48, 49, 50, 54,
59, 60, 66, 83, 93, 107), (13:31, 38, 41), (14:9, 10, 11, 17, 19, 31, 44), (15:7,
11, 64, 99), (16:1, 26, 33, 45, 76, 111, 112), (17:88, 92), (18:15, 19, 55, 77),
(19:27, 38, 43, 80), (20:9, 10, 11, 47, 58, 60, 64, 69, 74, 75, 123, 126, 133),
(21:2, 3, 5, 40, 44, 47, 61), (22:27, 55), (23:68, 71, 90), (24:4, 13, 49),
(25:33, 40), (26:5, 6, 10, 16, 31, 37, 89, 154, 165, 202), (27:7, 18, 21, 31,
37, 38, 39, 40, 54, 55, 87), (28:29, 30, 46, 49, 71, 72), (29:28, 29, 53), (30:43),
(31:16), (32:3), (33:18, 20, 30), (34:3), (35:16), (36:30, 46), (37:28, 157),
(38:21), (39:25, 40, 54, 55, 71), (40:22, 35, 50, 56, 78), (41:11, 40, 42), (42:47),
(43:7, 66), (44:10, 19, 36), (45:25), (46:4, 22), (47:18), (51:24, 42, 52), (52:34,
38), (59:2), (60:12), (61:6), (63:10), (64:5, 6), (65:1), (67:8, 30), (68:41), (71:1),
(74:47), (76:1), (78:18), (79:15), (85:17), (88:1), (98:1).
Örnekler:
Eğer kulumuza inzal
ettiğimiz hakkında şüphede iseniz haydi onun benzeri bir sure getirin/ortaya
koyun (FE/TU) ve eğer doğru söyleyenler iseniz Allah’tan başka şahitlerinizi
çağırın. (2:23)
Hani İbrahim,
“Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster” demişti. “İnanmıyor musun?”
deyince “Hayır ancak kalbimin tatmin olması için” demişti. “Öyleyse dört kuş
tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir
dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler (YE/TİNEKE).
Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (2:260)
Tevrat indirilmeden
önce İsrail’in kendisine haram kıldığı dışında yiyeceklerin hepsi
İsrailoğulları’na helal idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz haydi
Tevrat’ı getirip (FE/TU) okuyun.” (3:93)
Onlara
kendilerinden öncekilerin; Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin; İbrahim’in kavminin;
Medyen halkının ve yerle bir olan şehirlerin haberleri gelmedi mi (ETETHUM)?
Resulleri onlara apaçık mucizeler getirmişti. Demek ki Allah onlara zulmediyor
değildi ama onlar kendilerine zulmediyorlardı. (9:70)
Kitap ehlinden inkâr
edenler ile Allah’a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye
(TİYEHUMU) kadar ayrılacak değillerdi. (98:1)
Fiil formunda
kullanıldığı diğer 271 yerde “vermek” anlamında geçmiştir. (Bazı ayetlerde
birden fazla geçmiş.)
Bu ayetler: (2:43, 53, 63,
83, 87, 93, 101, 110, 121, 136, 144, 145, 146, 177, 200, 201, 211, 213, 229,
233, 247, 251, 253, 258, 265, 269, 271, 277), (3:19, 20, 23, 26, 73, 79, 81,
84, 100, 145, 148, 170, 180, 186, 187, 194), (4:2, 4, 5, 19, 20, 24, 25, 33,
37, 40, 44, 47, 51, 53, 54, 67, 74, 77, 114, 127, 131, 146, 152, 153, 162,
163), (5:5, 12, 20, 41, 46, 48, 54, 55, 57), (6:20, 44, 83, 89, 114, 124, 141,
154, 165), (7:38, 144, 156, 171, 175, 189, 190), (8:70), (9:5, 11, 18, 29, 59,
71, 75, 76), (10:88), (11:3, 28, 31, 63, 110), (12:22, 31, 66, 101), (13:36), (14:25,
34), (15:81, 87), (16:27, 55, 122), (17:2, 26, 55, 59, 71, 85, 101, 107),
(18:10, 33, 40, 62, 65, 84, 96), (19:12, 30, 77), (20:36, 99), (21:48, 51, 74,
79, 84), (22:41, 54, 78), (23:49, 60), (24:22, 33, 56), (25:35), (27:3, 15, 16,
23, 36, 42), (28:14, 43, 48, 52, 54, 60, 76, 77, 78, 79, 80), (29:27, 47, 49,
66), (30:34, 38, 39, 56), (31:4, 12), (32:13, 23), (33:14, 31, 33, 50, 51, 68),
(34:6, 10, 44, 45), (35:40), (37:117), (38:20), (39:49), (40:53), (41:7, 45),
(42:20, 36), (43:21), (44:33), (45:16, 17), (47:16, 17, 36), (48:10, 16),
(51:16), (52:18), (57:16, 21, 23, 27, 28, 29), (58:11, 13), (59:7, 9), (60:10,
11), (12:4), (65:6, 7), (69:19, 25), (73:20), (74:31, 52), (84:7, 10), (92:18),
(98:4, 5).
Örnekler:
Salâtı ikame edin
ve zekâtı verin (ATÜ). Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. (2:43)
Onlar öyle
kimselerdir ki şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek salâtı
ikame eder ve zekâtı verir (ATEVU) ve iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar.
Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir. (22:41)
Hatta onlardan her
bir kişi, kendisine açılmış sahifeler verilmesini (YU/TA) istiyor. (74:52)
Hâlbuki onlara
ancak dini Allah’a has kılarak hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk
etmeleri, salâtı ikame etmeleri ve zekâtı vermeleri (YU/TU) emredilmişti. İşte
bu dosdoğru dindir. (98:5)
Aktif Öğe
formunda kullanıldığı 9 yerde “gelmek” anlamlarında geçmiştir.
Bu ayetler: (6:134), (11,76),
(15:85), (19:93, 95), (20:15), (22:7), (29:5), (40:59).
Örnekler:
Şüphesiz size vaat
edilen şeyler mutlaka gelecektir (LEATİN). Siz bunun önüne geçemezsiniz.
(6:134)
Göklerdeki ve
yerdeki herkes Rahman’a kul olarak gelecektir (ATİ). (19:93)
Kıyamet günü
mutlaka gelecektir (LEATİYETUN), bunda hiç şüphe yoktur fakat insanların çoğu
buna inanmazlar. (40:59)
Pasif Öğe
formunda kullanıldığı 1 yerde “gelmek” anlamında geçmiştir.
Bu ayet: (19:61).
Rahman'ın,
kullarına gaybda vaat ettiği Adn cennetlerine girecekler (METİYYAN). Kuşkusuz
O'nun vaadi yerine gelir. (19:61)
Sözel İsim
formunda kullanıldığı 3 yerde “vermek” anlamında geçmiştir.
Bu ayetler: (16:90),
(21:73), (24:37).
Örnekler:
Şüphesiz Allah
adaleti ve iyilik yapmayı ve yakınlara vermeyi (İTAİ) emreder; hayâsızlığı,
fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
(16:90)
Onları bizim
emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi
ve salâtı ikame etmeyi ve zekâtı vermeyi (İTAE) vahyettik. Onlar sadece bize
ibadet eden kimselerdi. (21:73)
Öyle erler vardır
ki bir ticaret de bir alış-veriş de onları Allah'ın zikrinden ve salâtı ikame
etmekten ve zekât vermekten (İTAİ) alıkoyamaz. Onlar, kalplerle gözlerin
döneceği/yer değiştireceği günden korkarlar. (24:37)
Aktif Öğe
formunda kullanıldığı diğer 1 yerde “verenler” anlamında geçmiştir.
Bu ayet: (4:162).
En Doğrusunu ALLAH Bilir.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder