5 Şubat 2018 Pazartesi

ZEKAT

-      Zekât Kelimesinin Sözlük Anlamı

Sözlük anlamıyla zekât, “artış” anlamına gelen “zekâ” kelimesinin mastarıdır. “Arınmışlık, arındırmak, pak, temiz, temizlik, temizlemek, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak” anlamlarına gelmektedir.

Dini anlamda zekât; zenginliğe sahip olan Müslümanların, Allah’ın verilmesini emrettiği kimselere belli miktardaki malın verilmesidir. Yani bazı mallardan alınan belli bir miktarın adıdır. Alınan bu miktarı, insanlar içinde belli sınıflara vermek farzdır. Zekât verenin malı, onu alanların duasıyla çoğalıp bereketlenir.

Zekât bazen de “temizlik, arınma” anlamında kullanılmıştır. Malı, pislik ve haramdan arındırır. Veren kimseyi cimrilikten temizlediği ve malında berekete vesile olduğu için kelime anlamıyla dini anlamı arasında bağ vardır.

-      Zekât Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Zekât hakkında her ne kadar belli bir miktardaki malın verilmesiyle bağlantı kurularak bir “miktarı belli olan malın verilişi” olarak anlamlandırılmış olsa da aslında daha genel anlamda vahiyden öğrenilenlerin yaşama uygulanarak yani bütün gereklerinin yapılarak nefsin temizlenmesidir. Yani zekât, nefsin arındırılması ve temize çıkarılmasıdır.

Örnek ayetler:

“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir resul gönder; onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın (YUZEKKİHİM). Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (2:129)

Kendilerini temize çıkaranları (YUZEKKUNE) görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır (YUZEKKİ) ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez. (4:49)

Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı; sizden hiçbiriniz asla temize (ZEKÂ) çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (24:21)

Onu arındıran (ZEKKAHA) kurtuluşa ermiştir. (91:9)

Nefsin arındırılarak temize çıkarılması; insanların, kendilerine verilen rızkı gizli veya açıktan Allah yolunda harcamaları; kötülüğü bu şekilde ortadan kaldırmalarıyla gerçekleştirilmektedir.

Örnek ayetler:

Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden ve salâtı ikame eden (EKAMUS SALATE) ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. (13:22)

İnanan kullarıma söyle, salâtı ikame etsinler (YUKİMUS SALATE) ve hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar. (14:31)

Şüphesiz Allah’ın kitabını okuyanlar ve salâtı ikame edenler (EKAMUS SALATE) ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler. (35:29)

Allah, insanlara en zor gelen şeyin sahip olduklarını vermek veya paylaşmak olduğunu bildiği ve Dünya malı da bir oyalanma metaı olduğu için insanların bu yönde eğitilmesini isteyerek ayetlerini bildirmiştir.

Örnek ayetler:

Diğer bir kısmı ise günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (9:102)
Onların mallarından sadaka olarak al ve onunla onları temizle ve tezkiye et (TUZEKKİHİM) ve onlara salât et (SALLİ) , muhakkak ki; senin salâtın (SALATEKE) onlar için bir sekinedir (sükûnettir). Ve Allah; Semidir, Âlimdir. (9:103)

O ki Allah yolunda malını verir, temizlenir (YETEZEKKA). (92:18)

(9:102-103) Ayetlerine göre salih amelle kötü ameli birbirine karıştıranların temizlenerek tezkiye edilmeleri için kendilerinin sahip oldukları mallardan bir miktar sadaka alınmaktadır.

(92:18) Ayetine göre Allah yolunda malını verenin temizlendiği anlaşılmaktadır. 
Kuran’a göre iyiliğin ve dolayısıyla insanlığın temel kaynağı; kazancın, malın, mülkün verilmesi veya paylaşılması, rızık olarak verilenlerin Allah yolunda harcanması, Dünya hayatının her türlü güçlüklerine göğüs gerilmesi ve gerekirse hayatın bile Allah yolunda harcanmasıdır. Bu yüzden mal, mülk, Dünya metaı konusunda ayetler insanlığa sürekli olarak “ver, paylaş” şeklinde seslenmektedir.
Günümüzde bazı kimseler, işin uygulama kısmını "salât" olarak yorumlamakta ve salât kavramının içine sokmaktadır ki bu görüş hatalıdır. 

-      İçerisinde Zekât Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

2. Bakara Suresi: 43, 83, 110, 129, 151, 174, 177, 232, 277.
3. Ali İmran Suresi: 77, 164.
4. Nisa Suresi: 49, 77, 162.
5. Maide Suresi: 12, 55.
7. Araf Suresi: 156.
9. Tevbe Suresi: 5, 11, 18, 71, 103.
18. Kehf Suresi: 19, 74, 81.
19. Meryem Suresi: 13, 19, 31, 55.
20. Taha Suresi: 76.
21. Enbiya Suresi: 73.
22. Hac Suresi: 41, 78.
23. Müminun Suresi: 4.
24. Nur Suresi: 21, 28, 30, 37, 56.
27. Neml Suresi: 3.
30. Rum Suresi: 39.
31. Lokman Suresi: 4.
33. Ahzab Suresi: 33.
35. Fatır Suresi: 18.
41. Fussilet Suresi: 7.
53. Necm Suresi: 32.
58. Mücadele Suresi: 13.
62. Cuma Suresi: 2.
73. Müzzemmil Suresi: 20.
79. Naziat Suresi: 18.
80. Abese Suresi: 3, 7.
87. Ala Suresi: 14.
91. Şems Suresi: 9.
92. Leyl Suresi: 18.
98. Beyyine Suresi: 5.

-      Zekât Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Zekât kelimesi, fiil formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir. 

Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı; sizden hiçbiriniz asla temize (ZEKÂ) çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (24:21)

(24:21) Ayetinde “temize çıkarmak, temizlemek, arındırmak” anlamlarında kullanılmıştır.

Zekât kelimesi, diğer fiil formunda Kuran’da 12 kez geçmektedir. 

“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir resul gönder; onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın (YUZEKKİHİM). Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (2:129)

Nitekim kendi aranızdan size ayetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran (YUZEKKİKUM) ve size kitap ve hikmeti öğreten ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir resul gönderdik. (2:151)

Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler; işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak ne de onları arıtacaktır (YUZEKKİHİM). Onlar için elem dolu bir azap vardır. (2:174)

Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir (YUZEKKİHİM). Onlar için elem dolu bir azap vardır. (3:77)

Andolsun Allah, müminlere kendi içlerinden; onlara ayetlerini okuyan ve onları arıtıp tertemiz yapan (YUZEKKİHİM), onlara kitap ve hikmeti öğreten bir resul göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (3:164)

Kendilerini temize çıkaranları (YUZEKKUNE) görmedin mi? Hayır! Allah, dilediğini temize çıkarır (YUZEKKİ) ve kendilerine kıl kadar zulmedilmez. (4:49)

Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve temizleyeceğin (TUZEKKİHİM) bir sadaka (SADEKATEN) al ve onlara salât et. Çünkü senin salâtın onlar için sükûnettir. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (9:103)

Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa bilsin ki o hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Eğer Allah’ın size lütfu ve merhameti olmasaydı; sizden hiçbiriniz asla temize (ZEKÂ) çıkamazdı. Fakat Allah, dilediği kimseyi tertemiz kılar (YUZEKKİ). Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. (24:21)

Onlar ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve çirkin işlerden uzak duran kimselerdir. Şüphesiz Rabbin, bağışlaması çok geniş olandır. Sizi, topraktan yarattığında da ve analarınızın karnında ceninler iken de en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın (TUZEKKU). Çünkü O, Allah’a karşı gelmekten sakınanları en iyi bilendir. (53:32)

O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan ve onları temizleyen (YUZEKKİHİM) ve onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir resul gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (62:2)

Onu arındıran (ZEKKAHA) kurtuluşa ermiştir. (91:9)

(2:129), (2:151), (2:174), (3:77), (3:164), (4:49), (9:103),  (24:21), (53:32), (62:2), (91:9) ayetlerinde “temize çıkarmak, temizlemek, arındırmak” anlamlarında kullanılmıştır.

(9:103) Ayetinde nefs temizliğinin sadaka ile sağlanacağı ifade edilmiştir.

Zekât kelimesi, diğer fiil formunda Kuran’da 8 kez geçmektedir. 

Adn cennetleri ki altlarından ırmaklar akar; sürekli kalacaklar içlerinde... Arınıp temizlenenlerin (TEZEKKA) ödülü işte budur. (20:76)

Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, günahını yüklenmeye çağırırsa ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa... Sen ancak görmedikleri hâlde Rablerinden için için korkanları ve salâtı ikame edenleri uyarırsın. Kim arınırsa (TEZEKKA) ancak kendisi için arınmış (YETEZEKKA) olur. Dönüş ancak Allah’adır. (35:18)

De ki: İster misin arınasın (TEZEKKA)? (79:18)

Ne bilirsin, belki de o arınacak (YEZZEKKA)… (80:3)

Onun arınmamasından (YEZZEKKA) sana ne! (80:7)

Kurtulmuştur arınan (TEZEKKA)… (87:14)    

O ki Allah yolunda malını verir, temizlenir (YETEZEKKA). (92:18)

(20:76), (35:18), (79:18), (80:3), (80:7), (87:14) ayetlerinde “temize çıkmak, temizlenmek, arınmak” anlamlarında kullanılmıştır.

Zekât kelimesi, isim formunda Kuran’da 4 kez geçmektedir. 

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde eşleriyle evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir (EZKA). Allah bilir, siz bilmezsiniz. (2:232)

Böylece biz birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. “Bir gün ya da bir günden az”, dediler. Şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; hangisinin yiyeceği daha temiz (EZKA) ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca çok nazik davransın ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.” (18:19)

Eğer evde kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, “Geri dönün” denirse hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temizdir (EZKA). Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. (24:28)

Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha temizdir (EZKA). Şüphe yok ki Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. (24:30)

(2:232), (18:19), (24:28), (24:30) ayetlerinde “temiz” anlamında kullanılmıştır.

Zekât kelimesi, diğer isim formunda Kuran’da 32 kez geçmektedir. 

Salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin. Rükû edenlerle birlikte rükû edin. (2:43)

Hani biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, salâtı ikame edeceksiniz ve zekâtı (ZEKATE) vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. (2:83)

Salâtı ikame edin ve zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. (2:110)

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyene ve kölelere verenlerin; salâtı ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. (2:177)

Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, salâtı ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. (2:277)

Daha önce kendilerine, “ellerinizi çekin, salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin” denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler. De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.” (4:77)

Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler. O salâtı ikame edenler ve zekâtı (ZEKATE) verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. (4:162)

Andolsun, Allah İsrailoğulları’ndan sağlam söz almıştı. Onlardan on iki temsilci -başkan- seçmiştik. Allah, şöyle demişti: “Sizinle beraberim. Andolsun eğer salâtı ikame eder ve zekâtı (ZEKATE) verir ve elçilerime inanır, onları desteklerseniz, Allah’a güzel bir borç verirseniz, elbette sizin kötülüklerinizi örterim ve andolsun sizi içinden ırmaklar akan cennetlere koyarım. Ama bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka o, dümdüz yoldan sapmıştır.” (5:12)

Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resulüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek salâtı ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) veren müminlerdir. (5:55)

“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah şöyle dedi: “Azabım var ya dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı (ZEKATE) verenlere ve ayetlerimize inananlara yazacağım.” (7:156)

Haram aylar çıkınca bu Allah’a ortak koşanları artık bulduğunuz yerde öldürün, onları yakalayıp hapsedin ve her gözetleme yerine oturup onları gözetleyin. Eğer tövbe ederler, salâtı ikame edip zekâtı (ZEKATE) da verirlerse kendilerini serbest bırakın. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. (9:5)

Fakat tövbe edip, salâtı ikame eder ve zekâtı (ZEKATE) verirlerse artık onlar sizin din kardeşlerinizdir. Bilen bir kavme ayetleri işte böyle ayrı ayrı açıklarız. (9:11)

Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, salâtı ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. (9:18)

Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Salâtı ikame eder ve zekâtı (ZEKATE) verirler. Allah’a ve resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (9:71)

"İstedik ki Rableri onun yerine kendilerine ondan temizlikçe (ZEKATEN) daha hayırlı ve daha çok merhamet eden birini versin." (18:81)

Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik (ZEKATEN)... O, çok sakınan bir kimse idi. (19:13)

“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece salâtı ve zekâtı (ZEKATİ) emretti.” (19:31)

Ailesine salâtı ve zekâtı (ZEKATİ) emrederdi. Rabbinin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. (19:55)

Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, salâtı ikame etmeyi ve zekâtı (ZEKATİ) vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden kimselerdi. (21:73)

Onlar öyle kimselerdir ki şayet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek salâtı ikame eder ve zekâtı (ZEKATE) verir ve iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar. Bütün işlerin âkıbeti Allah’a aittir. (22:41)

Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce hem de bu Kuran’da Müslüman diye isimlendirdi ki resul size şahit olsun siz de insanlara şahit olasınız. Artık salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır! (22:78)

Zekâtı (ZEKATİ) vermek için faaliyettedir onlar. (23:4)

Birtakım insanlar ki ne ticaret ne de alış veriş onları Allah'ı anmaktan ve salâtı ikame etmekten ve zekât (ZEKATİ) vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar. (24:37)

Salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve resule itaat edin ki size merhamet edilsin. (24:56)

Ki onlar salâtı ikame ederler ve zekâtı (ZEKATE) verirler ve ahirete de kesin olarak iman ederler. (27:3)

İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne verirseniz Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne zekât (ZEKATİN) verirseniz işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat arttıranlardır. (30:39)

Onlar salâtı ikame eden ve zekâtı (ZEKATE) veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. (31:4)

Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin. Allah’a ve resulüne itaat edin. Ey ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (33:33)

Onlar zekâtı (ZEKATE) vermeyen kimselerdir. Onlar ahireti de inkâr ederler. (41:7)

Özel konuşmanızdan önce sadakalar vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin, Allah’a ve resulüne itaat edin. Allah, bütün yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (58:13)

Şüphesiz Rabbin, senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçirdiğini biliyor. Beraberinde bulunanlardan bir topluluk da böyle yapıyor. Allah, gece ve gündüzü düzenleyip takdir eder. Sizin buna gücünüzün yetmeyeceğini bildi de sizi bağışladı. Artık Kuran’dan kolayınıza geleni okuyun. Allah, içinizde hastaların bulunacağını, bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını, diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını bilmektedir. O hâlde Kuran'dan kolayınıza geleni okuyun ve salâtı ikame edin ve zekâtı (ZEKATE) verin ve Allah’a güzel bir borç verin. Kendiniz için önceden ne iyilik gönderirseniz onu Allah katında daha üstün bir iyilik ve daha büyük mükâfat olarak bulursunuz. Allah’tan bağışlama dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (73:20)

Hâlbuki onlara ancak dini Allah’a has kılarak hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, salâtı ikame etmeleri ve zekâtı (ZEKATE) vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir. (98:5)

(2:43), (2:83), (2:110), (2:177), (2:277), (4:77), (4:162), (5:12), (5:55), (7:156), (9:5), (9:11), (9:18), (9:71), (19:31), (19:55), (21:73),  (22:41), (22:78), (23:4), (24:37), (24:56), (27:3), (30:39), (31:4), (33:33), (41:7), (58:13), (73:20), (98:5) ayetlerinde; Türkçeye çevrilmeden “zekat” anlamında kullanılmıştır.

(18:81), (19:13) ayetlerinde ise “temiz” anlamında kullanılmıştır. 

Zekât kelimesi, diğer isim formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam onu öldürdü. Musa, “Bir nefse karşılık olmaksızın temiz (ZEKİYYETEN) bir nefsi mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. (18:74)

(18:74) ayetinde “temiz” anlamında kullanılmıştır. 

Zekât kelimesi, sıfat formunda Kuran’da 1 kez geçmektedir.

Dedi: “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz (ZEKİYYAN) bir çocuk bağışlamak için gönderildim” (19:19)

(19:19) ayetinde “temiz” anlamında kullanılmıştır.    


En Doğrusunu ALLAH Bilir.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

3 yorum:

  1. Yanıtlar
    1. Zekat için yazımda şöyle bir tanım yaptım:

      "Zekât hakkında her ne kadar belli bir miktardaki malın verilmesiyle bağlantı kurularak bir “miktarı belli olan malın verilişi” olarak anlamlandırılmış olsa da aslında daha genel anlamda vahiyden öğrenilenlerin yaşama uygulanarak yani bütün gereklerinin yapılarak nefsin temizlenmesidir. Yani zekât, nefsin arındırılması ve temize çıkarılmasıdır."

      Dolayısıyla zekatın bir hesaplaması yoktur. Kuran'dan öğrendiklerine göre yaşamda karşına çıkan durumlara göre gereğini yapmaktır. Bazen mal vererek bazen para vererek hatta bazen de Allah yolunda savaşıp, can vererek dinin bütün gerekleri yerine getirilmelidir. Bu yüzden belli bir miktarı yoktur.

      Sil
  2. Şöyle diyoruz o zaman ;
    1-Salatın İkamesi ; Vahye yönelme, okuyup anlama, öğrenme, öğretme. Yani işin teorik kısmı.
    2-Atü-Zeka ; Salatın ikamesi ile nefsin kirden günahlardan arındırılması, Vahyi hayatına hakim kılma vahyin gerekliliklerini fiili olarak yaşantısında uygulama yani işin pratik kısmı diyebiliriz.
    Nasıl olacağını da diğer ayetlerden buluyoruz.
    *Mal ve can ile Allah yolunda savaşmak/harcamak
    *şirk koşmamak
    *zina etmemek iffeti korumak
    *şehveti baskılamak
    *fitne fesat çıkarmamak
    *arkadan çekiştirmemek
    *yetimi itip kakmamak
    *yoksulu gözetmek
    *malı biriktirip yığmamak
    .....yani her türlü iyi işler Salih amel işlemek diyebiliriz.
    -Son olarak Atü zeka olmadan salatı ikame ettim diyemeyiz.

    YanıtlaSil