6 Şubat 2018 Salı

RÜKU

-      Rükû Kelimesinin Sözlük Anlamı

Rükû kelimesi sözlüklerde “eğilmek, beli bükülmek, namazda, elleri dizlere dayayarak öne doğru eğilmek” anlamlarda geçmektedir.

-      Rükû Kelimesinin Kuran’daki Anlamı

Rükû; iman ederek Allah'ın vahyini (sözlerini ve kitaplarını) rehber edinmektir. Dolayısıyla rükû edenler, vahye yani Allah'ın sözlerine iman ederek O'nun Sünnetullah'ına tam bir saygıyla teslim olmuş kişilerdir. Cansız varlıklar veya hayvanlar için değil, insanlar için geçerlidir.

Örnek ayet:

Muhammed, Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların rükû (RUKKEAN) ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. (48:29)

Allah’ın resulüyle beraber olanlar, Allah’ın sözlerine iman ederek O'nun Sünnetullah'ına tam bir saygıyla teslim olmuş kişilerdir. İşte onların secdesi de budur. Yüzlerinde kararmış kalplerinin yansıttığı kin ve fesatlık değil, tam tersine Allah’a teslimiyetin aydınlık yansıması vardır. Onlar kendilerini tam manasıyla Allah’ın vahyiyle eğitmiş, Allah yolundaki tekâmüllerini tamamlamış ve cennete gideceklerin hasat edileceği zaman bu hasada hazırlanmış kimselerdir.

Rükû kavramının, namazın bir rüknü olduğunu savunan geleneksel düşünceyi Kuran’a sorduğumuzda görülmektedir ki “salâtın ikamesi”  kavramı ile rükû kelimesinin türevinin yan yana geçtiği tek bir istisna ayet vardır:

Salâtı ikame edin ve zekâtı verin ve rükû (RKEU) edenlerle birlikte rükû edin (RAKİİNE). (2:43)

Salatın ikamesi kavramının anlamı “namaz kılmak” olsaydı; (2:43) ayetinde “salatı ikame edin” ifadesinden önce “rüku edin” ifadesinin bulunması gerekecekti. Oysa bu ayette görüldüğü gibi "rükû edin" ifadesi salâtın içinde değil hatta salâttan sonra da değildir. “Rükû edin” ifadesi, zekâttan sonra yer almaktadır. Rükû kavramı eğer salâtın (namazın) şekilsel bir bölümü (rüknü) olsaydı; sıralamaya göre en azından “zekâtı verin” ifadesinden önce “rükû edin” ifadesinin sayılması gerekirdi. Ya da rükû bir şeyin bölümü olacaksa öncelikle zekâtın bölümü olması daha mantıklı olacaktı. Fakat görüldüğü gibi rükû, ne salâtın ne de zekâtın bir bölümü değildir. Ayette “kıyam, secde” gibi namazın rükünleri olduğu iddia edilen kavramların hiç geçmemiş olması da ayrıca dikkat edilmesi gereken bir konudur.

Ayrıca rükû, salâtın (namazın) şekilsel bir rüknü olsaydı; aşağıdaki gibi rükû kavramı geçen diğer ayetlerde de “salâtın ikamesi” ile birlikte geçmesi gerekecekti. Zira salâtın ikamesinin “namaz kılmak” anlamına geldiğini iddia eden kimseler, rükû ile salâtın ikamesinin yan yana geçtiği ayetleri delil olarak sunarak namazın tarifinin Kuran’da mevcut olduğunu iddia etmektedirler.

“Ey Meryem! Rabbine gönülden bağlan ve secde et ve rükû edenlerle (RKEİ) beraber rükû et” demişlerdi. (3:43)

-      İçerisinde Rükû Kelimesi ve Kelimenin Türevleri Geçen Ayetler

2. Bakara Suresi: 43, 125.
3. Ali İmran Suresi: 43.
5. Maide Suresi: 55.
9. Tevbe Suresi: 112.
22. Hac Suresi: 26, 77.
38. Sad Suresi: 24.
48. Fetih Suresi: 29.
77. Mürselat Suresi: 48.

-      Rükû Kelimesinin Kuran’daki Türevleri

Kuran'da Rükû kelimesi direkt olarak geçmemekte fakat kelimenin türevleri yer almaktadır.

Fiil formunda kullanıldığı 5 yerde “boyun eğmek” anlamında geçmiştir. (Bir ayette 2 kez geçmiş.)

Salâtı ikame edin ve zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin (RAKİİNE). (2:43)

“Ey Meryem! Rabbine gönülden bağlan ve secde et ve rükû edenlerle beraber rükû et (RAKİİNE)” demişlerdi. (3:43)

Ey iman edenler! Rükû edin (RKEU) ve secde edin ve Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. (22:77)

Onlara, “Rükû edin (RKEU)” dendiği zaman rükû etmezler (YERKEUNE). (77:48)

Aktif Kısım formunda kullanıldığı 8 yerde “boyun eğmek” anlamında geçmiştir. (Bir ayette 2 kez geçmiş.)

Salâtı ikame edin ve zekâtı verin ve rükû edenlerle (RKEU) birlikte rükû edin. (2:43)

Hani biz beyti insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den kendinize bir salât yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik: “Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû (RUKKEİ) ve secde edenler için evimi tertemiz tutun.” (2:125)

“Ey Meryem! Rabbine gönülden bağlan ve secde et ve rükû edenlerle (RKEİ) beraber rükû et” demişlerdi. (3:43)

Sizin dostunuz ancak Allah’tır ve resulüdür ve salâtı ikame eden ve zekâtı veren ve rükû eden (RAKİUNE) müminlerdir. (5:55)

Bunlar, tövbe edenler, kulluk edenler, hamdedenler, seyahat edenler, rükû (RAKİUNE) ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah’ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Müminleri müjdele. (9:112)

Hani biz İbrahim’e, beytin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, ayakta duranlar, rükû (RUKKEİ) ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik. (22:26)

Davud dedi ki: “Andolsun, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiştir. Esasen ortakların pek çoğu birbirine haksızlık eder. Ancak iman edip salih ameller işleyenler başka. Onlar da pek azdır.” Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi anladı. Derken Rabbinden bağışlama diledi, rükûyla (RAKİAN) kapandı ve bize yöneldi. (38:24)


Muhammed, Allah’ın resulüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların rükû (RUKKEAN) ve secde hâlinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir. İşte bu, onların Tevrat’ta ve İncil’de anlatılan durumlarıdır: Onlar filizini çıkarmış, onu kuvvetlendirmiş, kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş, ziraatçıların hoşuna giden bir ekin gibidirler. Allah, kendileri sebebiyle inkârcıları öfkelendirmek için onları böyle sağlam ve dirençli kılar. Allah, içlerinden iman edip salih amel işleyenlere bir bağışlama ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. (48:29)

En Doğrusunu ALLAH Bilir.

Bülent DİLAVER
_iNsaNOĞLU_

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder