Genel olarak zekâtın verilmesi fiilinin herhangi bir miktarı söz konusu değildir.
İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet
etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik
edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, salâtı ikame edeceksiniz
(EKİMUS SALATE) ve zekâtı vereceksiniz (ATÜZ ZEKATE)” diye söz almıştık. Sonra
pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. (2:83)
“Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de…
Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” Allah, şöyle dedi: “Azabım var ya
dilediğim kimseyi ona uğratırım. Rahmetim ise her şeyi kapsamıştır. Onu, bana
karşı gelmekten sakınanlara, zekâtı verenlere (YUTUNEZ ZEKATE) ve ayetlerimize
inananlara yazacağım.” (7:156)
(2:83)
ve (7:156) Ayetleri gibi örnekler çoğaltılabilir.
Vahyin
gerçek yaşamda uygulamaya dökülerek gereğinin yapılması demek; nefsin
arındırılabilmesi için yaşam şartları neyin yapılmasını gerektiriyorsa onun
yerine getirilmesi demektir. Gerekirse bir borçlunun o anki aciliyeti
giderilmeli, gerekirse eldeki bir dilim ekmek paylaşılmalı, gerekirse
savaşılmalı, gerekirse de Allah yolunda ölünmelidir. Hayırlı amelin miktarı
olmaz. Nefsini arındırmak isteyen kişi, elinden geleni yapmalıdır. Bu husus
zekât, infak, sadaka gibi nefsi arındırma şekillerinin tamamı için geçerlidir.
Onların mallarından, onları kendisiyle arındıracağın ve
temizleyeceğin (TUZEKKİHİM) bir sadaka (SADEKATEN) al ve onlara salât et. Çünkü
senin salâtın onlar için sükûnettir. Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla
bilendir. (9:103)
Gizli konuşmanızdan önce sadakalar (SADAKATİN) vermekten ürperdiniz
mi? Çünkü yapmadınız. Allah size tövbe nasip etti. Artık salâtı (SALATE) ikame
edin ve zekâtı verin ve Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır. (58:13)
(9:103)
ve (58:13) Ayetlerine göre nefsin temizliği, mallardan bir miktar sadaka
alınmasıyla da verilmesiyle de gerçekleştirilmektedir ve bu miktarın herhangi
bir ölçüsü yoktur. Kişiye göre değişebilir.
İnsanların malları içinde artsın diye faizle her ne
verirseniz Allah katında artmaz. Ama Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek her ne
zekât (ZEKATİN) verirseniz işte bunu yapanlar sevaplarını kat kat
arttıranlardır. (30:39)
Miktar
önemli olmaksızın artması için faizle verilenler, Dünya üzerinde artıyor
görünse de Allah katında artmaz. Ancak Allah’ın hoşnutluğunu isteyerek verilen
zekât yani nefsin temizlenmesi amacıyla verilenler karşılığında kat kat sevap
artacaktır.
O ki Allah yolunda malını verir, temizlenir (YETEZEKKA).
(92:18)
Bir
insanın, başka insanların hayrına olmak üzere nefsini arındırmak için malını
vermesi, Allah yolunda olduğunun en belirgin göstergelerinden biridir. Verilen
malın miktarı değil, kişinin kalbindeki niyet önemlidir ve o niyeti Allah
bilmektedir. Bundan ötesi de Allah yolunda savaşmak ve ölmektir.
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size çirkinliği ve
hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet vaad
ediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (2:268)
Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar
var ya onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar
mahzun da olacak değillerdir. (2:274)
Şeytan
insanları fakirlikle korkuttuğu için insanlar mallarından ihtiyacı olanlara
vermeye çekinirler. Hatta bu yüzden çoğu insan mallarını biriktirmeye başlar.
Bu yüzden ihtiyaç fazlası mallar, herhangi bir ölçü olmaksızın Allah yolunda
harcanmalıdır.
Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir.
Onların harcamaları, bu ikisi arası dengeli bir harcamadır. (25:67)
Allah
yolunda yapılan harcamadaki kıstas ne çok fazla israf ne de cimriliktir; ikisi
arasında dengeyi gözetmektir.
“Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara.
Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik
yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez.” (28:77)
Bir
müminin bu konuda yapması gereken şey, Allah’ın verdiklerini ahiret yurduna
yönelik kullanmak yani Allah yolunda harcama yapmak; bunu yaparken de Dünya’dan
nasibini unutmamak yani aşırı israfa kaçmamaktır. İyilik yapmak fakat
bozgunculuk yapmamaktır.
En Doğrusunu ALLAH Bilir.
Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder